İSTANBUL
Anadolu Ajansı'nın global iletişim ortağı olduğu, "Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek" temasıyla Swiss Hotel The Bosphorus'ta düzenlenen "TRT World Forum" kapsamında TRT World Sunucusu İmran Garda'nın yönetiminde, "Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu'da Değişen Güvenlik Denklemi" oturumu düzenlendi.
Oturumda konuşan eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, savaşın ve çatışmaların devamından herkesin kaybettiği anlatarak, "Ortadoğu'da olanların etkisinin semptomlarını görmeye başlıyoruz. Hatta çeşitli uluslararası güçlerin sokaklarında görüyoruz bunları. Bu da artık daha fazla görebileceğimiz bir değişiklik." diye konuştu.
Sinyora, şiddet ve terörizmin özel bir vize istemeden oradan oraya geçen unsurlar olduğuna dikkati çekerek, "Eğer siz refah için çalışırsanız, bu sizin komşularınıza da sirayet edecektir. " ifadelerini kulladı.
ABD yönetimi tarafından bir karar verildiğini dile getiren Sinyora, şöyle devam etti:
"Bu karar uluslararası kararların tamamen aykırı yönünde, ABD'nin kendi politikalarına da aykırı. Belki onlarca yıldır ABD tarafından yürütülen politikalar öyle ya da böyle bir şekilde kenara bırakılıyor, hatta paramparça ediliyor. İşte o yüzden insanlar uzun vadeli çözümler istiyorlar. Mesela, Kudüs sorunu. Kudüs'le ilgili işler gittikçe karmaşıklaşıyor, zorlaşıyor. İnsanların vicdanına dokunuyor. İnsanların vicdanlarındaki noktalara değiniyor. Çünkü bu bütün din mensuplarını ilgilendiriyor. Öyle ya da böyle herkes bundan etkileniyor. Büyük ihtimalle doğru cevabı şimdi görmüyorsunuz, tepkiyi görmüyorsunuz ama insanların içinde kalıyor o. Her şey öyle bir anda bir kıvılcımla değişebilir ve patlama yaşanabilir. İşte ben buna inanıyorum. Bölgenin gerçekten acı çektiğini düşünüyorum. Dünya da bundan etkilenmeye başladı. Bu değişimler hepimizin fark ettiği, Avrupa ülkelerindeki, ABD'deki değişim ve bütün bu kuramı düşündüğümüz zaman ABD Başkanı Trump'ın da dünyanın geri kalanında yarattığı etki vesaire... O yüzden de meselelere doğru şekilde yaklaşmak ve görmek, sürdürülebilir çözümler üretmek gerekiyor."
"İdlib fırsat penceresi olmalı"Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ise Ortadoğu'da yıllardır süren sorunlar için yapılan düzeltme girişimlerinin hiçbirinin işe yaramadığını vurguladı.
Mistura, Ortadoğu'da çatışmayı çözmek için askeri ilerlemelerin olduğunu anlatarak, "Zamanlama hayatta her şey. Artık vekalet savaşları bitti. Kaç ülke, kaç ordu doğrudan Suriye'nin içinde bugün, hepsi oradalar. İdlib'de olan çok tehlikeli bir andı. Bir tarafta 3 milyon insan bir tarafta 10 bin terörist... Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ve politik müzakerelerin kombinasyonunu desteklemek şart." dedi.
Türkiye'nin cömert bir şekilde 3 milyon kişiye kapılarını açtığını hatırlatan Mistura, bazı ülkelerin artık mültecilerin ülkelerine dönme vaktinin geldiğini ve onlarla ilgili rehabilitasyonun başlaması gerektiğini söylediğini aktardı.
"Şimdi tek bir alana odaklanıyoruz, anayasal komite"Mistura, bölgede bombardıman devam ederken rehabilitasyonun olmayacağını, Türkiye'nin daha fazla mülteci alamayacağını anlatarak, şöyle devam etti:
"Kadınlar, çocuklar, siviller İdlib'de mobilize oldu. 'Biz çocuğuz, terörist değiliz.' diyorlar. Zamanlama çok önemli. İdlib, hiçbir zaman nihai savaş olmamalı, onun yerine siyasi bir süreç için bir fırsat penceresi olmalı. Peki siyasi süreçte neredeyiz? BM Güvenlik Konseyi'nin daha önce Suriye ile ilgili aldığı 2254 sayılı karar var. Ama dikkatli olalım, reelpolitik de işin içine giriyor. Reelpolitik her zaman zaten bana göre çatışmanın sonundaki tek gerçekliktir. Şimdi tek bir alana odaklanıyoruz, anayasal komite. O şekilde değişiklik yapmak mümkün. Her şeyi tartıştığınızda cumhurbaşkanı, seçimlerin organizasyonu, güçlerin ayrılığı... Bunlar çok esasi şeyler ve son önemli faktör bu. Bu, bizim siyasi çözüm dediğimiz şeyle bağdaşlaştırılabilir, zamanlama da yine ekim, kasım."
Mistura, İdlib anlaşmasının kabul edilmesi gerektiğini ifade ederek, savaşın savaşla bitirilemeyeceğini vurguladı.
Suriyelilerin, savaşın sona ermesini istediğini aktaran Mistura, "5 milyon mülteci, 3 milyonu burada. 450-500 bin kişi öldürüldü. Kaç kişi yaralandı söylemek bile istemiyorum. Kaç kişi yerinden oldu, kaç kişi acı çekiyor. Artık bunun sonunu istiyorlar, bunun üzerine çalışmak lazım. İhtiyacımız olan güven inşa eden tedbirler. 100 bin kişi var gözaltında bulundurulan, ne oldu bunlara?" diye konuştu.
"Bu yolda devam edersek herkes kaybedecek"Carnegie'nin Ortadoğu Merkez Müdürü Maha Yahya, Ortadoğu'da artan şiddetin, devlet dışı oyuncular tarafından uygulandığı gibi artık devlet şiddetinin de konuşulduğunu söyledi.
Yahya, zor bir geleceğe doğru gidildiğini dile getirerek, "Bu şekilde devam edersek. Bu yolda devam edersek herkes kaybedecek. Ben inanıyorum ki daha çok bölgedeki halk kaybediyor. Bugün en büyük kurbanları Suriye'de Suriyeliler, başka kimse değil. Onlar en ağır bedeli ödüyorlar ve artık bu kontrol edebildikleri bir savaş için değil. Başından da kontrol ettiler anlamında söylemiyorum ama artık hiçbir kontrolleri kalmadı. Bölgesel oyuncular ve uluslararası oyuncular artık devrede, devam eden istikrarsızlık ve haklı olmayan bir siyasi çözüm, nüfusun çoğu tarafından kabul edilmeyen, sadece çatışmanın tohumlarını daha uzun dönem için atacaktır. Filistin'de de böyle. Eğer Filistin halkını tanıyan siyasi bir çözüm olmazsa bu da uzun süre içinde çatışma tohumlarını ekecek demektir." diye konuştu.
"Çok kuvvetli bir şekilde mezhepçiliğe doğru gidiyorlar"BM Arap Ligi Eski Temsilcisi Mokhtar Lamani, Orta Doğu'da toplumun sadece siyasi düzeyde değil, sosyal boyutta da parçalandığını dile getirdi.
Lamani, Suriye ve Irak'ta da ülkedeki insanlar arasında çok büyük düzeyde güvensizlik olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Üç boyutu var bu krizin, yerel boyut, bölgesel boyut ve uluslararası boyut. Suriye ve Irak'ta en tehlikeli mezhepçiliğe tanıklık ettim. Çok kuvvetli bir şekilde mezhepçiliğe, hizipçiliğe doğru gidiyorlar. İnsanlara zorla mezheplerine göre kimlik veriyorlardı. Ülkenin parçalanma riski de var. Vekalet savaşları yaptılar sonuçta. Suriyelilerin hiçbir şey yaptığı yok artık onunla yükümlü değiller, bütün bu müdahalelerle. Ne olacak, aynı devlete mi kalacaklar? 10-20 yıl sonra işler nasıl olacak? Suudi Arabistan, İran ile olan sorunlarla bağdaştırırsanız bir de tabii bir Yahudi devleti var bölgede. Hakikaten çok ürkütücü bir şey."
Muhabir: Zehra Melek Çat, Kaan Bozdoğan, Andaç Hongur
Kaynak: AA
dikGAZETE.com