Anayasa Mahkemesi, evlilik dışı doğan çocuğu tanıyan babanın, aldatıldığı veya yanıltıldığı gerekçesiyle tanımanın iptali davası açmasına 5 yıllık süre kısıtlaması getiren Türk Medeni Kanunu hükümlerini Anayasaya uygun buldu.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazetede yayımlanan kararına göre, İstanbul'da bir kişi, babası olduğu söylenen çocuğu üstüne aldı ancak aldatıldığını ve yanıltıldığını belirterek, 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra tanımanın iptali davası açtı.
Davaya bakan Bakırköy 2. Aile Mahkemesi, davada uygulama konusu olan Türk Medeni Kanunu'nun, "Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer." şeklindeki 300. madesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Başvuruda, bir kişinin çocuğu olmayan birisine iradesi dışında alt-üst soy ilişkisiyle bağlanması ve çocuğu olmayan birisini tanıyan kişinin dava açma hakkının belirli sürelerle sınırlandırılmasının hak arama özgürlüğünü zedeleyeceği ileri sürüldü.
Anayasa Mahkemesi, iptali istenen hükmün incelemesini, "...tanıyanın dava hakkının her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer" ibaresi yönünden yaptı.
Yüksek Mahkeme, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verdi.
GerekçedenAnayasa Mahkemesinin gerekçesinde, Türk Medeni Kanununda, tanıyanın yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptali davası açabileceğinin belirtildiği, bu davayla ilgili hak düşürücü sürelerin de aynı kanunla belirlendiği hatırlatıldı.
Kanunda ayrıca "maddedeki süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebebin varlığı durumunda bu sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabileceği"nin hükme bağlandığı hatırlatılan gerekçede, böylelikle 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi durumunda dahi tanıyanın gecikmesinde haklı bir neden olduğunu ispatladığı takdirde yeniden dava açma hakkına sahip olduğu kaydedildi.
Gerekçede, "Kanunun 300. maddesi bir bütün olarak incelendiğinde, meşru nedenleri olan davacılar açısından 5 yıllık mutlak hak düşürücü süre geçse dahi dava açma hakkının sona ermediği, gecikmeyi haklı kılan sebeplerin varlığı halinde bu sebeplerin ortadan kalkmasından itibaren ilgililerin dava açabilmelerinin mümkün olduğu görülmektedir. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasaya aykırı değildir." denildi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com