Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terörle mücadelede yanımızda olan dostumuzdur, karşımızda olan düşmanımızdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Adıyaman, Afyon, Bolu, Bursa, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Hakkari, Hatay, Isparta, Karabük, Ordu, Samsun ve Ankara illerinden gelen muhtarlarla 22. Muhtarlar Toplantısı’nda bir araya geldi. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’daki terör saldırısına ilişkin, "Bu buluşmamızı Pazar günü Kızılay’da yaşanan terör saldırısının acısı ve üzüntüsü içerisinde gerçekleştiriyoruz. Bir kez daha Kızılay’daki terör eyleminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum" dedi.
Devletler ve milletlerin hayatlarında önemli dönüm noktaları ve önemli yol ayrımları olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye bir süredir işte böyle bir yol ayrımındadır. Bir tarafta 2023 hedeflerimizle, 2053 ve 2071 vizyonumuzla yeni Türkiye vardır, diğer tarafta ise terör örgütlerinin içeride ve dışarıda onları destekleyen tüm güçlerin hayali olan karanlık Türkiye fotoğrafı vardır. Bu mücadele yeni değildir. Bu mücadele bir yönüyle Habil ile Kabil’den beri insanlık tarihiyle eş olan, doğruyla yanlışın mücadelesidir. Bir diğer yönüyle yaşadıklarımız bin yıldır vatanımız olan bu topraklardaki varlığımızı kabul edemeyenlerin buldukları her fırsatta milletimize yaptıkları hücumların yeni bir dalgasıdır. Bir başka açıdan da mesele ülkemiz üzerinde yüzyıl önce uygulanmaya başlayan planların tamamlanmaya çalışılması meseledir. Biliyoruz ki bu mücadelede PKK sadece bir araçtır, bir taşerondur. Aynı şekilde DAİŞ sadece bir projedir. Pek çok farklı isim altında faaliyet gösteren ama hepsinin de amacı aynı olan terör örgütleri sadece birer piyondur. Suriye ve Irak’taki gelişmeler madalyonun sadece bir yüzüdür. Asıl mesele yeniden ayağa kalkan, güçlenen, dostlarının umudu haline dönüşen Türkiye’yi kendi akıllarınca te’dib etme, ıslah etme, sindirme meselesidir. Şundan emin olun, bu noktada rahat olun, eğer Türkiye bugün kendisine dikte edilen bölgesel ve küresel politikaları boynunu eğip, sorgusuz sualsiz yerine getiren bir ülke olsaydı belki bu hadiseleri yaşamıyor olacaktı. Ama muhtemelen böyle bir Türkiye’nin ne toprak bütünlüğünü ne de milli birliğini muhafaza edecek bu yöndeki projelere, bu oyunlara direnecek gücü olmazdı" ifadelerini kullandı.
"PEKİ 2002’NİN SONUNDAKİ TÜRKİYE’DE İSTİKRAR MI VARDI?"
"Tarihinin hiçbir döneminde esareti, zilleti, sömürge haline getirilmeyi kabul etmeyen milletimiz, ecdadımız böyle bir duruma zaten asla rıza gösteremezdi" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Bu bakımdan bugün Türkiye’nin yaşadıkları, kökleri kadim tarihimize uzanan asil duruşumuzun kaçınılmaz bir sonucudur. Bugünkü yol ayrımına ekonomimizle savunmamızla sanayimizle 14 yıl öncesiyle mukayese kabul edilemez derecede iyi bir durumda yakalanmış olmamız belki de milletimiz için ayrı bir şanstır. Hani bazıları diyor ya şimdi, bazı köşe yazarları vesaireler, Kandil’le adeta dirsek teması içerisinde şunu söylüyorlar, ’Erdoğan gitmeli, Erdoğan gitmeden istikrar gelmez.’ Peki 2002’nin sonundaki Türkiye’de istikrar mı vardı? 2002’nin sonundaki Türkiye’nin ekonomik hali ortadaydı, milli gelirimiz ortadaydı, şu anda Erdoğan’ın geldiği dönemden sonra hükümetimizle biz o zaman bire beş katladık. Ekonomik gücümüz bu denli arttı. Kişi başına milli gelir bu denli arttı ve bunları yakalamak suretiyle Türkiye G-20 ülkeleri arasında yerini aldı. Şu anda en ileri 20 ülkesinden eğer bir tanesi olmuş, dünyanın en büyük 17. ülkesi olmuşsak bu dönemde oldu. Daha önce niye yoktu, daha önce niye giremedik buralara ama şimdi girdik ve oradayız" şeklinde konuştu.
"ŞİMDİ BİRİLERİ DİYOR Kİ, ’ERDOĞAN GİDERSE TERÖR BİTER, DEMOKRASİ GELİR’ DİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi birileri diyor ki ’Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin başından giderse terör biter, demokrasi gelir.’ Kim diyor bunu? Terör örgütünün Kandil’deki yöneticisi veya yöneticilerinden bir tanesi. Başka kim diyor? Amerika’daki, Avrupa’daki bir takım medya kuruluşları ve eski diplomatlar diyor yani Amerika’nın buradaki diplomatları diyor. Ülkemizdeki bir takım aklı evveller diyor. Aslında bunların hepsi de aynı yerden beslenen, aynı projede görevli olan, aynı misyon için çalışan kişilerdir. Peki gerçekten de Erdoğan gidince Türkiye’de terör biter, ülkeye demokrasi gelir mi? Terör örgütü amacının sadece belirli şehirlerimizi ülkemizden koparmak değil Türkiye’yi topyekun el geçirmek olduğunu açıkça söylemiyor mu? Peki 2002’den önce Türkiye’de terör yok muydu? Terörün Türkiye’de mazisi 35 yılı buldu. Peki o zaman terör esiyordu, Tayyip Erdoğan da ülkenin başında değildi. Onu ne ile izah edeceksiniz? Bir defa terörle demokrasi bir arada olabilir mi? Terör örgütü doğası gereği şiddet aracılığıyla çoğunluğu kendisine tabi kılmaya çalışan bir yapıdır. Halbuki demokrasi çoğunluğun iradesinin ülke yönetimine hakim olmasıdır."
"TERÖRİST DEMEYECEĞİZ DE NE DİYECEĞİZ?"
"Kızılay’da bomba patlatarak rastgele insanların ölümüne yol açan terör örgütünün demokrasi ile en küçük bir ilişkisi olabilir mi? Buna rağmen terör örgütü yöneticisi ile aynı dili kullanmaktan aynı yaklaşımı sergilemekten çekinmeyenlere terörist demeyeceğiz de ne diyeceğiz?" diye soran Erdoğan, "Avrupa’daki, Amerika’daki o malum çevrelerin bu ülke ve bu milletin hayrına herhangi bir düşüncelerinin, niyetlerinin, çabalarının olması mümkün değildir. PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin ellerinden çıkan silahlara baktığımız zaman, yakaladığımız silahlara baktığımız zaman neyi görüyoruz? Ya Rus silahlarını ya Batı’nın silahlarını görüyoruz. Bunun içinde Amerika’nın silahları da var, diğer ülkelerin silahları da var. Bunları söylemeyelim mi, konuşmayalım mı? Bu silahlar bu terör örgütlerine nasıl veriliyor?" ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği’nin PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Peki PKK’ya, terör örgütüne karşı acaba ne yapıyor, herhangi bir uygulaması var mı? Şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bunlar cirit atıyorlar, para kaynakları oralardan ve oralardan destekleniyorlar. Bu desteklenmelere karşı takınılan bir tavır var mı? ’Biz PKK’ya terör örgütü dedik’, böyle diyorlar ve bizi telefonla arıyorlar, Ankara’daki arka arkaya gelen bütün bu terör olaylarından sonra aradılar, başınız sağ olsun, geçmiş olsun... Güzel de Anadolu’da bizim bir enteresan söz vardır, az önce bir başka toplantıda kullandım bunu, ’Baban öldü, başın sağolsun.’ Arkadan bir ifade, ’Babasız başı ne yapayım’ diye. Şimdi buradaki bu 35 tane, 2’si teröristtir, 37 değil aslında 35. Toplam 37 diye gösteriliyor, orayı karıştırmayalım 2’si terörist, 35 tanesi vatandaşımızdır. Bakın bu kardeşlerimizin bir kısmı işinden evine gidiyor, bir kısmı okuldan çıkmış evine gidiyor ve günahsız yavru orada. Bunların arasına dal ve bütün bu kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı orada şehit et. Bunun yanında ilk etapta 200’ü aşkın yaralı vardı. Bir kısmı hafifti, tedavileri yapıldı, gönderildi. Şu anda yine 40’a yakın yaralı hastanelerimizde mevcut ve bunların içerisinde 7 tane ağır yaralı var. Rabbim’den temennimiz inşallah şifalarını bulurlar. Bütün bunlar ortadayken hala bunların savunmasını yapan medya organları var. Ülkemizdeki bir takım kifayetsiz muhterisler, Kızılay’daki elim hadiseyi kendi çıkarları için kullanmayı düşünecek kadar zavallıdır, ahlaksızdır, haysiyetsizdir. Hiçbir sıfat, terör örgütü yandaşlığının örtüsü olamaz."
"TERÖR VE TERÖRİST TANIMINI DERHAL YENİDEN YAPMALIYIZ"
"’Terör’ tanımını, ’terörist’ tanımını derhal yeniden yapmalıyız" diye konuşan Erdoğan, "Bu yeni tanıma göre Ceza Kanunumuzu hemen değiştirmeliyiz. Emniyet güçlerimizin, savcılarımızın, hakimlerimizin, terörle ve teröristle etkin şekilde mücadele edebilmesini sağlayacak her türlü yasal ve teknik imkanı kendilerine sağlamalıyız. Esasen mevcut mevzuatımızın doğru şekilde yorumlanmasının dahi bu konuda çok önemli mesafe kat edilmesini sağlayacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN DOKUNULMAZLIKLARA İLİŞKİN SERT MESAJ
"Dokunulmazlıklar meselesini süratle neticelendirmeliyiz. Parlamento bu konuda adımını süratle atmalıdır" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Yani bir kişi mi olsun, iki kişi mi olsun. Öyle bir şeyi konuşamayız. Biz ortaya ilkeyi koymalıyız ilkeyi. Nedir bu ilke? Benim Kürt kardeşlerimi, vatandaşlarımı sokağa dökmek suretiyle 52 kişinin ölümüne vesile olanlar bu ülkeden teröre teşvik eden insanlar olarak yargılanmayacak da bu parlamentonun içerisinde gelip boy gösterek ve bunları bu millete seyredecek öyle mi? Öbür tarafta arkasında PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin olduğunu çok açık net olarak söyleyenler bu ülkede temiz olacak öyle mi? Bunlara karşı parlamento eğer gerekli tavrı ortaya koymazsa bu millet ve bu tarih bu parlamentodan hesabını sorar. Şehitler hesabını sorar. Bu kadar açık konuşuyorum. Bunun sayısı konuşulmaz. ’Şu mu olsun, bu mu olsun’, hayır ilke ortaya konur. Bu milletin birliğini, beraberliğini bozanlar, tehdit edenler kim olursa olsun bunların hesabı, bu parlamento tarafından dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle nereye havale edilecek? Yargıya. Gönder yargıya, yargı bunlar hakkında ne karar verirse versin, sen siyasetçi olarak görevini yap. Siyasetçinin görevi nedir, bu kararı alıp gerisini yargıya bırakmaktır. Atılması gereken adım budur. Siyasetçi bunları besleyemez, bunları koruma altına alamaz. Eğer bunlar sürekli hala bu adımları atar, yaptıkları da yanlarına kar kalırsa bizim terörle mücadelemizde şu anda Güneydoğu’da bu mücadeleyi veren kardeşlerimiz ve orada şehit olan kardeşlerimizin ahı inanın bizi yakar. Ne diyoruz, onların kanları yerde kalmayacak. Bunlar basit siyasi hesaplarla feda edilemez. İşte sınırlarımız dışında terör örgütünü besleyen, destekleyen unsurlara karşı tüm gücümüzle, tüm imkanlarımızla sonuç alıcı bir mücadeleyi yürütüyoruz, yürütmeliyiz. Askerlerimizle, polisimizle, köy korucularımızla, istihbaratımızla, dış işlerimizle ilgili diğer tüm kurumlarımızla seferberlik ruhu içinde bu mücadeleyi veriyoruz, vermeliyiz."
"HÜKÜMETTEN BU ÇERÇEVEDE SÜRATLİ BİR ÇALIŞMA BEKLİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümetten bu çerçevede veya bu çerçeveye yönelik süratli bir çalışma ortaya koymasını beklediğini vurgulayarak, "Bugün de kendileriyle bir özel görüşmem olacak. Meclis’te temsil edilen partilerimizden yaşadığımız bu tarihi dönemin hassasiyetine uygun şekilde, siyasi rekabeti bir kenara bırakıp birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini talep ediyorum" dedi.
Erdoğan, "Bugün yıllardır Meclis’te yıllardır uğraştığımız ama bir türlü gerçekleştirmeyi başaramadığımız o büyük mutabakatı, milletimize ve tüm dünyaya göstermenin tam zamanıdır. Türkiye’nin mevcut Meclis yapısı itibarıyla hükümet kurulabilmesi için koalisyona ihtiyacı bulunmuyor ama dayanışmaya ihtiyacı bulunuyor. Bununla birlikte teröre karşı, terör örgütlerine karşı, ülkemize yönelik tüm tehditlere karşı diğer tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakmak oluşturacağımız bir millet koalisyonuna ihtiyacımız vardır. Gelin bu büyük mutabakatı, bu büyük birlikteliği hemen şimdi sağlayalım, canımıza ve istikbalimize kast edenlerin üzerine hep birlikte gidelim" ifadelerini kullandı.
(Ä°HA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Adıyaman, Afyon, Bolu, Bursa, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Hakkari, Hatay, Isparta, Karabük, Ordu, Samsun ve Ankara illerinden gelen muhtarlarla 22. Muhtarlar Toplantısı’nda bir araya geldi. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’daki terör saldırısına ilişkin, "Bu buluşmamızı Pazar günü Kızılay’da yaşanan terör saldırısının acısı ve üzüntüsü içerisinde gerçekleştiriyoruz. Bir kez daha Kızılay’daki terör eyleminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum" dedi.
Devletler ve milletlerin hayatlarında önemli dönüm noktaları ve önemli yol ayrımları olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye bir süredir işte böyle bir yol ayrımındadır. Bir tarafta 2023 hedeflerimizle, 2053 ve 2071 vizyonumuzla yeni Türkiye vardır, diğer tarafta ise terör örgütlerinin içeride ve dışarıda onları destekleyen tüm güçlerin hayali olan karanlık Türkiye fotoğrafı vardır. Bu mücadele yeni değildir. Bu mücadele bir yönüyle Habil ile Kabil’den beri insanlık tarihiyle eş olan, doğruyla yanlışın mücadelesidir. Bir diğer yönüyle yaşadıklarımız bin yıldır vatanımız olan bu topraklardaki varlığımızı kabul edemeyenlerin buldukları her fırsatta milletimize yaptıkları hücumların yeni bir dalgasıdır. Bir başka açıdan da mesele ülkemiz üzerinde yüzyıl önce uygulanmaya başlayan planların tamamlanmaya çalışılması meseledir. Biliyoruz ki bu mücadelede PKK sadece bir araçtır, bir taşerondur. Aynı şekilde DAİŞ sadece bir projedir. Pek çok farklı isim altında faaliyet gösteren ama hepsinin de amacı aynı olan terör örgütleri sadece birer piyondur. Suriye ve Irak’taki gelişmeler madalyonun sadece bir yüzüdür. Asıl mesele yeniden ayağa kalkan, güçlenen, dostlarının umudu haline dönüşen Türkiye’yi kendi akıllarınca te’dib etme, ıslah etme, sindirme meselesidir. Şundan emin olun, bu noktada rahat olun, eğer Türkiye bugün kendisine dikte edilen bölgesel ve küresel politikaları boynunu eğip, sorgusuz sualsiz yerine getiren bir ülke olsaydı belki bu hadiseleri yaşamıyor olacaktı. Ama muhtemelen böyle bir Türkiye’nin ne toprak bütünlüğünü ne de milli birliğini muhafaza edecek bu yöndeki projelere, bu oyunlara direnecek gücü olmazdı" ifadelerini kullandı.
"PEKİ 2002’NİN SONUNDAKİ TÜRKİYE’DE İSTİKRAR MI VARDI?"
"Tarihinin hiçbir döneminde esareti, zilleti, sömürge haline getirilmeyi kabul etmeyen milletimiz, ecdadımız böyle bir duruma zaten asla rıza gösteremezdi" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Bu bakımdan bugün Türkiye’nin yaşadıkları, kökleri kadim tarihimize uzanan asil duruşumuzun kaçınılmaz bir sonucudur. Bugünkü yol ayrımına ekonomimizle savunmamızla sanayimizle 14 yıl öncesiyle mukayese kabul edilemez derecede iyi bir durumda yakalanmış olmamız belki de milletimiz için ayrı bir şanstır. Hani bazıları diyor ya şimdi, bazı köşe yazarları vesaireler, Kandil’le adeta dirsek teması içerisinde şunu söylüyorlar, ’Erdoğan gitmeli, Erdoğan gitmeden istikrar gelmez.’ Peki 2002’nin sonundaki Türkiye’de istikrar mı vardı? 2002’nin sonundaki Türkiye’nin ekonomik hali ortadaydı, milli gelirimiz ortadaydı, şu anda Erdoğan’ın geldiği dönemden sonra hükümetimizle biz o zaman bire beş katladık. Ekonomik gücümüz bu denli arttı. Kişi başına milli gelir bu denli arttı ve bunları yakalamak suretiyle Türkiye G-20 ülkeleri arasında yerini aldı. Şu anda en ileri 20 ülkesinden eğer bir tanesi olmuş, dünyanın en büyük 17. ülkesi olmuşsak bu dönemde oldu. Daha önce niye yoktu, daha önce niye giremedik buralara ama şimdi girdik ve oradayız" şeklinde konuştu.
"ŞİMDİ BİRİLERİ DİYOR Kİ, ’ERDOĞAN GİDERSE TERÖR BİTER, DEMOKRASİ GELİR’ DİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi birileri diyor ki ’Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin başından giderse terör biter, demokrasi gelir.’ Kim diyor bunu? Terör örgütünün Kandil’deki yöneticisi veya yöneticilerinden bir tanesi. Başka kim diyor? Amerika’daki, Avrupa’daki bir takım medya kuruluşları ve eski diplomatlar diyor yani Amerika’nın buradaki diplomatları diyor. Ülkemizdeki bir takım aklı evveller diyor. Aslında bunların hepsi de aynı yerden beslenen, aynı projede görevli olan, aynı misyon için çalışan kişilerdir. Peki gerçekten de Erdoğan gidince Türkiye’de terör biter, ülkeye demokrasi gelir mi? Terör örgütü amacının sadece belirli şehirlerimizi ülkemizden koparmak değil Türkiye’yi topyekun el geçirmek olduğunu açıkça söylemiyor mu? Peki 2002’den önce Türkiye’de terör yok muydu? Terörün Türkiye’de mazisi 35 yılı buldu. Peki o zaman terör esiyordu, Tayyip Erdoğan da ülkenin başında değildi. Onu ne ile izah edeceksiniz? Bir defa terörle demokrasi bir arada olabilir mi? Terör örgütü doğası gereği şiddet aracılığıyla çoğunluğu kendisine tabi kılmaya çalışan bir yapıdır. Halbuki demokrasi çoğunluğun iradesinin ülke yönetimine hakim olmasıdır."
"TERÖRİST DEMEYECEĞİZ DE NE DİYECEĞİZ?"
"Kızılay’da bomba patlatarak rastgele insanların ölümüne yol açan terör örgütünün demokrasi ile en küçük bir ilişkisi olabilir mi? Buna rağmen terör örgütü yöneticisi ile aynı dili kullanmaktan aynı yaklaşımı sergilemekten çekinmeyenlere terörist demeyeceğiz de ne diyeceğiz?" diye soran Erdoğan, "Avrupa’daki, Amerika’daki o malum çevrelerin bu ülke ve bu milletin hayrına herhangi bir düşüncelerinin, niyetlerinin, çabalarının olması mümkün değildir. PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin ellerinden çıkan silahlara baktığımız zaman, yakaladığımız silahlara baktığımız zaman neyi görüyoruz? Ya Rus silahlarını ya Batı’nın silahlarını görüyoruz. Bunun içinde Amerika’nın silahları da var, diğer ülkelerin silahları da var. Bunları söylemeyelim mi, konuşmayalım mı? Bu silahlar bu terör örgütlerine nasıl veriliyor?" ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği’nin PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Peki PKK’ya, terör örgütüne karşı acaba ne yapıyor, herhangi bir uygulaması var mı? Şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bunlar cirit atıyorlar, para kaynakları oralardan ve oralardan destekleniyorlar. Bu desteklenmelere karşı takınılan bir tavır var mı? ’Biz PKK’ya terör örgütü dedik’, böyle diyorlar ve bizi telefonla arıyorlar, Ankara’daki arka arkaya gelen bütün bu terör olaylarından sonra aradılar, başınız sağ olsun, geçmiş olsun... Güzel de Anadolu’da bizim bir enteresan söz vardır, az önce bir başka toplantıda kullandım bunu, ’Baban öldü, başın sağolsun.’ Arkadan bir ifade, ’Babasız başı ne yapayım’ diye. Şimdi buradaki bu 35 tane, 2’si teröristtir, 37 değil aslında 35. Toplam 37 diye gösteriliyor, orayı karıştırmayalım 2’si terörist, 35 tanesi vatandaşımızdır. Bakın bu kardeşlerimizin bir kısmı işinden evine gidiyor, bir kısmı okuldan çıkmış evine gidiyor ve günahsız yavru orada. Bunların arasına dal ve bütün bu kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı orada şehit et. Bunun yanında ilk etapta 200’ü aşkın yaralı vardı. Bir kısmı hafifti, tedavileri yapıldı, gönderildi. Şu anda yine 40’a yakın yaralı hastanelerimizde mevcut ve bunların içerisinde 7 tane ağır yaralı var. Rabbim’den temennimiz inşallah şifalarını bulurlar. Bütün bunlar ortadayken hala bunların savunmasını yapan medya organları var. Ülkemizdeki bir takım kifayetsiz muhterisler, Kızılay’daki elim hadiseyi kendi çıkarları için kullanmayı düşünecek kadar zavallıdır, ahlaksızdır, haysiyetsizdir. Hiçbir sıfat, terör örgütü yandaşlığının örtüsü olamaz."
"TERÖR VE TERÖRİST TANIMINI DERHAL YENİDEN YAPMALIYIZ"
"’Terör’ tanımını, ’terörist’ tanımını derhal yeniden yapmalıyız" diye konuşan Erdoğan, "Bu yeni tanıma göre Ceza Kanunumuzu hemen değiştirmeliyiz. Emniyet güçlerimizin, savcılarımızın, hakimlerimizin, terörle ve teröristle etkin şekilde mücadele edebilmesini sağlayacak her türlü yasal ve teknik imkanı kendilerine sağlamalıyız. Esasen mevcut mevzuatımızın doğru şekilde yorumlanmasının dahi bu konuda çok önemli mesafe kat edilmesini sağlayacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN DOKUNULMAZLIKLARA İLİŞKİN SERT MESAJ
"Dokunulmazlıklar meselesini süratle neticelendirmeliyiz. Parlamento bu konuda adımını süratle atmalıdır" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Yani bir kişi mi olsun, iki kişi mi olsun. Öyle bir şeyi konuşamayız. Biz ortaya ilkeyi koymalıyız ilkeyi. Nedir bu ilke? Benim Kürt kardeşlerimi, vatandaşlarımı sokağa dökmek suretiyle 52 kişinin ölümüne vesile olanlar bu ülkeden teröre teşvik eden insanlar olarak yargılanmayacak da bu parlamentonun içerisinde gelip boy gösterek ve bunları bu millete seyredecek öyle mi? Öbür tarafta arkasında PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin olduğunu çok açık net olarak söyleyenler bu ülkede temiz olacak öyle mi? Bunlara karşı parlamento eğer gerekli tavrı ortaya koymazsa bu millet ve bu tarih bu parlamentodan hesabını sorar. Şehitler hesabını sorar. Bu kadar açık konuşuyorum. Bunun sayısı konuşulmaz. ’Şu mu olsun, bu mu olsun’, hayır ilke ortaya konur. Bu milletin birliğini, beraberliğini bozanlar, tehdit edenler kim olursa olsun bunların hesabı, bu parlamento tarafından dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle nereye havale edilecek? Yargıya. Gönder yargıya, yargı bunlar hakkında ne karar verirse versin, sen siyasetçi olarak görevini yap. Siyasetçinin görevi nedir, bu kararı alıp gerisini yargıya bırakmaktır. Atılması gereken adım budur. Siyasetçi bunları besleyemez, bunları koruma altına alamaz. Eğer bunlar sürekli hala bu adımları atar, yaptıkları da yanlarına kar kalırsa bizim terörle mücadelemizde şu anda Güneydoğu’da bu mücadeleyi veren kardeşlerimiz ve orada şehit olan kardeşlerimizin ahı inanın bizi yakar. Ne diyoruz, onların kanları yerde kalmayacak. Bunlar basit siyasi hesaplarla feda edilemez. İşte sınırlarımız dışında terör örgütünü besleyen, destekleyen unsurlara karşı tüm gücümüzle, tüm imkanlarımızla sonuç alıcı bir mücadeleyi yürütüyoruz, yürütmeliyiz. Askerlerimizle, polisimizle, köy korucularımızla, istihbaratımızla, dış işlerimizle ilgili diğer tüm kurumlarımızla seferberlik ruhu içinde bu mücadeleyi veriyoruz, vermeliyiz."
"HÜKÜMETTEN BU ÇERÇEVEDE SÜRATLİ BİR ÇALIŞMA BEKLİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümetten bu çerçevede veya bu çerçeveye yönelik süratli bir çalışma ortaya koymasını beklediğini vurgulayarak, "Bugün de kendileriyle bir özel görüşmem olacak. Meclis’te temsil edilen partilerimizden yaşadığımız bu tarihi dönemin hassasiyetine uygun şekilde, siyasi rekabeti bir kenara bırakıp birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini talep ediyorum" dedi.
Erdoğan, "Bugün yıllardır Meclis’te yıllardır uğraştığımız ama bir türlü gerçekleştirmeyi başaramadığımız o büyük mutabakatı, milletimize ve tüm dünyaya göstermenin tam zamanıdır. Türkiye’nin mevcut Meclis yapısı itibarıyla hükümet kurulabilmesi için koalisyona ihtiyacı bulunmuyor ama dayanışmaya ihtiyacı bulunuyor. Bununla birlikte teröre karşı, terör örgütlerine karşı, ülkemize yönelik tüm tehditlere karşı diğer tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakmak oluşturacağımız bir millet koalisyonuna ihtiyacımız vardır. Gelin bu büyük mutabakatı, bu büyük birlikteliği hemen şimdi sağlayalım, canımıza ve istikbalimize kast edenlerin üzerine hep birlikte gidelim" ifadelerini kullandı.
(Ä°HA)