ANKARA (AA) - Siyasi yaşamına 1980'li yıllarda başlayan, Devlet Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, ANAP liderliği ve üç kez Başbakanlık yapan Mesut Yılmaz, Türk siyasi hayatındaki önemli isimler arasında yerini aldı.
Ahmet Mesut Yılmaz, 6 Kasım 1947'de İstanbul'da doğdu. Avusturya Lisesi'nde başlayan ortaöğretimini, İstanbul Erkek Lisesi'nde bitirdi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nden mezun olan Yılmaz, 1972-1974 yılları arasında Almanya'nın Köln Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde yüksek lisans çalışması yaptı.
Yılmaz, 1975-1983 yılları arasında kimya, tekstil ve ulaştırma sektörlerindeki çeşitli özel şirketlerde yönetici olarak görev aldı.
Yılmaz, 1983'te kurulan Anavatan Partisi'nde kurucu üye ve Genel Başkan yardımcısı oldu. Aynı yıl Kasım ayında yapılan genel seçimde Rize Milletvekili seçildi.
Birinci Turgut Özal hükümetinde Bilgilendirmeden Sorumlu Devlet Bakanlığı'na atanıp, hükümet sözcülüğü yapan Yılmaz, 1986'da Kültür ve Turizm Bakanı oldu.
Bu dönemde Türkiye-Federal Almanya ve Türkiye-Yugoslavya ekonomi karma komisyonlarının başkanlıklarını yürüten Yılmaz, 29 Kasım 1987 seçimlerinde yeniden Rize Milletvekili seçildi.
İkinci Özal hükümetinde Dışişleri Bakanlığı'na atanan ve 1988 yılından sonra Avrupa Demokrasi Birliği genel başkan yardımcılığı yapan Yılmaz, Akbulut Hükümeti'nde de üstlendiği bu görevden 20 Şubat 1990'da istifa etti.
53. hükümetin Başbakanı olarak görev yaptıMesut Yılmaz, 15 Haziran 1991'de yapılan Anavatan Partisi Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa seçildi.
Kurduğu hükümet 5 Temmuz 1991'de TBMM Genel Kurulu'nda güvenoyu aldı. 20 Ekim 1991'de yapılan genel seçimlerden sonra ana muhalefet partisi lideri olarak çalışmalarını sürdürdü. 24 Aralık 1995'te yapılan genel seçimler sonrası Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi tarafından oluşturulan 53. Hükümet'in Başbakanı olarak görev yaptı.
28 Şubat sürecinde Meclis'te muhalefet milletvekilleri azınlıkta olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Yılmaz, Demirel'in eski partisi DYP'den kendine yakın milletvekillerini istifa ettirerek onları Demokrat Türkiye Partisi adı altında toplayıp ANAP-DSP-DTP koalisyonuna (ANASOL-D hükümeti, 55. hükümet) sokmasıyla 20 Haziran 1997'de üçüncü kez Başbakan oldu.
25 Kasım 1998'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) kendisi ve Devlet Bakanı Güneş Taner için verdiği gensoru önergelerinin TBMM'de kabul edilmesinden sonra istifa eden Yılmaz, 18 Nisan 1999'da yapılan genel seçimlerde partisinin büyük oy kaybına rağmen DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yer alarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu.
Türkiye'de, 19 Şubat 2001'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında "Anayasa fırlatma'' olayı yaşandı.
Türkiye'yi büyük ekonomik krize sürükleyen bu olayın yaşandığı dönemde Başbakan Yardımcısı olan Mesut Yılmaz, "Başbakan'a bu konuda destek vermek, siyasi bir sorumluluktur. Yapılan muamele tamamen haksızdır." demişti.
Yılmaz, 3 Kasım 2002 seçimlerinde partisinin yüzde 5 oy oranı ile barajın altında kalmasından sonra görevinden istifa etti. Rize'den milletvekili seçilecek oy oranına ulaşmasına rağmen lideri olduğu ANAP yüzde10'luk barajın altında kaldığından milletvekili seçilemedi.
Yüce Divan'da yargılanan ilk Başbakan olduTürkiye, 1997'de Türkbank'ın özelleştirilmesi süreciyle ilgili ortaya atılan iddiaları tartışırken, o dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'ın ihaleye fesat karıştırdığı iddiaları nedeniyle Yüce Divan'a giden süreç başladı.
ANAP-DSP-DTP koalisyon hükümetinin yıkılmasına neden olan Türkbank skandalı sonrasında, Mesut Yılmaz hakkında, 13 Temmuz 2004'te Yılmaz ve Güneş Taner hakkında TBMM tarafından, Türkbank ihalesi nedeniyle Yüce Divan'a sevk kararı alındı.
Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in ''Türkbank ihalesine fesat karıştırmak'' suçundan Yüce Divan'da yargılanmalarına 16 Şubat 2005'te başlandı. Böylece ilk kez eski bir başbakan, Yüce Divan karşısına çıktı.
23 Haziran 2006'ya kadar süren yargılama sonunda, heyet eski başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında ''Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları'' iddiasıyla açılan davadaki suçu ''görevi kötüye kullanma'' olarak kabul etti ve Şartla Salıverilme Yasası uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasını erteledi.
Yılmaz, kararın ardından, dava süresince siyasetle ilgili gelen talepleri askıya aldığını belirterek, ''Bugünden itibaren bu yönde temaslar yapacağım. Eğer Türkiye'ye bir şeyler verecek durumdaysam, eğer benim de katkıma ihtiyaç olacağı kanaatine varırsam, o zaman siyasete dönerim'' diyerek siyasete dönüş sinyali verdi.
ANAP sonrası siyasi yaşamı25 Mayıs 2007'de Rize'den bağımsız milletvekilliği adaylığını açıklayan Mesut Yılmaz, 22 Temmuz 2007'de yapılan genel seçimlerde Rize'den bağımsız milletvekili olarak TBMM'ye girmeye hak kazandı.
2009'da Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin birleşmeleri sonucu kurulan Demokrat Parti'ye 31 Ekim 2009'da geçen Yılmaz, 15 Ocak 2011'de Namık Kemal Zeybek'in genel başkan seçilmesinin ardından Demokrat Partiden 18 Ocak'ta istifa etti.
Avrupa Birliği yanlısı politikalar yürüttüSiyasi yaşamında Avrupa Birliği yanlısı politikalar yürüten, Avrupa Birliği ile ilişkilerin tam üyelik hedefi korunarak geliştirilmesinin önemini sık sık dile getiren Mesut Yılmaz, 1996'da ANAP Genel Başkanlığı döneminde, ziyarette bulunduğu Budapeşte'de yumruklu saldırıya uğradı ve burnu kırıldı.
"Devleti mafyadan temizleyeceğim" diyen ilk başbakan olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bu mesele benim meselem değil. Sizin meseleniz. Eğer ben bu meselenin üzerine gittim diye burnuma yumruk yemişsem, bu yumruk bana değil sizedir." diyerek saldırıyı değerlendirdi.
8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin Türkiye'nin en önemli gündem maddesini oluşturduğu 1997 yılında, kesintisiz eğitimi uygulayacağı sözünü veren Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında kurulan hükümetin protokolünde, "Sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz temel eğitim uygulamaya konulacaktır." hükmü yer aldı.
Susurluk raporu hazırlattı3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasının ardından ortaya atılan iddialar ve bağlantılar, Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, emniyet ve adli makamlar ile sivil toplum kuruluşları arasında değişik boyutlarıyla araştırma konusu yapıldı.
Mesut Yılmaz'ın başbakan olmasından sonra Susurluk bağlantılı olayların araştırılması için tam yetkili olarak görevlendirdiği Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan Vekili Kutlu Savaş, raporunu tamamlayarak Başbakanlık'a sundu.
Raporun bir kısmı bizzat Mesut Yılmaz tarafından kamuoyuna açıklandı. Yılmaz, hazırlattığı bu rapor nedeniyle sonraki yıllarda görülen bazı davalarda tanık oldu, raporun dava dosyalarına delil olarak girmesi istendi.
28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak" suçundan yargılandığı davada, REFAHYOL Hükümeti'nden sonra kurulan 55. Hükümetin Başbakanı olması nedeniyle tanık olarak dinlenen Mesut Yılmaz, "Dava, bana göre çökmüş bir davadır." dedi.
Evlat acısı yaşamıştıMesut Yılmaz, 16 Aralık 2017'de büyük oğlu Mehmet Yavuz Yılmaz'ı kaybetti.
Beykoz'daki evinde ölü bulunan 38 yaşındaki Yavuz Yılmaz'ın, silahlı intihar ettiği belirlendi.
Uzun süre "Temporal Lob Epilepsi" hastalığı nedeniyle tedavi gören, son dönemde giderek ağırlaşan ve felce doğru ilerleyen komplikasyonları nedeniyle ağır stres altında olduğu açıklanan Mesut Yılmaz'ın, oğlunun ölümünü sonrası çok yıprandığı ve toparlanamadığı belirtiliyordu.
Koyu bir Galatasaray taraftarı ve kongre üyesi de olan Mesut Yılmaz, aktif siyasette bulunduğu dönemde çocuklarıyla sık sık sarı-kırmızılı takımın maçlarını takip ediyordu.