BURSA (AA) - Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Adnan Bali, "Bu dönemde kredi inisiyatifleri, kredi yapılandırma inisiyatifleri, fiyatlamalardan tutunuz birçok konu muhataplarınızın sürdürülebilirliğini gözeterek yapılacak şeylerdir. Bu da yanlış anlaşılmasın bir popülizm ya da teknik tutarlığı zayıf, ihtiyaç gösterenle göstermeyeni, doğru olanla olmayanı ayırt etmeyen bir kampanya değil." dedi.
Bali, Uludağ Ekonomi Zirvesinde "Feragat Zamanı" konulu oturumdaki konuşmasında, Türkiye'de epey bir zamandır pek normal olmayan, gerçek üstü gündem değişiklikleri, olaylar yaşandığını söyledi. Bu olayların ülkeyi hem ekonomik hem de siyasi olarak etkilediğini ifade eden Bali, 2014 yılında iki seçim birden yaşandığını, 2015 için 1 seçim öngörüldüğünü ancak sonrası 2 seçim olduğunu belirtti.
"Biz ikinci seçimden sonra tam hepimiz işimize gücümüze döneceğiz diye düşünüyorduk daha 2016 yılına girerken. Daha belirli bir gelecek bizi bekleyecek diye düşünüyorduk." ifadesini kullanan Bali, ancak aynı yıl uçak düşme hadisesinin yaşandığını ve yılı Rusya krizi ile kapattıklarını kaydetti.
Bali, jeopolitik sorunlar, terör, patlamalar, ne kadar sıra dışı olay varsa hepsinin 2016 yılının içine sığdığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Dışarıdaki gündem zenginliği de Türkiye’yi etkiledi. Trump'un seçimi kazanması, ABD’de Fed'in faiz politikalarının nasıl olacağı gibi… Yani gündemde yok yok diyecek kadar her şey son derece farklıydı. Bütün bunların üstüne sanki bu tablonun eksiği darbe girişimiymiş gibi bir de üzerine o oldu. Ve maalesef bunların ekonomik sonuçları oldu. Mesela, 19 yılda geri aldığımız reytingimizi 3 yılda kaybettik. Aşağı yukarı 1994’te yatırım yapılabilir ülke notunu kaybetmiştik, 2013’te geri alabildik ve 3 yıl içinde geri kaybettik. Ve tabi bütün bu tabloların yarattığı çok ciddi sermaye çıkışları, doların dolu dizgin yükselişi vs…
Böyle art arda sayınca olumsuzluk depreşiyor biraz, işi tatlıya bağlamak için bir anekdotla işi bağlayayım yakın zamanda kaybettiğimiz Yaşar Kemal anlatmıştı bana. Eskiden arzuhalciler vardı, adliyenin etrafında dururdu bunlar. Siz giderdiniz halinizi arz ederdiniz, onlar da yazıya döker nereye sunulacaksa oraya gönderirlerdi. Bir vatandaş gelmiş arzuhalciye, anlatmış halini, arzuhalci, 'Ben senin durumunu anladım, sen 1-2 saat dolaş, ben yazarım ondan sonra da sana sunarım' demiş. Hazırlamış, gelmiş adamcağız, arzuhalci yüzüne okumaya başlamış onun için yazdıklarını. Bir süre sonra adam ağlamaya başlamış. Arzuhalci, 'Ne oldu niye ağlıyorsun' demiş. Adam, 'Ya benim başıma neler gelmiş?' diye yanıtlamış. Bizim memleket böyle oldu maalesef. Art arda saydığınız zaman bizim başımıza neler geldi hakikaten, bunların hiçbirisi normal değil."
- Ekosistemi koruyacak feragat anlayışı
"Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen sistem çalışmaya devam etti. Kolay bir hadise değil. Bu dönem sıra dışı, rutin dışı bir dönem olduğuna göre, yönetme prensipleri açısından başında bulunduğumuz kurumlardan tutunuz alabileceğimiz bütün kararlar açısından bu dönemin rutin dışılığına uygun tavırlar ve refleksler geliştirmemiz gerekiyor." diyen Bali, şöyle devam etti:
"Olağan durumlarda herkes kendi çıkarını maksimize etmeyi düşünebilir, başarabilir de. Böyle yaptığında da ekonomiye katkısı olur, zararı olmaz. Kaybedenler olabilir, kazananlar olabilir ama sistematik bir riske maruz kalmadığınız için devam edebilir bunlar. Ama olağan dışı dönemlerde sadece kendi doğrunuzun peşinde olmaya başlarsanız, yani muhatabınızı zayıflatmak pahasına kendi doğrunuzu gözetirseniz belki kısa süreli kazanımlar elde edebilirsiniz ama ekosistemin sağlığını bozduğunuz anda bumerang gibi döner dolaşır sizi vurur o sistem içinde aşağıya çeker.
Onun için bu süreçte bankaların da üzerine düşen feragati yani fedakarlığı yapması gerektiğine işaret eden Bali, "Mesela bu dönemde kredi inisiyatifleri, kredi yapılandırma inisiyatifleri, fiyatlamalardan tutunuz birçok konu muhataplarınızın sürdürülebilirliğini gözeterek yapılacak şeylerdir. Bu da yanlış anlaşılmasın, bir popülizm ya da teknik tutarlığı zayıf, ihtiyaç gösterenle göstermeyeni, doğru olanla olmayanı ayırt etmeyen bir kampanya değil. Yaptığınız işi meslek erbaplığıyla bu ülkenin ve muhataplarınızın genel doğrusuna göre ayarlayacak bir tahammülde olmanız... Yapmaya, anlatmaya çalıştığımız bu oldu."