Çevre-Hayat

Türkiye'de su kaynakları alarm veriyor

2030 yılında 100 milyon nüfusa ulaşacağı tahmin edilen Türkiye'de, yıllık kişi başına düşen su miktarının bin 519 metreküpten bin 120 metreküpe ineceğine işaret eden çevre uzmanları, ülke çapında bir ‘su yönetimi’ politikası uygulanması gerektiğini savundu.

Türkiye'de su kaynakları alarm veriyor
26-03-2016 03:37

Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini bir ülke olmadığına dikkat çeken Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Alternatif Enerji Kaynakları Teknolojisi Programı Sorumlusu Selen Çekinir, 22 Mart Dünya Dünya Su Gününde önemli uyarılarda bulundu. Selen Çekinir, su kaynaklarıyla ilgili şöyle konuştu: "Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası iklim değişikliği etkilerinin en şiddetli hissedildiği yerlerden biri. Türkiye’de 2030 itibariyle, iç ve batı bölgelerde yüzde 40’ı aşan oranda su stresi yaşanacağı yani suyun kalite ve miktarının azalacağı öngörülmekte. Devlet Su İşlerinin verilerine göre, en büyük tehlike Marmara ve özellikle Ege’de Küçük Menderes havzasında yaşanacak. Küçük Menderes’te gerekli önlem alınmazsa yıllık kişi başına düşen su miktarı 500 metreküpün altına kadar inebilir. Bir bölgede su kaynaklarının azalması o bölgede endüstri, tarım hatta turizm gelirlerinde ciddi kayıpların yaşanmasına neden olur. Ülke genelinde olduğu kadar İzmir için de bir su yönetimi politikası şart.”

25 su havzasına sahip Türkiye’de suyun tekrar tekrar kullanılmasının altın kural olduğunu belirten Selen Çekinir, şunları söyledi: "Suyun tekrar kullanımı atık su arıtma tesisleriyle mümkün. Endüstriyel kuruluşların tümünün bu kurala uyması gerekir. Belediyeler gelişmiş ülkelerde olduğu gibi park ve bahçe sulamalarında temiz su yerine arıtma suyu kullanmalıdır. Türkiye’de 3 bin üzerinde belediye mevcut. Ancak atık su arıtma tesisi olanlar yüzde 15’i geçmiyor. Ayrıca ülkemizde kullanılabilir tatlı su potansiyeli 110 milyar metreküp olup bunun yüzde 72 gibi büyük bir oranının yalnızca tarımsal sulamada kullanılıyor. Tarımda sulama suyun toprağa doya doya yedirilmesi şeklinde değil boru sistemiyle çalışan damla sulama sistemi şeklinde olmalı."

"ÖNLEMLERİN GECİKMEDEN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ LAZIM"

Su yönetimi politikasının nasıl işlemesi gerektiğini anlatan Çekinir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Su dereceli olarak fiyatlandırılmalı yani bir limit konulmalı. Bu limitin altında tüketim yapanlar az, üzerinde tüketenler çok ödemeli. Yağmur suyu kanalizasyona verilmemeli, ayrı bir sistemle toplanmalı. Atık sular arıtılarak farklı amaçla kullanılmalı. Sitelerdeki çok su tüketimine neden olan yapay göl, havuz, çimlendirme gibi uygulamalar yapılmamalı. Başka şehirlerden su getirmek çözüm değil, aksine başka sorunlarını da beraberinde getirir. Bunun yerine suyu verimli kullanmak, kaçakları azaltmak ve yağmur hasadını artırmaya yönelik çalışma yapılmalıdır."

Belediyelerin tüm akarsu, yeraltı suyu, toprak, yağmur ve kar durumu gibi verileri dikkate alarak su planlaması yapması gerektiğini anlatan Çekinir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hidroelektrik barajların işletilmesinde de baraj göllerinin mümkün olduğu kadar dolu tutulması esastır. Kurak yaz ayları düşünülerek enerji üretimi yapılmalı. Yerel yönetim su bütçelerini hazırlamalı, kuraklığı meteorolojik, hidrolojik, tarımsal ve sosyoekonomik yönü ile izlemeli ve gerektiğinde erken uyarı ile önlemlerin gecikmeden yürürlüğe girmesini sağlamalıdır.”

Kaynak: IHA

dikgazete.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER