ANKARA
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa, göç hareketlerinin nüfus üzerindeki etkisine ve Türkiye'deki duruma ilişkin, "Bu, kapsamlı bir kalkınma yaklaşımı gerektirir. Mülteci nüfusunun büyüklüğü açısından ele alırsak Türkiye bu akını oldukça iyi yönetti, dünyaya bu konuda izlenecek bir standart belirledi. Bir sonraki meydan okuma ise entegrasyon yolunda nereye gideceğimiz." dedi.
Kulessa, "Tercihin Gücü: Üreme Hakları ve Demografik Dönüşüm" başlığıyla yayınlanan UNFPA 2018 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu ile Türkiye ve dünyadaki nüfus dinamiklerini AA muhabirine değerlendirdi.
Bireylerin kaç çocuk sahibi olacağına karar vermesinin temel bir insan hakkı olarak kabul edildiğini vurgulayan Kulessa, bu ilkenin Türkiye'nin de dahil olduğu 179 ülke tarafından onaylanan 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı'nda yer aldığına dikkati çekti.
Kulessa, "Nüfus artışı üzerine uzun yıllar çalıştıktan sonra bu temel seçim hakkını tanımayan politikaların her zaman yetersiz kalacağının farkına varıldı. Doğurganlık seçimlerini sağlamak sadece bir hak değil iyi bir politikadır." diye konuştu.
Dünya genelinde nüfus durumuna değinen Kulessa, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küçük ailelere yönelik eğilim Avrupa'da ve Asya'da birkaç ülkede daha belirgindir. Bu düşük doğurganlık, çiftlerin gerçekten sahip olmak istedikleri çocuk sayısıyla taban tabana zıtlık gösteriyor. Diğer faktörler arasında sosyo ekonomik durum da kadınların gebeliği daha sonraki dönemlere, belki de otuzlu yaşların ilk yıllarına ertelemesine yol açıyor. Bu noktada daha fazla çocuğa sahip olmak zor değilse de daha büyük sağlık riskleri taşıyor."
Kulessa, yeterli sayıda tam günlük bakım merkezi desteği ve daha uzun doğum izni sağlayan, çiftlerin diledikleri zaman ve sayıda çocuk sahibi olması için teşvik edici ortam yaratılmasına yardımcı olabilecek diğer faydaları içeren düşünceli, cömert ve haklara dayalı politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Fransa ve İsveç gibi ülkelerde görüldüğü gibi bu politikaların aile başına düşen çocuk sayısının artırılmasında etkili olabileceğini belirten Kulessa, ancak aynı zamanda bunun maliyetli olduğuna ve gerçek sonuçların uzun yılların ardından ortaya çıkabileceğine dikkati çekti.
Kulessa, "Bireyleri, doğurganlıklarını bazı daha büyük hedeflere göre ayarlamaya mecbur kılan zorlayıcı politikalar ise hiçbir zaman işe yaramaz. UNFPA, bu tür önlemleri hem etik olarak kusurlu hem de kesinlikle uygulanamaz bulmaktadır." ifadesini kullandı.
Aile planlamasını da içeren evrensel üreme sağlığı hizmetlerine uygun fiyatlı erişim konusunda ise Kulessa, bazı fakir ülkelerdeki tedarik zincirinin bu hizmetlerin düzenli ve sürekli sağlanabilmesi için yeterince işlevsel olmadığını söyledi.
Gelişmekte olan ülkeler de dahil küresel çapta üreme sağlığı hizmetlerine erişimin son yıllarda önemli ölçüde geliştiğini belirten Kulessa, şöyle devam etti:
"Erişimin iyi olduğu yerlerde bile aile planlaması da dahil üreme sağlığı hakkında farkındalık hala geliştirilebilir. Her birey için doğru üreme sağlığı ve aile planlaması seçeneklerinin neler olduğuna ilişkin bir anlayış oluşturmak için hükümetlerin, toplum liderlerinin, sivil toplumun ve elbette bireylerin dahil olduğu sürdürülebilir ve kültürel açıdan duyarlı bir yaklaşım gereklidir."
"Türkiye göç akınını oldukça iyi yönetti, dünyaya bir standart belirledi..."
Göç hareketlerinin nüfus üzerindeki etkisini ve Türkiye'deki durumu değerlendiren Kulessa, göç konusunun demografik açıdan ele alınmasının yüzeysel kalacağını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu, kapsamlı kalkınma yaklaşımı gerektirir. Mülteci nüfusunun büyüklüğü açısından ele alırsak Türkiye bu akını oldukça iyi yönetti, dünyaya bu konuda izlenecek bir standart belirledi.
Bir sonraki meydan okuma ise entegrasyon yolunda nereye gideceğimiz. Ekonomi, istihdam, sosyal refah, eğitim, sağlık ve altyapı gibi tüm gelişim aralığını ele almak buna en iyi yanıt olacaktır.
Mültecilerin Türk toplumunun ayrılmaz ve üretken üyesi olamayacağına dair bir sebep yok ancak benzer tüm çabalarda olduğu gibi bunda da dikkatli bir planlama ve yatırıma ihtiyaç var."
Bireylerin aile planlamasında seçimin gücü...
UNFPA Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Program Koordinatörü Gökhan Yıldırımkaya da 2015'te Türkiye dahil 193 ülkenin üzerinde uzlaştığı ve taahhüt altına aldığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında 2030'a kadar aile planlamasında karşılanmamış ihtiyacın sıfıra indirilmesinin de yer aldığını hatırlattı.
Yıldırımkaya, 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) sonuçlarına göre doğumların yaklaşık beşte birinin 2 yıldan daha sıklıkla gerçekleşmesinin halen anne ve çocuk sağlığı açısından risk oluşturduğunu belirtti.
UNFPA 2018 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu'nda da vurgulandığı şekilde, bireylerin seçimin gücü ve aile planlaması ihtiyacının yüzde yüz karşılanmasının, Türkiye için de sağlık göstergelerinin geliştirilmesinde ve kalkınmada önemli rol oynayacağını vurgulayan Yıldırımkaya, halen yürütülmekte olan 2018 TNSA'nın sonuçlarının bu konuda çok önemli bilgiler sağlayacağını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com