İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, "(Bankacılık) Sektör, yüksek likit varlık düzeyi, aktif kalitesi konusundaki ihtiyatlı duruşu ve tarihsel seviyelerinin üzerinde seyreden sermaye yeterliliği ile risklere karşı dayanıklılığını korumaktadır." ifadelerin yer verildi.
TCMB tarafından Mayıs 2019 dönemine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı.
Mevcut rapor döneminde, küresel iktisadi faaliyet yavaşlama eğilimi gösterdi. ABD ekonomisi görece güçlü büyüme sergilerken, gelişmiş ülkeler arasında Avro Bölgesi ve Japonya, gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) arasında ise Çin, Hindistan ve Brezilya ekonomileri büyüme performansı açısından ivme kaybetti.
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılış sürecine ve ABD ile Çin arasındaki ikili ticaret görüşmelerine ilişkin belirsizlikler sürüyor. Bu dönemde, küresel iktisadi faaliyete yönelik endişelerin ve küresel ekonomi politikalarına ilişkin belirsizliklerin yüksek seyretmesi nedenleriyle küresel para politikalarındaki normalleşme süreçleri büyük ölçüde duraksadı. Özellikle ABD Merkez Bankası'nın (Fed) "sabırlı" para politikası duruşuna geçeceğini ilan etmesi ile beraber küresel tahvil faizlerinde meydana gelen düşüşler, yatırımcıları getiri arayışına yöneltti, artan risk iştahı neticesinde GOÜ tahvil piyasalarına net portföy girişleri gözlendi.
Küresel finansal koşullardaki göreli gevşemenin etkisiyle, geçmiş rapor dönemine kıyasla genel olarak GOÜ'nün borçlanma
maliyetleri düştü, risk primlerinde iyileşme görüldü.
2018 yılı son çeyreğinde, yurt içi iktisadi faaliyetteki dengelenme süreci belirginleşti, yurt içi talep daralırken, net ihracattaki güçlü artış ekonomideki yavaşlamayı sınırladı. Son dönemde açıklanan veriler, ekonomideki dengelenmenin 2019 yılı ilk çeyreğinde devam ettiğini gösteriyor. Bu döneme ilişkin öncü göstergeler, iktisadi faaliyette 2018 yılı ikinci yarısında başlayan yavaşlama eğiliminin azaldığına işaret ediyor.
Reel kur seviyesi ile yurt içi talepteki daralmaya bağlı olarak firmaların dış piyasalara yönelme eğilimi ve pazar çeşitlendirme esnekliği mal ihracatını destekliyor, iktisadi faaliyetteki zayıf seyir ve göreli fiyat etkisi ithalat talebini sınırlıyor, net seyahat gelirlerinin de katkısıyla cari dengedeki iyileşme sürüyor. Başta AB ülkeleri olmak üzere küresel büyümede gözlenen yavaşlama eğilimine rağmen dış talep olumlu görünümünü koruyor.
Mevcut rapor döneminde, yurt içi talebin daralması, gecikmeli kur etkilerinin azalması, ithal girdi maliyetlerinin gerilemesi ve sıkı parasal duruşa bağlı olarak enflasyon göstergelerinde bir miktar iyileşme eğilimi gözlendi. Buna karşın, belirsizlik kanalının etkisiyle mevduat dolarizasyonu arttı. Ek olarak, 2019 yılı mart ayından itibaren ülke risk primi, belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler nedeniyle diğer GOÜ’'den bir miktar ayrıştı. Söz konusu gelişmelerin finansal piyasalara olumsuz yansımalarını sınırlamak ve piyasaların etkin işleyişini desteklemek amacıyla politika yapıcılar tarafından çeşitli tedbirler uygulamaya konuldu.
2019 yılı ilk çeyreğinde, 2017 yılında kullandırılan Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletli kredilerin getirdiği yüksek baz etkisinin geride kalması, KGF kefaletli yeni paketlerin (KOBİ Değer Kredisi) kullanıma açılması, banka kredi arz koşullarının kamu bankaları öncülüğünde bir miktar gevşemesi, bireysel kredilerde çeşitli düzenlemelerin ve kredi kampanyalarının hayata geçirilmesi sonucunda yıllık kredi büyümesinde ılımlı bir toparlanma eğilimi izlendi.
Birinci çeyrekte KOBİ Değer Kredisi paketleri kapsamındaki kredilerin özellikle mikro ve küçük ölçekli işletmelere kullandırılması, söz konusu firmaların finansmana erişim koşullarını iyileştiriyor ve bankaların aktif kalitesi görünümüne katkı sağlayarak finansal istikrarı destekliyor. Mevcut rapor döneminde, toparlanma eğilimine rağmen kredi büyümesinin geçmiş yıllar ortalamalarının altında seyretmesinde, kredi iştahının banka grupları bazında farklılaşması ve talep kaynaklı etmenler belirleyici oldu. 2019 yılı mart ayında kur etkisinden arındırılmış (KEA) toplam yıllık kredi büyümesi yüzde 4,5 seviyesinde gerçekleşti. Banka Kredileri Eğilim Anketi (BKEA) sonuçlarına göre, 2019 yılı ilk çeyreğinde kısmi bir iyileşme gözlenen bankaların kredi standartları sıkı olmaya devam ediyor.
Kur riski yönetimi konusundaki farkındalığın artmasının ve yatırımlardaki zayıf seyrin etkisiyle firmaların yabancı para (YP) kredi talebi sınırlı düzeyde gözleniyor, kredi talebi daha çok işletme sermayesi amaçlı olarak yerel para cinsinden gerçekleşiyor. Bireysel kredi talebinde, piyasa koşullarının tüketici güvenine yansıması, varlık fiyat değişimleri, finansal ürün fiyatlamaları, istihdam ve hanehalkı reel gelirine dair gelişmeler belirleyici rol oynuyor. 2019 yılının ilk çeyreğinde, konut ve taşıt kredileri zayıf seyrederken, bireysel kredi büyümesi ihtiyaç kredileri ve kredi kartı kullanımı öncülüğünde arttı. Bu dönemde, faiz oranlarındaki gerileme, kamu bankalarının kredi kartı bakiyelerini ihtiyaç kredileri ile yapılandırmaya imkân tanımaları ve ihtiyaç kredilerindeki vade limitinin 60 aya çıkarılması bireysel kredi büyümesini yukarı yönlü etkiledi. Diğer taraftan, finansal istikrarı destekleyen önemli bir unsur da, 2018 yılı sonunda yüzde 14,8 olan Türkiye'nin hanehalkı borçluluğunun GOÜ ortalamasının oldukça altında seyretmesi oldu.
2018 yılı boyunca azalan reel sektör YP açık pozisyonu, 2019 yılı ilk çeyreğinde bu eğilimini korudu. Açık pozisyon tutarı 2019 yılı şubat ayı itibarıyla 197 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’da yapılan değişiklikler kapsamında yenilenmeyen dövize endeksli krediler (DEK) ve daralan yurt içi YP kredi bakiyesi YP yükümlülüklerdeki azalışta belirleyici oldu.
Ek olarak, kur oynaklığı, iktisadi faaliyetteki zayıf seyir ve yatırım amaçlı finansman ihtiyacındaki azalma nedeniyle YP kredi talebinin gerilemesi reel sektörün açık pozisyonunu düşürücü etki yapıyor. Kur değişimleri, YP kredilerin TL karşılıkları üzerindeki etkisiyle reel sektör finansal borç kaldıraç oranındaki gelişmeleri şekillendiriyor.
Mevcut rapor döneminde, yavaşlayan iktisadi faaliyet ve kredi büyümesinin etkisiyle tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranı gerek firma kredileri gerekse bireysel krediler ayrımında arttı. Yüksek montanlı TGA ilavelerinin 2018 yılı sonunda yoğunlaşması bu gelişmede rol oynarken, firma kredi yeniden yapılandırmalarının büyük ölçüde tamamlanması ve konkordato sürecindeki firmaların azalması gelecek dönemde bankaların aktif kalitesini destekleyebilecek.
Öte yandan, iktisadi faaliyetin seyri, finansal koşullar ve istihdam gelişmeleri sektörün TGA oranı üzerinde belirleyici olacak. Yakın izlemedeki krediler, aktif kalitesindeki sınırlı bozulmanın yanı sıra YP kredilerin TL cinsinden bilanço değerlerinin artışı, belirsizlik ortamında bankaların ihtiyatlı duruşu ve Türkiye Finansal Raporlama Standardı 9’un (TFRS-9) yürürlüğe girmesiyle artış gösterdi. TFRS-9 raporlama standartlarının uygulanmasını takiben, bankalar bazında ayrışan yakın izleme oranlarının zamanla birbirine yakınsayacağı öngörülüyor.
Bankaların likidite yapısına dair göstergeler olumlu seyrini sürdürmektedir. Mevcut rapor döneminde, düşük kredi büyümesi ve bankaların likidite tercihleri doğrultusunda sektörün likidite karşılama oranları bir miktar yükseldi. 2019 yılı mart ayından itibaren, bankalar yükselen maliyetler nedeniyle yurt dışı para takası piyasasına ek olarak, işlem limitleri yukarı yönlü güncellenen TCMB para takası piyasasını artan şekilde kullanıyor. Bunun sonucunda, yurt dışı yerleşikler ile yapılan net para takası fonlamasında kısmi bir azalma gözlenmiş olup net TL fonlama miktarında mevcut rapor döneminde artış yaşandı.
Son dönemde, kısa vadeli para takası fonlamasının ve gecelik mevduatın vadeli mevduat içindeki payının artmasıyla sektörün TL fonlama vadesi bir miktar kısaldı.
Olumlu likidite görünümünü koruyan bankacılık sektöründe, 2018 yılı ikinci çeyreğinden itibaren dış kaynak kullanımı azaldı, dış borç yenileme oranı geriledi. Bu gelişmede bankaların dış borca erişim koşullarından ziyade, YP mevduatlardaki artış, iktisadi faaliyette izlenen yavaşlamaya bağlı olarak reel sektör yatırımlarındaki düşüş ile azalan kredi talebi sonucunda YP cinsi kredi büyümesinde yaşanan zayıf seyir belirleyici oldu.
Dış borç yenileme oranında, yenilenen sendikasyon kredileri ve yurt dışı menkul kıymet ihraçlarının etkisiyle bir miktar artış gözlendi. Vadesi dolan sendikasyon kredileri yaklaşık yüzde 85 oranında yenilendi. Yakın dönemde sınırlı bir gerileme gözlenen sendikasyon kredilerinin maliyetlerinde yüksek seviyeler devam ediyor. Bu dönemde gerçekleştirilen yurt dışı borçlanmalara gelen talepteki ve katılımcı banka sayısındaki artış yabancı yatırımcı ilgisinin yüksek olduğunu gösteriyor.
Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergelerinde azalma eğilimi gözlendi, bu durumda özel karşılık provizyonu ve mevduat faiz giderlerindeki yükseliş etkili oldu.
Mevcut rapor döneminde faiz dışı gelirlerin kârlılığa katkısı belirginleşti. Sermaye yeterlilik rasyosu (SYR), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) SYR hesaplamasına ilişkin destekleyici düzenlemelerinin 2018 yılı sonundan itibaren uygulamadan kalkması ve kârlılıktaki düşüş eğiliminin etkisiyle, düzenleme öncesi seviyelerine geriledi. Kamu bankalarının sermayelerini güçlendirmek için ikrazen ihraç edilen özel tertip devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) gelecek dönemde kamu bankalarının ve sektörün sermaye tamponlarını destekleyecek.
Özetle, mevcut rapor döneminde, küresel iktisadi büyümeye yönelik endişeler ve küresel politika belirsizlikleri nedeniyle gelişmiş ülkelerin para politikası normalleşme süreçleri duraksadı, bu durum küresel risk iştahını olumlu yönde etkiledi, GOÜ’nün risk primlerinde düşüş gözlendi.
Türkiye ülke risk primi, belirsizliklerin ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle son dönemde diğer GOÜ’den ayrıştı. 2019 yılı ilk çeyreğinde, özellikle KGF üzerinden sağlanan teşvikler ve bankaların kredi iştahının kamu bankaları öncülüğünde kısmen canlanmasının etkisiyle, kredi büyümesi ılımlı bir artış sergiledi.
Öte yandan, iktisadi faaliyette önceki çeyreğe göre kısmi bir toparlanma eğilimi görülürken, yakın dönemde finansal piyasalarda yaşanan oynaklıklar ve risk primi göstergelerindeki yükseliş yurt içi talep görünümü üzerinde aşağı yönlü riskleri canlı tutuyor.
Türk bankacılık sektörünün aktif kalitesi sınırlı seviyede bozulmuş olup, gelecek dönemde iktisadi faaliyetin seyri, finansal koşullar ve istihdam gelişmeleri sektörün TGA oranı üzerinde belirleyici olacak. Sektör, yüksek likit varlık düzeyi, aktif kalitesi konusundaki ihtiyatlı duruşu ve tarihsel seviyelerinin üzerinde seyreden sermaye yeterliliği ile risklere karşı dayanıklılığını koruyor.