Genel

Türkiye'de endüstriyel enzim üretimi başladı

- Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Akça: - “Bir sağlık üniversitesi olarak istedik ki, Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri Enstitüsü’nü kurarak yurt dışından çok değerli hocalar getirdik ve milyon dolarlara tekabül eden yatırım yaptık. Biz burada bir hayalin peşinde koşuyoruz. Hedefimiz, bugün Bezmiâlem’in ya da toplumun günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan öte, 30-50 yıl sonrasının Türkiye’sinin ihtiyacı olabilecek bilimsel işleri burada yürütmek." - Dr. Öğr. Üyesi Uysal: - "Türkiye yılda 150 milyon dolarlık endüstriyel enzim ithalatı yapıyor. Endüstriyel enzim, 300 milyon dolarlık bir pazara sahip ve Türkiye’de üretilmiyor. Ama artık Türkiye’de üretilmeye başlıyor. Kanada’dan, Amerika’dan gelen hocalarımız bulunuyor." - Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazancıoğlu: - “Alanlarında uzmanlaşmış 506 akademisyenle hizmet veren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi, University Ranking by Academic Performance’a (URAP) göre 2017-18 sıralamasında, 2000’den sonra kurulan üniversiteler arasında birinci, 6 binden az öğrenci alan üniversiteler arasında 2'nci, tüm vakıf üniversiteleri arasında ise 4'üncü sırada yer alıyor”

Türkiye'de endüstriyel enzim üretimi başladı
05-05-2018 17:14

İSTANBUL (AA) - Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Akça, "Bir sağlık üniversitesi olarak istedik ki, Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri Enstitüsü’nü kurarak yurt dışından çok değerli hocalar getirdik ve milyon dolarlara tekabül eden yatırım yaptık. Biz burada bir hayalin peşinde koşuyoruz. Hedefimiz, bugün Bezmiâlem’in ya da toplumun günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan öte, 30-50 yıl sonrasının Türkiye’sinin ihtiyacı olabilecek bilimsel işleri burada yürütmek" dedi.

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi'nin Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsü, tarihi Beykoz Kışlası'nda hayata geçirildi. Basına düzenlenen toplantıda konuşan Akça, 19. yüzyılın başında III. Selim zamanında kurulan Beykoz Kışlası'nın bir dönem kolerahane olarak da hizmet verdiğini hatırlattı.

Yapının şimdi açılışı yapılan enstitüyle modern zamanların moleküler tıp araştırmaları kurumu haline geldiğini anlatan Akça, tarihi beykoz Kışlası'na ilişkin şu bilgileri verdi:

"Benim çocukluk yıllarım da burada geçti. Burası Bahriyeli askerlerin inzibatlarının kışlasıydı. Uzun yıllar metruk halde kaldı. 2011 yılında Bezmiâlem için yer arayışına girdiğimiz sırada Vakıflar İkinci Bölge Müdürlüğümüz bu binayı gösterdi. Beykoz deyince zaten çok heyecanlanıyorum. Büyükşehir Belediyesi burayı restore ettirmiş, bir vakfa vermek üzereler. Hemen temasa geçtik ve burayı vakfımıza temin ettik. Tabii camlar kırılmış, duvar yıkılmış, alkoliklerin mekanı haline gelmiş geçmişte. Böyle bir sıkıntılı süreç yaşandı. Burayı restore etme kararı aldık. Çatı bozulmuş, duvarlar su almış, şişmiş ve yamulmuştu. Kullanımı pek mümkün değildi.

Restorasyon 2 yıl sürdü. Taş duvarların içine kimyasal enjekte edildi, duvarlar toparlandı. Çelik kolonlar da bizim tasarladığımız şekilde yapıldı. Bu binanın 200 yıllık geçmişi bulunuyor, gelecek 200 yıl da ayakta kalacak bir bina yapmak istedik. Hedefimiz şu, burada, bugün Bezmiâlem’in ya da toplumun günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan öte, 30-50 yıl sonrasının Türkiye’sinin ihtiyacı olabilecek bilimsel işleri burada yürütmek.”

- "Bodrum katında laboratuvarını kurdu ve enzim üretti"

Akça, Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nün kadrosuna kazandırılan ilk Öğretim Üyesi Dr. Serdar Uysal’ın Harvard Üniversitesi’nden geldiğini belirterek, "Gelir gelmez dedi ki bize, ‘Ben enzim üretirim’ Biz restorasyona devam ederken, o bodrum katında laboratuvarını kurdu ve enzim üretti. Endüstriyel enzim artık Türkiye’de üretilmeye başlıyor. Kanada’dan, Amerika’dan gelen hocalarımız bulunuyor." bilgilerini verdi.


- "25-30 yıllık farkı kapatacak adım"


Uysal ise endüstriyel enzim araştırmalarıyla ilgili, "Türkiye yılda 150 milyon dolarlık endüstriyel enzim ithalatı yapıyor. Endüstriyel enzim, 300 milyon dolarlık bir pazara sahip ve Türkiye’de üretilmiyor. Ama artık Türkiye’de üretilmeye başlıyor. Kanada’dan, Amerika’dan gelen hocalarımız bulunuyor. Araştırmaların iki yönü var. Bir tanesi, Türkiye gibi biyoteknolojide 25-30 yıl geriden gelen ülkelerde, yurt dışını yakalayabilmek adına, ki insanların belki 8-10 yılda yaptığını teknolojinin de inanılmaz ilerlemiş olmasıyla 2-3 yılda yapabileceğimiz ürünleri tersine mühendislikle (reverse engineering) yerel kaynaklarla yapmak. İkincisi temel bilimlere ciddi yatırım yapıp 20 yıl sonrasının teknolojilerini inşa etmek. İki alanın paralel gitmesini sağlayacak ve bu iki alanı da besleyecek çok ciddi insan kaynağına ihtiyacımız var. Bu enstitüde yapmak istediğimiz şey de bu..." bilgilerini verdi.

Uysal şöyle konuştu:

"30 yıl geriden geldiğimiz endüstriyel enzimlerle, mikropları fabrika gibi kullanarak, onlara değerli kimyasallar ürettiriyoruz. Değerli kimyasal insülin olabilir, Hepatit B olabilir ya da ekmekte kullanılan amilaz olabilir. Rekombinant DNA ve mikrobiyel sistemler vasıtasıyla üretilen ürünler, 100 milyar dolar üstünde rakamlara ulaşan sektörler. Türkiye bunların tamamını şu anda ithal ediyor. Biz duvardaki, ekmekteki küfleri fabrika haline getiriyoruz. Bu fabrika haline getirdiğimiz organizmaların içine elektronik devre gibi DNA’dan devre dizayn ediyoruz.

Sonra bu DNA’yı mikroorganizmanın içine koyuyoruz. Sonra buna emir veriyoruz. Şunu şu kadar sıcaklıkta, şu pH’ta, şu karbon ve nitrojen kaynağını kullanarak üret' diye. Biz burada bunun Ar-Ge’sini yapıyoruz. Laboratuvarımızda kurduğumuz pilot sistemle üretimin endüstriyel olarak manalı olabilmesi için gerekli olan üretim koşullarının çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Bu şekilde ürettiğimiz enzimden farmasötik ilaçlara kadar tüm biyoteknolojik ürünlerin katma değerinin başka endüstri kollarıyla kıyaslanmayacak kadar yüksek olduğunun da bilinmesi gerekir. Özetleyecek olursak; bu enstitüde bir yandan 20 yıl geriden geldiğimiz biyoteknolojik ürünleri tersine mühendislik ile ülkeye kazandırıp ithal ürünleri yerel olarak ikame etme çalışmaları yaparken diğer yandan 20 yıl sonrasının teknolojik ürünlerinin temel bilimsel araştırmalarını gerçekleştiriyoruz."


- 100 kişilik araştırma ekibi

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ziya Doymaz ise yaklaşık 100 kişilik akademik kadronun yer alacağı 10 laboratuvara sahip enstitüde ilk aşamada Harvard Üniversitesi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde değişik üniversitelerde görev yapan 6 öğretim üyesinin göreve başladığını söyledi.
Her öğretim üyesi ile çeşitli sayılarda doktoralı uzman, doktora, yüksek lisans öğrencisi ve teknisyenin çalışacağını belirten Doymaz, "Enstitünün araştırmacı öğretim üyesi ihtiyacı dünyanın saygın üniversitelerinden tersine beyin göçü yoluyla ülkeye kazandırılarak tamamlanacak. Hala öğretim üyesi alım sürecindeyiz. Yurt dışında ilanlarımızı çıktık." dedi.


- "Tüm vakıf üniversiteleri arasında 4'üncü sırada"


Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu da, "Üniversite olarak 2010-2011 eğitim yılında ilk öğrencilerimizi almaya başladık. Alanlarında uzmanlaşmış 506 akademisyenle hizmet veren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Sağlık Bilimleri Fakülteleri ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu bölümlerinde öğrencilerine eğitim hizmeti veriyor. Aralarında dünyanın sağlık alanında en saygın kuruluşlarının da yer aldığı 35 ülkeden 70 üniversite ile uluslararası iş birliği yapmakta. University Ranking by Academic Performance’a (URAP) göre Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi 2017-18 sıralamasında, 2000’den sonra kurulan üniversiteler arasında birinci, 6 binden az öğrenci alan üniversiteler arasında 2'nci, tüm vakıf üniversiteleri arasında ise 4'üncü sırada yer alıyor." bilgilerini verdi.


- "Almanya’dan hastalar geliyor"


“Dünyada Paratiroid bezi nakli gerçekleştiren tek multidisipliner hastane Bezmialem. Tiroid ameliyatı geçiren hastalar, bu ameliyatın bir komplikasyonu olarak paratiroid bezleri de alındığı için sürekli ilaç kullanmak durumunda olurlar." diyen Kazancıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bu durumdan mustarip olan hastalara paratiroid nakli gerçekleştirerek sürekli ilaç kullanımına ihtiyaç bırakmayan operasyon uyguluyoruz. Bu operasyonu gerçekleştirebilen dünyadaki iki sağlık kuruluşundan biriyiz, multidisipliner bir yapıda gerçekleştiren kuruluş olarak ise tekiz.Türkiye’de Sağlık Bakanlığımızdan da bu operasyonu gerçekleştirmek üzere ruhsat aldık, bu anlamda da ilk ve tek sağlık kuruluşuyuz.

Ayrıca Beykoz Enstitümüzdeki laboratuvarlarımızda, paratirid bezlerinin salgıladığı parathormonu üretmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz ve üretme aşamasındayız. Dünyada bu üretim çok sınırlı bir şekilde yapılıyor ve çok yüksek maliyetlerle hastalara sunulabiliyor. Bakanlıkla da anlaşma yaptık, Almanya’dan da hastalar geliyor, bu nakli onlara da yapacağız. Dünyada üç yer yapıyor bunu. Biz bunu toplumumuza çok daha erişilebilir bir maliyete sunmak üzere çalışmalarımızı yürütüyoruz.


SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER