ATİNA (AA) - AB ve Türkiye arasında sığınmacı ve göçmenlerle ilgili 18 Mart’ta varılan mutabakat öncesinde acı deneyimleri olan Atina’da, taraflar arasında muhtemel bir anlaşmazlığın Türkiye’deki sığınmacıları yeniden Avrupa’ya yönelmek konusunda cesaretlendireceği endişesi bulunuyor.
Anlaşmazlık durumunda sonbaharda Yunan adalarına yeni bir sığınmacı akını yaşanmasından endişe duyan Yunanistan, bu akının AB ülkelerinin son dönemde sınırlarını kapatmasıyla ülkede mahsur kalan 50 binin üzerinde sığınmacıyla başa çıkmakta zorlanan ülkedeki hassas sosyoekonomik dengeleri olumsuz etkilemesinden korkuyor.
Uzmanlar, mülteci geçişlerine sınırlarını kapatan Avrupa’nın politikasında değişiklik yapmaması halinde, 6 yıldır mali krizle mücadele eden ve borç geri ödemelerini yapmakta zorlanan Yunanistan’ın ihtiyaç duyulan oranda arama kurtarma operasyonlarını finanse etmesinin mümkün olmayacağı ve yığılmalar nedeniyle İdomeni’deki gibi çadır kamplarda yaşanan sığınmacı sefaletlerinin tekrarlamasının kaçınılmaz olacağını ifade ediyor.
Bulaşıcı hastalık riski ve ırkçılık
Ülkedeki sığınmacı sayısının artmasının hassas ekonomik dengeleri olumsuz etkilemenin yanı sıra, ırkçılık ve yabancı düşmanlığını körükleyerek ciddi riskleri beraberinde getireceği belirtiliyor. Irkçılıkla mücadele dernekleri, Yunanistan'da ekonomik krizin etkisiyle yükselen ve göçmenlerle artan yabancı düşmanlığının giderek sistematik hale geldiği uyarısında bulunuyor.
Muhtemel bir sığınmacı akınına karşı alternatif bir planı bulunmayan Yunanistan’da, Avrupa ülkelerinin sınırlarını kapatması nedeniyle zaten yetersiz olan kamplarda oluşan yığılmaların buralardaki yaşam koşullarını olumsuz etkileyeceği, sağlık ve çevre için risk oluşturacağı vurgulanıyor.
Yunanistan Bulaşıcı Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (KEELPNO), temmuz başında 16 kampta yaptığı incelemeler sonucunda, insan sağlığı ve çevre için ciddi tehlikeler içerdiği gerekçesiyle bütün kampların kapatılması çağrısında bulunmuştu. KEELPNO raporunda, kamplardaki sağlık koşullarının yetersiz olduğu belirtilmişti.
Nea Kavala bölgesindeki kampta kısa bir süre önce 2 ila 18 yaştaki 8 kişide Hepatit virüsü tespit edilmişti. Sığınmacı çocuklar tedavi altına alınırken kampta bulunan 158 kişi ve bunlarla teması olan görevlilere Hepatit aşısı yapılması kararlaştırılmıştı.
AB destek sözünü yerine getirmedi
Ege Denizi üzerinden, Türkiye'den Yunan adalarına geçen sığınmacı sayısında mutabakata varıldığı günden bu yana ciddi düşüş kaydedildi. Yunan yetkililere göre, mutabakatın yürürlüğe girdiği nisan başından temmuz sonuna kadar Yunanistan'dan Türkiye'ye toplam 468 kişi geri gönderildi. Yılın ilk altı ayında 588 iltica başvurusu karara bağlandı. Ancak, AB’nin mutabakat kapsamında Yunanistan’a vermeyi taahhüt ettiği desteği tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle uygulamada arzu edilen sonuç alınamadı.
AB, Yunanistan'daki idari görevlilere destek amacıyla AB Sınır Koruma Teşkilatı Frontex ve AB İltica Dairesi EASO'dan yaklaşık 4 bin memuru ülkeye gönderme sözü vermişti. Oysa bugüne kadar Yunanistan'a sadece 66’sı sınır koruma görevlisi olmak üzere toplam 221 görevli gönderildi. AB Komisyonu, en baştaki tahminlerin abartılı olduğunu ve Yunan adalarına gönderilen memurların yeterli olduğunu savunurken, Yunan yetkililer ise en az 2 bin 500 uzman memura daha ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Adalarda yer kalmadı
Bu arada, Yunan adalarında son günlerdeki yeni yasa dışı gelişler nedeniyle “hotspot” adı verilen mülteci kabul merkezlerinde aşırı yoğunluk yaşanıyor.
Sığınmacıların mart ayından itibaren Yunan ana karasına getirilmesinin durdurulduğu ve adalardaki kabul merkezlerinde öngörülenin üç katı sığınmacı toplandığı belirtiliyor. En büyük yığılmanın yaşandığı Sakız Adası’nda 3 bin 21, Midilli Adası’nda 4 bin 200 sığınmacı bulunuyor. Doğu Ege adalarındaki sığınmacı sayısı ise toplamda 10 bin 319 kişi olarak ifade ediliyor.
Yunan hükümet yetkilileri, resmi kayıtlara göre ülkedeki toplam mülteci ve sığınmacıların sayısını 57 bin 178 kişi olarak açıklarken, Yunan adalarına yasa dışı geçişlerde şimdilik olağanüstü bir durum yaşanmadığını ve durumun kontrol altında olduğunu belirtiyor. Ancak sığınmacı sorunuyla ilgili genel ve istikrarlı bir politikadan yoksun olan AB'nin mevcut tavrında değişiklik olmaması durumunda, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek muhtemel sorunların en fazla Yunanistan'ı olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Anlaşmazlık durumunda sonbaharda Yunan adalarına yeni bir sığınmacı akını yaşanmasından endişe duyan Yunanistan, bu akının AB ülkelerinin son dönemde sınırlarını kapatmasıyla ülkede mahsur kalan 50 binin üzerinde sığınmacıyla başa çıkmakta zorlanan ülkedeki hassas sosyoekonomik dengeleri olumsuz etkilemesinden korkuyor.
Uzmanlar, mülteci geçişlerine sınırlarını kapatan Avrupa’nın politikasında değişiklik yapmaması halinde, 6 yıldır mali krizle mücadele eden ve borç geri ödemelerini yapmakta zorlanan Yunanistan’ın ihtiyaç duyulan oranda arama kurtarma operasyonlarını finanse etmesinin mümkün olmayacağı ve yığılmalar nedeniyle İdomeni’deki gibi çadır kamplarda yaşanan sığınmacı sefaletlerinin tekrarlamasının kaçınılmaz olacağını ifade ediyor.
Bulaşıcı hastalık riski ve ırkçılık
Ülkedeki sığınmacı sayısının artmasının hassas ekonomik dengeleri olumsuz etkilemenin yanı sıra, ırkçılık ve yabancı düşmanlığını körükleyerek ciddi riskleri beraberinde getireceği belirtiliyor. Irkçılıkla mücadele dernekleri, Yunanistan'da ekonomik krizin etkisiyle yükselen ve göçmenlerle artan yabancı düşmanlığının giderek sistematik hale geldiği uyarısında bulunuyor.
Muhtemel bir sığınmacı akınına karşı alternatif bir planı bulunmayan Yunanistan’da, Avrupa ülkelerinin sınırlarını kapatması nedeniyle zaten yetersiz olan kamplarda oluşan yığılmaların buralardaki yaşam koşullarını olumsuz etkileyeceği, sağlık ve çevre için risk oluşturacağı vurgulanıyor.
Yunanistan Bulaşıcı Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (KEELPNO), temmuz başında 16 kampta yaptığı incelemeler sonucunda, insan sağlığı ve çevre için ciddi tehlikeler içerdiği gerekçesiyle bütün kampların kapatılması çağrısında bulunmuştu. KEELPNO raporunda, kamplardaki sağlık koşullarının yetersiz olduğu belirtilmişti.
Nea Kavala bölgesindeki kampta kısa bir süre önce 2 ila 18 yaştaki 8 kişide Hepatit virüsü tespit edilmişti. Sığınmacı çocuklar tedavi altına alınırken kampta bulunan 158 kişi ve bunlarla teması olan görevlilere Hepatit aşısı yapılması kararlaştırılmıştı.
AB destek sözünü yerine getirmedi
Ege Denizi üzerinden, Türkiye'den Yunan adalarına geçen sığınmacı sayısında mutabakata varıldığı günden bu yana ciddi düşüş kaydedildi. Yunan yetkililere göre, mutabakatın yürürlüğe girdiği nisan başından temmuz sonuna kadar Yunanistan'dan Türkiye'ye toplam 468 kişi geri gönderildi. Yılın ilk altı ayında 588 iltica başvurusu karara bağlandı. Ancak, AB’nin mutabakat kapsamında Yunanistan’a vermeyi taahhüt ettiği desteği tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle uygulamada arzu edilen sonuç alınamadı.
AB, Yunanistan'daki idari görevlilere destek amacıyla AB Sınır Koruma Teşkilatı Frontex ve AB İltica Dairesi EASO'dan yaklaşık 4 bin memuru ülkeye gönderme sözü vermişti. Oysa bugüne kadar Yunanistan'a sadece 66’sı sınır koruma görevlisi olmak üzere toplam 221 görevli gönderildi. AB Komisyonu, en baştaki tahminlerin abartılı olduğunu ve Yunan adalarına gönderilen memurların yeterli olduğunu savunurken, Yunan yetkililer ise en az 2 bin 500 uzman memura daha ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Adalarda yer kalmadı
Bu arada, Yunan adalarında son günlerdeki yeni yasa dışı gelişler nedeniyle “hotspot” adı verilen mülteci kabul merkezlerinde aşırı yoğunluk yaşanıyor.
Sığınmacıların mart ayından itibaren Yunan ana karasına getirilmesinin durdurulduğu ve adalardaki kabul merkezlerinde öngörülenin üç katı sığınmacı toplandığı belirtiliyor. En büyük yığılmanın yaşandığı Sakız Adası’nda 3 bin 21, Midilli Adası’nda 4 bin 200 sığınmacı bulunuyor. Doğu Ege adalarındaki sığınmacı sayısı ise toplamda 10 bin 319 kişi olarak ifade ediliyor.
Yunan hükümet yetkilileri, resmi kayıtlara göre ülkedeki toplam mülteci ve sığınmacıların sayısını 57 bin 178 kişi olarak açıklarken, Yunan adalarına yasa dışı geçişlerde şimdilik olağanüstü bir durum yaşanmadığını ve durumun kontrol altında olduğunu belirtiyor. Ancak sığınmacı sorunuyla ilgili genel ve istikrarlı bir politikadan yoksun olan AB'nin mevcut tavrında değişiklik olmaması durumunda, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek muhtemel sorunların en fazla Yunanistan'ı olumsuz etkilemesi bekleniyor.