Ä°stanbul
TRT World'ün kültür sanat alanında içerikler sunan programı Showcase, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında "Showcase Homemade" ismiyle ekranlara geliyor.
Programın yapımcılığını Samed Karagöz, sunuculuğunu Elif Bereketli üstlenirken, her bölümde uluslararası kültür sanat dünyasından güncel haberler aktarılıyor, söyleşiler gerçekleştiriliyor.
Karagöz ve Bereketli'nin detaylarını anlattığı Showcase Homemade, sosyal izolasyon sürecinde evden hazırlanarak farklı ülkelerden izleyiciyle buluşuyor.
"TRT World'de böyle bir programın olması kültür sanata verilen önemle alakalı"
2016'dan beri TRT World ekranlarında İngilizce kültür sanat yayıncılığı yapıyorsunuz. Yapımcısı ve sunucusu olarak "Showcase"i nasıl tarif ediyorsunuz ?
Samed Karagöz: "TRT World uluslararası bir haber kanalı, BBC, El Jazeera ve CNN International gibi muadillerine baktığımızda onlarda günlük yayınlanan bir kültür sanat programı yok. TRT World'de böyle bir programın olması kültür sanata verilen önemle alakalı bir husus. Kanal ilk kurulduğundan beri planlamanın içerisinde yer alan bir programdı
Showcase. Mutlaka kültür sanata yer verilmesi gerektiğine inanıyorduk, programımız hafta içi her gün 26 dakika sürüyor. Ufak tefek aksaklıklar ve kriz durumları hariç ilk baştan beri de aynı şekilde devam ediyor. Bir kriz durumunda, TRT World'ün haber kanalı olması sebebiyle haberin her zaman önceliği vardır. Onun dışında Showcase 4 yıldır aralıksız bir şekilde devam ediyor."
Elif Bereketli: "Uluslararası medyada günlük kültür sanat programı yapmak maalesef artık çok zor duruma geldi. Olanlar da içerik ve eleştirel mesafe açısından çoğu izleyiciyi tatmin etmeyen bir durumda. Dolayısıyla uzun yıllardır kültür sanat gazeteciliği yapan biri olarak, ben sunsam da sunmasam da kadrosuna dahil olsam da olmasam da Showcase'i çok önemli buluyorum. Kültür sanatı gündelik olarak takip etmek çok önemli."
Özellikle böyle programlara ihtiyaç duyulan bu süreçte Showcase Homemade fikri nasıl ortaya çıktı? Programın orijinal formatından ne gibi farklılıkları var?
Samed Karagöz: "Ekranda bir kültür sanat programı olması gerekiyor. Bizim programın devam etmesi gerekiyor ama bir yandan da hiç kimse ofise gelmesin isteniyor. Ofise gelmeden evden nasıl yapabiliriz fikri üzerinden şekillendi.
Şu an zaten Elif'in arkaplanında gördüğümüzü programda da görüyoruz ve Skype üzerinden bağlantıları sağlayıp onları ayrıca kaydedip sonradan montajcı arkadaşlar montajını yapıyor ve onun üzerinden çalışılıyor. Ofise gidip gelme ve içinde bulunduğumuz bu sosyal izolasyonu minimize etme durumunu bu şekilde ele almış oluyoruz ve Showcase'i de bu şekilde üretmeye çalışıyoruz. Normal stüdyodan program yapmakla aynı programı evden yapmak arasında çok farklılık var.
Daha az yorucuymuş gibi görünse de aslında çok daha fazla yorucu bence iş yükü olarak. Stüdyoda bir program yaptığınızda bilinmezlik çok azdır, ışığınız, ses kaliteniz bellidir, bunlara dair endişe etmenizi gerektiren bir durum olmaz. Kameraman hangi açıdan çekmesi gerektiğini bilir. Ama bir programı evden yapmaya kalktığınızda sunucu aynı zamanda bağlantıları da sağlıyor.
Kamera kadrajını ayarlıyor ve bütün bunları tek bir kişinin yapması gerekiyor. Editöryal olarak da çok daha fazla yoruluyorsunuz. Çünkü normal Showcase'in akışı içinde çok fazla haber paketi yer alırken şu an yaptığımız formatta bir konuyla alakalı farklı açılardan ele alabilecek 3-4 konuk alıyoruz her programda, bu da ekstradan bir yük bir bindirmiş oluyor."
Elif Bereketli: "Benim küçük bir evim var ve evimin ortasında bir kamera var artık. Pek çok insan gibi ben de izolasyon sürecinde iç mekan ne demek, dış mekan ne demek anladım. İkisinin arasındaki gerilim galiba benim için bir nebze daha çok oldu. 'Evimin ortasında işin ne işi var?' diye sorduğum zamanlar oluyor tabii ki ama böyle bir dönem..."
"Showcase'in bu haliyle ilgili de çok güzel mesajlar alıyoruz"
Evde yayının her şeyini üstleniyorsunuz, bireysel olarak nasıl adapte oluyorsunuz?
Elif Bereketli: "Bana bir prodüktör arkadaşımız yardımcı oluyor. Başta acaba tek başıma yapabilir miyim diye düşünmüştüm açıkçası ama inanın çok kolay gibi gözükse de işin içine bir şekilde televizyon ve profesyonel prodüksiyon fikri girdiği zaman Skype'tan sohbet etme hali bir anda çok zorlaşmaya ve bir sürü detayın eklendiği uzun bir sürece dönüşüyor. Dolayısıyla tek başıma yapamayacağımı fark ettiğim için her çekim günü bir prodüktör arkadaşım yardımcı oluyor bana. Showcase'in bu haliyle ilgili de çok güzel mesajlar alıyoruz. Kültür sanat takipçilerinden her zaman güzel mesajlar alıyoruz ama bu dönemde hem sayıca arttı hem de yorumlar çok güzelleşti."
Samed Karagöz: "Teknik olarak başka bir imkan daha var. Biz TRT World'ün haber ve spor bültenlerinde home stüdyo kullanıyoruz. Yayın evden yapılıyor ama izlediğinizde evden yapıldığını anlamıyorsunuz. Haber stüdyosu gibi yapılıyor. Biz onu tercih etmedik. Elif'in evinde yapacağımız bir takım değişikliklerle orayı stüdyovari bir yer haline getirebilirdik ama ben daha farklı ve samimi olması açısından ev ortamında kalmasını tercih ettim. O yüzden de Showcase Homemade dedik."
Elif Bereketli: "Hatta öyle bir nokta ki şunu fark ettim geçenlerde. Sürekli toplantı halindeyiz, 'O ses ne olacak, bu konuk kim, yarınki konu ne?' falan... Arkamda bir kitaplık var ve kitaplığın üzerinde birkaç tane kitap duruyor. O kitapları seçip koyabilirdim, tatlı bir anı olurdu. Aklımın ucundan bile geçmemiş. Ekranda kitabı gördüm, 'Bu muydu yani Elif vitrinine koymak istediğin kitap?' diye sordum. Yani o kadar doğal arkası, samimiyetle söyleyebilirim bunu."
"Stüdyoda programa başladığımızda bu formatın izlerini orada da görebiliriz"
Samed Bey sizce bu süreçte yaşadığımız değişiklikler ve program formatlarındaki değişim kalıcı olur mu? Bundan sonra yapılacak programların formatları değişir mi sizce?
Samed Karagöz: "Olabilir. O biraz mecraya göre değişir. Showcase özelinde birtakım değişiklikler olacak mı? Açıkçası ben şu an konuları ele alış biçimimizden çok memnunum. Bir konuyu daha derinlemesine işleyebilmek, daha uzun uzadıya konuşabilmek ve bunu ekranda sırıtmayacak bir şekilde yapabilmek, farklı açılardan konukları ayarlayabilmek beni çok tatmin etti. Süreç geçip stüdyoda programa başladığımızda da belki şu an yaptığımız formatın izlerini orada da görebiliriz. Tamamında değil ama belki haftada bir iki bölüm buna benzer daha konuk ağırlıklı olabilir."
Elif Hanım, bu süreçte salgınla alakalı çok sayıda röportaj yaptınız sanatçılarla. Var mıydı ilginç bir anınız ya da sizi etkileyen bir röportaj?
Elif Bereketli: "Bir kere beni şu etkiledi, bir an değil belki ama etraflıca düşündüğünüzde pandemi meselesinin hem sinemada hem edebiyatta, tiyatroda, modada yani kültür sanat adına aklınıza gelebilecek her alanda ne kadar çok kullanılan bir metafor olduğunu ama bazen ne kadar da kaçılan bir şey olduğunu görmek. Örneğin İspanyol gribiyle ilgili bir tane bile roman bilmiyorum ben.
Bu çok enteresan geliyor bana. O kadar travma yaratan bir şey bazen de çok kaçınılan bir durum haline geliyor. Bu ikircikli yapısını düşünmek beni başından beri çok heyecanlandırıyor.
Bir yandan bu kadar merak edilen, postkolonyal bir metafor olarak kullanılan ya da ırkçılığa, yabancılığa dair bir metafor, doğuya bakışta ötekileştiren bir metafor olarak kullanılan pandemi, yeri geliyor tamamen yok sayılan bir şey haline geliyor. İkincisi, bu süreçte iki kişi röportaj öncesinde bana pandemi sürecinde işlerinden olduklarını ama bunu konuşmak istemediklerini, bunun onları daha da kötü bir sürece sürükleyeceğini söyledi. Bir tanesi bunu tam röportajdan önce söyledi ve benim çok saygı duyduğum, çok başarılı bulduğum bir kadındı. Çok üzüldüm. Bunu bu kadar gerçek ve diri bir şekilde görmek röportajların bir etkisiydi, çok üzücüydü. O saniyeden sonra 'üç, iki, bir, kayıt ve gülelim. Röportajı yapalım' diyorsunuz ama bir yandan da o kadar değer verdiğiniz bir insanın pandemi yüzünden işini kaybettiğini bilmek de üzücü tabii ki..."
"Eğlendirmek değil maksadımız, bu işin düşüncesi, felsefesi üzerinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz"
Röportajlardan bahsetmişken, "Pandemi sürecinde sanatçı olmak" bölümünde röportaj yaptığınız sanatçılara şöyle bir soru yöneltmiştiniz: "Sizce bir sanatçının bu dönemde bir sorumluluğu var mıdır? Varsa, nedir?" Ben de size bir kültür sanat programı sunucusu ve yapımcısı olarak bunu sormak istiyorum. Bu süreçte siz bir sorumluluk hissediyor musunuz? Nedir size düşen ve yapmanız gereken?
Elif Bereketli: "İşin aslı ben hep hissettiğim bir sorumluluğu bugünlerde biraz daha çok hissediyorum. Kültür sanatın sadece birilerini eğlendirmek veya akşam çiğdem çitlerken güzel vakit geçirmek için ortaya konan bir şey olduğu fikrine ben her zaman karşı oldum. Bundan çok daha ötesi olduğuna, arka planında algılanması gereken çok fazla şey olduğuna inandım.
Bir sanatçı, sadece kafasına Fransız beresini takıp tuvalin karşısında bir şeyler yapan insan değildir. Sanatçı yaşıyor, düşünüyor, hissediyor. Bütün bunları anlatma konusunda her zaman bir sorumluluk hissediyordum, şimdi biraz daha fazla hissediyorum. Herkes çok zorlu bir süreç yaşıyor. Hangi kavram ön plana çıkıyor, hangi kavramlar kafamızı karıştırıyor gibi konularda bence bugünlerde düşünmenin bir aracı olarak kültür sanat önemli. Bunu doğru şekilde anlatmak da önemli yoksa bu 'Pandemi döneminde izlemeniz gereken filmler' noktasının bir adım ilerisine geçmek gerektiğini düşünüyorum."
Samed Karagöz: "Herkes evde kalma şansına sahip değil maalesef. İşe gitmek durumunda olan çok fazla insan var. İçinde bulunduğumuz durumda zihin sağlığımızı nasıl daha iyi koruyabilirize dair ipuçları içerdiğini düşünüyorum ben Showcase'in. Bu pandemiyle ilgili kitapları okumamız mı yoksa okumamamız mı lazım? Ya da içinde yaşadığımız duruma benzer filmleri izleyelim mi izlemeyelim mi?
Bu bizim psikolojimizi nasıl etkiler? Kişiden kişiye değişir ama genel hatlarıyla insan psikolojisine dair bize bir psikoloğun ya da psikiyatristin yol göstermesine ihtiyacımız var. Mesela Showcase'de biz bunlara yer vermeye çalışıyoruz normal zamanlarda yaptığımızdan farklı olarak. Geçtiğimiz günlerde sanatçı bir arkadaşıma, Hollanda'da yaşıyor Türk, "Nasılsın" diye sordum. "Nasıl olayım, dünyanın en büyük bütçeli Hollywood filmindeyiz hepimiz." dedi. Evet dedim, şehirler ıssız. İstanbul mesela, İstanbul sokakları hiçbir zaman bu kadar boş olmaz.
Tarihin hiçbir döneminde böyle bir şey yok. İşte 1980 öncesi dönemde bile sokak çatışmaları var vesaire ama şimdi sokaklar ıssız gündüz vakti. Bu ıssızlık işte insanların psikolojisini de etkileyen bir durumla karşı karşıya kalmalarına neden oluyor. Showcase'de, Elif'in de dediği gibi, eğlendirmek değil bizim maksadımız. Biz daha çok bu işin düşüncesi, felsefesi üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Amacımız da bu. Umarım başarılı oluyoruzdur."
Çok teşekkür ederiz. Takipçilerinize bir mesaj iletmek ister misiniz?
Samed Karagöz: "Sanattan vazgeçmeyeceğiz. Sanat hislerimizi daha iyi ifade etmeye, daha iyi anlamaya yardımcı olacak bir şey. Sanat dediğim sadece plastik sanatlar değil, edebiyat, sinema, müzik. Bunlar bizim hayatımızın her daim bir parçası olacak ve bunlarla beraber biz içinde bulunduğumuz durumdaki bu kıstırılmış hissini atlatacağımızı düşünüyorum."
Elif Bereketli: "Söylediğim gibi tekrar tekrar, kültür sanatın amacı sadece eğlence, kendimizi iyi hissetmek değil. Hayatta bazen yüzleşmesi en zor olan şeylerle bile bir noktada yüzleşmemize fayda sağlayacak bir araç olarak görmek ve bu yüzden de kültür sanat haberlerini takip etmek önemli diyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com