EDİRNE (AA) - İyiliğin, dürüstlüğün, paylaşmanın ve kardeşliğin diğer adı vakıf kültürünün en güzel yaşandığı şehirlerin başında gelen Edirne, vakıf ruhunu geleceğe taşıyor.
Yardımlaşma ve dayanışma duygusu ve Allah'ın rızasını kazanma isteğiyle güçlenen vakıf anlayışının en çok hissedildiği başında başında, Osmanlı Cihan Devleti'nin ikinci payitahtı Edirne geliyor.
Pek çok mühendisin 16. yüzyıl imkanlarıyla hala nasıl yapıldığına akıl erdiremediği, bir ustayı dahi, taşı şaheser eden Selimiye Camisi, Osmanlı'da revaklı avlunun ilk kez denendiği Üç Şerefeli Camii, hat yazılarıyla büyüleyen Eski Camii, çinileriyle meşhur Edirne’deki Mevlevi ruhunu yaşatan Muradiye Camii, akıl hastalarının su ve müzikle tedavi edildiği Şifahane, Mimar Sinan tarafından inşa edilen Sokullu Hamamı ve geçmişin alışveriş merkezleri kapalı çarşılar, kentteki bir çırpıda sayılabilecek onlarca vakıf eserinden en bilinenleri arasında yer alıyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Osmanlı'nın bakiyeleri olan eşsiz mimari eserleri geleceğe taşıyor. Eski payitahtta şantiyesi eksik olmayan Vakıflar, her bir eseri aslına uygun olarak yaşatmanın sorumluluğuyla hizmet veriyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıf eserini bir emanet bilincinde koruma ve yaşatmanın sorumluluğunu yerine getiriyor.
"Mirası korumak önemli"Edirne Vakıflar Bölge Müdürü Osman Güneren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 150 vakıf eserini bağrında taşıyan Edirne’nin Osmanlı’nın mirasını en iyi taşıyan ve koruyan bir şehir olduğunu söyledi.
Osmanlı’nın her tür gelişiminin en iyi Edirne’den gözlenebileceğinin altını çizen Güneren, şöyle konuştu:
"Edirne öyle bir kent ki Osmanlı’nın gelişimini bize eserlerle gösteriyor. Erken Osmanlı dönemine ait camiler, hanlar var. Tabii mimari metodoloji gelişince Edirne’de buna dair eserleri görüyoruz. Osmanlı cami mimarisinin zirve eseri olan UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer alan Selimiye Camii’yle de belli bir aşamaya geliniyor. Örneğin 1414 yılında Eski Camii yapıldığında cami içerisinde 4 taşıyıcı ayak mevcuttu. Ondan belli bir süre sonra Üç Şerefeli Camii yapılıyor ve 2 taşıyıcı ayak ve ona göre 3 kubbesi var. Selimiye Camii’nde ise fil ayakları üzerine kurulmuş tek kubbeli bir yapı var. Bu bir mimari gelişimi anlattığı gibi bir medeniyeti de anlatıyor. Bu gelişimi aynı zamanda Edirne’deki çarşılarda, hanlarda ve hamamlarda da görebiliyoruz. Bahsettiğimiz eserlerin tamamı Vakıflar Genel Müdürlüğü uhdesindeki eserlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, ecdadımızın miras olarak gelecek nesillere ulaştırmak için emanet ettiği bu eserlerin imarı, ihyası ve bakımı için çalışıyor. Mirası korumak önemli"
15 eserin restorasyonu sürüyorGüneren, şehirdeki birçok tarihi eserin restorasyonunu gerçekleştirdiklerini, bir kısmındaki çalışmaların da devam ettiğini belirtti.
Son 15 yılda kentteki 70 vakıf eserinin restore edildiğini, şu anda devam eden 15 eserin de restorasyonunun sürdüğünü aktaran Güneren, şunları söyledi:
"Devam eden önemli işler var. Saatli Medrese, Enez Fatih, Süleyman Paşa, Kadı Bedrettin, Şeyh Kabulü camileri ve Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı gibi önemli eserlerin ihyası devam ediyor. Bunun yanı sıra, öksüz minareler diye adlandırdığımız eserler var. Şu anda Edirne’de 70 civarında sadece minaresi kalmış, minaresinin bir bölümü ayakta kalan mescidi, camisi yerle yeksan olmuş vakıf eserleri var. Bunların tespitini yaptık. 20 tanesinin projesini hazırladık. Bunların da ihyasına çalışacağız."
Güneren, bu yıl ayrıca Selimiye Camisi restorasyonunun da başlayacağını kaydetti.