Ankara
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ABD'nin, çıkarları bağlamında Osmanlı Devleti ve komşu ülkeleri incelemek üzere Harbord Askeri Heyeti'ni bölgede görevlendirmesi, Türk-Amerikan ilişkileri tarihinde en belirleyici dış siyaset uygulaması olarak değerlendiriliyor
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın doktora tezi olarak hazırladığı "Harbord Askeri Heyeti Raporu" kitabı, ABD Başkanı Woodrow Wilson'un 1 Ağustos 1919'da Tümgeneral James G. Harbord başkanlığında askerî bir heyeti Anadolu ve Kafkaslardaki durumu incelemek üzere İstanbul'a göndermesini konu ediniyor.
Amerikan arşiv belgelerinin esas alındığı çalışmada, General Harbord başkanlığındaki ABD heyetinin Osmanlı Devleti ve Güney Kafkasya hakkında hazırladığı kapsamlı raporun Türk-Amerikan ilişkilerine ciddi etkileri olduğuna vurgu yapılıyor.
Buna göre, Türk-Amerikan ilişkileri, 1824'te İzmir'de ilk Amerikan Konsolosluğunun açılması ve 7 Mayıs 1830 tarihli Ticaret Anlaşması'yla başladı ancak ikili ilişkiler; büyükelçilik işleri ve hizmetleriyle sınırlı kaldığından çok fazla gelişemedi.
Harbord Heyeti'nin Anadolu'nun doğu bölgelerinde ve Kafkaslarda gerçekleştirdiği 58 günlük yolculuğun ve araştırmaların ardından hazırladığı raporun, Ermeni meselesine dair Amerikan kamuoyundaki Türkiye'nin bugün dahi elini güçlendirecek bulgulara ulaştığı belirtilirken aynı zamanda Milli Mücadele'nin duyurulması açısından da son derece etkili olduğu tespitine yer veriliyor.
Kitabında, bu raporun Türk-Amerikan ilişkileri bakımından önemine dikkati çeken Akar, şu bulguları aktardı:
"Harbord Askeri Heyeti'nin görevlendirilmesi, Amerika Birleşik Devletleri tarafından Türkiye'ye karşı en önemli ve kapsamlı dış ilişkiler girişimiydi.
Bu heyetin görevi, tahkikat gezisinin icrası ve nihai raporu; Amerikan yönetimi ve halkını etkilemekle kalmamış aynı zamanda ikili ilişkileri de kalıcı olarak etkilemiştir."
Rapor, Harbord Askeri Heyeti'nin "büyük bir değişimden geçmekte olan bir ülke ile karşılaştıklarına" ışık tutarak Milli Mücadele'nin gerçek yapısının tanınmasını sağladı.
İddiaların tersine, Milli Mücadele'nin "otoriteye karşı bir isyan değil, bozulan düzeni yeniden tesis etmeye yönelik bir hareket" olduğu görüldü.
Bölgeye yaptıkları bu kapsamlı geziyle heyet üyeleri, İngilizlerin desteği ve kışkırtmasıyla ortaya çıkan İzmir'in işgali ve Yunanistan'a bağlı çetelerin mezalimi gibi olaylara da tanık oldu.
Buradan hareketle raporun bulguları, bölgenin güvenliği ve düzenini bozmuş olanların, başta İngiltere olmak üzere işgalci güçler olduğu gerçeğini pekiştirdi.
Harbord raporuyla ABD’nin Ermeniler üzerinden bölgede bir manda rejimi kurma projesi ise hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Raporlarda, tüm dış müdahalelere rağmen Milli Mücadele'nin gitgide güç kazandığı, hukuk ve düzeni sağlamada şaşırtıcı şekilde başarılı olduğu belirtildi.
Ayrıca General Harbord'un "The World's Work" dergisinde yayımlanan makaleleri, Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele'nin Amerikan yönetimi ve kamuoyu tarafından da tanınmasını sağladı.
Harbord Askeri Heyeti Raporu, ABD'nin Osmanlı Devleti ve Orta Doğu ile ilgili kendi dış siyasetini sorguladığı kritik bir dönemde öne çıkması bakımından büyük önem taşıyor.
Bu açıdan rapor, ABD yönetiminin tartıştığı manda rejimi teklifinin reddedilmesiyle sonuçlanırken Türkiye gerçeklerinin tanınmasına da önemli katkı sağladı. Böylelikle Türk-Amerikan ilişkilerinin daha gerçekçi ve sağlam bir zeminde yeniden kurulmasında önemli rol oynadı.
Bakan Akar'ın Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe ve İngilizce basılan "Harbord Askeri Heyeti Raporu" isimli kitabından sağlanan gelir, Mehmetçik Vakfı'na bağışlandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com