İşte ilk yazı: TERCİH REHBERİ
"Her işte bir hayır vardır" derler ya! Şu sıkıntılı-saçma sınav senesinin bile bana öğrettiği çok şey oldu. Belki bir senemizi, sadece ders çalışarak geçirsek de bu sınav senesinin içinde bana kattığı çok şey oldu. Bunların en başında hiç şüphesiz ülkemizdeki insanların eğitim sistemimiz ve kendi sosyal hayatları hakkındaki gözlemler olmuştur. Öyle bir sistem ki insanlar iş bulma korkusuyla veya ileride yapacakları "mesleklerin gelir durumu"yla ilgili takıntılarla bölüm seçer hale gelmişler. Ha bi de popülerite var tabii ki... Bazı bölümlerin çok ismi çıkıyor isimleri de çok havalı olunca hemen gençler en üst sıraya yazıyorlar. Türk'üz sonuçta!.. Marjinal olmak doğamızda var (!). Belki de ülkemizin altyapı sorunlarının başıdır bu saçmalık: İlim adamı yetiştiremiyoruz neden! Gerek ilahiyatçısı gerek matematikçisi , sosyoloğu edebiyatçısı! Bu bölümlere girenler genelde bir yere yerleşemeyince "bi diplomamız olsun" zihniyetiyle giriyorlar ve sonra da muhtemelen öğretmen oluyor veya branşları dışında "enteresan işler" yapıyorlar. Öğretmenliği aşağıladığımdan değil; en çok saygı duyduğum mesleklerden biridir öğretmenlik fakat bir para kazanma yolu olarak görülmesi sinir bozucu açıkcası. Devlet bu açığı sonunda gördü de iyi öğrencilerin girmesi için teşvik bursu sağladı. Ne kadar yardımı olur tartışılır ama bunun yetersiz olduğu kesindir. Kendisi de akademisyen olan sayın Başbakan Davutoğlu bu açıcığı gördü ve akademisyenlere zam yapmaya ülkenin araştırma geliştirme düşünme çalışmalarına destek vermeye çalıştı ama hala bir yetersizlik söz konusu. Batı ilim adamlarını el üstünde tutuyor dünyanın dört bir yanından tüm dehaları toplayıp onları yetiştiriyor; bilhassa Amerika bu işi yapıyor! Güzel de yapıyorlar Allah için! Haklarını yememek lazım ama bu yapılan beyin göçü, diğer ülkelere de zarar veriyor. İlim adamı olup kendi ülkelerinde bir farkındalık yaratacak kesimi ellerinden alıyor. Sırf devletin bu insanlara mali bir teşvik yapması yetmez bu toplumda, bir doktora ne kadar saygı duyuluyorsa matematik bölümü okuyacak şahsa da aynı muamele yapılmadan bu sağlanamaz. Bu olması gereken bir uygulama olduğundan değil; insanlar meslek seçerken sosyal statüleri de göze alıyorlar. Sırf şu sosyal statü saçmalığından babam beni doktor yapmak için elinden geleni ardına koymadı (Eski kafalı olmamak lazım tabii). Bazen düşünüyorum da babalar her zaman haklı olması da sonuçta "haklılık"ları kaçınılmaz oluyor. Kesinlikle hak veriyorum babama; hem maddi hem sosyal statü olarak doktorluktan daha iyi bir meslek grubu olmadığını söylemekten üzüntü duyuyorum. Cidden üzülüyorum çünkü ABD gibi ülkelerde normal maaşlı çalışan elemanlardan farkı yok. Aldıkları maaşlar, mühendislerin iktisatçıların aldığı maaşlardan daha düşük. Bizde öyle bir komedi var ki mühendisleri, utanmasak asgari ücretle çalıştıracağız. Böyle yapanların da çaresizliğini anlamıyor değilim. Sürüyle bir vasıfsız mühendis topluluğu var Türkiye'de. İktisatçıların durumu daha da beter! Onlar, asgari ücrete de razı olurlar ama iş bulamıyorlar. Bir ülkeyi inşa eden mühendisler, ekonomistler ve ilim adamlarıdır!.. Bizim ülkemizde üçü de rezalet bir pozisyonda. Hala zeki, çalışkan öğrencilerimizi tıp fakültelerine teşvik ediyoruz. Sosyal alanda çalışanlar ise hukuktan başka bir bölüm bilmiyorlar. Yığınla bir hukukçu kitlesi oluşmuş durumda. Ne bir sosyolog. iktisatçı, ilahiyatçı, edebiyatçı, felsefeci... Hiçbiri... Sosyal alanda özellikle "rezalet" durumdayız. Halimiz içler acısı. Bu denli "garanti meslek" popüleritesiyle hukukçu, doktor, diş hekimi tarzı bölümler bizim yalnızca hayat standardımızda ufak çaplı değişikliklere gidebilir ama ülkenin insanlarının kalkınması onların hayata bakış açılarını değiştirmek hem sosyal hem ekonomik (ülkemizin temel sorunları) sıkıntıların çözümünü bu insanlar sağlayacak bize. Doktor da yetişsin hukukçu da itirazım yok! Kesinlikle olamaz da ama bu mesleği cidden isteyen insanların bu işi ihya etmesi gerekmektedir. Devletimizin de akademik anlamda ve araştırmacı bir kitle yetişmesi için açacağı bütçelerin, hazırlayacağı ortamların daha da geliştirilmesi gerekiyor. Son yıllarda, (Elhamdülillah) ciddi adımlar atıldı ama hala yetersiz! Son gaz, bu ülkenin, "Düşünmesi-üretmesi-tartışması"... "Çalışması-çalışması-çalışması" gerekiyor.Yazı: Yusuf Dönmez