Dünya

YTB, nefret söylemi ve ayrımcılığın bildirileceği NESAM portalını tanıttı

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), yurt dışında yaşayan Türklerin maruz kaldığı nefret söylemi ve ayrımcılık gibi suçları bildirebileceği Nefret Suçları ve Ayrımcılıkla Mücadele (NESAM) portalını kullanıma açtı.

YTB, nefret söylemi ve ayrımcılığın bildirileceği NESAM portalını tanıttı
21-02-2022 16:57
Ankara

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), yurt dışında yaşayan Türklerin maruz kaldığı nefret söylemi ve ayrımcılık gibi suçları bildirebileceği ve bu konuda verilerin yayımlanacağı Nefret Suçları ve Ayrımcılıkla Mücadele (NESAM) portalını düzenlenen tanıtım toplantısıyla kullanıma açtı.

Ankara'da gerçekleştirilen toplantıya Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, YTB Başkanı Abdullah Eren, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Muharrem Kılıç ile bakanlıklardan ve STK'lerden akademisyen ve temsilciler katıldı.

Burada bir konuşma yapan Çam, nefret suçları ve ayrımcılığın özellikle Avrupa'da iç siyasete alet edilmesinin örneklerinin görüldüğünü kaydetti.

Çam, Türkiye ve YTB'nin ayrımcılık ve nefret suçuyla mücadele ile Avrupa'ya kendi değerlerini hatırlattığını vurgulayarak "Bu çalışmaların doğrudan ve direkt katkıları olacak. Bundan sonraki süreçte bu tür saldırılar ve ayrımcılıkların yaşanması noktasında önemli bir takip sistemi kurulmuş olacak ve belli tehditlerin engellenmesine vesile olacak." diye konuştu.

İnsanların ideolojik kamplaşma ve militanlaşma sürecine girdiğinde NESAM gibi çalışmaların bunları durdurmaya yeterli olmayacağını da belirten Çam, devletler arası iş birliğinin önemine vurgu yaptı.

Çam ayrıca Türkiye'nin radikalizm ve İslam'ı kullanan yapılanmalarla mücadelesinin Avrupa'ya örnek olması gerektiğini sözlerine ekledi.

"Nefret söylemi mağdurları etkili soruşturma yapılmayacağından endişe ediyorlar"

Çavuşoğlu da konuşmasında dünyanın her yerinde insanların ayrımcılık ve ırkçılıkla ilgili konularda hemfikir olmasına rağmen tarafların sürekli başka tarafı suçladığını belirtti.

Bu konudaki çalışmalara rağmen olumlu ilerlemeden ziyade hak ihlallerinde artış görüldüğünü kaydeden Çavuşoğlu, "Bugün yurt dışında yaşayan 6 milyonu aşkın vatandaşımız ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslüman toplumların maruz kaldığı nefret suçları ve İslamofobik muameleler ne yazık ki azalmak bilmiyor." diye konuştu.

Çavuşoğlu, uluslararası kamuoyunda nefret suçlarına yönelik bir fikir birliği olmasına rağmen İslam düşmanlığı konusunda bir çifte standart bulunduğunu anlatarak "Özellikle kimi Avrupalı siyasetçilerin bunu bir iç siyaset malzemesi olarak kullandıklarına şahit olmaya devam ediyoruz." dedi.

Çeşitli ülkelerde yargı ve idari kurumların İslamofobi ve nefret suçlarına karşı pasif tutumunun durumu daha da kötüleştirdiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, "Özellikle Avrupa'da son dönemde vatandaşlarımızın maruz kaldıkları nefret söylemi ve suçları karşısında takındıkları tutum pasif ve biraz çekingen. Zira etkili soruşturma yapılmayacağından endişe ediyorlar, başına bir şey gelip gelmeyeceğinden endişe ediyorlar." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, İslamofobinin birçok ceza kanununda ayrı bir suç tipi olarak tanımlanmadığına da vurgu yaptı.

"Müslümanlara yönelik saldırıların yüzde 60'ı örgüt bağlantısı olmayan yalnız kurtlara mal ediliyor"

YTB Başkanı Eren, NESAM portalını tanıtan ve YTB'nin Avrupa'da yaşanan ayrımcılık ve İslamofobi suçlarına ilişkin elde ettiği verileri açıklayan bir sunum yaptı.

Portalda yurt dışında yaşayan vatandaşların maruz kaldığı saldırıları ihbar edebileceği bir bölüm bulunduğunu aktaran Eren, yalan ihbarlara karşı teyit mekanizması kurulduğunu da söyledi.

Gelecek ay, 2021'de yaşanan nefret söylemi, ayrımcılık ve İslamofobi suçlarıyla ilgili raporun açıklanacağını söyleyen Eren, 2020'de yaşanan ve geçen yıl açıklanan rapordan bilgiler paylaştı.

Yabancılara ve Müslümanlara yönelik saldırılarda örgüt bağlantılarını araştırmak yerine suçluyu "yalnız kurt" gibi gösteren soruşturmalar yapıldığını söyleyen Eren, şu ifadeleri kullandı:

"Ciddi can kayıpları yaşanmasına rağmen NSU cinayetlerinde olduğu gibi gerçekleştirilen saldırılar bireysel vakalar olarak görülüp örgüt bağlantıları yeterince incelenmeden bırakılıyor. Yeni Zelanda ve Hanau saldırıları gibi saldırılar, örgüt bağlantıları, yardım ve yataklık yapan kişiler, devlet içindeki veya polis içindeki bağlantılar ortaya çıkarılmadan, kişilere atfedilerek, adli incelemeler neticelendiriliyor. Oysa bu yaşanan sürecin farklı bir küresel mücadeleyi gerektiren uluslararası bir İslam düşmanı terörle karşı karşıya kalındığını da ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Batı'da aşırı sağcı terör saldırılarının artışı son 5 yılda yüzde 250. Bu saldırılardan ölümlerde yüzde 700 artış görülüyor. Aşırı sağın hedefinde herkesten çok Müslümanlar var ve maalesef tüm bu saldırıların yüzde 60'ı örgüt bağlantısı olmayan yalnız kurtlara mal ediliyor."

Eren, Avrupa'da Müslümanlara ve İslami kurumlara yönelik saldırılara da sunumunda yer verdi.

Avrupa'da 2020'de Türk vatandaşlarını hedef alan 389 saldırının yarısından fazlasının Almanya'da gerçekleştiğini söyleyen Eren, Almanya İçişleri Bakanlığı verilerine göre ülkede her gün 2 İslam düşmanı saldırı yaşandığını kaydetti.

Eren, bu saldırılarda 36 kişinin yaralandığını, 5 kişinin öldüğünü belirterek 25 kundaklama vakası yaşandığını da söyledi.

Camilere yönelik cuma namazı öncesi asılsız bomba ihbarları sayısının 2020'de 12 olduğuna dikkati çeken Eren, "Camilerimizde cuma ibadeti kesintiye uğratıldı. Sadece kesintiye uğratılmakla kalmıyor, cami boşaltılıyor, köpekli polis camiyi namaz öncesi taramadan geçiriyor." diye konuştu.

Eren, mektup, elektronik posta ve sosyal medya üzerinden yapılan tehdit mesajları yanında posta kutularına ve binalara kurşun bırakma, domuz parçaları bırakma ya da kanını sürme gibi eylemlerin söz konusu olduğunu da vurguladı.

Müslümanlara yönelik saldırılar basit suç ya da ırkçılık kategorisi altına konuyor

Vatandaşların maruz kaldığı nefret söylemi ve suçlarına karşı ilgili mercilere bildirim yapma oranının düşük olduğunu da kaydeden Eren, her 5 kişiden yalnızca 1'inin bildirim yaptığını belirterek Müslüman ve Türk nüfusunun az olduğu Polonya gibi ülkelerde ise bu oranın yüzde 3-4 civarında olduğunun altını çizdi.

Eren, en büyük 5 AB ülkesinde son 5 yılda STK'lere bildirilen saldırı sayısının en az 15 binken bu sayının son 8 yılda AB Temel Haklar Ajansına göre 206 olduğuna dikkati çekerek "Alman İçişleri Bakanlığı verilerine göre aşırı sağcı suç kaydı yaklaşık 19 bin, AGİT rakamı ise 10 bin civarında. Çünkü AGİT, nefret söylemi her ülkede suç olmadığı için bu vakaları suç olarak kaydetmiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Almanya'da STK'lerin İslam karşıtı suçları bildirmede etkisiz kaldığına da işaret ederek bu yönde bazı suçların basit suç ya da ırkçılık genel başlığı altında kaydedildiğini söyleyen Eren, "İstatistiksel olarak ırkçılık kategorisi altına konulduğunda sadece Müslüman karşıtı es geçme ihtimalimiz de oluyor. Şikayette bulunan mağdurların da suçu Müslüman karşıtı ırkçılık kategorisinde kaydedilmesi hususunda ısrar etmesi büyük önem taşıyor." diye konuştu.

Eren, Fransa'da 2019'da STK kayıtlarına göre Müslümanlara yönelik 789 saldırı kayda geçerken polis kayıtlarında bu sayının 204 olduğunu, Avusturya'da ise bu sayının STK'lere göre 1402 iken poliste yalnızca 16 olduğuna dikkati çekti.

Konuşmaların ardından Avrupa'dan gelen hukukçu, akademisyen ve STK temsilcilerinin katılımıyla "Arama Konferansı" düzenlendi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER