Birkaç gün önce, değme ilim erbabını cebinden çıkaracak, deyim yerindeyse; sulu dereye götürüp, susuz getirecek bilgi birikimine sahip biri, Ankara'nın kitap kurdu Seyfettin Sağlam; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte siyasi içerikli konuşmaların yapıldığı toplantılara katılmasının ve üstüne üstlük alkışlamasının şık olmadığını söyledi.
Doğal olarak; “Neden?” diye sordum.
Diyanet İşleri Başkanı’nın siyasi olmayan bir kurumu temsil ettiğini, bu ülkede her siyasi partiden, politik meşrebden insan bulunduğunu, camilere AK Partili, CHP’li, MHP’li, HDP’li, Saadetli, Vatan Partili, İyi Partili, Alevi, Sünni ve her etnik kökenden inananın gittiğini belirtti.
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı’nın bir siyasi partiye yakınlığını hissettirecek şekilde pozisyon almasının, temsil ettiği kurumun tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, bu nedenle camiye gitmeyenlerin sayısında çoğalma olduğunu kaydetti.
O gece bunları düşünürken uyuya kalmışım. Rüyamda merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, İslamköy’deki müzeye çevrilen baba evinde masa başında mektup yazarken görüyorum.
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yaşasaydı, mevcut Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a ne tavsiye ederdi?
Hiç düşündünüz mü?
Gerçi birileri çıkıp; “17 Eylül 2017'de Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanan, 12 kitabı, çok sayıda makalesi ve yurt içinde ve yurt dışında sunduğu pek çok sempozyum bildirisi ve konferansı bulunan, iyi derecede Arapça ve Fransızca bilen Prof. Dr. Ali Erbaş'a ne Demirel tavsiye edebilir ki?” diyebilir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuruluşu…
Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanı mensuplarının yurt dışına çıkarılmasına ilişkin yasanın kabul edilmesinden sonra “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” çıkarıldı.
Evkaf ve Şer’iye ile Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekaletleri lağvedildi. Birinin yerine Diyanet İşleri Riyaseti (Başkanlığı), diğerinin yerine Erkânı Harbiye-i Umumiye Riyaseti (Genelkurmay Başkanlığı) kuruldu.
Buna göre; “Şer’iye ve Evkaf ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekaletleri'nin İlgası” adını taşıyan 429 sayılı Kanunla 1920'den itibaren faaliyet gösteren “Şer’iye ve Evkaf Vekaleti” kaldırılıp, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kurulurken, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye de vekaletten, "Riyaset"e dönüştürülmüştü .
Diyanet İşleri Başkanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Genelkurmay Başkanlığı ile aynı kanun içerisinde kuruldu.
Atatürk'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı’na büyük önem verdiği, ilk başkan Rıfat Börekçi ile ilgili anılarında yer alır.
Çünkü Börekçi, “Ankara Müftüsü” sıfatıyla Anadolu'daki diğer müftülerle birlikte Anadolu’yu işgal eden İngiliz ve Yunan ordusuna karşı savaşmanın farz olduğu fetvasının verilmesine önderlik etmişti.
İstanbul'da İngiliz işgal askerlerinin çizmesini yalayanlar gibi öyle “Koftiden müftü” değildi?
Diyanet’e verilen önemi göstermek için uzun yıllar, protokolde Cumhurbaşkanı’ndan sonra Diyanet İşleri Başkanı gelmiş, sembolik olarak Genelkurmay Başkanı’ndan 5 lira fazla da maaş verilmiştir.
Diyanet, toplumumuzda birlik ve beraberliğin mayası haline gelmiş, dini sapkınlarla mücadele etmiş ve Türk vatandaşlarının doğru dini bilgiye ulaşmasının, dini hizmetlerin doğru yürütülmesinin öncüsü olmuştur.
Ya şimdi?
Demirel sırasını beklesin; İmam-ı Azam Ebu Hanife ne derdi?
Mustafa Kemal Paşa; Ehli Beyt muhibbi, İmamı Azam Ebu Hanife'nin takipçisi İmam Maturidi anlayışında olduğu belirtilir.
Nitekim Hilafet’in kaldırılması, Meclis’te tartışılırken hilafet hakkında uzun bir konuşma yapan TC Hükûmeti Adalet Bakanı Mehmed Seyyid Bey’in, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaya “Biz amelde Hanefi, itikatta Maturridiyiz” sözlerini koyduran bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın kendisiydi.
İmam-ı Azam Ebu Hanife, talebesi Ebu Yusuf’a ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a tavsiyesi…
Türkiye’de halkın büyük çoğunluğu “İtikatta Maturidi, Amelde Hanefi” mezhebine göre din hayatını şekillendirir.
Mevcut Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da Hanefi mezhebi üzerine amel eder, hüküm verir. Dolayısıyla aşağıdaki metinde geçen “Ebu Yusuf” yerine “Başkan Erbaş”ı, “Sultan” yerine “Cumhurbaşkanı” ifadesini koyun.
İmam-ı Azam Ebu Hanife, talebesi Ebu Yusuf’a vasiyetinde olgunluk, ahlak güzelliği ile ilgili şu nasihatte bulunur:
"Ey Yusuf! Sultana ve onun mevkiine saygı göster. Huzurunda yalan söylemekten sakın. İhtiyacı için seni çağırmadığı sürece yanına gitme!.. Çünkü ona gidip gelmeyi çoğaltırsan, itibarın azalır, mevkiin küçülür.
Sultan ile muamelende ateşten faydalandığın gibi ol. Ondan uzak dur, fazla yaklaşma. Çünkü sultan kendisini başkalarıyla aynı konumda görmez. Huzurunda çok konuşmaktan sakın.
Çünkü kendisini etrafındakilere senden bilgili göstermek için, söylediklerini bir süre aleyhine tutar ve onları kendi ilmi olarak satar, seni hatalı çıkarır, itibarın azalır.
Huzuruna girdiğin zaman haddini bil, senin dışındakilere de hak ettiği değeri ver. Sultanın yanında tanımadığın bir ilim ehli var iken huzuruna girme.
Eğer sen ondan aşağı bir seviyedeyken daha bilgili olduğunu göstermeye çalışırsan, seni bir zarara uğratır. Ama sen ondan daha bilgili olduğun halde konuşurken ondan aşağı seviyede kalırsan sultanın gözünden düşersin.
İlmi ve hukuki meselelerde sana teklif edeceği işlerden kendine ve mevkiine uygun gördüklerinden başkasını kabul etme ki hükümet işlerinde başka bir yol tutma ihtiyacında kalmayasın.
Sultanın dostları ile buluşma. Sultana kendin yaklaş. Etrafındakilerden uzaklaş ki şerefin ve merteben yerinde kalsın. Sana soru sordukları zamanlar dışında halk önünde konuşma.
Avam ve tüccar arasında zaruri bilgiye ait olmayan sözlerden kaçın ki mala olan sevgin ve rağbetin üzerinde durulmasın. Zira senin onlardan rüşvet alma meylinin olduğuna inanıp seni kötülerler."
Rüyada kalmıştık oradan devam edelim…
Demirel, başını kaldırdığında beni görünce gülümsedi. “Takıldın Erbakan Hoca’nın peşine çok aleyhime çalıştın" dedi.
Ben kelimeleri ağzımda geveleyip kem-küm edince “Bunlar geride kaldı, anlamadan dinlemeden karar vermeyin” gibi birşeyler söyledi.
Mektubu kime yazdığını sordum; “Adrese teslim” dedi. “Diyanet İşleri Başkanına yazdım.”
Rüya bu ya!
Ne yazdığını sordum.
Gülümsedi. Dedi ki; “Camiye, okula ve kışlaya siyaset sokmama düsturunu unutmayın.”
9. Cumhurbaşkanı merhum Demirel'in topluma ve siyaset yapanlara öğüdüydü.
Sokaktan geçen Ramazan davulcusunun sesiyle uyandım. Rüyayı hatırladım bir an. Tüylerim diken diken oldu. “Ya Rabbi!..”; dedim hayırlara tebdil eyle!
Kıssadan hisse…
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
ulak 6 yıl önce
Necdet çelikdönmez 6 yıl önce
Çölovalı kara haydar 6 yıl önce
İmame 6 yıl önce