Genel

'Üzerinde yaşadığımız toprakları çok kültürlülük beslemiştir'

Cemaat Vakıfları Temsilcisi Levi, azınlıkların baştan beri hep var olduklarını ve her zaman hüsnükabul gördüklerini vurgulayarak, "Üzerinde yaşadığımız toprakları çok kültürlülük beslemiştir." dedi.

'Üzerinde yaşadığımız toprakları çok kültürlülük beslemiştir'
02-08-2018 19:06

Ä°STANBUL (AA) - Vakıflar Genel MüdürlüÄŸünün Vakıflar Meclisi'nde Cemaat (Azınlık) Vakıfları Temsilcisi olarak görev yapan, uzun yıllar Türk Yahudi toplumunda yöneticilik yapmış olan Moris Levi, kendi deyimi ile "her dönemde özgül ağırlıkları ve önemleri devlet tarafından bilinmiÅŸ" olan azınlık cemaatlerinin tarihi geçmiÅŸi ve bugünkü durumu, verilen hakları ve yaÅŸantıları hakkında Anadolu Ajansı muhabirinin sorularını yanıtladı.

Soru: Türkiye'deki azınlıkların tarihi geçmiÅŸine deÄŸinebilir misiniz?

Levi: Türkiye'deki azınlık cemaatlerinin her biri otantik ve tarihi topluluklardır. Mesela Hristiyan toplulukları özellikle DoÄŸu Anadolu ve GüneydoÄŸu Anadolu bölgelerinde bulunan Ermeni, Süryani, Keldaniler tarih öncesi çaÄŸlardan beri bu topraklardaydı. Hatta dünyada ilk Hristiyanlar onlardı. Ä°lk kiliseler, ilk manastırlar, dünyada bu coÄŸrafyada var oldu. Eski Yunan tarihinde Heredot'un da belirttiÄŸi gibi yine Ege'de, Marmara'da hatta Akdeniz'e kadar olan bölgelerde Yunanlılar dolayısıyla Rumlar vardı.

Yahudilere gelince, Yahudilerin bu topraklardaki ilk var oluÅŸu 526 yıl önce Ä°spanya'dan göç ederek geldikleri olarak belirtilir, bu doÄŸru deÄŸildir. Bu topraklardaki en eski Yahudi yerleÅŸiminin MÖ 2. yüzyıldan beri var olduÄŸu yapılan kazılarla da belirlenmiÅŸtir. Manisa bölgesinde yer alan antik ÅŸehir Sart'ta MÖ 4. yüzyıldan kalma sinagog kalıntıları bunun göstergesidir. Demek ki bu topluluklar; özellikle Hristiyan topluluklar yani Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler GüneydoÄŸu ve DoÄŸu Anadolu'da, Rumlar batıda, Yahudiler Osmanlı'nın hüküm sürdüÄŸü her bölgede baÅŸtan beri hep var olmuÅŸlar ve her zaman hüsnükabul görmüÅŸlerdir. Yani nereye kadar geri gideriz bilmiyorum. Bulgulara göre Yahudilerin tarihi en az 2.300 yıllıktır. 1492'de engizisyondan kaçıp Osmanlı'nın kendilerini kabul etmesi ile buraya bazı kaynaklara göre 50.000, bazı kaynaklara göre 100.000'e yakın Yahudi göç etmiÅŸ. Engizisyon nedeniyle Ä°spanya’dan çıkan Yahudilerin bir kısmı önce Portekiz'e ve Avrupa’nın çeÅŸitli bölgelerine kaçmış, bir kısmı Kuzey Afrika'ya gitmiÅŸti. Daha sonra her bir bölgeden ayrı ayrı göçler yoluyla Osmanlı'ya gelmiÅŸler ve Sefarad Yahudileri olarak Osmanlı'nın egemenliÄŸi altında olan tüm bölgelere; Anadolu, Balkanlar ve Trakya'nın her yerine yayılmışlar, hüsnükabul görmüÅŸler. Onları koruyan özel fermanlar dahi çıkarılmış.

Demek istediÄŸim üzerinde yaÅŸadığımız topraklarda her zaman bu azınlıklar olmuÅŸtur. Anadolu her zaman her taraftan göç alan bir bölgedir. Kafkaslar'dan almışlar, Arap ülkelerinden gelmiÅŸ, Avrupa'dan göç etmiÅŸ. Çünkü güzel bir memleket ve her zaman farklı kültürlere açık bir medeniyet olmuÅŸ. Açıkçası üzerinde yaÅŸadığımız toprakları çok kültürlülük beslemiÅŸtir. ÖrneÄŸin; Yahudiler, Osmanlı Dönemi'nde, daha önce de Ä°spanya'da Endülüs Emevileri zamanında çok huzur içinde yaÅŸamışlardır. Ä°slami kural çerçevesinde azınlıkları koruyan özel kanunlar oluÅŸturulmuÅŸtur. Ä°slam hükümdarları kitaplı din olmak kaydıyla Ä°ncil'e veya Tevrat'a inanan azınlıkların korunması gerektiÄŸine, onların Allah'ın emaneti olduÄŸuna inanıyorlardı. O toplulukların malını, canını ve namusunu koruyucu tedbirler alıyorlardı. Tek bir ÅŸey istiyor, sadece özel bir vergi. Aynı devlet içinde Yahudi veya Hristiyan olarak kalmak istiyorsanız, bu yalnız Osmanlı'da da Emeviler'de de Abbasiler'de de Selçuklular'da da böyleydi. Ä°slam hükümdarlarının uydukları bir kuraldır bu. Azınlıklar her zaman korunur ancak küçük bir vergi alınması icap eder ve tabii ki kurallara uymaları gerekir. "Belirli yerlerde yaÅŸayacak olan topluluklar, hiçbir zaman Ä°slam'ın önüne geçecek bir ritüel veya bir davranış biçiminde bulunmayacaklar." gibi.

"Yahudiler ve diğer azınlıklar, Osmanlı ile birlikte aynı cephede savaştı"

Soru: Osmanlı'dan sonra Cumhuriyet döneminde azınlıkların ve azınlık vakıflarının durumu nasıldı?

Levi: Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet'le birlikte Ermeniler için bir patrik, Rumlar için bir patrik, Yahudiler için bir hahambaşı devletle olan iliÅŸkiyi sürdüren bir lider konumunda bulunuyordu. Bu liderlerin, kendi içinde vergi toplama hatta para basma, kendi mahkemelerini kurma hakkı vardı. Hatta Osmanlı’nın son dönemlerinde Yahudiler için 'Hahamhane Nizamnamesi' isminde bir kanun vardı. Bu nizamname ile Yahudi toplumuna mensup bireylerin ne ÅŸekilde idare edileceÄŸi belirlenmiÅŸti. Benzer nizamnameler diÄŸer topluluklar için de vardı ve Cumhuriyet dönemine kadar sürdü.

Yahudiler ve diÄŸer azınlık topluluklarına mensup bireyler KurtuluÅŸ, Çanakkale ve Balkan savaÅŸlarında Osmanlı ile birlikte aynı cephede savaÅŸtı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı'yı parçalamak için özel bir çaba sarf eden bazı Batı ülkelerinin, azınlıkları kullanmaya çalışması genç Türkiye Cumhuriyeti'nde bir refleks yarattı. Bu refleksin neticesinde Lozan'a uygun olmakla beraber azınlıkların yaÅŸamını kısıtlayan bazı uygulamalar getirildi.

ÖrneÄŸin; Nizamnameler genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluÅŸunda kaldırıldı. Ortaya bunlarla ilgili yeni yasalar konulmadı. Bu da dini liderlerin kendi toplumlarını yönetmesinde sıkıntılara neden oldu. Kiliseleri vardı, mezarlıkları vardı, hastaneleri vardı, bakım kurumları ve okulları vardı, yardım kuruluÅŸları vardı ve bunların idare edilmesi gerekiyordu. Bu idarenin nasıl olacağını ÅŸaşırdıkları için bir süre eski yapıları uygulamaya devam ettiler. Ancak sonunda devlet bir ÅŸekilde bunların uygulanması, idare edilmesi için bir yapı oluÅŸturulması gerektiÄŸini düÅŸündü. 1936'da bütün bu topluluklara "Neyiniz var, neyiniz yoksa gayrimenkul olarak bize listesini verin." denildi. Azınlıklar, 1936'da sahip oldukları mal varlıkları ve gayrimenkullerinin listesini devlete verdi. Devlet de bunları aldı ve bölgesel olarak vakıflar yaratarak bu malları o vakıflara verdi. Vakıf aslında bir Ä°slam müessesesidir. Ancak "cemaat vakıfları" adı altında yeni vakıflar ihdas edildi. Yani bu ne demek oluyor? Mesela Ä°stanbul'da bulunan çok sayıda Yahudi, semt semt ayrıldı. Balat'ta bulunan gayrimenkuller, Balat Yahudi Vakfı'na alındı. Orada bulunan topluluÄŸa da o vakfın hizmet vermesi düÅŸünüldü. Edirne'de birkaç vakıf oluÅŸturuldu. Küçük yerleÅŸim yerlerinde birer vakıf oluÅŸturuldu.

Devlet, 1936'da Türkiye'nin her tarafında bulunan azınlıklara küçük küçük vakıflar oluÅŸturdu. Bir vakfı idare etmek için tabii kanunlar belli. O vakfın bulunduÄŸu beldede yaÅŸayan o dine mensup olanların o vakfı idare etmesi beklenir. Fakat göç hareketleri var. Örnek veriyorum; Gaziantep'te Yahudi vakfı vardı. 1960'larda Kıbrıs'ta bazı halk hareketlenmeleri sonucu baÅŸlayan sıkıntılarla beraber ilgileri olmamakla beraber kendilerine karşı tavır nedeniyle Gaziantep'i yaÅŸayamaz halde buldular ve Ä°stanbul'a veya baÅŸka yerlere göç ettiler. Sinagoglarını, orada bulunan gayrimenkullerini bıraktılar ve gittiler. Gaziantep'te seçim olmadığı zaman ne olur? Haliyle o vakıf, Vakıflar Kanunu gereÄŸince kayda alındı. Yani devletin himayesine alındı. Türkiye'de çok sayıda öyle vakıf vardır. Sadece cemaat vakıfları deÄŸil. Cemaat vakıflarından bir kısmı da kayda alınmaya baÅŸlandı. En çok Yahudilerin vakıfları alındı. Yahudiler sahip oldukları vakıfları ve mülkleri çeÅŸitli nedenlerle koruyamadılar, çok sayıda vakıf ve gayrimenkullerini kaybettiler. Ama Ermeni ve Rumlarda mekan bilinci daha yerleÅŸiktir. Bu sebeple onlar gayrimenkullerine daha iyi sahip çıktılar.

"Biz bu topraklara aitiz"

Soru: Bu aidiyetlik mevzusuna deÄŸinecek olursak, siz ve aileniz, sizden sonra gelen nesilleriniz Türkiye ile ilgili aynı hisleri mi taşıyor?

Levi: Biz bu topraklara aitiz. Bir kere dünyanın neresine gidersek gidelim Türk'üz yaÅŸadığımız müddetçe ama yeni kuÅŸaklarda öyle kalacak mı? Gençlerimiz iÅŸ/kariyer nedenli göç ediyorlar ama nereye giderlerse gitsinler kendilerini Türk hissediyorlar. Türkiye'deki seçimlerde bulundukları ülkelerde oy kullanmak istiyorlar. Aralarında eÅŸleriyle Türkçe konuÅŸuyorlar, Türk yemekleri yiyorlar. Bulundukları ülkelerde Türk olarak kabul ediliyorlar ama torunlarımız için aynı ÅŸeyi söyleyebilecek miyiz? Büyük ihtimalle söyleyemeyeceÄŸiz. Göç etmek farklı bir ÅŸey.

Mesela size bir örnek vereyim, bizim bir hahambaşılığımız var. Lozan'da da bu yazıyor. Hahambaşılar tarih boyunca hep olmuÅŸ. Peki, hahambaşı ölünce ne oluyor? Bir kereye mahsus hahambaşı seçebilmek için Bakanlar Kurulu kararı alınıyor ve seçiliyor. Aynı ÅŸey Ermeni patriÄŸi için de söz konusu. Cumhuriyet döneminden sonra hahambaşı seçimine izin verilmedi mi? Verildi. Ancak Hahambaşı tek başına bir adam. Bütün Yahudi toplumunu, hastaneler; Ä°zmir'de ve Ä°stanbul'da, okullar; Ä°stanbul'un belirli yerlerinde, Ä°zmir'de ve Antep'te ya da baÅŸka yerlerde vesaire, sinagoglar, yardım derneklerini tek başına bir kiÅŸinin yönetmesi mümkün deÄŸil. Eskiden Hahamhane Nizamnamesine göre "meclisi cismani", "meclisi ruhani" ve "meclisi umumi" diye Yahudilerin oluÅŸturduÄŸu meclisler vardı ve bunlar yönetim organlarını belirliyorlardı, bu kanuniydi. Cumhuriyet'te böyle bir kanun yok, böyle meclisler de yok dolayısıyla. Tek başına bir hahambaşı tüm idareyi nasıl saÄŸlayacak? Yani hahambaşılık yok, hahambaşı var. Aslında yok mu? Var ve bunu devlet de biliyor, aksi takdirde toplum bir tek hahambaşıyla yönetilemez ki. Bir hahambaşının muhasebesini de tutması, tamiratını yaptırması, başında durması söz konusu olmayacağından hahambaşına yardım eden seküler yani sivil, din adamı olmayan, gönüllü ve profesyonel yöneticiler de vardı. Bunlar hep hahambaşılık müessesesine giriyordu. Vakıflar bünyesinde oluyordu. Oysa etkin yönetim için bir genel merkez oluÅŸması gerekiyordu. Dolayısıyla Yahudi cemaatinin merkez olarak kabul ettiÄŸi Hahamhane Vakfı adı altında hahambaşılık vardı. Ama sonra ne yaptı devlet? 1940'larda, 50'lerde önce Ä°stanbul, sonra daralttı BeyoÄŸlu Hahamhane vakfı olması gerekiyor denildi. Yani düÅŸünün ki Türkiye'nin hahambaşısı olan zatın maaÅŸ aldığı vakıf, BeyoÄŸlu ile sınırlandırılmış vaziyette. BeyoÄŸlu'ndaki Yahudiler göç ederse otomatikman seçim yapamayacak ve bu vakıf ne olacak? Devletin olacak. Hahambaşılık ortadan kalkacak.

"İade edileceğine inanıyorum"

Soru: Bu durum ne zaman deÄŸiÅŸti?

Levi: Anavatan hükümetleri ile beraber ufak tefek deÄŸiÅŸiklikler baÅŸladı. Mesut Yılmaz hükümeti, azınlıklara komÅŸu ilde seçim yapma hakkı verdi. Diyelim ki Ä°stanbul'da hiç Yahudi kalmadı. Ä°stanbul'a komÅŸu neresi var? Bursa; burası Ä°stanbul için seçim yapabiliyor. Dolayısıyla gayrimenkulleri korunuyor. Ä°kinci olarak, son 15 senedeki hükümetler, gelir gelmez Vakıflar Kanunu'nu deÄŸiÅŸtirmek için mücadele verdiler. Sadece bizim için deÄŸil aslında Ä°slami Vakıflar için de verdiler. Ama bizi etkileyen yanları ne oldu? Zamanında devlet tarafından devlet kanalı ile bir ÅŸekilde alınmış olan gayrimenkullerin geri verilmesi ile ilgili bir yönetmelik çıkarıldı. Bu yönetmelik sayesinde azınlıklara, bir zamanlar kaybettikleri gayrimenkulleri geri verildi.

Benden önceki temsilciler sabahlara kadar Ankara'da dosya dosya inceleyerek Vakıflar Meclisi'nde kararların olumlu ÅŸekilde çıkabilmesi için uÄŸraÅŸtı. Arada olumsuz birtakım ÅŸeyler olmadı mı? Oldu. Bunun için de devleti suçlamamak lazım. Çünkü yönetmelik, sınırları belli bir yönetmelikti. YönetmeliÄŸe uymayan ÅŸeyler vardı. Mesela, Kırklareli'nde bir Yahudi Mezarlığı. Buranın Yahudi Mezarlığı olduÄŸunu nasıl anlıyorsunuz? TaÅŸların üzerinde Ä°branice yazıyor, semtin ismi Yahudi mezarlığı. Kırklareli Vakfı, Yahudi mezarlığını geri istedi. Büyüklerimiz, 1936 beyannamesine Trakya Olaylarından korktukları için bu mezarlığı yazmamış. Bunun üzerine meclis dedi ki, "YönetmeliÄŸe uymuyor. Oranın Yahudi Mezarlığı olduÄŸu nereden belli?" Åžimdi hukuken belli deÄŸil ama orası Yahudi Mezarlığı bu görülüyor. Orayı veremediler ama 1936 beyannamesinde yazılmış olan her yeri verdiler.

Son 15 yıldır var olan hükümetler gerçekten samimi olarak söylüyorum, çok yardımcı oldu ve tekrar bu kurumlar ve bu topluluklar kimliklerini ve gayrimenkullerini kazanabildi veya kazanma sürecine girdi.

En son Vakıflar Meclisi, kendilerine ait olan kiliseyi 49 yıllığına Süryani Katolik topluluÄŸuna kullanmak üzere verdi. GeçtiÄŸimiz yıl bir kararname ile Mardin’de 55 parça gayrimenkul Süryani Toplumuna geri verildi. Azınlıkların almayı istedikleri ama hala alamadıkları gayrimenkullerinin de iade edileceÄŸine inanıyorum.

Galata Bankeri Yahudi Kamondo ve Kamondo Merdivenleri

Soru: Türkiye'deki azınlıklar ile ilgili tarihe damgasını vuran bir hikaye paylaÅŸmak ister misiniz?

Levi: Yahudi topluluÄŸu içinde sosyolojik ne hareket, ne olay olmuÅŸsa 50 sene arayla Türkiye'de de aynı olay olmuÅŸtur. Yani biz daha önce köyden veya küçük yerleÅŸim birimlerinden büyük ÅŸehre göçü yaÅŸadık ve o göçün etkisiyle olan sancıları kendi toplumumuzun içinde gördük. Biz 1950'lerde, 60'larda yaÅŸadık. BilindiÄŸi üzere Türkiye bunları 1990'lardan itibaren yaÅŸadı. Bununla ilgili çok ilginç bir olay var.

Karaköy'deki Kamondo Merdivenlerini biliyorsunuz. Peki, Kamondo'nun kim olduÄŸunu biliyor musunuz? Osmanlı döneminde Kamondo, bir Galata bankeridir. Sadrazamın ÅŸahsi dostu, çok deÄŸerli, çok büyük bir iÅŸ adamıdır. Åžirket-i Hayriye'nin kurucusudur. Türkiye'de Balkan Harbi esnasında Türk maliyesini kendi servetiyle desteklemiÅŸtir. Kamondo'nun kimliÄŸi baktığınız pencereye göre de deÄŸiÅŸebilir. Türkiye'yi sömüren bir Galata bankeri görenler var, bence yanlıştır. Ä°ÅŸin aslını incelerseniz, hakikaten bu topraklara çok ÅŸey kazandırmış deÄŸerli bir iÅŸ adamı olarak da bakabilirsiniz. DoÄŸal olarak çok zenginleÅŸmiÅŸ biri ve eÄŸitim almış.
Ancak Türkiye'deki Yahudi toplumu zannedilenin aksine o dönemde çok yoksul ve eÄŸitimsiz. Kamondo bu durumu görerek okullar kurmaya baÅŸladı. Okullara Fransa'dan Batı eÄŸitimi veren Yahudi öÄŸretmenler getirdi. Tabii bu çok kapalı olan Yahudi toplumu içinde bir infial yarattı. Çok muhafazakar olan kesim "Eyvah, çocuklarımıza Hristiyanlık öÄŸretiliyor." diye isyan ettiler. Tabii bu Yahudi toplumu içinde geliÅŸen bir olaydı. Osmanlı idaresine yansımadı. Bir gece Yahudi gruplar, Kamondo'nun KasımpaÅŸa'da evine baskın yapmaya karar verdi. Denizden kayıklarla gelen muhafazakar Yahudiler eve baskın yaptı. Ancak tesadüf o evde, o gece sadrazam yemeÄŸe davetliydi. Grup, bahçedeki heykelleri yıkmaya baÅŸladı. Bunu gören sadrazamın korumaları, sadrazama suikast yapılacağından korkarak bunları yakaladı ve Yedikule Zindanı'na attı. Bu insanlar aslında toplumun bir kesiminin liderleriydi ve düÅŸünün Yedikule Zindanı'na düÅŸtüler. Bu durumdan rahatsız olan bazı Yahudiler, PadiÅŸah, Eyüp'e cuma namazına giderken kayıkta Ä°branice ilahiler okumaya baÅŸladı. Ä°lahiler de kefaret gününde okunan ilahilerden biriydi. "Yani o büyük bir hükümdardır, adalet tahtında oturur." manasına gelen sözler içeren bir ilahi. Bu tanrı için söylenir ama padiÅŸaha söylüyorlardı. PadiÅŸah durumu sordu. Yanındakiler "Liderleri zindana atılmış, sizden adalet bekliyorlar." ÅŸeklinde cevap verdi. PadiÅŸah durumu anlayınca sadrazama bu iki kesimi barıştırma emrini verdi. Barışamayınca anlaÅŸmaya varılıyor: Kamondo'nun açtığı Yahudi okulları kalacak. Ä°steyen aile, çocuÄŸu bu okullara gönderecek, istemeyen göndermeyecek. Ancak Kamondo bu toprakları terk edecek. Daha fazla da toplumu karıştırmayacak. Hakikaten Kamondo Paris'e gönderiliyor. Paris'te Kamondo Müzesi vardır. Kamondo, öldüÄŸü zaman devlet töreni ile Ä°stanbul’da gömülüyor. Kamondo'nun kabri, Hasköy'dedir.

Azınlıkların her birinin bir siyasi görüÅŸü olabilir ama toplumları idare edenler için bizim muhatabımız ve kendimizi yakın hissettiÄŸimiz ve yakın olmaya çalıştığımız kesim, devleti idare edenlerdir. Mesela Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Türkiye'ye ambargo uygulanmıştır. O ambargonun ortadan kalkması için Yahudi toplumu çok ciddi mücadele vermiÅŸtir. Amerika'ya bir sürü iÅŸ adamı göndermiÅŸlerdir. Benzer çalışmaları bütün Hristiyan cemaatleri de yapmışlardır. Azınlık toplumları daima devletin yanında olmuÅŸlardır ve olacaktır.

Muhabir: Elif Selin Çalık Muhasiloviç

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÃœRKÄ°YE GÃœNDEMÄ°
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER