Akdeniz'de Türk-Yunan savaşı ve Bozcaadalı Sokrat İncesu!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Akdeniz'de Türk-Yunan savaşı ve Bozcaadalı Sokrat İncesu!
13-08-2020

Bugünlerde bir taraftan ABD’nin diğer taraftan Avrupa Birliği’nin kışkırtması ile Akdeniz'de komşumuz Yunanistan ile sorunlar yaşanıyor. 

Her iki tarafın askerleri elleri tetikde. Türkiye, "Mavi Vatan" konsepti kapsamında her türlü güvenlik önlemlerini almış durumda.

Olası deniz çatışmasında ilk başlatan olmamak için sabırla bekliyor. Gayri nizami Harp birimleri çoktan mevzilendiler. Bir işaret, onları her an harekete geçirebilir. 

Yıllar öncesinde Bozcaada'da istihdam edilen Sokrat İncesu da gayri nizami harp ve istihbarat uzmanı idi. 

Okuyunca Yunanlıları neyin, kimlerin beklediği anlaşılır umuyorum. 

Ortodoks Hıristiyan Türkler Ordusunundan bir nefer…

Çanakkale gazisi Yüzbaşı Sokrat İncesu, isminden de anlaşılacağı gibi Türk tebaasından, ama Ortodoks Hıristiyan. 

Anadolu’da Rumlarla birlikte yaşayan, Yunan harfleri ile evinin kapısına ‘Maşallah’ yazıp, Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yanında Yunanlılara karşı savaşan ama sonra mübadeleyle sırf dinleri yüzünden Yunanistan’a gönderilen Ortodoks Hıristiyan Türklerden. 

-Kayseri İncesu'da bir evin kapısında bulunan Karamanlı Türkçesiyle yazı (MAΣAΛAΧ “Maşallah”)-

Yani onlara Karamanlı diyorlar. Kendilerini en güzel  şu dizelerle ifade etmişler: "Gerçi Rum isek de Rumca bilmez, Türkçe söyleriz / Ne Türkçe yazar okur, ne de Rumca söyleriz. / Öyle bir mahludi hatt-ı tarikimiz vardır / Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram ederiz" 

İncesulu Hristiyan Türk Sokrat kimdir?

Ortodoks Hıristiyan bir ailenin çocuğu olan Sokrat İncesu, Kayseri’nin güneybatısında, Erciyes Dağı'nın kısmen güney ve güneybatı eteklerinde kurulu İncesu ilçesindeki Kilise ve Hıristiyan nüfusun çokluğundan dolayı Kilise Mahallesi adını alan Kilise mahallesinde, 1835 yılında inşa edilen Aziz Eusthatios Ortodoks Hıristiyan Kilisesi'nin yanında bulunan evde, 1884 'de dünyaya gelir. 

-Aziz Eusthatios Ortodoks Hıristiyan Kilisesi-

O yıllarda İncesu'da beş kilise vardır. Aziz Eusthatios Ortodoks Hıristiyan Kilisesi, Ayios (Agios) Dimitrios Kilisesi, Kırklarini Kilisesi. 

Sokrat'ın doğduğu tarihte, İncesu kazasına, Karahisar nahiyesi ile birlikte Bozca, Hamurcu, Saraycık, Sürtme, Süksün, Şeyhşaban, Sarıkürklü, Tahirini, Karahöyük, Garipçe, Kızılviran, Küllü, Viranşehir ile Karahisar nahiyesine bağlı Erdemisin, Orta, Baş, Büget, Kavak, Kale, Kuşçu, Kesteliç, Keşlik, Gördelis, Mavrican olmak üzere tam 25 köy bağlıdır.

İncesu merkez ve köylerinde yaşayan Hıristiyanların nüfusu 3 bin 500 civarındadır. 

Sokrat'ın çocukluk yılları burada geçer. Ailesi bağcılık ve şarap imalatı ile uğraşmakta, İstanbul'da satmaktadır. 

Ailesinin devlete bağlılığı, ayrılıkçı Rum derneklerinin, Merzifon Amerikan Koleji'nde 1904'te kurulan Pontus Rum Cemiyeti militanlarının, bölgede dolaşan misyoner casusların özellikle "American Board of Commissioners" faaliyetleri hakkında yerel yöneticilere verdikleri istihbarat bilgileri nedeniyle, Sokrat'ın İstanbul'da Kara Harp Okulu'nda öğrenci kaydedildiği biliniyor. 

Çanakkale Gazisi Yüzbaşı Sokrat İncesu…

Askeri okula kaydı yaptırılan Sokrat, 1908 yılında teğmen olarak mezun olur. Zabitlik döneminde Kafkasya, Filistin ve Arabistan’ın çeşitli cephelerinde savaştı.

Sokrat, 5. Ordu Komutanlığı emrinde görev yapmak üzere Seyrüsefain İdaresi’nden kiralanan vapurla Gelibolu’ya hareket etti. 

Gelibolu’ya yaklaştıklarında savaşın ilk belirtisi görüldü ve bir denizaltı saldırısı ile karşı karşıya kaldılar. Bunu atlattıktan sonra Gelibolu’ya ayak basarak emrindeki askerlerle asker için tahsis edilmiş camiye yerleştiler.

Nisan ayının ortalarında bir düşman uçağının camiye attığı bomba üzerine iki asker yaralandı. Sokrat ilk kez emrindeki erlerin yaralandığını görmüştü. 

Sokrat’ın birliği Gelibolu’dan Akbaş’a geldi ve oradan da Kocadere Köyü’ne ulaştı. Burada 5. Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı Arif Bey’le karşılaştı ve o gece orada kaldı. 

Ertesi gün, 13. Alay emrine verildi. 13. Alay Komutanı Ali Rıza Bey’di. Ali Rıza Bey, Sokrat’ı 2. Tabur emrine verdi. Tabur Komutanı Mithat Bey, onu 6 Mayıs 1915'te 7. Bölükte görevlendirdi.

Mustafa Kemal ile Karşılaşması…

Sokrat İncesu’nun hayatı boyunca "en çok sevdiğim insan" dediği Mustafa Kemal’le ilk karşılaşması 19 Mayıs 1915'te bir siperin  içinde  gerçekleşir. 

Sokrat, batarya dürbününden İmroz, Semadirek adalarına bakmaktadır. O sırada omzuna bir el dokunur. Sokrat asker elbiseli, apoletsiz, birisini görür ancak tanıyamaz. 

Toparlanır ve üst rütbeli olduğunu tahmin ettiği komutanına tekmil ve cephe hakkında bilgi verir.

Tanıyamadığı komutan, durumdan memnun olur ve dürbüne geçerek incelemeler yapar, Sokrat’ın sırtını okşayarak ayrılır. 

Sokrat, bir emir çavuşundan gelen komutanın “19. Tümen ve Arıburnu Müfreze Kumandanı Mustafa Kemal” olduğunu öğrendiğinde şaşkınlıktan baygınlık geçirir. 

Silah arkadaşı, Mustafa Kemal Paşa'nın 10 Kasım 1938’de ölümü onu adeta perişan eder. Sokrat İncesu, 21 Kasım 1938 tarihinde Bozcaada’da "Atatürk’e saygı ve veda töreni" düzenler. Yine üzerinde yüzbaşı kıyafeti vardır. 

O günü "1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım" isimli kitabında şöyle anlatır; Büyük Atamızın ölümü gününden itibaren başlayan sönmez teessür, küçük büyük, genç, ihtiyar bütün Bozcaada halkının çok acı, çok yakıcı gözyaşlarının akmasına yol açmıştır. 

21 Kasım 1938’de Ulu Atamıza son ihtiram ve sonsuz bağlılığımızı bir daha göstermek ve onun açtığı feyizli yollarda bütün hızımızla yürüyeceğimize söz vermek, ant içmek için saat 14’te Cumhuriyet Meydanı’nda toplandık. 

Atamızın büstü, gözyaşlarımızla ıslanmış çelenklerle örtüldü. Bir zamanlar milli saadetlerimizi anmak için toplandığımız bu meydanda, şimdi hüzünlü bir sükût hüküm sürüyor. Başlar eğik, gözler nemli, yürekler sızı içinde… Atatürk’ün Silah Arkadaşı Sokrat İncesu-Bozcaada”

Çanakkale Savaşlarında makineli tüfek bölük kumandanıdır. Seddülbahir Cephesinde  İngiliz ordusu ile savaşırken yaralanır. 

Filistin Cephesinden Mısır’daki Seydibeşir Esir Kampı’na…

Çanakkale Cephesi’nden sonra Filistin Cephesi’nde savaşan İncesulu Sokrat, 1918'de Filistin Cephesi’nde Taburuyla birlikte İngilizlere esir düşer. 

Mısır’daki Seydibeşir Esir Kampı’na gönderilir. Esaret sırasında Seydibeşir Kampı’nda bir kütüphane kurulmasına öncülük etmekle kalmaz. Kampta bir tiyatro topluluğu kurarak faaliyete geçirir. 

Kampta görevli İngiliz ve İskoçların takdir hislerini gizlemeden tiyatro gösterilerini ön sıralardan izlediklerini Sokrat İncesu'nun hatıralarından öğreniyoruz. 

Seydibeşir Kampı’nda bir yıl süren esaret hayatından sonra 1920'de İstanbul’a döner.  İmparatorluk savaşcısının Türk milletine hizmeti, İstiklal Savaşı süresince devam eder. İngiliz ve Yunan Ordusu ile işbirliği yapan Rumların içine sızmış, Türk istihbaratına önemli bilgiler aktarmıştır. İhtiyat Zabiti olarak başladığı Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüzbaşı rütbesi ile emekli olur. 

Türk Milletine hizmeti, onu Mübadele'den kurtardı… 

1923'te Lozan Antlaşması'na eklenen özel bir mübadele maddesi ile Yunanistan ve Türkiye arasında karşılıklı nüfus değişimine karar verildi. 

Mübadelede, Türkiye tarafında İstanbul Rumları ile Yunanistan'daki Batı Trakya Türkleri istisna tutuldu. 

Aynı tarihte Yunan işgalindeki Gökçeada ve Bozcaada, Türkiye'ye iade edilince bu iki ada özel bir statü kazandı ve buradaki Rum nüfusunun da değiştirilmeyeceğine karar verildi.

Mübadelede yaklaşık 200 bin Karamanlı yani Ortodoks Hıristiyan Türk nüfus, Rum kabul edilerek Yunanistan'a gönderildi. 

Orta Anadolu’dan 200 bin Karamanlı, 1925 senesinde Silifke ve Tarsus üzerinden gemilerle Yunanistan'a taşındılar. Gidenler arasında Sokrat'ın yakınları da vardır. 

Ancak Çanakkale gazisi Yüzbaşı İncesulu Sokrat'ın yeni görevi, Türkiye'ye iade edilen Gökçeada ve Bozcaada'daki Rum nüfusun, Yunanistan lehine casusluk içeren her türlü güvenlik sorununa neden olabilecek istihbarat bağlantılarının deşifre edilmesidir. 

Türk istihbaratı, çözümü onu mübadele kapsamı dışında tutulan Bozcaada’ya iskan etmekle bulur. Ada sakinleri, onu 'Manifaturacı Sokrat' olarak bilir, tanır. 

-Sokrat İNCESU ve Atanasiya Marangozoğlu, Bozcaada 1940-

Bozcaada’ya yerleştiğinde, Rum mahallesinden bir ev ve bir bağ satın aldı. Bağında geceleri lüks lambası yakar, komşuları da bu ışıktan istifade ederdi. Türkçe şarkılar söyler gramofon çalardı, bir de tuhafiye dükkanı vardı, dükkanın önünde çok sandalye bulundurur Türklerle, Rumlarla sohbet ederdi. 

2 Ocak 1935′te yürürlüğe giren Soyadı Kanunu  gereğince doğduğu yeri unutmayan Sokrat, 'İncesu' soyadını alır. 

Bozcaada Rumlarının "Manifaturacı Sokrat"ı, resmi bayram günlerinde ve Bozcaada’nın kurtuluş günü olan 20 Eylül etkinliklerinde, sandıktan çıkartarak, ütülediği yüzbaşı üniforması ile protokolde kendisine tahsis edilen yerden törenlere katılır. 

Hatıralarını yazdı ve tab ettirdi…

1964 yılında anılarını "1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım" isimli bir kitapla ölümsüzleştirir. Kitabını Çanakkale’de, Esen Matbaası'nda tab ettirir. 

Evlenir ama çocuğu olmaz.

Bozcaadalı Kıristina (Kallopi) adlı kızı evlatlık edinir. Kızı evlilik çağına gelince Panay adlı delikanlı ile evlendirir. Kıristina ve Panay çiftinin Partendie/Partenope ismini verdikleri kızları dünyaya gelir, damat genç yaşta ölünce Sokrat kızı ve torunu ile yaşamış. 

Çok küçük yaşlarda evlat edindiği Kallopi isimli kızıyla birlikte baba, kız hayatlarına devam ederler. Sokrat'ın ölümünden sonra Kallopi, Bozcaada’dan ayrıldı ve Selanik’e yerleşti. Kallopi, soyadını değiştirmedi.

-Sokrat’ın ölümünden sonra, torunu ve eşi, Sokrat’ın malvarlığını satarak Selanik’e göç etmişler.-

Kıbrıs Barış Harekatı'ndan iki yıl sonra 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına Yüzbaşı Üniforması ile katılmayı beklerken 19 Ağustos 1976 yılında vefat eder.

Sessiz sedasız, askeri ve dini törensiz toprağa verilir. Ruhu şad olsun! 

Yunan Papazlar, Türklerin yanında…

Türkiye'de "Ayasofya açılsın - açılmasın" tartışmaları sürerken, Ankara'ya en anlamlı destek, Yunanistanlı Papazlardan  gelmişti. 

Yunanistan'ın başkenti Atina yakınlarında bulunan Rafina'daki Analipseos Kilisesi'nde düzenlenen ayinden sonra konuşma yapan papaz Evangelos Papanikolaou, "Ayasofya gibi büyük bir yapıyı kim koruyacaktı? Türkler korudu" dedi. Papanikolaou, Türkler'in Girit'te hiçbir kiliseyi kapatmadıklarını fakat Yunanistan'da, Othonas'ın emriyle çok sayıda manastır ve kilisenin kapatıldığına değinmişti. 

Türklerin hüküm sürdüğü dönemde, insaların dinlerini özgürce yaşayabildiğini ifade eden Papanikolaou, "Bu yüzden insanlar 'Latin serpuşu yerine Türk sarığı görmeyi tercih ederim' demişti. Bana kalsa ikisi de görülmesin ama ikisinden birini seçmek zorunda kalırsam Türkleri tercih ederim" demişti. 

Hani şu Mübadele ile Yunanistan'a gönderilen bizim Kayseri İncesulu Yüzbaşı Sokrat'ın akrabası, iki yüz bin Karamanlı Hıristiyan Ortodoks inancına sahip Türkler var ya, işte onlar çoğaldılar iki milyon falan oldular. Belki daha fazla.

Arif olan anlar. Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
sazlı damın kızı pasaklı aysel 4 yıl önce
YUNAN ŞİİRİ sıla derdine düşünce anlarsın yunanlıyla kardeş olduğunu bir rum şarkısı duyunca gör gurbet elde istanbul çocuğunu türkçenin ferah gönlünce küfretmişiz olmuşuz kanlı bıçaklı yine de bir sevgidir içimizde böyle barış günlerinde saklı bir soyun kanı olmasın varsın damarlarımızda akan kan içimizde şu deli rüzgâr bir havadan Bu yağmurla cömert bu güneşle sıcak gönlümüzden bahar dolusu kopan iyilikler kucak kucak bu sudan bu tattandır ikimizde de günah bütün içkiler gibi zararı kadar leziz bir iklimin meyvasından sızdırılmış bir içkidir kötülüklerimiz aramızda bir mavi büyü bir sıcak deniz kıyılarında birbirinden güzel iki milletiz bizimle dirilecek bir gün Ege'nin altın çağı yanıp yarının ateşinden eskinin ocağı önce bir kahkaha çalınır kulağına sonra rum şiveli türkçeler o Boğaz'dan söz eder sen rakıyı hatırlarsın Yunanlıyla kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın Londra, 1947
Profesör 4 yıl önce
Muhallebi kıvamında olmuş okudukça oluyorsun Egenin derinliklerinde serinliyorsun