İstanbul
Prof. Dr. Biber, yaptığı yazılı açıklamada, halk arasında yaygın olarak bilinen adıyla veremin en fazla akciğerleri etkilediğini, bununla birlikte tüm organları tutabilen ve bütün sistemlerde görülebilen bir hastalık olduğunu belirtti.
Öksürük, aksırık ve konuşmayla ortama saçılan mikropların hava yoluyla sağlam kişiye bulaştığını ifade eden Biber, hastayla yakın ve uzun teması olan kişilerde bulaş riskinin fazla olduğunu vurguladı.
Biber, genellikle aile bireylerinin, aynı evin paylaşıldığı diğer kişilerin, kalabalık ortam gerektiren mesleklerdeki iş yeri arkadaşlarının hastalığa yakalanma riski taşıdığına işaret ederek, tüberküloz basilinin bulaşmasını etkileyen faktörlere ilişkin bilgi verdi.
En fazla bulaştırıcılığa sahip hastaların akciğer, bronş ve boğaz tüberkülozlu hastalar olduğunu vurgulayan Biber, şunları kaydetti:
"Balgam incelemesinde basilin/mikrobun görüldüğü hastalar, kişinin öksürük sayısı ve şiddetindeki yükseklik bulaşmayı hızlandıran faktörlerdir. Ayrıca, hastanın bulunduğu ortamın havalandırılması havada asılı kalan basil sayısını azaltmaktadır. Ultraviyole ve güneş ışınları tüberküloz basilini öldürmektedir.
En önemli nokta kişinin hastalığa karşı direncidir. Önceden tüberküloz geçirip geçirmediği, daha önce koruyucu tedavi alıp almadığı, tüberküloz aşısının varlığı bulaşmayı azaltmaktadır.
Bağışıklığı baskılayan diğer hastalıkları olan kişilerde tüberküloza yakalanma olasılığı fazladır. Mikrop çıkaran hasta kişiyle ne kadar uzun süre geçirilirse tüberküloza yakalanma riski o kadar artar."
Tüberküloz bazen belirtisiz de gelebilir
Prof. Dr. Çiğdem Biber, tüberküloz tanısının konabilmesi için kapsamlı bir tıbbi yaklaşım gerektiğini belirterek, akciğer tüberkülozunun kesin tanısının, balgamda tüberküloz mikrobunun belirlenmesiyle konulabildiğini kaydetti.
Bazı durumlarda ve diğer organ tüberkülozlarında doku biyopsisi ve bu biyopside hastalığın gösterilmesi gerekebildiğine dikkati çeken Biber, şöyle devam etti:
"İki haftadan uzun süren öksürük, aşırı balgam çıkarma, balgamda kan görülmesi veya direk öksürükle kan gelmesi, göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı, ses kısıklığı, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve çocuklarda kilo alımında duraklama, ateş ve gece terlemeleri en sık görülen şikayet ve bulgulardır. Fakat tüberküloz hastalarının bir kısmında hiçbir yakınma ve bulgu olmayabilir.
Hastaya tüberküloz riskini artırabilecek diğer bir sağlık sorununun olup olmadığı mutlaka sorulmalı, yakın çevresinde tüberküloza yakalanan birinin olup olmadığı öğrenilmelidir. Hastanın son yıllarda ziyaret veya başka amaçla bulunduğu ülkelerin bilinmesi önemlidir. Tüberküloz hastalarının muayenelerinde özel bir bulgu yoktur.
Muayene, hastanın genel durumunu değerlendirmekte ve tanı, tedaviyi etkileyebilecek diğer sağlık sorunlarını saptamada yardımcıdır. Akciğer filmlerinde ise daima hastalık bulgusu mevcuttur."
Biber, tüberküloz tanısı konduktan sonra en önemli noktanın, tedavinin uygun ve eksiksiz planlanması ve sürdürülmesi olduğunu ifade ederek, "Hastalık önemli ve öncelikli bir toplum sağlığı sorunu olduğundan, asıl amaç hastanın yararı olduğu kadar toplumun yararı ve korunmasıdır. Tüberküloz tedavisi uzun solukludur.
Tedavi aylarla ifade edilir, bazen yıllara uzayabilmektedir. İlaçlar doğrudan gözetim altında kullandırılmalı, yeterli süre verilmeli ve uygun ilaç rejimleri seçilmelidir. En önemli faktör ilaçlardır. Dinlenme, beslenme ve iklim gibi faktörler önemsizdir. Sağlık personeli ve hastanın bu bilince sahip olması gerekmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Tedaviye başlarken basil sayısının en üst düzeyde olduğunu ve bu nedenle daima çok sayıda ilacın bir arada ve düzenli kullanılması gerektiğini, bu durumun etkili bir tüberküloz tedavisinin en önemli unsuru olduğunu vurgulayan Biber, aksi halde ilaç direncinin tedavi başarısızlığını ve nüksleri ortaya çıkardığını kaydetti.
Prof. Dr. Biber, bilimsel olarak hastanede tedavi ve ayaktan tedavi arasında iyileşme açısından fark olmadığını, etkili bir tedaviyle bulaştırıcılığın 2-3 haftada sona erdiğini, tüberküloz kontrolünün başarısı için en önemli hedefin tüm hastaların tedaviyi başarıyla tamamlamaları olduğunu belirterek, iyileşerek tedavisi tamamlanan hastaların 3, 6, 12 ve 24. aylarda kontrol edildiğini bildirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com