İstanbul
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kınalıada'da kaydedilen oluşumun müsilaj olduğunu söyledi.
Müsilaj yapılarının evre evre olduğunu dile getiren Gazioğlu "Bu görseller bize, oluşumun genç evrelerde olduğunu gösteriyor. Daha önceki müsilaj olaylarından edindiğimiz tecrübeler, durağan koy, körfez ve liman gibi bölgelerde bu tür hadiselerin yaşanabileceğini ortaya koymuştur. Bu bölgenin de benzer şekilde müsilajın sıkça görüldüğü bir alan olduğunu biliyoruz." dedi.
Yüzeyde görülen müsilajın bölgede uzun süre kalıcı olmayacağına dikkati çeken Gazioğlu, "Dalgalanan sıcaklıklar, akıntı ve rüzgar rejimine bağlı olarak yüzey müsilajı tekrarlanabilir. Ancak yüzeyde görülen müsilaj, su kolonunda görülenden daha farklı bir gelişim göstermektedir." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Gazioğlu, Marmara Denizi'nde tekrarlanan müsilaj hadiselerinin ardındaki oşinografik ve çevresel etkilerin araştırılması gerektiğini anlattı.
Durağan liman ve barınak gibi tesislerin içindeki su kütlesinin sürekli yenilenmesine imkan verecek mühendislik uygulamalarının kısmi ve geçici çözümler sunabileceğini vurgulayan Gazioğlu, alınan tedbirlerin sonuç vermesinin zamana bağlı olduğunu belirtti.
Gazioğlu, Marmara Denizi'nde müsilajın uzun yıllar lokal olarak etkiler oluşturabileceğinin altını çizerek, "Bu bağlamda, önümüzdeki süreçte etkileri sınırlı dahi olsa müsilaj hadiselerine tanıklık etmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
"Müsilajın kısa vadede ortadan kalkması olanaklı gözükmüyor"
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay ise müsilaj artışının birkaç haftadır gözlemlendiğini dile getirdi.
Marmara Denizi'ndeki derin bölgelerde artan müsilajın birkaç haftadan beri su yüzeyinde görülmeye başlandığını kaydeden Albay, "Yüksek organik yük, durağan su kütlesi ve uygun sıcaklık ortamında artış gösteren müsilajın kısa vadede ortadan kalkması olanaklı gözükmüyor." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Albay, Marmara Bölgesi'nin yoğun nüfusu ve insan kaynaklı kirlilikle deniz üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Ülkemiz nüfusunun yaklaşık üçte birinin yaşadığı Marmara Bölgesi'nde yer alan Marmara Denizi, evsel, endüstriyel, tarımsal ve gemi atıkları gibi yoğun kirleticilerin etkisi altında bulunmaktadır. Uzun yıllardır, yaklaşık 10 metre derinlikten sonra deniz yaşamı için en kritik parametre olan çözünmüş oksijen değeri kritik seviyenin altında bulunuyor. Atık girişlerinin tam olarak kontrol edilememesi nedeniyle gelecek yıllarda da zaman zaman müsilaj artışlarının ortaya çıkması muhtemeldir."
Marmara Denizi'nin sürdürülebilirliği için bir yol haritasının şart olduğunu aktaran Albay, çevresinde bulunan İstanbul, Kocaeli, Yalova ve Tekirdağ gibi kıyı kentleriyle bu denizin ivedilikle barıştırılması gerektiğini söyledi.
İlgili bakanlıklar, belediyeler ve üniversitelerin bir araya gelip, havzadan başlayarak Marmara Denizi'nin rehabilitasyonu için bir yol haritası hazırlamaları gerektiğine dikkati çeken Albay, "Marmara Denizi'nin su kalitesinin iyileştirilmesiyle yalnızca müsilaj artışı engellenmeyecek, denizdeki canlı çeşitliliği artacak, tatil için Ege ve Akdeniz'e giden yüzbinlerce insan Marmara'da yüzebilecek. Ayrıca bu süreçte su kültürü gelişerek, denizle barışan insanlar Marmara'nın bir daha kirlenmesine izin vermeyecektir." değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com