Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan vize serbestîsi hakkında son günlerde meydana gelen gelişmeleri değerlendiren Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi Doç. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe, “ Vize serbestîsinin gerçekleşmesinin, her ne kadar Türk toplumunun tamamına yönelik doğrudan bir etki yaratmayacak olsa da, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ilerlemesinde önemli bir adım olduğunu” söyledi.
“VİZE SERBESTÎSİ YENİ BİR SÜREÇ DEĞİL”
Vize serbestîsi diyalogunun 16 Kasım 2013’de Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla gündeme gelen bir süreç olduğunu ifade eden Açıkmeşe, “Kamuoyunda bilindiğinin aksine, bu süreç Türkiye’nin ortaklık ilişkisine ve bu çerçevede 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokol’deki hukuki haklara dayandırabilir. Vizesiz seyahat, belirli ülke ve konu alanları sınırlı olmak kaydıyla, Türkiye’nin Katma Protokol’den ve ortaklık statüsünden kaynaklanan hakkıdır. Geçmişi bir kenara bırakırsak, yeniden canlanan süreç 2013’ün bir ürünü ve bu kapsamda temeli atılan vize serbestîsi bir yol haritasına dayanıyor. Bu yol haritasında yer alan kriterlere Türkiye’nin uyum durumuna dair ilki 2014’te, diğer ikisi de 2016’da olmak üzere üç değerlendirme raporu hazırlandı. Geçtiğimiz günlerde Komisyonun hazırladığı üçüncü raporda, Komisyon Türkiye’nin tüm kriterleri yerine getirmesi kaydıyla Konsey ve Avrupa Parlamentosuna Türkiye’ye yönelik vizelerin kaldırılması konusunda olumlu görüşünü iletti. Bu raporda, Türkiye’nin kendisinden beklenen 5+2 kriteri yerine getirmesine ve AB’nin yasama organlarında gerekli oylamalardan olumlu sonuçlar çıkmasına bağlı olarak Türkiye için vize serbestîsinin 18 Mart mutabakatında belirlendiği üzere Haziran ayı sonunda gerçekleşeceğinin sinyalleri verildi” şeklinde konuştu.“Buna karşılık, Komisyon görüşünün olumlu olması, bu sürecin tamamlanacağı anlamına gelmiyor” diye belirten Açıkmeşe, nihai sonucun ancak Konsey ve Parlamento’daki görüşme ve oylamaların ardından geleceğinin altını çizdi.
“TÜRKİYE KALAN KRİTERLERİ YERİNE GETİRMEZSE VİZE SERBESTÎSİ RAFA KALKAR”
“Bu süreçte yaşanan herhangi bir siyasi kriz vize serbestîsinin sonuçlanmasını ve buna bağlı olarak göçmenlerin geri kabulüne dair mutabakatı olumsuz etkileyecektir” diyen Açıkmeşe,“Vize serbestîsi yol haritasında Türkiye’den yerine getirilmesi beklenen 72 kriterden beşi hala yerine getirilmedi. Bunların dördü kamu düzeni ve güvenliği alanındaydı, diğeri de temel haklar alanında. En çok gündem yaratan da zaten temel haklar alanındaki konuydu. Bunun dışında kalan iki kriter, Haziran sonuna kadar değil ama daha farklı bir takvimde yerine getirilmesi gerekenleri içeriyor. Kamu düzeni ve güvenliği alanında, yolsuzlukla mücadele, cezai konularda yargısal işbirliğinin etkili hale gelmesi, kişisel verilerin korunması vb. konularda Avrupa Birliği müktesebatına ve Avrupa’daki uygulamalara tam olarak uyum gerekiyor. Temel haklar konusunda gündeme yerleşen ve tartışmalara neden olan konu ise basına da yansıdığı üzere terörizm ve organize suçlarla mücadele alanında” dedi.
Açıkmeşe’ye göre, Türkiye’den bu konuda Avrupa Birliği üye devletlerindeki uygulamalar, Birlik müktesebatı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumlu biçimde ifade özgürlüğü, adil yargılama, toplanma ve dernek özgürlüğü gibi hususları da içerecek şekilde terör tanımını gözden geçirmesi bekleniyor. Haziran sonuna kadar yerine gelmesi gereken bu kriterlere ek olarak, Açıkmeşe, şöyle dedi:
“Ekim 2016’ya kadar biyometrik pasaport sistemine geçilmesi gerekiyor. Ayrıca, 2014’te yürürlüğe giren geri kabul anlaşmasının tüm hükümleriyle uygulanması da vize serbestîsine geçiş için gerekli koşullar arasında”.
“SÖYLEMLERİN İÇ VE DIŞ POLİTİKADA YANSIMALARI MUTLAKA OLUR”
“Vize serbestîsi Türkiye-AB ilişkilerinin büyük çerçevesi içinde bir hayli sembolik çünkü halkın tamamını çok fazla ilgilendiren bir fırsat yaratmıyor. Buna karşılık bu süreç ilişkilerin ilerlemesi için önemli bir adım olarak görülmeli. Vize serbestîsi göçmenlerin geri kabulüne dair mutabakatla ilişkili hale getirildiği için ve göçmen mutabakatı da Türkiye’nin üyelik sürecini hızlandırma konusunda vaatler içerdiği için vizesiz seyahat konusu önemli bir gündem maddesi haline geldi.” değerlendirmesinde bulunan Açıkmeşe, Türkiye’de siyasetçilerin son dönemde canlanan AB sürecine dair kullandıkları “olumsuz söylemlerin iç ve dış politikada yansımalarının olacağını” belirtti.
“Türkiye’nin terörizm ve göçmen sorunuyla mücadelede kritik bir rol oynayacağı fikrinden hareketle, özellikle son yıllarda AB’nin Türkiye’ye yönelik stratejik ortak vizyonuna sahip olduğunu belirten Açıkmeşe, aynı vurgunun Türk siyasetçiler tarafından yapılmasını içeren söylem değişiminin öneminin altını çizdi.
“Söylemler hızla değişebilir ve tabii ki bazı olumsuz söylemlerin iç ve dış politikada yansımaları olur. Türkiye’de toplumu yönlendirip, Avrupa Birliği nezdinde huzursuzluk oluşabilir. Önemli olan Türkiye’nin AB ile ilişkilerin önemine inanmayı sürdürüp, vize serbestîsi konusundaki kararlılığından vazgeçmemesidir. Tabii benzer şekilde, AB’nin de 18 Mart mutabakatına uygun bir biçimde sözlerini yerine getirmesi gerekiyor ” dedi.