Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, Atina yönetiminin Türkiye'nin ilgili kurumlarına eserlerin restorasyonuna izin vermediği iddialarına yönelik AA muhabirinine değerlendirmelerde bulundu.
Ülkede çok sayıdaki Osmanlı varlığının gösterilmek istenmediğini dile getiren Halaçoğlu, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerin "erken fetih" bölgeleri olduğunu hatırlattı.
Halaçoğlu, Yunanistan'ın 1912'de Türklerin elinden çıktığını anlatarak, "Bu sebeple Osmanlı'nın ciddi manada yatırımı var. Hükümet konağı, askeri hastane, postane, adliye dairesi, saat kulesi, hamamı, çeşmesi, köy okulu gibi son dönem her bölgeye ciddi anlamda yatırım olmuş. Antalya'da bile Rodos'ta olduğu kadar eser yok, her türlü mimari yapı var." ifadelerini kullandı.
"Osmanlı mimari eserleri, 'Müslüman eserleri' olarak tescil ediliyor"Osmanlı'dan kalma kültür varlıklarının Müslüman eserleri olarak tescil ettiğine dikkati çeken Halaçoğlu, bunun da Türkiye için sorun oluşturduğunu söyledi.
Halaçoğlu, "İlk problem burada çıkıyor. Osmanlı mimari eserleri olarak değil de 'Müslüman eserleri' olarak tescil edilince, biz ülke olarak konuya müdahil olamıyoruz." dedi.
Literatürde "Müslüman mimarisi" teriminin değil bunun yerine "Osmanlı mimarisi" teriminin yer aldığını vurgulayan Halaçoğlu, Osmanlı'nın o bölgede 600 yıl kaldığının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Erken Osmanlı mimarisi denilen tek örnekler, Yunanistan'a, Batı Trakya'ya, Bulgaristan bölgelerine yapılmış. Bu eserler Edirne'de, Bursa'da dahi bu kadar yok. ancak Yunanistan'da halen ayakta. Bunların tamamen bizden dışlamak adına Müslüman mimarisi, Müslüman çeşmesi, Müslüman kütüphanesi diye kabul edilince biz bu meseleye dahil olamıyoruz."
Yunanistan'ın 1831 yılını bağımsızlık tarihi olarak kıstas aldığını anımsatan Halaçoğlu, bu yıldan sonra yapılan eserlerin "tarihi" olarak bile kabul edilmediğine dikkati çekti.
Halaçoğlu, "Halbuki bugün Yunanistan sınırları içerisindeki ülkeye 1912'de dahil olan birçok yer var. Rodos, İstanköy 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dahil edildi. Yunanistan sınırları içerisinde 1831'den sonra inşa edilen Osmanlı eserleri tescil edilmiyor. Atina'yı baz almışlar. 1831'den sonra inşa edilen rüşdiyeler, idadiler, kışlalar, hükümet konakları, Selanik Garı gibi pek çok Osmanlı kamu yapısı olarak kayıtlı değil, Osmanlı tarihi eseri olarak görülmüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Yunanistan'da 20 bin Osmanlı eseri var"Ülkedeki Osmanlı eserlerinin envanterinin çıkarttığını ve binlerce esere ulaştığını belirten Halaçoğlu, acil müdahale edilmesi gereken yapıların dahi restorasyonuna izin verilmediğini söyledi.
Halaçoğlu, şunları söyledi:
"Yunanistan tarafından çıkartılan envanterde 2006'da 8 bin 731 rakamına ulaşmışlar. Başlangıcı 1390'lar gibi almışlar, bu rakama 1831'den sonrası dahil değil. Benim iddiam; Yunanistan'da 20 bin Osmanlı eseri var. Selanik'te sokak sokak gezdim, evlerin bahçelerine dahi baktım, Selanik'te Atatürk evinin olduğu üst kısımda 36 çeşme buldum, Osmanlı'dan kalma ancak kimse gidip bakmamış. Zihni Paşa Camisi ev olarak kullanılıyor, mübadiller yerleşmiş, cami de minaresi de duruyor. 20 binden vazgeçtim, ortada 8 bin küsurluk bir rakam var, acil ihtiyacı olan yapılar var. Ne oldu? Dimetoka Çelebi Mehmet Camisi yandı. Larissa'da 14. yüzyıldan kalma Hasan Baba Tekkesi'nin tespit edebildiğim kadarıyla 1962'de çekilmiş fotoğrafında restorasyon iskelesi var, 2019'dayız tekkede hala restore sürüyor."
"Anaokulu konseptinde cami mi olur?"Halaçoğlu, mevcut yapıların aslına uygun restore edilmediğine dikkat çekerek, "anaokulu konseptinde cami", "disko konseptinde hamam" restorasyonlarına tepki gösterdi.
Türk-Osmanlı mimarisinde camilerin renkli olmadığını, renkliliğin "uhreviyeti" bozduğuna vurgu yapan Halaçoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Devam eden restorasyonlar da aslına uygun değil. Hiç kullanmadığımız renkler var, koyu bordo, koyu mavi, uhreviyeti bozuyorlar, bizim renkli camimiz var mıdır? Kavala'da Halil Paşa Camisi anaokulu konseptinde. Rodos'ta Ali Paşa Camisini de aynı şekilde kırmızıya boyamışlar. Midilli'de bir hamamın bütün kubbeleri renk renk, zannedersiniz disko. Biz aynı şekilde Türkiye'de bir yapıya bu şekilde davransak bütün Avrupa ayağa kalkar."
Halaçoğlu, eserlerin restorasyon süreçlerinde Türkiye'den uzman talep edilmemesinin de "garabet" olduğunu, Rodos'taki Süleymaniye Camisi'nin minare restorasyonunun bu sebeple 10 yılda bitirildiğini anımsattı.
"Çünkü minare ustası yok, kuyu ustası falan bulmuşlar ve bizden asla usta istememişler." diyen Halaçoğlu, Yunanistan'daki bu tabloya karşın Türkiye'de ibadete açılan kiliselere dikkati çekti.
"Selanik ve Atina'da bir çeşme bile tamir ettiremiyoruz"Halaçoğlu, son yıllarda onlarca kilisenin hizmete açıldığının altını çizerek, "Son 16 yıldır, takip edebildiğim kadarıyla, 84 tane Rum-Ortodoks kilisesini, paralarını biz vererek, Türkiye'de ibadete açtık, kültür merkezi oldu, belirli günlerde ibadete açılıyor." dedi.
Buna karşın Selanik'te Müslüman cemaat olmasına rağmen halkın dükkanlarında namaz kıldığını belirten Halaçoğlu, Selanik'in yanı sıra başkent Atina'da da cami olmadığını dile getirdi.
Halaçoğlu, Osmanlı mimarisi yapıların kimliğinin değiştiğini ve Yunanistan'ın Osmanlı eserlerine 'gizlileştirme ve kimlik kaybettirme politikası' uyguladığını kaydederek şöyle konuştu:
"Sümela Manastırı hariç, bizim restore ettirdiğimiz 84 kilisenin tümü 19. yüzyıl eseri, 18. yüzyıl eseri bile değil. Batı Anadolu kiliselerinin hepsine bakarsanız 1860'lar 70'ler 80'ler. Bizim orada 400-500 yıllık eserlerimiz var, 580 yıllık camimiz var, hiçbir şey yapılamaması acı bir gerçek, izin verilemiyor, müdahil olamıyoruz. Tescil edilemediği için sahip de çıkamıyoruz, takip ya da hak iddia edemiyoruz. Selanik ve Atina'da cami olmamasından vazgeçtim, bir restorasyona dahil edilme durumu bile söz konusu değil, bir çeşme bile tamir ettiremiyoruz ve asla ettiremeyeceğiz."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com