
İstanbul'da bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 29'u tutuklu 58 sanığın yargılandığı davanın dördüncü duruşması 24 Nisan Perşembe gününe ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada, "yenidoğan çetesi"ne yönelik hazırlanan ve bu dosyayla birleştirilmesine karar verilen 13 sanıklı iddianamede yer alan bazı sanıklar savunma yaptı.
Tutuklu sanık hemşire Nigar Kubilay, İstanbul Reyap Hastanesinde 9 ay çalıştığını, bu süreçte sanık Fırat Sarı ile aralarında sorun çıktığı için yönetim tarafından işten çıkarıldığını, bir süre sağlık turizmiyle ilgilendiğini belirtti.
Kubilay, 2023-2024 yıllarında Bağcılar Medilife Hastanesinde tekrar hemşire olarak işe başladığını, hastanenin yenidoğan yoğun bakımının sanık Sarı'nın işletmesinde olduğu için oraya girmemesi gerektiğinin söylendiğini ifade etti.
Epikriz yazımının doktor işi olduğunu dile getiren Kubilay, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Çocuk hastalıkları uzmanı olan tutuklu sanık Zeki Ötünç, Sağlık Bakanlığı tarafından 2007 yılında yenidoğan servisi kurmak için görevlendirildiğini, 3 ay eğitim aldıktan sonra yenidoğan yoğun bakımı kurduğunu ve servisin başında bulunduğunu ifade etti.
Çocuğunun okulu için İstanbul'a yerleştiğini belirten Ötünç, şunları söyledi:
"Çalıştığım hastanede beyin kanaması geçirdim. Bir süre işsiz kaldıktan sonra Cansu bana iş teklifi etti. Ben de kabul ederek Bağcılar Medilife Hastanesinde yenidoğan yoğun bakım doktoru olarak işe başladım. Bir süre sonra hastane satıldı. Ben de Beylikdüzü Medilife'a, oradan da Avcılar Hospital'e geçtim. Sağlık sorunlarımdan dolayı hastaneden ayrıldım. Ben Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) dolandırmak için hiçbir şey yapmadım. Buraya gelen herkes bebek katili olarak adlandırılıyor. Bir insan nasıl bebekleri öldürerek para kazanır? Herkes bana bebek katili diyor. Normalde sizin benim suçlu olduğumu kanıtlamanız lazım ama ben suçsuz olduğumu kanıtlamaya çalışıyorum."
Ötünç, "Hangi şartla ben örgüte üye olmuşum anlamıyorum. Bir konuşmam yok nasıl örgüt kurduk. Biz güvercinlerle mi konuştuk. Ben suçsuzum, serbest bırakılmayı değil beraat etmeyi talep ediyorum. Hayatım boyunca hiçbir çocuğun ölümüne sebep olmadım. Ben epikrizlerimi kendim yazıyordum. Ancak felç geçirdiğim için sol elimde sıkıntı vardı. Sekreter sisteme yüklüyordu. Ben de kontrol edip onaylıyordum." ifadesini kullandı.
Duruşmada, "yenidoğan çetesi"nin soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcısı Yavuz Engin'i makamında tehdit ettiği gerekçesiyle hakkında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklu bulunan ve birleştirilmesine karar verilen iddianamede, "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek" suçlaması yöneltilen sanık Mustafa Kemal Zengin'in de ilk kez savunması alındı.
Zengin, salonda bulunan sanıklardan kimsenin kendisini tanımadığını, bu dosyaya nasıl girdiğini anlamadığını, sanıklardan da 1 kişi hariç kimseyi tanımadığını öne sürdü.
Savcı Yavuz Engin'in makamına gitme sebebini anlatan sanık Zengin, "Bir gün arkadaşım Yavuz Çelik, üvey kızı olan Tuğçe Toptemel'in tutuklandığını ve tanıdık avukat olup olmadığını sordu. Ben de durumu Aylin hanıma söyledim. Aylin dosyaya baktıktan sonra, 'Soruşturma savcısı benim arkadaşım. O yüzden dosyayı almam etik olmaz.' dedi. Ben de kendi imkanlarımla yaptığım araştırmalar sonucu korkunç şeyler öğrendim." dedi.
Savcıyı tehdit etmediğini öne süren Zengin, "Aylin bana 'Savcı beyin yanına gidelim.' dedi. Çikolatamızı alıp gittik. Çayımızı içip konuştuk. Ben Tuğçe'yi serbest bırak demedim. Bu kadar bebek ölürken hastaneleri neden kapatmıyorsun? Hastane yöneticilerini, doktorları neden tutuklamıyorsun? dedim. Sonra odadan çıktığımızda Aylin'e, 'Bu adam senin arkadaşın değil bizi kayda aldı.' dedim. Görüntülerin tamamı izlendiğinde ne olduğu anlaşılacaktır." iddiasında bulundu.
Savcı Yavuz Engin'in yanına gittiğinde "yenidoğan çetesi" davasının henüz açılmadığını belirten Zengin, "Herkes bana 'Neden gittin?' diyor. Ben vicdanımın sesini dinleyip gittim. O ölen çocukların illa benim çocuğum olmasına gerek yok. Ortada bir tehdit yok. Ben cinnet noktasına geldiğinde neler yapabileceklerini söyledim." ifadesini kullandı.
Zengin, şunları kaydetti:
"Şu anda burada olduğum dava Türkiye'nin en büyük utanç davasıdır. Burada bir iki tane gariban hemşireye ceza verip Türkiye'deki sağlık sorununu çözeceksek vay halimize. Bebekler ölürken sen 18 ay nasıl seyredebilirsin. Hastaneler kapandığı için mutlu oldum ama dediğim gibi bunlar isim değiştirip yeniden açılacak. Ben paramı kaybederim ama bir insanın itibarını kaybetmesi bu kadar basit bir şey mi? Benim uzaktan yakından alakam yok. Videonun tamamını seyredin. Ben bu suçtan anamın ak sütü gibi çıkacağımı biliyorum."
Mahkeme heyeti, 23 Nisan'ın resmi tatil olması dolayısıyla duruşmaya 24 Nisan perşembe günü devam edilmesine karar verdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com