İstanbul
Prof. Dr. Ümit Meriç, konuk olduğu Çınaraltı Sohbetleri'nde "Babam Cemil Meriç" başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Çevrim içi yayınlanan etkinliğin moderatörlüğünü Yaşar Baş ve Bülent Alan üstlendi.
Babası Cemil Meriç hakkında yazdığı kitabın on ikinci baskıya hazırlandığını belirten Meriç, "Bu kitap sadece Cemil Meriç'ten ibaret değil aslında, bir dönemin Türkiye'sinin değerlendirmesi olarak kaleme aldım bunu.
Babamın doğmuş olduğu ve yetiştiği çevreyi, İstanbul'a geldikten ve annemle evlendikten sonraki hayatını, Anadolu'daki öğretmenlik yıllarını, tekrar İstanbul'a dönüşlerini, benim ve abimin dünyaya gelişimizi, babamın önce tercüme tenkitlerini ve sonra tercümeler dönemini bütün detaylarıyla orada anlatmaya gayret ettim." dedi.
Meriç, babasının hayatını, görme yetisini kaybetmesinden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmanın mümkün olduğunu belirterek, "Gözlerini kaybetmeden önceki dönemde aslında Cemil Meriç kendisini aydınlatmaktadır.
Sonrasıysa artık büyük eserlerini kaleme almış olduğu dönemdir. Yani önce öğrenen sonra öğreten bir insan. Bu aslında bütün hocaların özelliğidir. Öğrendiklerini öğretmeden rahat edemezler." diye konuştu.
"Talebeleri onun için evlatları kadar kıymetliydi"
Cemil Meriç'in hayatından bahseden Meriç, "Türkiye için Cemil Meriç bir düşünür, bir fikir önderi ama benim için her şeyden önce babam. 12 Aralık babamın doğum günüydü. Ben de 16 Aralık'ta doğdum.
Cemil Meriç'in daima hem kendisini hem de başkalarını yetiştirme özelliği doğrusu benim en sevdiğim özelliklerinin başında gelir." ifadelerini kullandı.
Ümit Meriç, babasının bariz özelliğinin çalışkanlığı ve ciddiyeti olduğunu aktararak, "O günün şartları bir şeyler okumamıza el vermemişse akşam yüzü asık olur ve 'Evladım bugün tek satır okumadın' derdi." açıklamasında bulundu.
Birçok yayına üye olduklarını ve dergilerin evlerinde sürekli okunduğunu anlatan Meriç, "Babam ömrü boyunca hem Türk hem de Fransız basınını ciddiyetle takip etmiştir. Cemil Meriç'i bir Avrasyalı düşünür olarak değerlendirirsek, o hakikaten hem kendi medeniyetinin hem de batı medeniyetinin düşüncelerini aynı ciddiyetle takip ederdi.
Ben çok küçükken Büyük Doğu çıkmaya başlamıştı, babamla onu okurdum. Muntazam bir şekilde okurduk." değerlendirmesini yaptı.
Ümit Meriç, Cemil Meriç'in öğrencilerine verdiği değerden bahsederek, "Babam bir gönül insanıydı ve talebeleri onun için evlatları kadar kıymetliydi. Bu sebepten onları evine davet edip, sınıftaki 45 dakikalık öğretmenlik ciddiyetinin ötesinde daimi dostluk ilişkisini tesis eden bir insandı." şeklinde konuştu.
Babasının öğrencilerinin, özellikle görme yetisini kaybettikten sonra sıklıkla gelip kendisine sekreterlik yaptığını aktaran Meriç, "Bu öğrenciler içerisinde çok farklı ufuklardan gelen insanlar da vardı. Zaten Cemil Meriç düşüncesinin kucaklayıcılığı bu talebe gökkuşağından bellidir." dedi.
Meriç, sosyalizmin Cemil Meriç için Fransız emperyalizmine karşı insani bir duruş sergilediği için benimsenen bir ideoloji olduğunu söyledi.
"Cemil Meriç, Batının dışında medeniyetler de olduğunu ispat ediyor"
Cemil Meriç'in gözlerini kaybettikten sonra Fransa'ya gittiğini anlatan Ümit Meriç, şunları ifade etti:
"Türkiye'nin şiddetle batılılaşmak istediği, batılılaşma iddiasında olduğu bir dönemde Cemil Meriç, Fransa'daki sömürgeciliği tanıdı ve yaşadı.
Cemil Meriç, Batının dışında medeniyetler de olduğunu o dönemki aydınlara anlatmak için Hint Edebiyatı adlı eserini hazırlamaya başlıyor.
Gözlerini kaybettikten sonra kaleme aldığı ilk eser. Cemil Meriç'in daha sonraki kitaplarından birinin başlığı da 'Işık Doğudan Gelir'dir.
Cemil Meriç, Avrupacılığın, okullarda ders olarak okutulan Batılılaşmanın tek kurtuluş reçetesi olduğunun öğretildiği bir dönemde, henüz kendi medeniyetimizin değerlerinin fark edilmediği, dile getirilmediği dönemde, Batının dışında medeniyetler de olduğunu ispat ediyor."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com