9. Cumhurbaşkanı Demirel'in ahiretten Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a gönderdiği mektupta neler yazıyor?

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
9. Cumhurbaşkanı Demirel'in ahiretten Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a gönderdiği mektupta neler yazıyor?
27-05-2019

Birkaç gün önce, değme ilim erbabını cebinden çıkaracak, deyim yerindeyse; sulu dereye götürüp, susuz getirecek bilgi birikimine sahip biri, Ankara'nın kitap kurdu Seyfettin Sağlam; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte siyasi içerikli konuşmaların yapıldığı toplantılara katılmasının ve üstüne üstlük alkışlamasının şık olmadığını söyledi.

Doğal olarak; “Neden?” diye sordum.

Diyanet İşleri Başkanı’nın siyasi olmayan bir kurumu temsil ettiğini, bu ülkede her siyasi partiden, politik meşrebden insan bulunduğunu, camilere AK Partili, CHP’li, MHP’li, HDP’li, Saadetli, Vatan Partili, İyi Partili, Alevi, Sünni ve her etnik kökenden inananın gittiğini belirtti. 

Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı’nın bir siyasi partiye yakınlığını hissettirecek şekilde pozisyon almasının, temsil ettiği kurumun tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, bu nedenle camiye gitmeyenlerin sayısında çoğalma olduğunu kaydetti. 

O gece bunları düşünürken uyuya kalmışım. Rüyamda merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, İslamköy’deki müzeye çevrilen baba evinde masa başında mektup yazarken görüyorum. 

Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yaşasaydı, mevcut Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a ne tavsiye ederdi?  

Hiç düşündünüz mü? 

Gerçi birileri çıkıp; “17 Eylül 2017'de Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanan, 12 kitabı, çok sayıda makalesi ve yurt içinde ve yurt dışında sunduğu pek çok sempozyum bildirisi ve konferansı bulunan, iyi derecede Arapça ve Fransızca bilen Prof. Dr. Ali Erbaş'a ne Demirel tavsiye edebilir ki?” diyebilir. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuruluşu…

Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanı mensuplarının yurt dışına çıkarılmasına ilişkin yasanın kabul edilmesinden sonra “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” çıkarıldı.

Evkaf ve Şer’iye ile Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekaletleri lağvedildi. Birinin yerine Diyanet İşleri Riyaseti (Başkanlığı), diğerinin yerine Erkânı Harbiye-i Umumiye Riyaseti (Genelkurmay Başkanlığı) kuruldu.

Buna göre; “Şer’iye ve Evkaf ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekaletleri'nin İlgası” adını taşıyan 429 sayılı Kanunla 1920'den itibaren faaliyet gösteren “Şer’iye ve Evkaf Vekaleti” kaldırılıp, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kurulurken, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye de vekaletten, "Riyaset"e dönüştürülmüştü . 

Diyanet İşleri Başkanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Genelkurmay Başkanlığı ile aynı kanun içerisinde kuruldu. 

Atatürk'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı’na büyük önem verdiği, ilk başkan Rıfat Börekçi ile ilgili anılarında yer alır. 

Çünkü Börekçi,Ankara Müftüsü” sıfatıyla Anadolu'daki diğer müftülerle birlikte Anadolu’yu işgal eden İngiliz ve Yunan ordusuna karşı savaşmanın farz olduğu fetvasının verilmesine önderlik etmişti. 

İstanbul'da İngiliz işgal askerlerinin çizmesini yalayanlar gibi öyle “Koftiden müftü” değildi? 

Diyanet’e verilen önemi göstermek için uzun yıllar, protokolde Cumhurbaşkanı’ndan sonra Diyanet İşleri Başkanı gelmiş, sembolik olarak Genelkurmay Başkanı’ndan 5 lira fazla da maaş verilmiştir.

Diyanet, toplumumuzda birlik ve beraberliğin mayası haline gelmiş, dini sapkınlarla mücadele etmiş ve Türk vatandaşlarının doğru dini bilgiye ulaşmasının, dini hizmetlerin doğru yürütülmesinin öncüsü olmuştur.

Ya şimdi?

Demirel sırasını beklesin; İmam-ı Azam Ebu Hanife ne derdi? 

Mustafa Kemal Paşa; Ehli Beyt muhibbi, İmamı Azam Ebu Hanife'nin takipçisi İmam Maturidi anlayışında olduğu belirtilir. 

Nitekim Hilafet’in kaldırılması, Meclis’te tartışılırken hilafet hakkında uzun bir konuşma yapan TC Hükûmeti Adalet Bakanı Mehmed Seyyid Bey’in, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaya “Biz amelde Hanefi, itikatta Maturridiyiz” sözlerini koyduran bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın kendisiydi. 

İmam-ı Azam Ebu Hanife, talebesi Ebu Yusuf’a ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a tavsiyesi… 

Türkiye’de halkın büyük çoğunluğu “İtikatta Maturidi, Amelde Hanefi” mezhebine göre din hayatını şekillendirir. 

Mevcut Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da Hanefi mezhebi üzerine amel eder, hüküm verir. Dolayısıyla aşağıdaki metinde geçen “Ebu Yusuf” yerine “Başkan Erbaş”ı, “Sultan” yerine “Cumhurbaşkanı” ifadesini koyun. 

İmam-ı Azam Ebu Hanife, talebesi Ebu Yusuf’a vasiyetinde olgunluk, ahlak güzelliği ile ilgili şu nasihatte bulunur:

"Ey Yusuf! Sultana ve onun mevkiine saygı göster. Huzurunda yalan söylemekten sakın. İhtiyacı için seni çağırmadığı sürece yanına gitme!.. Çünkü ona gidip gelmeyi çoğaltırsan, itibarın azalır, mevkiin küçülür.

Sultan ile muamelende ateşten faydalandığın gibi ol. Ondan uzak dur, fazla yaklaşma. Çünkü sultan kendisini başkalarıyla aynı konumda görmez. Huzurunda çok konuşmaktan sakın.

Çünkü kendisini etrafındakilere senden bilgili göstermek için, söylediklerini bir süre aleyhine tutar ve onları kendi ilmi olarak satar, seni hatalı çıkarır, itibarın azalır. 

Huzuruna girdiğin zaman haddini bil, senin dışındakilere de hak ettiği değeri ver. Sultanın yanında tanımadığın bir ilim ehli var iken huzuruna girme.

Eğer sen ondan aşağı bir seviyedeyken daha bilgili olduğunu göstermeye çalışırsan, seni bir zarara uğratır. Ama sen ondan daha bilgili olduğun halde konuşurken ondan aşağı seviyede kalırsan sultanın gözünden düşersin.

İlmi ve hukuki meselelerde sana teklif edeceği işlerden kendine ve mevkiine uygun gördüklerinden başkasını kabul etme ki hükümet işlerinde başka bir yol tutma ihtiyacında kalmayasın. 

Sultanın dostları ile buluşma. Sultana kendin yaklaş. Etrafındakilerden uzaklaş ki şerefin ve merteben yerinde kalsın. Sana soru sordukları zamanlar dışında halk önünde konuşma.

Avam ve tüccar arasında zaruri bilgiye ait olmayan sözlerden kaçın ki mala olan sevgin ve rağbetin üzerinde durulmasın. Zira senin onlardan rüşvet alma meylinin olduğuna inanıp seni kötülerler."

Rüyada kalmıştık oradan devam edelim…

Demirel, başını kaldırdığında beni görünce gülümsedi. “Takıldın Erbakan Hoca’nın peşine çok aleyhime çalıştın" dedi.

Ben kelimeleri ağzımda geveleyip kem-küm edince “Bunlar geride kaldı, anlamadan dinlemeden karar vermeyin” gibi birşeyler söyledi. 

Mektubu kime yazdığını sordum; “Adrese teslim” dedi. “Diyanet İşleri Başkanına yazdım.”

Rüya bu ya!

Ne yazdığını sordum.

Gülümsedi. Dedi ki; “Camiye, okula ve kışlaya siyaset sokmama düsturunu unutmayın.” 

9. Cumhurbaşkanı merhum Demirel'in topluma ve siyaset yapanlara öğüdüydü.

Sokaktan geçen Ramazan davulcusunun sesiyle uyandım. Rüyayı hatırladım bir an. Tüylerim diken diken oldu. “Ya Rabbi!..”; dedim hayırlara tebdil eyle! 

Kıssadan hisse…

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ulak 6 yıl önce
Ali Şeriati Dine karşı din kitabını yazmıştı. Yaşar Nuri Öztürkte Allah ile aldatanlar falan diyordu
Necdet çelikdönmez 6 yıl önce
Merhaba ömür beyin makalesinde önemli ders niteliği taşıyan bilgiler var.Yazıya aynen katılıyorum.Bu kurum elden geçirilmeli fazla personel üretime katkı yapacak yerlere yerleştirilmelidir.Gençler aş iş eş peşinde fabrika sanayi bölgesine ihtiyaç var.Cami/tapınak bunlara ihtiyaç yok gençler dinlerin kitap dergi internetten öğrenebilir camiler den din filan öğreninilmez o nedenle fazla din görevlisi personeli yurt ekonomisine katkı yapacak yerlere kaydırmalı.Günde 2 yada 3 saat mesaisi olan bu camiler ne işe yarayan.Bütçemize yük olan bu yapıyı ıslah etmeli diyorum.Yazar ömür beyin kalemine kuvvet yüreğine sağlık üstat selamlar...
Çölovalı kara haydar 6 yıl önce
Hararet nârdadır, sacda değildir Keramet baştadır, tacda değildir Her ne arar isen kendinde ara Mekke`de, Kudüs`te, Hac`da değildir.” Hacı Bektaş Veli
İmame 6 yıl önce
ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE?..:). Aşık Dertlinin (ö.1846) çok güzel bir Türküsü vardır. Şeytan Bunun Nersinde? Hikayesi şöyledir. Zamanın kadısı saz çalmanın "Şeytan işi" olduğunu söyler ve yasaklar. Bunun üzerine Dertli de bu besteyi yapar. Hani şair der ya: " Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım." (b. Rahmi Eyüboğlu).. İşte öyle birşey..:)..Aşağıdaki minyatürdeki saz çalan "Şeytan" bana bunu hatırlattı..:). Nuray Bilgili.. Telli sazdır bunun adı Ne Âyet dinler, ne kadı Bunu çalan anlar kendi Şeytan bunun neresinde? Abdest alsan aldın demez Namaz kılsan kıldın demez Müftü (kadı) gibi haram yemez Şeytan bunun neresinde? Ardıç ağacından kolu Venedik’ten gelir teli Be Allah’ın sersem kulu Şeytan bunun neresinde? İçinde mi, dışında mı? Burgusunun başında mı? Göğsünün nakışında mı? Şeytan bunun neresinde? Dut ağacından teknesi Kirişten bağlı perdesi Be hey insanın teresi Şeytan bunun neresinde? Dertli gibi sarıksızdır Ayağı da çarıksızdır Boynuzu yok kuyruksuzdur Şeytan bunun neresinde?