Türk Böbrek Vakfı (TBV) Başkanı Timur Erk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19 ilk çıktığında sadece akciğerleri etkilediğinin sanıldığını ancak tedavi süreçleri içerisinde enfeksiyonun başka organları da etkileyebildiğinin bilim insanlarınca saptandığını anlattı.
Tedavide kullanılan ilaçların, tıpkı aşırı ağrı kesici kullanımında olduğu gibi böbrekleri de geçici ve bazen kalıcı olarak hasara uğratabildiğine değinen Erk, "Bu infeksiyonun ortaya çıkardığı organ hasarlarının geçici veya kalıcı olduğu yönünde kesinleşmiş bir çalışma maalesef henüz yok. Ancak ülkemizdeki 60 binden fazla diyaliz hastasının bağışıklık sistemi zaten zayıf olduğu için diyaliz hastaları Kovid-19 infeksiyonunda birinci derece risk altında." diye konuştu.
Erk, diyaliz merkezlerinde olağanüstü önlemler alındığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"Kovid-19 virüsü bulaşmış hastalarımızı hayatta tutmak ve yeni bulaş vakaları oluşmaması için Sağlık Bakanlığımızın oluşturduğu tedbirlere, algoritmalara harfiyen uyarken vakıf olarak koruyucu hekimlik yaparak, hastalarımızı, hasta yakınlarımızı ve kamuoyunu, basılı broşürler ve sözlü olarak bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bu konuda yapılacak en etkili çalışmanın öncelikle hastalığa yakalanmamak olduğu için yapılması gerekenleri bıkmadan usanmadan anlatıyoruz. Hasta yakınlarına da bu konuda eğitimler vermeye devam ediyoruz. Hastalarımızla sürekli iletişim halinde kalarak, tedbiri elden bırakmamalarını sağlıyoruz."
"Hemodiyaliz hastalarında daha çabuk bulaşma riski gösteriyor"Türk Böbrek Vakfı Mütevelli Üyesi, Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever de Kovid-19'un sistemik özellik taşıdığı, akciğerlere ek olarak kalbi, merkezi sinir sistemini, damarları ve böbrekleri de etkileyebildiğinin saptandığını hatırlattı.
Hastalıkta böbreklerin akut veya ani şekilde yetersizliğe girebileceğine değinen Sever, şöyle devam etti:
"Burada rol alan mekanizma belli değildir. Böbreklerin bizzat virüsler tarafından tutulması veya ortaya çıkan ağır infeksiyon tablosu veya bu tabloda salgılanan bazı özel moleküllere bağlı olarak böbrek yetersizliğinin ortaya çıktığı henüz tartışma konusudur. Sebep ne olursa olsun, bu akut böbrek yetersizliği (hasarı) hastaların ölüm oranını anlamlı şekilde artırır. Ayrıca bu kaotik günlerde diyaliz tedavilerinde ortaya çıkan problemler de lojistik zorluklara yol açar."
Sever, kronik böbrek yetersizliği bulunanlarda altta yatan hastalığın, Kovid-19 nedeniyle kötü şekilde etkilenebileceğini, böbrek yetersizliği gelişmesinin de hastalığa bağlı olarak hızlanabileceğini ve daha çabuk diyaliz gereksinimi ortaya çıkabileceğini belirtti.
Kovid-19'un hemodiyaliz hastalarında daha çabuk bulaşma riski gösterdiğini dile getiren Sever, "Diyaliz hastasında altta yatan kalp damar hastalıklarını da kötü yönde etkileyerek risk artışına yol açabilir. Diyaliz merkezleri bu hastaların etrafa bulaşma yapmaması için sıkı önlemler almak zorunda kalır." dedi.
"Bağışıklığı baskılayan ilaçların azaltılması organ reddine sebep olabilir"Sever, böbrek nakilli hastaların organ reddini önlemek amacıyla bağışıklık sistemlerini baskılayan ilaçlar aldığı için tüm infeksiyon hastalıklarının ve Kovid-19'un daha ağır seyredebileceğine işaret ederek, riski önlemek adına bağışıklığı baskılayan ilaçların azaltılmasının da organ reddine sebep olabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, "Kovid-19'un yol açtığı hastalık tablosu hem akut böbrek yetersizliğine (hasarına) hem de kronik böbrek yetersizliğinin seyrinde olumsuzluklara yol açar. Ortaya çıkan diyaliz gereksinimi de hem makine ve diyaliz malzemeleri hem de diyaliz personeli temininde zorluklara sebep olabilir. Tüm bu olumsuz sonuçları önleyebilmek için bu hastalığın yayılmasını önlemek şarttır. Bu amaçla yapılan tavsiyelere mutlak şekilde uymak, hem kişisel sağlığımız, hem de toplum sağlığı yönünden büyük önem taşır." diye konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com