Ankara/Kudüs
AA muhabiri, Türkiye ve İsrail'in ilişkilerin normalleştirilmesi çerçevesinde karşılıklı büyükelçilerin atanmasını kararlaştırması vesilesiyle ikili ilişkilerin seyrini derledi.
Türkiye ve İsrail karşılıklı olarak büyükelçi atama kararı aldıTürkiye, 14 Mayıs 1948'de ilan edilen İsrail devletini 28 Mart 1949'da tanıdı. Tel Aviv yönetimini tanıyan ilk ülkelerden biri olarak Türkiye, münasebetlerini karşılıklı çıkar, insan hakları ve ülkelerin egemenlik haklarına saygı temelinde şekillendirdi.
İlişkilerdeki iniş-çıkışlar büyük ölçüde İsrail'in Filistin'e yönelik eylemlerinden kaynaklandı. Türkiye'nin İsrail nezdindeki diplomatik faaliyetleri 7 Ocak 1950'de elçilik olarak açılan Tel Aviv temsilciliğine ilk misyon şefinin atanmasıyla başladı.
Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve İngiltere arasında 1955’te kurulan Bağdat Paktı'nın, İsrail tarafında endişeyle karşılanması, Tel Aviv-Ankara hattına olumsuz yansıdı.
Mısır'ın Süveyş Kanalı'nı millileştirmesi üzerine Süveyş Kanalı'nda hisseleri bulunan İngiltere ve Fransa ile gizli görüşmeler yürüten İsrail’in, 29 Ekim 1956’da Mısır topraklarına asker çıkarmasını Türkiye protesto etti.
İki ülke arasındaki ilişkiler, 26 Kasım 1956’da maslahatgüzarlık seviyesine indirilirken durumun eski haline dönmesi için aradan 7 yıl geçti.
1967 savaşı arayı açtı
İsrail’in 1967’de Mısır’a ani saldırısıyla başlayan ve Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası'nı ve Suriye’deki Golan Tepeleri’ni işgal ettiği Altı Gün Savaşları’nda Ankara, Arap ülkelerinden yana tutum aldı.
Türkiye, İsrail’in Golan ve Kudüs dahil işgal ettiği yerlerden çekilmesini istedi. 1970'lerde ikili ilişkilere soğukluk hakim oldu.
Mescid-i Aksa'nın 1969'da kundaklanmasının ardından 1975'te BM Genel Kurulunda "Siyonizmin bir tür ırkçılık olduğu" yönündeki karar tasarısına Ankara'nın destek vermesine ve Filistin Kurtuluş Örgütünü tanımasına, İsrail tepki gösterdi.
İkili ilişkiler, 1 Ocak 1980 itibarıyla büyükelçilik seviyesine yükseltildi. 30 Temmuz 1980'de İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ve Kudüs’ü ebedi başkent ilan etmesi üzerine Türkiye, Kudüs Konsolosluğunu kapatarak Tel Aviv'deki temsil seviyesini en alt düzeye indirdi.
1986'da maslahatgüzar düzeyine çıkarılan ilişkiler, bir yıl sonra başlayan Filistin İntifadası ve ardından Türkiye'nin 15 Kasım 1988'de bağımsızlığını ilan eden Filistin devletini tanıması ile durgunluk dönemine girdi.
Diplomatik temsilin büyükelçilik seviyesine kavuşması ise 6 yıl sonra mümkün oldu.
İkili ilişkiler 90'larda ivme yakaladı
Türkiye'nin, İsrail'in BM'de temsilini yasaklayan 1989 tarihli karar tasarısına ret oyu vermesi ilişkilerde yumuşama sürecini başlattı.
Bu arada, Madrid Konferansı ile başlayan Orta Doğu barış süreciyle, Arap-İsrail gerilimindeki tansiyon azalma eğilimine girdi. 1991'de Filistin ve İsrail, Ankara'daki temsilciliklerini büyükelçilik düzeyine yükseltti. Bu adımı, Türkiye'nin Kudüs'teki başkonsolosluk faaliyetlerinin başlaması izledi.
Taraflar 1994'te güvenlik, 1996'da askeri alanda eğitim ve iş birliği anlaşması imzaladı. Savunma sanayinde iş birliği ve serbest ticaret anlaşmalarının ardından Türkiye, İsrail ve ABD donanmaları 1998'de Akdeniz’de ortak tatbikat düzenledi.
Şaron'un barış karşıtı tutumu
1990'larda Orta Doğu barış süreciyle gelen havanın da etkisiyle gelişen Türkiye-İsrail münasebetleri, dönemin Başbakanı Ariel Şaron'un barış karşıtı radikalizmi nedeniyle bozuldu.
Mescid-i Aksa'ya 2000 yılında provokatif bir ziyaret yapan Şaron, İkinci İntifada'nın başlamasına neden oldu. Şaron'un Filistinlilere karşı oldukça sert bir politika izlemesi Türkiye ile ilişkilerini de bozdu.
Beş yıl sonra ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik adımlar atıldı. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 4 ay arayla İsrail ve Filistin'i ziyaret etti.
İsrail'in 12 Temmuz 2006'da Lübnan'a ve 27 Aralık 2008'de Gazze Şeridi’ne saldırması, Türkiye'den büyük tepki aldı.
2009 yılı başında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’ndaki bir oturumda eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze saldırılarını meşrulaştıran sözleri ve diplomatik sınırları ihlal eden davranışı karşısında dönemin Başbakanı Erdoğan tepkisini gösterdi.
Erdoğan'ın uluslararası kamuoyunda "one minute" çıkışı olarak hatırlanan tepkisi, Arap kamuoyu başta olmak üzere tüm dünyada yankı uyandırdı.
Erdoğan'ın Peres'e "Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum." sözleriyle verdiği karşılık ve "Davos benim için bitmiştir." diyerek oturumu terk etmesi uzun süre gündemde kaldı.
2009 sonbaharı ve 2010 başlarında İsrail'in Türkiye'de yayınlanan bazı dizilerde kendisine düşmanlık yapıldığı gerekçesiyle Dışişleri Bakanlığına çağrılan Türk Büyükelçisi’ni alçak koltukta oturtma nezaketsizliğinden ötürü iki ülke arasındaki tansiyon yeniden yükseldi.
Kırılma noktası: İsrail'in Mavi Marmara saldırı
31 Mayıs 2010'da gerçekleşen Mavi Marmara katliamı ilişkilerdeki en büyük kırılma noktalarından oldu.
İsrail, Gazze'ye yönelik ablukayı delmek üzere insani yardım götüren konvoya uluslararası sularda müdahale etti. Gemide 9 Türk vatandaşı katledildi. Ağır yaralanan 1 vatandaş da daha sonra hayatını kaybetti.
Türkiye, olayın ardından Tel Aviv Büyükelçisi'ni geri çekerken İsrail’den derhal özür dilemesini, kurbanların ailelerine tazminat ödemesini ve Gazze'deki ablukayı kaldırmasını istedi.
İsrail'in adım atmaması üzerine Türkiye ilişkileri asgari seviyeye indirdi. Diplomatik temsili maslahatgüzar seviyesine düşürdü ve tüm askeri anlaşmaları askıya aldı.
Mavi Marmara'nın ardından normalleşme süreci
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Mart 2013'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla aradı. Mavi Marmara katliamındaki can kayıpları ve yaralanmalardan ötürü İsrail adına Türk halkından özür diledi. Erdoğan özrü Türk halkı adına kabul etti.
İki ülke arasında "Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı", 20 Ağustos 2016'da TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
İsrail, üzerinde mutabık kalınan Mavi Marmara olayında yakınlarını kaybeden ailelere ödenecek 20 milyon dolarlık tazminatı Eylül 2016'da Türkiye'ye gönderdi.
İki ülkenin mutabık kaldığı bir başka başlık olarak Gazze’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi ve insani koşulların iyileştirilmesi kapsamında, Türkiye'nin gönderdiği insani yardımlar Gazze'ye ulaştırıldı.
Trump'ın Kudüs kararı ve Gazze saldırıları
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması ve ülkesinin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini 14 Mayıs 2018'de resmen Kudüs'e taşıması bölgede infiale yol açtı.
Abluka altındaki Gazze sınırında, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması ve İsrail'in kuruluş yıl dönümü olan Nekbe'nin (Büyük Felaket) 70. yılını protesto etmek için gösteriler düzenlendi.
Gösterilere müdahale eden İsrail askerlerinin saldırılarında 60'tan fazla Filistinli hayatını kaybetti, 3 binden fazlası yaralandı.
Ankara, Gazze sınırındaki olaylar nedeniyle İsrail'in tutumunu protesto ederek İsrail'in Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh'i Dışişleri Bakanlığına çağırdı ve bir süre ülkesine dönmesini istedi.
Kısa süre sonra tarafların talebi üzerine Türkiye Filistin nezdindeki Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Gürcan Türkoğlu'nu, İsrail de İstanbul Başkonsolosu Yosef Levi Sfari'yi çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Herzog arasında normalleşme adımları
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 7 Temmuz 2021'de göreve gelen yeni İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog arasında gelişen diyalog, Türkiye ile İsrail arasında yeniden normalleşme adımlarının atılmasını sağladı.
Erdoğan, 12 Temmuz 2021'de mevkidaşı Herzog ile telefon görüşmesi yaparak göreve başlaması dolayısıyla tebrik etti.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin, Orta Doğu'nun güvenliği ve istikrarı bakımından büyük önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, iki ülke arasında enerji, turizm ve teknoloji başta olmak üzere muhtelif alanlarda yüksek bir iş birliği potansiyeli olduğunu ifade etti.
Herzog da 24 Temmuz 2021'de Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin bir etkinliğinde video konferans yöntemiyle yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Geçen günlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bölgedeki diğer liderler ile görüştüm. Eminim ki bir masa etrafında kahve eşliğinde toplandığımızda, bütün bölgemizi kültürel ve diğer konularda iş birliğiyle daha iyi bir geleceğe taşıyabiliriz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 Şubat 2022'de Ukrayna'ya hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un martın ortalarında Türkiye'yi ziyaret edeceğini belirtti. Erdoğan, "Bu ziyaretle beraber ikili ilişkilerimizi, geleceğe yönelik çok daha fazla bir zemine olumlu istikamette oturtmanın gayreti içinde olacağız." dedi.
Son olarak İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, geçen ay Kovid-19 testi pozitif çıkan Erdoğan'ı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "geçmiş olsun" dileğinde bulunan mevkidaşı Herzog'a teşekkür etti.
Herzog'un Türkiye ziyareti
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un 9-10 Mart'taki Türkiye ziyaretinde ikili ilişkiler tüm boyutlarıyla gözden geçirildi.
Herzog, 2008'den bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk İsrailli lider oldu.
Türkiye ile İsrail arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi için atılabilecek adımların ele alındığı ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu tarihi ziyaretin, Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Müşterek hedefimiz, ülkelerimiz arasında ortak çıkarlara dayalı ve karşılıklı hassasiyetlere saygı temelinde siyasi diyaloğun yeniden canlandırılmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Herzog da iki ülke ve halkların arasında dostane ilişkilerin gelişmesinin temellerini atmayı amaçladıklarını belirterek "Her alanda derinlemesine bir diyalog içerecek güven ve saygı yolcuğuna çıkmayı seçiyoruz." mesajını verdi.
Bu ziyaretin ardından, o dönem ülkesinin dışişleri bakanlığı görevini yürüten İsrail Başbakanı Yair Lapid Türkiye'yi ziyaret etti. İsrail'den Türkiye'ye 16 yılın ardından ilk kez dışişleri bakanı seviyesinde gerçekleşen bu ziyarette Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Lapid, diplomatik temsil düzeyinin karşılıklı olarak büyükelçi seviyesine çıkarılması için çalışmaları başlattıklarını duyurdu.
Çavuşoğlu da 25 Mayıs'ta İsrail'i ziyaret etti ve Lapid, İsrail Turizm Bakanı Yoel Razvozov ve Bölgesel İşbirliği Bakanı Esawi Frej ile yaptığı görüşmelerde ikili ilişkilere dair iş birliği konuları masaya yatırıldı.
İkili ilişkilerdeki önemli bir iş birliği adımı da iki ülke arasında 71 yıl sonra imzalanacağı geçen ay duyurulan, İsrailli hava yolu şirketlerinin Türkiye'ye uçuşlarının yeniden başlamasını sağlayacak ikili havacılık anlaşması oldu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com