Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli, Doğu Akdeniz'deki aktörlerin hedefinin Türkiye'yi Akdeniz'den çıkararak doğal kaynakları sömürmek olduğunu belirterek, "Türkiye buna katiyen müsaade etmeyecektir. Zira Türkiye blöf değil, icraat ortaya koymakta ve tüm taraflara bunu hissettirmektedir." dedi.
Gözügüzelli, Doğu Akdeniz'deki enerji denklemini ve Türk kıta sahanlığından izinsiz geçirilmek istenen projeleri AA muhabirine değerlendirdi.
Doğu Akdeniz'in kuzey ve güneyi ile doğu ve batı blokları arasında güç kurma stratejileri yürütüldüğüne dikkati çeken Gözügüzelli, "Dünya tek kutuplu bir düzenden çok kutuplu bir düzene geçişin sancılarını yaşıyor, Doğu Akdeniz'deki esas kavga bu." ifadesini kullandı.
Gözügüzelli, Doğu Akdeniz'de bir Türk varlığı arzu etmeyen siyasi ve revizyonist yaklaşımların yeniden canlandığını belirterek, son dönemlerde gerçekleştirilen Arap Ligi-AB Zirvesi, Med7 Zirvesi, Doğu Akdeniz Gaz Forumu, East-Med Gaz Boru Hattı projesine yönelik çalışmaların, bölgesel istikrarı kışkırtıcı ve tehdit eden tavırların Türkiye'ye karşı arttırılmasının alternatif yolları olduğunu söyledi.
Türkiye'nin sismik araştırma ve sondaj gemilerinin faaliyetlerinin bir egemenlik göstergesi olduğunu vurgulayan Gözügüzelli, "Yavuz, Kıbrıs Türklerinin egemenlik haklarının tescil edilmesinin hamlesidir. Keza Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemimizin de şu an güneyde araştırmalarda bulunması tam anlamıyla budur." değerlendirmesinde bulundu.
Gözügüzelli, enerji kaynaklarına ve teknolojik kabiliyete sahip ülkelerin her zaman bir adım önde olduğunu hatırlatarak, "Türkiye bu adımları tamamlamış ve artık Doğu Akdeniz'de kendi gemileriyle sondaj faaliyetlerini başlatmıştır. Fatih, 9 Mayıs itibarıyla ilk delme işlemini gerçekleştirmiştir. Şu an 600 metre derinliğe kadar delme işlemi yapılmıştır. Yavuz, haziranda Doğu Akdeniz sularına doğru ilerleyecek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) yetki alanlarında sondaj gerçekleştirecektir. Bu hamleler karşısında Batı, Türkiye'ye yönelik ekonomik tedbirler alma yoluna muhakkak gitmek isteyecek ve mevcut iktidarın sergilediği bu kararlı duruşu, seçilmiş kişi ve kurumlarla içte ve dışta yıpratmaya çalışacaktır." diye konuştu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) kullanılan ve kaybeden bir piyon olmanın ötesine gidemeyeceğini belirten Gözügüzelli, şunları söyledi:
"Nitekim, Ya Rumlar ortak ve eşit bir paylaşımı kabul edecekler ya da ada etrafında gazı bulan, kendi insiyatifinde kaynaklardan yararlanma yoluna giderek iki devletliliğe geçişi tescilleyecektir. Zaten bundan sonra Kıbrıs konusu kapanmıştır. Federasyon tezi ölmüştür. Türkiye eski Türkiye değildir. Bundan rahatsızlık duymaktadırlar. Türkiye artık deniz alanlarının tümünde ve karada enerji hamleleri yapıyor. Gazı da bulacaktır. Türkiye'nin gözü açılmasın diye Türkiye'nin sahalarının enerji potansiyelleri hakkında yorum yapmıyorlar. Bilinçli eylemdir. Yapmazlar da. Çünkü onların hedefi Türkiye'yi Akdeniz'den çıkararak doğal kaynakları her şekilde sömürmek, Türkiye'nin ve KKTC'nin deniz yetki alanlarındaki egemenlik haklarını gasp etmektir. Türkiye buna katiyen müsaade etmeyecektir. Zira Türkiye blöf değil, icraat ortaya koymakta ve tüm taraflara bunu hissettirmektedir."
Gözügüzelli, Türkiye'nin deniz alanlarında kendisine yönelik yürütülmek istenen gasp girişimlerine sessiz kalmadığını aktararak, şöyle devam etti:
"Türkiye bölgedeki siyasi ve askeri hareketlilikte izlenen adımların maksadını iyi bildiği için Doğu Akdeniz'de bir oldu bittiye müsaade etmeyeceğini çok açık bir şekilde belirtmektedir. Türkiye sismik araştırma ve sondaj gemileriyle fiili varlığını ilgili kıta sahanlığına yönelik uluslararası hukuktan kaynaklı hakları çerçevesinde icra etmektedir. Türkiye'nin Kıbrıs adası üzerindeki fiili ve etkin uluslararası hukuktan kaynaklı Garanti Antlaşması'ndan feragat etmeyeceğini açık bir şekilde dile getiren duruşu da bu enerji denklemi içinde bir bütün okunmalıdır. Türkiye bundan sonraki süreçte karşısında kendi kıta sahanlığı haklarını delme girişimleri oluşursa 2002'den beri nasıl reaksiyon göstermişse aynısını yapacaktır."
Türkiye’nin bölgede yalnızlaşmayacağına işaret eden Gözügüzelli, "Türkiye Doğu Akdeniz'deki kendi haklarını savunduğu için yalnızlaştırılacak diye geri adım atsın diyenler oluyor. Ekonomik kriz ortaya çıkar diye Türkiye'nin sondajla ne işi var deniliyor. Türkiye tüm deniz alanlarında artık proaktiftir. Türkiye yalnızlaşmaz. Bugün Türkiye'nin Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e uluslararası ilişkileri, yönetişim organlarında söz ve etkinliği vardır. Bizim batıya değil ama batının bize ihtiyacı vardır. Çünkü o planlanan Avrupa enerji güvenliği dahi Türkiye'nin onayı ve rızası olmadan hayata geçirilemez." diye konuştu.
Türkiye-Libya deniz anlaşmasıGözügüzelli, Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanları sınırlandırılmasına yönelik yapılacak bir anlaşmanın, Doğu Akdeniz'de GKRY ile hareket eden Mısır ve Yunanistan'ın hayali adımlarına ağır bir darbe olacağını ifade ederek, bu anlaşmanın bölgedeki tüm hukuk dışı yayılımcı deniz sınırı hedeflerinin önüne geçilmesini de sağlayacağını dile getirdi.
Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'nin sondaj faaliyetlerine ilişkin yaklaşımını da eleştiren Gözügüzelli, AB'nin hukuksal mı yoksa siyasi mi hareket ettiğinin sorgulanması gerektiğinin ve AB'nin GKRY'nin tek yanlı hidrokarbon faaliyetlerini adada anlaşma olmadan destekleyerek uluslararası hukuka saygıyı açıkça ihlal ettiğini kaydetti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com