Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Kasım'da yaşanan uçak krizinin ardından dün ilk kez bir araya geldi. İki ülke arasındaki normalleşme adına yapılan bu ilk yüz yüze görüşmeyi İhlas Haber Ajansı'na değerlendiren İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, "Eskiden Batı zorunluluk Rusya seçenekti. Şimdi tam tersi olarak Türkiye - Rusya beraberliği zorunluluk, Batı ise seçenek haline geldi" dedi.
Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin asıl sebebinin, 15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişimine karşı Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Batı Dünyası'nın kayıtsız kalmasına bağlayan Prof. Dr. Emre Alkin, " Türkiye Tanzimat Fermanı'ndan beri yüzünü Batı'ya doğru çevirmeye çalışıyor ve Avrupa ile çok uzun bir süredir nişanlılık yaşıyor. Hatırlamak gerekir ki, uçak krizinden önce Avrupalıların Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz konusunda gösterdiği dirence tepki olarak yönünü doğuya doğru döndürmüş ve Rusya ile ilişkiler iyileşmişti. Yüzümüzü Batı'ya ne kadar çok çevirmek istesek de Avrupalı siyasetçilerin AB'nin kuruluş felsefesinden giderek uzaklaşması, kendi iç siyasetlerinde, ekonomilerinde yaşadıkları sıkıntılar sebebiyle Türkiye'yi iç politika malzemesi yapmaları ve bizi her yerde eleştirmeleri ister istemez Türkiye'yi başka müttefikler arama yoluna soktu. 2015 Kasım ayında yaşanan uçak krizinden önce Rusya en ciddi müttefikimizdi. Fakat uçak krizinin faturası sorumlularına mutlaka kesilecektir. Dün yapılan toplantıdan sonra da hem Türkiye'nin hem de Rusya'nın bu konunun takipçisi olacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.
"Rusya ile dış ticaret dengesinde kötü bir yerdeydik"
"Uçak krizinden önce iki ülke arasındaki dış ticaretin toplamda 40 milyar dolara doğru koşmakta olduğunu görüyoruz. Bu rakam ciddi bir dış ticaret hacmini oluşturuyor" şeklinde ifadeler kullanan Prof. Dr. Alkin, "Biz bu dış ticaret dengesinin kötü bir yerindeydik. Türkiye Rusya'ya çok az mal satıyordu fakat ciddi miktarda enerji ithalatı yapıyordu. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye ve Rusya arasında doğalgaz fiyatı tartışması vardı. Aslında ilişkiler uçak krizinden çok daha önce gerilmeye başlamıştı. Daha sonra imdadımıza petrol ve doğalgaz fiyatlarının sert bir şekilde düşüşü yetişti. Fakat ihracat 7 milyar dolar civarındayken de 2-3 milyar dolara kadar düştü. İlişkilerin düzelmesiyle iki konunun öne çıkacağını düşünüyorum. Öncelikle dış ticarette ithalat-ihracat dengesi yeniden sağlanarak 40 milyar dolarlara doğru yol alınması. uçak krizinden önce toplamda 64 milyar dolarlık bir müteahhitlik sektörü vardı. O dönemde durma noktasına gelen müteahhitlik hizmetlerinin 2017 yılı itibariyle yeniden senede 10 milyar dolar civarında gerçekleşeceğini düşünüyorum" dedi.
"Türkiye'nin nükleer teknolojiden uzak durmaması lazım"
Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akımı projelerinin önemine de değinen Prof. Dr. Alkin, "Türkiye nükleer santrali sadece enerji üretmek için istemiyor. Aynı zamanda nükleer teknolojiyle buluşmak ve onu anlamak için de istiyor. Fakat bu konuda Batı Dünyası'nın Türkiye'ye uyguladığı bazı baskılar var. Rus teknolojisinin kötü olduğuna dair propaganda yapıldı. Aslında Amerikan, Avrupa ve Rus teknolojisinin birbirinden farkı yok. Nükleer teknoloji gelecek için çok önemli bir teknoloji ve sadece silah yapımında değil tıptan, ulaştırmaya kadar birçok sektörü de kapsamakta. Bu konuda Rusya Federasyonu'nun çok ciddi araştırmaları ve yatırımları var. Sonuç olarak Türkiye'nin nükleer santrale ihtiyacı var. Nükleer santral sadece enerji alternatifi değil aynı zamanda nükleer teknoloji anlamına da geliyor. Türkiye'nin de bu teknolojiden uzak durmaması lazım. Türk Akımı Projesi de çok önemliydi. Bu projenin akamete uğraması sebebi ile alternatif hatlar icat edilmeye başlanmıştı. Bu toplantı aslında tam vaktinde oldu. Dolayısıyla alternatif ve maliyetli güzergâhlar yerine tekrardan Türk Akımı Projesi'ne geri dönülmesi iki ülke açısından da çok önemli bir gelişmedir" şeklinde açıklamalar yaptı.
"Batı'yı seçenek haline getiren siyaseti sorgulamak lazım"
"Türkiye yüzünü Batı'ya dönmeye çalışıyor. Fakat dünyanın yüzde 90'ı fakru zaruret içerisinde yaşarken, zengin Batı dünyasının sunduğu seçenekler karnı aç olanlar için lüzumsuz ayrıntılar olarak görülüyor" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Alkin, "Hâlbuki Batı da bu standartlara erişene kadar ne büyük acılar ve sefaletler çekti. Bunu tarihin tozlu sayfalarında görebiliriz. Ama bugün Batı'nın siyasetçileri bu standartlarına kolay ulaşmış gibi davrandığı için, Türkiye, Rusya, Hindistan, Çin ve hatta Suudi Arabistan gibi ülkelerin kendi doktrinlerini üretmekten başka çareleri kalmadı. Batı eskiden çareydi, bugün seçenek haline dönüştü. Türkiye - Rusya beraberliği ise bir seçenekken bugün zorunluluk oldu. Dolayısıyla Batı'yı seçenek haline getiren siyaseti sorgulamak lazım" diyerek konunun önemine vurgu yaptı.
"Türkiye - Rusya arasındaki yeni iş birliği, büyümeye yarım puan katkıda bulunabilir"
Bu görüşme sonrası ilişkilerin tamamen düzelmesi halinde bile, sene sonunda büyümeye çok fazla katkı sağlamayacağını belirten Prof. Dr. Alkin, "Fakat 2017 yılından itibaren eğer ilişkiler iyi giderse büyümeye diğer katkılarla birlikte yarım puana kadar etki yapacağını düşünüyorum. Bu da hedefleri tutturmak, 500 milyar dolar ihracatı yakalamak için Türkiye'ye bir fırsattır. Ülkemiz için önemli olan bir dış ticaret pazarının canlanması olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bir de Türkiye, Rusya ve İsrail yakınlaşmalarının dünya barışına katkıda bulunur hale getirilmesi çok önemli. Böylelikle refah seviyesi artar ve insanlık daha iyi bir yere taşınır" diye konuştu.
dikGAZETE.com