Ankara
Koleksiyonun öne çıkan parçaları arasında İstiklal Marşı'nın Ali Rıfat Çağatay'a ait ilk bestesi ile Osman Zeki Üngör'ün son bestesinin taş plak kayıtları, 1877'deki icadının ardından kullanılan kovan plaklara kaydedilen Türk hafızlarınca okunmuş ilahiler, Türk sanat ve Türk halk müziği sanatçılarının yorumlarının kayıt altına alındığı taş ve vinil plaklar yer alıyor.
Bu işe yaklaşık 40 yılını adayan Kara'nın koleksiyonunda, melodilerin ilk kez depolandığı laternalar, 4 kilometrelik uzunluğuyla 2 saat kayıt kapasitesine sahip tel plaklar, üzerine anlık ses kaydı yapılabilen manyetik plaklar, Elvis Presley, Michael Jackson, Eric Clapton, Pink Floyd ve Madonna'nın altın plakları da bulunuyor.
Koleksiyoner Kara, yaptığı açıklamada, müziği sevdiğini, müzik tekniğine de ilgisi olduğunu, bu nedenle ses kalitesi ve sese ilişkin detaylar konusunda hassasiyeti bulunduğunu söyledi.
Özellikle taş plaklardan kayıt yapma konusunda iddialı olduğunu vurgulayan Kara, "Ankara'da, Türkiye'de değil dünyada taş plak konusunda benden daha iyi kayıt yapan varsa beğendiği gramofonu hediye ederim, bu kadar da iddialıyım." dedi.
Kara, ilk gramofonunu ve plağını aldığı günden bugüne kadar farklı kategorilerde yaklaşık 15 bin plak topladığını aktardı.
Koleksiyonun en eski parçasının 1800'lü yıllardan kalma laternalar olduğunu belirten Kara, laternalara o dönemde sadece melodilerin kaydedildiğini, ses kaydının yapılmadığını söyledi.
Kara, 1877'de Edison'un patentini aldığı fonografa uygun balmumu kovan plakların dünyadaki ilk plak formu olarak ortaya çıktığını ve kısa sürede yaygınlaştığını söyledi.
Dinleme ömürlerinin 20-25 kez ve her bir kovan plağın tek kopya olmasının yarattığı dezavantajların ortadan kaldırılması için 1902'den itibaren vinil plakların üretildiğini, böylece dinleme ömürlerinin uzatılarak tek seferde 1000 kopya elde edilebildiğini ifade eden Kara, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1887'de taş plaklar gündeme geldi. Bu plakların bir yüzünde bir şarkı, diğer yüzünde bir başka şarkı var. Kayıt süresi maksimum 3,5 dakika. Peşinden kimsenin bilmediği bir teknoloji olan tel plaklar çıktı.
25 mikronluk bir tel söz konusu. İnsan saçı ise ortalama 27 mikron. 4 kilometre uzunluğundaki tele 2 saatlik kayıt yapılabiliyor. Bu çok popüler olmadan yok olmuş bir teknoloji.
Anlık kayıt yapılıp anlık dinlenilen manyetik plaklarımız da var. 1950'lerin ses kayıt cihazı gibi düşünebiliriz. Kırılgan değil, çizilmelere de dayanıklı."
Ses teknolojisinin gelişmesiyle plakların yerini kasetlere, mp3'lere, daha sonra da dijital platformlara bıraktığını dile getiren Kara, "Günümüzde, nostaljik sebeplerle tekrar plaklar çok ön planda, hem taş hem vinil plaklar. Artık bir şifreyle her türlü medyaya sahip olabiliyorsunuz ama plakların yerini bir şeyin dolduracağını zannetmiyorum. En az 30 sene daha popüler olacaklarından eminim." dedi.
"İstiklal Marşı en değerli parça"
Kara, koleksiyonunun en değerli parçasının, İstiklal Marşı kayıtları olduğuna işaret ederek, "Bende 27 ayrı İstiklal Marşı taş plağı var. Bunlara Ali Rıfat Çağatay'ın kendi bestesi ve kendi sesiyle okuduğu taş plak dahil. Bu plağın kaydı 1924'te yapılmış ve 1930'a kadar bütün ülkemizde devlet dairelerinde kullanılmış. Daha sonra formu biraz yavaş olduğu düşünülerek Zeki Üngör'ün bestesine geçilmiş" dedi.
Türk milletinin 1890'da alınan ilk ses kayıtlarının da koleksiyonun vazgeçilmez parçaları arasında yer aldığını belirten Kara, "Genelde hafızların okuduğu ilahiler ve Türk sanat müziğinin bazı eserlerinden oluşuyor. Bu tek kopya, 25 yıldır ikinci bir kişi 'Bende de var.' diyemedi." ifadelerini kullandı.
Sanatçıların ticari başarılarını ödüllendirmek için 1950'lerden itibaren verilen altın plakların bazılarının da koleksiyonunda yer aldığına işaret eden Kara, Michael Jackson'ın 62 milyon satan "Thriller" albümünün de aralarında bulunduğu, Elvis Presley, Eric Clapton, Pink Floyd ve Madonna'ya ait 5 altın plağı olduğunu söyledi.
Kara, "kartpostal", "resimli" ve "kitap" plakların da yer aldığı koleksiyonun yaklaşık 15 bin parçadan oluştuğunu ifade ederek, yakın zamanda bir sergi açmak için görüşmelerinin sürdüğünü anlattı. Kara, "Çünkü sergilediğiniz zaman insanlarla paylaşınca güzelleşiyor. Paylaşacak kimse olmadığında bir şey ifade etmez." dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com