Politika

"Türkiye’nin ihtiyacı olan milli bir muhalefet"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bizim neye ihtiyacımız var biliyor musunuz? Türkiye’de milli bir iktidar var, milli iktidar kadar önemli olan milli muhalefettir. Biz, milli muhalefet, yerli muhalefet istiyoruz" dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin...

"Türkiye’nin ihtiyacı olan milli bir muhalefet"
16-02-2016 16:50
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bizim neye ihtiyacımız var biliyor musunuz? Türkiye’de milli bir iktidar var, milli iktidar kadar önemli olan milli muhalefettir. Biz, milli muhalefet, yerli muhalefet istiyoruz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. AK Parti Grup Toplantısı’nda partililere hitap eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, Rus ve rejim güçlerinin Halep’e yönelik hava bombardımanlarına tepki gösterdi. Suriye’deki gelişmelerin hem büyük bir insanlık trajedisine hem de ulusal güvenliği doğrudan tehdit edecek bir hale dönüştüğünü belirten Davutoğlu, Rusya’nın DEAŞ’la mücadele kılıfı adı altında DEAŞ’ın dışında kalan bütün muhalif gruplara, sivillere yoğun bir şekilde saldırdığını vurguladı.
Davutoğlu, Suriye’deki gelişmelere ilişkin dün gece Başbakanlık Resmi Konutu’nda güvenlik yetkilileriyle görüştüğünü anlatarak, "Dün bana gece geç vakit geldikten sonra arkadaşları son durumu öğrenmek için gece yarısı konutuma çağırdığımda, Rus uçaklarının bombardımana tabi tuttuğu Tel Rifat ve Azez şehirlerinin resimlerini gösterdiler. Emin olun boş bir alan dahi yok ki bomba düşmemiş olsun. Evler, tarlalar, her yerde çukurlarla İHA’larla çekilmiş resimler. Bre insafsızlar ne istersiniz bu topraklardan? Hangi kirli hesabın adına bunları yapıyorsunuz?" dedi.

"SADECE DÜN AZEZ VE TEL RİFAT’A 200 SORTİ YAPTILAR"
Rus uçaklarının akıllı bomba kullanmadığını ve bu bilgiyi gerekli makamlarla da paylaştıklarını belirten Davutoğlu şunları kaydetti:
"Yaptığımız tetkikler şunu gösterdi ki Rus uçakları bombaları yüklüyorlar ve ellerindeki bütün bombayı tüketiyorlar. Nereye attıklarını da hiç hesap etmiyorlar. Sadece dün Azez ve Tel Rifat’a 200 sorti yaptılar. Düşünün, bir küçük kasabaya her bir sortide ne kadar bomba atıldığını. Niye atıyorlar biliyor musunuz? Çünkü ellerindeki süresi dolmuş bombaları tüketmeye çalışıyorlar. Bu kadar alçakta bir plan peşindeler. En önemli problemlerden biri mühimmat konusunda, süresi geçmekte olan mühimmatın tüketilmesi. Hem bir taraftan sivilleri öldürüyorlar, bir taraftan muhalefeti zayıflatıyorlar, bir taraftan rejime destek veriyorlar, bir taraftan da ellerindeki mühimmatı bitirerek bu mühimmatı kendi ülkelerinde tahrip ettiklerinde yol açılabilecek çevre zararlarını Suriye’ye taşımış oluyorlar. Bu kadar adice, bu kadar insanlık dışı bir plan içindeler. Sınırımızın hemen yanı başında DEAŞ dışında kalan bütün muhalif unsurları zayıflatmak üzere Türkmenlere, Araplara, Kürtlere yoğun bir saldırı gerçekleştiriyorlar.
Son günlerde Rusya, Esad ve PYD işbirliği halinde Türkiye ile Halep arasındaki son insani yardım koridorunu kapatmak üzere muhalif unsurları havadan ve karadan yoğun bir bombardımana tutuyorlar. Kuşatma altına alınan yiğit Halep, şanlı, gazi ve kahraman Halep’e yardım koridorunun kapanması ve Mare-Cerablus hattından muhaliflere yönelik saldırılarla on binlerce, yüz binlerce mülteciyi Türkiye’ye sığınmak üzere yollara dökmek istiyorlar.
Rusya ve Esad, PYD’yi kullanarak Suriye’nin kuzeyinde etnik yapıyı değiştirmek ve Halep’i rejim yanlısı unsurların hakim olduğu bir demografiye kavuşturmak üzere binlerce insanı yerinden yurdundan koparıyor. DEAŞ’la mücadele etme bahanesiyle uluslararası toplumdan meşruiyet sağlayan Rusya ve PYD, DEAŞ’a tek bir saldırı gerçekleştirmeden sadece Esad rejimine muhalif gruplara saldırarak Esad rejimini güçlendirme hedefi güdüyorlar."

"MUHALEFET İLERMEYE BAŞLAYINCA BÜYÜK ABİLERİNE GİTTİLER"
Bugünlerde iç ve dış çevrelerin, "Esad rejiminin ayakta kalmasını başarı olarak yansıttığını" söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bakın, 5 yıldır Suriye halkı hiçbir orduya, düzenli bir yapıya silaha ve mühimmata sahip olmayan Suriye halkı, önce Esad rejiminin uçaklarına direndi, varil bombalarına, kimyasal silahlara direndi. Esad rejimi onları yenemedi. Arkasından Esad, ’Ben yenemiyorum tek başıma siz de gelin’ dedi, Hizbullah geldi, birlikte saldırdılar yine Halep ve İdlib’i düşüremediler. Arkasından İran’ı çağırdılar. İran generalleriyle, düzenli ordusunun unsurlarıyla Suriye’ye geldi. Şuana kadar İran basın organlarına göre 24 İranlı general Suriye’de öldü. O da yetmedi arkasından bütün coğrafyadaki, birçok ülkedeki Şii milisleri getirdiler, onlarla da Halep’i düşüremediler, Suriyeli halkı bastıramadılar. Bu yaz Halep’ten Hama’ya, Humus’a doğru muhalefet ilerlemeye başlayınca bu sefer büyük abilerine gittiler. Tarih boyu Müslümanlara zulmetmiş büyük abilerine. Doğu Anadolu’da Kürtleri, Türkleri katletmiş büyük abilerine, Rusya’ya gittiler, ’Sen gel, biz yapamıyoruz bu katliamı, sen tamamla’ dediler, ’Sen daha iyi bilirsin katliamı, sen yap’ dediler. Ve 30 Eylül’den bu yana bu alçak, bu hain, bu barbar uçaklar, sivil-asker, çocuk-yaşlı ayrımı yapmadan 8 bine yakın sorti yaptılar. Her bir sortide ne kadar canımızın şehit olduğunu siz hesap edin."
"Şimdi güya barışa doğru gideceğiz derken Münih görüşmesinde, aynı alçakça saldırıyı devam ettiriyorlar ki ateşkes sağlanmadan önce Türkiye’nin Halep’e olan koridoru kapansın ve Halep açlığa muhtaç edilsin. Bilmedikleri, hesap etmedikleri şey, Halep’in o yiğit insanlarının her şeye direndikleri gibi açlığa da direnebileceği" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Düşünün, bu kadar saldırıya karşı direnebilen Halep mi muzafferdir, dünyanın en barbar ordularıyla oraya yüklenenler mi muzafferdir? Sonunda zafer mutlaka inananların olacaktır" dedi.

"PYD VE YPG’YE YÖNELİK HEDEFLERE ANGAJMAN KURALLARI ÇERÇEVESİNDE MUKABELEDE BULUNUYORUZ"
Son olarak PYD’nin Rusya’nın hava desteğiyle Minnağ Havalimanı’nı ele geçirdikten sonra Türkiye sınırına çok yakın, 100 bin insanın yaşadığı Azez’e saldırı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Davutoğlu, "Bu çerçevede Türkiye’ye dönük yeni bir mülteci akınına mahal vermemek ve mültecilerin güvenli bir şekilde bulundukları yerde kalmalarını temin etmek üzere Cumartesi gününden itibaren Esad rejimi ve onun uşağı, Rusya’nın piyonu olan PYD ve YPG’ye yönelik hedeflere angajman kuralları çerçevesinde mukabelede bulunuyoruz. Mukabelede bulunuyoruz, mukabelede bulunmaya devam edeceğiz" açıklamalarında bulundu.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bana ilk topçu mukabelesi angajman kuralları çerçevesinde yapıldığında Azez’den gelen sesleri arkadaşlar dinlettiler. Emin olun insanlar sokağa çıkmış, Türkiye’ye dua ediyor, haykırıyorlardı. Her biri Türkiye’ye teşekkür ediyordu, bütün dünyanın sustuğu bir anda onlara yardıma koşanlara teşekkür ediyordu. Bizi engellemeye çalışacaklar, engellemeye gayret ediyorlar. Bunlara karşı elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Bu son saldırıların Türkiye’yi hedef aldığı, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ettiği açıktır. Aynı şekilde yoğun bir mülteci akınına yol açan bu saldırıların Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’yı da hedef aldığı ortadadır. Sayın Merkel’le son yaptığımız her görüşmede bu konuda mutabık kalıyoruz. Onun da bizim de Hollanda Başbakanıyla yaptığımız husus, Rusya’nın ve onun arkasındaki güçlerin temel hedefinin daha çok mülteciyi Türkiye’ye sürmek, etnik kıyım üzerinden demografiyi değiştirmek ve bu mülteciler üzerinden Türkiye ve Avrupa’yı baskı altına almak olduğu aşikar. Onun için Sayın Merkel dün yıllarca söylediğimiz bir teklifin haklılığını teyit ederek artık Suriye’de uçuşa yasak, güvenli bir bölge olması gerektiğini ifade etti. Eğer bu gerçeği 3 yıl önce fark etmiş olsaydı uluslararası toplum, şuanda katledilmiş olan on binlerce, yüz binlerce insan belki katledilmemiş, hayatta olmuş olacaklardı. Dünya bizim dediğimiz yere geliyor ama bu arada nice canlar feda ediliyor. Türkiye kendi sınırlarını korumak, güvenliğine tehdit oluşturan etnik temizliği engellemek, yeni bir insani trajediye ve yoğun bir mülteci akınına izin vermemek ve Suriye’nin tek gerçek umudu olan muhaliflerin zayıflamasını engellemek üzere gerekli gördüğü zaman, gerekli gördüğü yerde, gerekli gördüğü şekilde mukabele etmeye devam edecektir."

"YPG VE PYD KESİNLİKLE KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİL"
Davutoğlu, Türkiye’nin, Azez’a yönelik saldırılara engel olacağını belirterek, "Uluslararası İnsan Hakları örgütlerinin raporlarıyla, katliam ve etnik temizlik yaptığı sabit olduğu bir terör örgütünün, Rusya ve Esad rejimiyle işbirliği içerisinde Türkiye’ye karşı yeni bir mülteci dalgası oluşturulmasına ve sivilleri katledilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye, milli güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı gerektiğinde mukabelede bulunacak güce sahiptir. Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden kim olsuna olsun aynı tavrı göstereceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Biz, sesimizi yükselteceğiz ve vicdan sahibi olan herkes bu sesi kulak verecek ve bütün dünya da bunları dinleyecek. Bunu buradan uluslararası kamuoyuna ilan ediyorum, Türkiye’nin tutumu ilkesel bir tutumdur. Türkiye, hudutlarında terörü bertaraf ederek, ulusal güvenliğini koruyor. Suriye ile kanaat belirten bütün ülkelerin öncelikle bunu takdir etmesi lazım. Dost ve kardeş Suriye bugün büyük acılar içindedir. Bir yandan fiili bütün yangını söndürürken, bir yandan da bölgenin güvenliğini korumak durumundayız. DEAŞ, PYD ve YPG gibi terör örgütleri bu toprakları asli unsurları değildir, bunlar gayrimeşru unsurlardır. Suriye’deki temel problem Esed rejiminin ömrünün uzatılması ve muhalif unsurlara yönelik saldırılara sessiz kalınmasıdır. YPG ve PYD, Rusya’da DEAŞ’la mücadele etmiyor. YPG ve PYD kesinlikle Kürtlerin temsilcisi değil, Suriye’nin temsilcisi değil, Rusya’nın lejyoner paralı askerleridir" ifadelerini kullandı.
Rusya’nın DEAŞ unsuru olmamasına rağmen Azez’e saldırdığını belirten Davutoğlu, bu oyunu gördüklerini ve bu oyuna karşı Suriye halkının yanında olacaklarını ifade etti. Bu oyun planını ABD başta olmak üzere bütün ülkelerin görmesi gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Birilerinin sırf Türkiye’yi ve Avrupa’yı rahatsız etmek için böylesine bir mülteci akınına sebebiyet vermenin yanında on binlerce, yüz binlerce insanı hava bombardımanına tabi tutmasının yanında artık uluslararası toplum bir ses versin. Günlerdir, Rus uçaklarının bombardımanına altında okullar bombalanıyor, çocuklar katlediliyor, bedenler parçalanıyor. Bunları yapanlara karşı Türkiye güvenlik tedbiri aldı diye Rusya, Türkiye’yi BM Güvenli Konseyi’ne şikayet etti. Bu ne arsız, küstah bir yaklaşım" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "ABD ve diğer müttefiklerimiz, sanki ortada bir suçlu, özne yokmuş gibi anonim suçlu üzerinden Halepli sivillere yönelik bombardımanı kınıyorum. Kim yaptı bu bombardımanı açıkça söyleyin. Biz Allah’tan başka kimseden korkmayan bizler, açık ve gür sesle söylüyoruz, ’Bu bombardımanları alçak Rus uçakları yaptı’. Sesi gür olmayanın sesi çıkmaz. Sesi gür şekilde çıkanlar da söylenecek sözü söyler. BM, Avrupalı dostlarımızdan, müttefikimiz ABD yönetiminden bu insanlık dışı kıyıma karşı açık ve net tavır beklemek bizim hakkımız" ifadelerini kullandı.
Yapılan operasyon çerçevesinde YPG unsurlarının Azez civarında ilerleyemediğine dikkati çeken Davutoğlu, PYD’nin Azez’e yaklaşması durumunda en şiddetli tepkiyi göreceğini ifade etti.

"KÜRTLERİN DEVLETİ DE HAMİSİ DE KORUYUCUSU DA TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR"
Algı mühendislerine, işbirlikçilerine karşı bir çift sözünün olduğunu anlatan Davutoğlu, "Bütün tahriklere karşı Suriye Irak ötesine sesleniyorum, Kürtleri kimse istismar etmeye kalkmasın. Kürtlerin devleti de hamisi de koruyucusu da Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. PYD ve YPG’yi bir Kürt örgütü olarak değil, terör örgütü olarak ele alıyoruz. PYD ve YPG, PKK terör örgütünün Suriye koludur. Talimatlarını Kandil’den alan PYD ve YPG, Suriye rejiminin ve onun hamiliğine soyunarak işgalci hale bürünen Rusya’nın kuklasıdır. PYD ve YPG’yi eli kanlı Esad rejiminin lejyonerliğini üstlenen bir terör örgütü olarak görüyoruz" şeklinde konuştu.
Kimsenin kirli algı operasyonlarına alet olmaması gerektiğini anlatan Başbakan Davutoğlu, "Bu operasyonları engellemek için ’3. Dünya Savaşı çıkabilir’ denerek spekülasyonlar çıkarılıyor. Bu spekülasyonlara hiçbir vatandaşımızın kulak asmaması lazım. Türkiye savaşa girecekmiş gibi bir psikoloji oluşturuluyor. Gerçek savaşı göremeyenler, Türkiye savaşa giriyor diye hayali senaryolar yazıyor, bu savaşı yazanlar kendi saldırganlıklarını bu süratle gizlemeye çalışıyorlar" diye konuştu.

DAVUTOĞLU’DAN BAYKAL’A TEŞEKKÜR
Muhalefet partilerine seslenen Davutoğlu, "Muhalefet partileri, ulusal güvenliğimizi korumaya yönelik aldığımız tedbirleri partiler üstü bir mesele olarak görüp destekleyeceklerine, maalesef partizanca bir tutumla gündelik siyasi polemiğe malzeme yapmaktadırlar. Daha dün, Sayın Baykal sınırımızda yaşanan gelişmeleri Türkiye’nin ulusal güvenliği olarak yorumlayarak bir devlet adamına yakışan ciddiyetle konuştu. Kendisine teşekkür ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ise laf kalabalığı yaparak ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu tutum karşısında ciddi tavır takınamadı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Suriye çizgisinde tutarlılık göremezsiniz. Sadece çelişkili açıklamalar görürsünüz. (Kılıçdaroğlu) Söz verdiği gibi, 12 milyon kardeşimizi Suriye’ye gönderseydi, onlar şimdi Rus uçaklarıyla katledilmiş olacaktı. Biz, buna izin verir miyiz? Millet buna izin verir mi?" diye sordu.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizim neye ihtiyacımız var biliyor musunuz? Türkiye’de milli bir iktidar var, milli iktidar kadar önemli olan milli muhalefettir. Biz, milli muhalefet, yerli muhalefet istiyoruz. Esad ağzıyla konuşmayan, Brüksel veya başka yerlerde Türkiye’yi şikayet etmeyen. Anamuhalefette bunu görmüyoruz, peki diğer muhalefette? TSK, Suriye’ye dönük mukabelede bulunduğunda, Sayın Bahçeli, bir açıklama yaptı, bütün Türkçe vukufiyetiyle okuyanlar dahi ne demek istediğini kimse anlayamadı. Duralım mı, müdahale edelim mi? Bu açıklamanın amacı, topluma korku salmak olan retoriği. Sayın Bahçeli, Türkmenlere Bayırbucak’ta zulüm yapıldığında ne yardım etmiyorsunuz diye soran, onlara yardım edildiğinde ’Savaşa giriyoruz’ diyen. Biz bu ülkeyi savaşın kenarında yıllarca istikrarla yürüttük. Sayın Bahçeli de ne yapılmasını istediğini açıkça söylesin. Azez’de katliam yapılırken duralım ve izleyelim mi Sayın Bahçeli? Türkiye, tek bir an bile Bayırbucak Türkmenlerini yalnız bırakmadı. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli’nin bir muhasebe yapması lazım" şeklinde konuştu.
"Sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin devlet adamı ilkesiyle partiler üstü bir yaklaşım sergilemesini temenni ediyorum" diyen Davutoğlu, "Bu partilere oy veren vatandaşlarımıza da kendi partilerine çağrıda bulunmalarını rica ediyorum. Türkiye, yıllarca terörün acısını çekti. Kimden gelirse gelsin biz aynı netlikle teröre karşı duruyoruz, duracağız. Silopi’den sonra Cizre’de de beklenen sonuca başarıyla ulaşıldığı için operasyon sona erdi" dedi.
Teröre destek vermeyen, elinde silah olmayan herkesle konuşacaklarını belirten Davutoğlu, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada büyük acılar yaşadığını belirtti.

YENİ ANAYASA KONUSUNDA HERKESİ SAMİMİ OLMAYA DAVET ETTİ
Muhalefet partilerinin yeni anayasa çalışmaları kapsamında kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na olan yaklaşımını değerlendiren Davutoğlu şunları kaydetti:
"Bu komisyona süre konulması ve neticeye ulaşılmasını önemli görüyoruz. Bu sürenin 6 ay olması gerektiğini söylemiştik. Bunca birikim ortada dururken, süreyi uzatmaya yönelik tutumlar samimiyetle bağdaşmaz. Kılıçdaroğlu’na göre Türkiye’yi darbe hukukundan arındırma komisyonu olmalıymış. Henüz işin başındayken CHP grubu başta olmak üzere herkesi samimi olmaya davet ediyorum. Bu konuda bizim farklı bir tutumumuz yok, gelin darbe hukukunu tümüyle ayıklayalım. Anayasa Komisyonu, anayasa çalışmalarını sürdürsün darbe hukukunu ayıklamak daha kolay. Biz darbe hukukunu hiçbir zaman savunmadık. Kılıçdaroğlu’nu açık bir çağrıda bulunuyorum, bizim çalışmamız hazır, eğer samimiyseniz hemen bugün arkadaşlarımız bir araya gelsinler, gerekli adımları hep birlikte atalım."
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER