Analiz/Röportaj/Dizi/Tefrika

Türk demokrasi tarihinin kara lekesi: 27 Mayıs darbesi

Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden biri olan ve Anayasa ve TBMM'nin feshi, ülkenin başbakanı ve iki bakanının idamıyla sonuçlanan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 64 yıl geçti

Türk demokrasi tarihinin kara lekesi: 27 Mayıs darbesi
26-05-2024 12:22
Ankara

Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti (DP), 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi.

Ocak 1946'da kurulan DP, 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclise girdi, CHP ise 69 sandalye kazanabildi. Böylece 27 yıllık tek parti dönemi sona ererken, DP serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.

Ocak 1946'da kurulan DP, 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclise girdi, CHP ise 69 sandalye kazanabildi. Böylece 27 yıllık tek parti dönemi sona ererken, DP serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.

İlk DP iktidarında Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Refik Koraltan TBMM Başkanı oldu. Birinci Adnan Menderes hükümeti 22 Mayıs 1950 tarihinde göreve başladı.

Siyaseten güçlü şekilde icraatlara başlayan DP Hükümeti, Haziran 1950'de darbe hazırlığı yapıldığı gerekçesiyle TSK'nın komuta kademesini emekliye sevk etti. Bu kişiler arasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, kuvvet komutanları ile 15 general ve 150 albay yer aldı.

"Milli irade" kavramının odağa alındığı DP döneminde tarımda kullanılan traktör sayısı arttı. Mahsul artışı halkı memnun ederken, DP iktidarı sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma konularında önemli adımlar attı.

DP-CHP arasında siyasi çekişmeler yoğun şekilde devam ederken DP'nin CHP'nin taşınır-taşınmaz mallarının Hazine'ye devri için yaptığı düzenleme, 1953'te Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe girdi. Bu adımla iki parti arasındaki uçurum derinleşmeye başladı.

Takvimler 2 Mayıs 1954'ü gösterdiğinde halk yeniden sandık başına gitti. DP rekor kırarak oyların yüzde 57'sini aldı ve 502 milletvekili çıkardı. CHP ise sadece 31 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı. Bu tarihi yenilginin ardından itirazlar yüksek sesle dile getirilmese de oklar İsmet İnönü'ye çevrildi. İnönü de muhalefetin dozunu artırdı.

Krizler başladı

Seçim sonuçları ile gücüne güç katan DP, eş zamanlı olarak ekonomik krizin sinyallerini de almaya başladı.

DP ile TSK arasında gerilimler yaşansa da Başbakan Menderes bunları çözmek için çalıştı ancak ordu içindeki rahatsızlık arttı.

Parti içi anlaşmazlıklar sonucunda DP'den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisini kurdu. Bu sırada ülkedeki ekonomik kriz, halkta da büyük rahatsızlık yarattı.

Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk Konsolosluğu bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı dedikodusunun yayılmasından sonra Ankara, İstanbul ve İzmir'de halk 6-7 Eylül 1955'te sokağa döküldü. Azınlık mensuplarının dükkanlarına, dini yapılara ve mezarlıklara saldırılar oldu. Bunun sonucunda birçok azınlık mensubu Türkiye'yi terk etti.

Ordunun darbe hazırlığı Menderes'e de ulaştı

DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu cunta, süreç içinde giderek varlığını hissettirmeye başladı.

Ordunun darbe hazırlığı içinde olduğu bilgisi Menderes'e de ulaştı.

DP iktidarına darbe düzenlemek amacıyla bir araya gelen cuntanın girişimi, Binbaşı Samet Kuşçu'nun ihbarı ile akamete uğrarken bu olay tarihe "9 subay olayı" olarak geçti.

Cumhurbaşkanı Bayar, olayın vahametini anlayarak Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’in istifasını sağladı. Yerine Adnan Menderes'le akrabalık bağı olmayan yakın arkadaşı Ethem Menderes getirildi.

Menderes'in uçağının düşmesi krizleri öteledi

Siyaseten gerilimler sürerken yaşanan bir kaza, tüm krizlerin bir süreliğine askıya alınmasına yol açtı. Şubat 1959'da Kıbrıs Anlaşması'nı imzalamak üzere Londra'ya giden Menderes'i ve heyetini taşıyan uçak, Gatwick Havalimanı'na inişe geçtiği sırada düştü.

Menderes kazadan sağ kurtulurken ülkeye dönüşünde siyasilerin ve halkın coşkulu karşılamasıyla moral buldu.

İnönü'nün "Büyük Taarruz" gezileri

Bu gelişmeler yaşanırken CHP Genel Başkanı İnönü, Nisan 1959'da "Büyük Taarruz" adı verilen bir geziye çıktı. 48 milletvekili, partililer ve gazetecilerden oluşan grubun ilk durağı Uşak oldu. Heyet burada hükümet tarafından organize edildiği öne sürülen bir grup gösterici tarafından protesto edildi ve İnönü bir göstericinin attığı taşla yaralandı.

İnönü, İstanbul'a dönüşünde de arabasıyla şehre girerken bir grubun saldırısına uğradı. İddiaya göre olaya polis ve asker müdahale etmedi.

Üniversite öğrencilerinin gösterileri



Bu olayların ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı.

İstanbul Beyazıt Meydanı'nda öğrenci eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar şiddetlendi.

İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilirken, Ankara'da 5 Mayıs 1960'ta bir öğrenci grubu, ''555K'' yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi.

Menderes, eylemcilere hitap etmeye çalıştı ancak başaramadı. Öğrencilerin arasına girerek konuşmak isteyince, bir öğrenci Menderes'in boğazını sıktı. Menderes "Ne istiyorsun" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum" cevabını aldı. Menderes, tarihe geçen "Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadelerini ise burada kullandı.

21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı.



Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu

Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek, 27 Mayıs sabaha karşı yönetime el koydu.

Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu.

Bildiride, şöyle denildi:

"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata, Silahlı Kuvvetlerimiz partileri, içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."

Anayasa ve TBMM feshedildi

Darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu.

Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.

Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürülen Menderes, daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi.

Yassıada yargılamaları, 14 Ekim 1960'ta başlayıp 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi.

Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi.

Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.

Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanının da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları hapis cezaları alırken, bazıları da beraat etti.

Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.

Zorlu ve Polatkan, 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi.

Yassıada, "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" yapıldı

TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen kanunla Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.

27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER