Siyaset

TBMM Başkanı Kurtulmuş: (Terörsüz Türkiye hedefi) TBMM, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Terörsüz Türkiye hedefi ile ilgili, "TBMM, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir. Dolayısıyla mesele TBMM'deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir." ifadesini kullandı

TBMM Başkanı Kurtulmuş: (Terörsüz Türkiye hedefi) TBMM, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir
10-03-2025 17:50
TBMM

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldiği iftar programı sonrası değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Ramazanın hem Türkiye'ye hem İslam dünyasına hem de bütün insanlığa hayırlar, bereketler getirmesini temenni eden Kurtulmuş, dünyanın zor ve kırılgan bir dönemden geçtiğini belirtti.

Türkiye'nin de dünyanın en problemli coğrafyasında yaşadığını anımsatan Kurtulmuş, Türkiye'nin bu önemli geçiş döneminde, eski dönemlerle kıyaslanamayacak kadar hazırlıklı ve daha donanımlı bir şekilde bu sürece dahil olduğunu söyledi. Kurtulmuş, yeni dönemin ortaya çıkardığı bu gelişmelerin, Türkiye için önemli fırsatları getirmesi temennisinde bulundu.

Dünyanın yeni bir düzene doğru evrildiğini vurgulayan Kurtulmuş, sadece son gelişmelerle birlikte değil, uzunca bir süredir artık tek kutuplu dünya sisteminin cari olmayacağını, dünyada yeni birtakım güç merkezleri ve güç denklemlerinin ortaya çıkacağının aşikar olduğunu dile getirdi. Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Doğal olarak çok daha fazla gerilim, çok daha fazla çatışma, çok daha fazla problemin olduğu olaylarla karşılaşmamıza, dünyanın her bölgesinde hemen hemen büyük sorunların ortaya çıkmasına vesile oldu. Bundan sonraki dönem, Amerika'nın hızla Afganistan'dan çekildiği tarihi dikkate almanın doğru olduğu kanaatindeyim.

Tek kutuplu bir dünya olmayacak, çok kutuplu bir dünyaya doğru evriliyoruz. Çok kutupluluk aslında kutuplaşma, polarizasyon, ayrışma anlamında değil; yeni birtakım merkezlerin, bölgelerin ortaya çıkması anlamındadır. Çok kutupluluk dediğimiz şey aslında çok merkezliliktir."

"Bu pozisyonumuz Türkiye'yi birçok konuda haklı noktaya getirmiştir"

Türkiye'nin de bu merkezlerden biri olacağını ifade eden Kurtulmuş, Türkiye gibi 4-5 ülkenin daha gelecek dönemin avantajlarından istifade edebilecek potansiyele sahip olduğunu vurguladı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu süreç nasıl evrilecek, özellikle yeni Amerikan yönetimiyle birlikte dünyada nasıl bir küresel denge ortaya çıkacak, bazı öngörülerimiz var ama bugünden kesin yargılara varmak çok kolay değil. Temel ayrışmanın, 'Dünyadaki sorunlar güçle mi çözülecek, yoksa müzakereyle, karşılıklı uzlaşmayla, karşılıklı rızayla mı çözülecek?' sorusuna verilen cevaplara göre olacağı açıktır.

Bu ayrışma önümüzdeki dönemin akışını belirleyecek en önemli hususlardan birisi olacaktır. Bir başka ikilem ise demokrasi ile otokrasi arasındaki çatışma olacaktır. Yani dünyadaki problemlere, sıkıntılara yönelik demokratik çözümler mi üreteceğiz, yoksa otokratik yönetimlere teslim mi olacağız?"

Kurtulmuş, bir diğer sorunun, ilkeli olmak ile çıkarcı olmak arasındaki seçimlerin olacağına dikkati çekerek, Türkiye'nin şimdiye kadar karşılaştığı sorunların tamamında, başta Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in 1,5 yılı aşkın bir süredir Filistin'de sürdürdüğü soykırım olmak üzere bölgedeki ve dünyadaki sorunlara, en zor şartlarda dahi, diplomasi yoluyla, müzakere yoluyla çözüm üretmeye gayret ettiğini aktardı.

Sorunların karşılıklı rızayla çözülmesini prensip olarak kabul ettiklerini ve hep böyle davrandıklarını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Rusya-Ukrayna meselesindeki tavrımız da budur. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü başından itibaren savunduk. Rusya-Ukrayna arasında kalıcı, adil, her iki tarafın da rıza göstereceği bir barışı savunduk. Aynı şekilde İsrail'in saldırganlığı karşısında hep uluslararası hukuka, uluslararası hukukun Filistin halkına vermiş olduğu haklara referans vererek, çözümün uluslararası hukuk çerçevesinde olması gerektiğini savunduk.

Bu pozisyonumuz Türkiye'yi birçok konuda haklı noktaya getirmiştir. Bundan sonraki süreçte de bu tavrımızdan, yani ilkeli, müzakereye dayalı dış politika yaklaşımımızdan vazgeçmeden bölgesel ve küresel sorunların çözümüne katkı sunmaya inşallah gayret edeceğiz."

"Artık ambargonun devam etmemesi gerekir"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Suriye'de gerçekleşen yeni duruma işaret ederek, Türkiye'nin Suriye'de tavrını ve ilkelerini ortaya koyduğunu; bunun Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'de hiçbir terör örgütünün, silahlı örgütün kalmaması, bunların bir tek ulusal silahlı kuvvetler çatısı altında ortaya konulması ve herkesi kapsayan bir sistemin, yeni bir yönetimin kurulması olduğunu anlattı.

Suriye'nin yeni yönetimine de sürekli bu tavsiyelerde bulunduklarını, bu beklentileri ortaya koyduklarını dile getiren Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu süreçte Suriye politikasında devre dışı kaldığını hisseden bazı aktörler, bazı provokasyonlara girişebilirler; bunlara karşı da dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Ümit ediyorum, Suriye söylediğimiz 3 temel prensip çerçevesinde çok kısa süre içerisinde derlenip toparlanır ve yoluna devam eder.

Avrupalı muhataplarımıza da bu süreç içerisinde hep şunu söylüyoruz; Suriye'nin kurumsal yapısının güçlendirilmesi, bu çerçevede devletin bütün kurumlarının yeniden gözden geçirilmesi ve özellikle ambargoların bir an evvel kaldırılarak Suriye'nin yeniden inşası en önemli önceliklerden birisidir. Artık ambargonun devam etmemesi gerekir. Yakılmış, yıkılmış şehirler var, altyapının yeniden oluşturulması var.

Suriye'nin kurumsal yapısının güçlenmesi için katkıda bulunulması lazım. Suriyeli kardeşlerimize yapacağımız en büyük katkı, onlara demokratik rehberlik yapmaktır. Türkiye bedeli ödenmiş çok güçlü, olgun bir demokrasiye sahiptir. Bu tecrübemizi Suriyeli dostlarımızın da istifadesine sunmak Türkiye'nin vazifesidir."

"Türkiye'nin hayrına olacak bir süreç içindeyiz"

Terörsüz Türkiye hedefine ilişkin düşüncelerini aktaran Kurtulmuş, terörsüz bir Türkiye oluşturma gündeminin olduğuna işaret etti. Kurtulmuş, "40 yıldır başımıza bela olan, 40 bini aşkın insanımızın hayattan koparılmasına neden olan terör belasının Türkiye'nin gündeminden kaldırılması, hatta Orta Doğu'nun gündeminden kaldırılması ve Türkiye'de birliğin, beraberliğin, iç kalenin tahkim edilmesiyle birlikte geniş coğrafyamızda da birlik ve beraberliğin sağlanması zorunludur, akıl bunu gerektirir." görüşünü paylaştı.

Bir elin silahta, bir elin sandıkta olamayacağına dikkati çeken Kurtulmuş, "Terörle irtibatlı bir siyasete, dünyanın hiçbir yerinde müsaade edilmez. Terörsüz Türkiye istikametindeki adımlar atıldı, İmralı'dan çağrı da geldi. PKK'yla irtibatlı, iltisaklı diğer örgütlerin de tamamen silah bırakmasıyla birlikte Türkiye bu belayı tarihin çöplüğüne atmış olacak." dedi.

Numan Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Şunu iftiharla söylemek isterim ki Türk medyası bu süreçte, terörsüz Türkiye hedefi konusunda, ortak makul bir çizgide durmuştur. Umarım ki siyaset de ortak makul bir çizgide durur ve bunun bir an evvel sonlandırılması için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir. Bu, polemik mevzusu yapılacak bir konu değildir.

40 yıldır verdiğimiz şehitler hepimizin ortak şehidi, acılarımız hepimizin ortak acıları ise bu sorunun çözümüyle birlikte kazanım da milletimizin ortak kazanımı olacaktır. Ümit ediyorum, iç ve dış birtakım tahrik unsurlarının devreye girmesine mani olunacaktır ve bu sürecin provoke edilmesine, bu sürecin zehirlenmesine müsaade edilmeden bir an evvel bütünüyle sonuçlar elde edilecektir.

Türkiye'nin hayrına olacak bir süreç içindeyiz. Allah'a çok şükür başaramadıkları şey, 40 yıldır terör örgütlerini kullanmalarına rağmen, halkın arasına Türk-Kürt diye bir ayrım sokamadılar, halkın arasına Alevi-Sünni diye bir ayrım sokamadılar, başka yerlerde yaptıklarını Türkiye'de başaramadılar. Bundan sonra da Allah'ın izniyle başaramayacaklardır. Fiilen bu meselenin bitmesiyle birlikte demokratik zeminin de zaten tahkim edileceği, kuvvetleneceği herkesin malumudur.

Demokratik siyaset yolunun da zaten hepimize, her politik görüşe açık olduğu aşikardır. Daha riskli bir döneme giriyoruz, ama daha büyük imkanlarımızın ve avantajlarımızın da olduğu bir döneme giriyoruz aynı zamanda... Türkiye dünyanın büyük devletlerinden, tecrübeli devletlerinden birisidir ve bu tarihi süreçlerde hem iç cephesini tahkim edecek hem de önüne çıkan bu fırsatları rasyonel bir şekilde değerlendirerek yoluna devam edecektir."

"Mesele, TBMM'deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecek"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, "terörsüz Türkiye konusunda inisiyatif alıp Meclis'i gizli oturuma davet edip etmeyeceğine" ilişkin bir soru üzerine, işin başından itibaren aslında meselenin açık olduğunu ve bunun şeffaf bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.

İmralı'ya giden heyetin, genişleyerek gittiğini hatırlatan Kurtulmuş, "Bu görüşmeleri yaptıktan sonra önce Meclis Başkanı olarak beni ziyaret ederek başladılar; ne yapacaklarını, ne konuşacaklarını, nasıl bir yol haritası izleyeceklerini anlattılar. Biz de onlara bu konuyla ilgili genel çerçevemizi anlattık. Ondan sonra partileri ziyaret ettiler. Şimdi bu hafta içerisinde tekrar partileri ziyaret edecekler. Dolayısıyla İmralı'da ne konuşuldu, neler oldu, bu süreci anlatacaklar. Tabi ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir. Dolayısıyla mesele TBMM'deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir. Gerektiğinde gerektiği zaman biz de devreye girerek bu konuyla ilgili meselenin şeffaf, açık, samimi bir şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Sonuçta Meclis de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek." ifadesini kullandı.

"Bu görüşmelere, zamanlamasını tespit ederek tekrar başlarız"

Kurtulmuş, "Meclis Başkanı olarak, terörsüz Türkiye görüşmelerinin sonlandırılmasıyla beraber gerçekten sivil bir anayasaya ulaşılabileceğini düşünüp düşünmediği" yönündeki soruyu yanıtlarken, bunu düşündüğünü ve buna inandığını söyledi.

Bunun da bir fantezi olmadığını, Türkiye demokrasisi için bir zorunluluk olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şu görüşleri dile getirdi:

"Bu tartışmalar, aslında ilk tur da gayet olumlu bir şekilde sonuçlandı. 14 partinin hepsiyle görüştüm, grubu bulunan partilere ben ziyarete gittim, grubu olmayan partileri davet ettim. Grubu olmayan bir parti hariç bütün partiler bu görüşmelere geldiler, eleştirilerini yaptılar, hatta kamuoyunda yaptıkları eleştirileri Meclis Başkanı olarak bana da söylediler. Ama hepsi ortak olarak şunu söyledi: 'Biz bu çalışmalara katkı sunmak isteriz'. O günkü siyasi şartlar içerisinde olumlu bir atmosfer oluşmuştu, sonra araya başka şeyler girdi.

Açıkçası geçtiğimiz 2024 yılı Ekim ayından itibaren bir yıllık programı da yapmıştım. 12 ay boyunca neler yapılacak bunların programını çıkarmıştım. Bunu sadece Meclis'in, partilerin değil; üniversitelerin, hukuk camiasının, bütün sivil toplum kuruluşlarının da devreye sokulacağı bir tartışma ortamını takvimlendirmiştik ve Ekim 2025'te de Meclis'te yasalaşmak üzere süreci belli bir noktaya taşıyacaktık. Biraz tehir oldu, ama sonuçta Türkiye'nin bu ihtiyacı devam ediyor. Bir de şunu söyleyeyim; bu, benim şahsi görüşüm olduğu için, ben anayasanın değiştirilmesini istediğim için olan bir durum değil."

Sürece başlamadan önce partilerin hepsinin seçim beyannamelerini ve parti programlarını incelediğini anımsatan Kurtulmuş, istisnasız hepsinde ya yeni anayasa tabirinin ya da anayasada köklü değişiklik teklifinin olduğunu aktardı. Kurtulmuş, şunları ifade etti:

"Dolayısıyla Türkiye'nin bir anayasa değiştirme ihtiyacı var ki partiler bunu millete teklif ettiler. Anayasanın önce niteliğiyle ilgili tartışmalar, sonra içeriğiyle ilgili tartışmalar yapılacaktır. En nihayetinde de TBMM'de ortak bir yöntem geliştirilecektir.

Hatta partilere şunu da teklif ettik: 'Yöntemi ben belirlemeyeyim, sizler yöntem teklif edin, bu teklif ettiğiniz yöntemler içerisinde en uygun olan yöntemi bularak Meclis'te müzakereyi öyle başlatalım'. Bu görüşmelere zamanlamasını tespit ederek tekrar başlarız ve ümit ederim ki Türkiye bir anayasa yapma sürecine girer. Burada ısrarla vurgulamak istediğim şey şudur.

Özellikle İmralı süreciyle yeni anayasa çalışmalarının birbiriyle bağlantısı yoktur. Daha İmralı sürecinin ilk adımı dahi atılmamışken, ondan bir sene, hatta 1,5 sene evvel anayasa meselesini Meclis'in 28. Dönemi'nin açıldığı ilk günden itibaren gündeme getirmeye başladık, dolayısıyla ikisi birbirinden ayrı konulardır, ikisini karıştırmamak lazım."

"Onlara da fırsat vermeden sivil siyaset bu anayasayı yapsın"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, "2007'den bu yana yeni anayasanın gündeme geldiğinin, herkesin yeni anayasa ihtiyacından dem vurduğunun, ancak bir türlü yeni anayasanın oluşturulamadığının" belirtilmesi üzerine, partilerin programlarında, seçim beyannamelerinde anayasanın olduğunu, dolayısıyla partilerin niyetlerinin samimi olduğunu düşündüğünü söyledi. Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Ama Türkiye'de, hep bir odak var olmuştur. Bunlar anayasanın yapılması meselesinin, millete bırakılmayacak bir mesele olduğunu, eğer bir anayasa değişikliği yapmak gerekirse bunun da kendilerinin teklifleri ve tazyikleriyle yapılmasının mümkün olduğunu düşünürler. İşte bu tür demokrasi dışı odaklar, daha açık söyleyeyim, darbenin gölgesinde ya da darbecilerin teklifleriyle anayasanın yapılmasını isterler.

Dolayısıyla onlara da fırsat vermeden sivil siyaset bu anayasayı yapsın. Çünkü bir-iki partinin anayasası olmaz. Ortaya konulacak olan metin, bir toplumsal sözleşmedir ve benim gönlümden arzu ettiğim, onu yapmaya çalışıyorum başından itibaren, 400'ü aşkın bir oyla parlamentoda bunun ortak bir metin olarak benimsenmesi, kalıcı bir şekilde sorunu çözecektir."

Suriye'deki gelişmeler...

Suriye'deki son duruma ilişkin soruya Kurtulmuş, "Açıkçası bu meseleye 'milli menfaatler' çerçevesinden bakmak lazım. Bu bölgenin daha fazla bölünmesinde menfaatleri olan ülkeler var. Onun için bu bölgede mezhep meselesini, etnik meseleleri, daha fazla bölünmeyi kurcalayabilirler." yanıtını verdi.

Dünyanın yeni bir döneme evrildiğine işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bazıları Ukrayna'yı vekil devlet olarak kullanıyor, diyorduk şimdi Amerika'dan açıklama geliyor, 'Biz artık Ukrayna'yı vekil devlet olarak kullanmayacağız.' Şimdi YPG/PYD vesaire falan, belki birileri için bunların da işi bitti, bir kenara koyacaklar. Burada mühim olan, bizim devlet olarak kararlı durmamızdır. Biz bölgemizde terör örgütü istemiyoruz.

Israrla Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da söylediği, artık bunu da bir alışkanlık haline getirmemiz lazım, inşallah bu iç kalenin tahkimiyle birlikte, biz kendi içimizdeki bu tam ezeli, ebedi kardeşliğimizi yeniden tahkim ettiğimiz zaman bu bölgenin kardeşliğine sirayet edecektir. Buradan terör örgütlerinin çıkması, PKK'nın bitmesi inanın ki başka yerlerde de YPG'nin, DEAŞ'ın, vesairenin bitmesi demektir. Dolayısıyla bu çerçevede biz tedbirimizi alıyoruz."

TBMM Başkanı Kurtulmuş, başka bir soru üzerine, "uzunca bir süre önce 3. dünya savaşının başladığını" söyledi.

Bunun, eski klasik savaşlar anlamında görülmemesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Güç kullanımının son raddeye ulaştığı bu ortamda, herkes aklını başına alır ve ortadaki sorunları müzakereyle çözmeye başlar. Bunun test alanlarından birisi Rusya-Ukrayna meselesiydi, bir diğeri ise Filistin meselesidir. Bu sorunların çözümünde uluslararası hukuku, devletlerin egemen eşitliğini esas alan bir yaklaşımla ortaya çıkılır ve müzakere edilirse sonuç alınır ve bu risk ortadan kalkar ya da en azından tehir edilir." ifadelerini kullandı.

"Dünyada yeni güç merkezleri ortaya çıkacak"

ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasının ardından Türkiye'nin ve NATO'nun durumunun ne olacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Trump'la ilgili bugün bunları konuşuyoruz. Allah ömür verirse bir sene sonra bir araya geldiğimizde bugün konuştuğumuz konuların birçoğu belki hiç konuşulmayacaktır. Yani kanaatimce Sayın Trump, el yükseltiyor. Grönland meselesi, Kanada meselesi, Meksika Körfezi meselesi, işte Rusya'ya, Ukrayna'ya karşı yaptıkları şeyler… Bunların hepsi el yükseltme, kendi sınırlarını test etmeye çalışıyor.

Ama ben yeni bir dünyanın kurulması derken artık tek bir devletin hegemonyasına bağlı bir dünya sisteminin çok geride kaldığını ifade etmeye çalışıyorum. Önümüzdeki günlerde çok daha net göreceğiz ne iki kutuplu dünya ne ondan sonra kurulan tek kutuplu düzen, bunların ikisi de artık geride kaldı, bundan sonra çok kutupluluk-çok merkezlilik olacak. Dünyada yeni güç merkezleri ortaya çıkacak. 'Ben yaptım oldu' devri bitti artık."

Kurtulmuş, Türkiye'nin yeni kurulan dünya düzeninde kendine gösterilen yerde değil, istediği yerde oturacağını vurgulayarak, Türkiye'nin çok daha şanslı bir döneme girdiği düşüncesini paylaştı.

"İsrail'e verilen bütün payeler artık bitti"

Avrupa'nın bir liderlik boşluğu içerisinde olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Tabii Amerika'yla, Avrupa'nın ilişkilerinin nasıl devam edeceği çok belirleyici bir faktör olacak. Biz burada ilkeli durmak durumundayız. Rasyonel olarak hangi adımlar atılması gerekiyorsa, o adımları atıyoruz ve bu, nihayetinde sonuç almamızı sağlayacaktır. Türkiye'ye böyle bir yaklaşımın olduğu, bir kısmı öğrenmek amacıyla, bir kısmı ilişkileri kuvvetlendirmek amacıyla, bir kısmı Türkiye'yle belki ortak şeyler yapmak amacıyla böyle bir arayış içerisinde olduğunu görüyorum." dedi.

Avrupa'da aşırı sağın yükselmesinin, Avrupa'nın ana akım siyasetini de zehirleyeceğine işaret eden Kurtulmuş, "Almanya'da belki bir sonraki seçimde aşırı sağ birinci parti olacak, Hollanda'da bir sonraki seçimde belki aşırı sağ birinci parti olacak ve bu sadece bizimle Avrupa'nın ilişkisini etkileyen bir şey değil, Avrupa'nın kendi iç ilişkilerini de olumsuz etkileyen bir gelişme olacak. Bu gelişmeler nedeniyle, 'otokrasi mi, demokrasi mi' diyoruz. Avrupa demokrasiyle öne çıkan bir bölge, bir kıta ama Avrupa'da otokratik eğilimler çok kuvvetli, popüler hale geliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, Avrupa'nın Türkiye'yle irtibatının, Türkiye'ye açılımının olmasının Avrupa'yı da zenginleştireceğinin altını çizerek, "Avrupa'nın da iç zehirlenmesini de önleyecek önemli işlerden birisidir bu." diye konuştu.

Numan Kurtulmuş, dünyada İsrail için bütün limitlerin dolduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nereden anlıyoruz? Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'e dokunuyor. Sonuç olur olmaz o ayrı bir şey. Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail'e dokunuyor. Dokunulmaz zannedilen İsrail imajı yerle bir oluyor. Bunun sebebi ne? Bunun ortaya çıkmasının temel nedeni, hükümetleri gösterileri yasaklamasına rağmen Gazze meselesinin başından itibaren başta Batı ülkelerinde yüz binlerce insan sokaklara çıktı ve büyük bir insanlık cephesi oluşturdu. Eğer o insanlık cephesi oluşmasaydı, böyle bir sonuç almak mümkün değildi. Ben, onun için insanların zihninde, insanların gönlünde İsrail'e verilen bütün payelerin artık bittiğini, limitlerin dolduğunu, uluslararası alandaki bütün hukuki kuralların da İsrail tarafından yerle bir edildiğini, bunun tahammül edilemez bir noktaya geldiğini düşünüyorum.

Bunu söylerken devletler, hükümetler nezdinde söylemiyorum, halklar nezdinde söylüyorum. Ama bir müddet sonra halklarla hükümetler arasındaki bu farkın da halkların lehine sonuçlanacağına inanıyorum, yani siyasi gidişat ona doğru. Eninde sonunda artık iki devletli bir çözüm olacak. Şimdi neredeyse büyük bir kitle uluslararası camiada iki devletli çözüm meselesine olumlu bakıyor. Zaten onun içindir İsrail bir an evvel işi bitirmek istiyor."

"(AB ile ABD arasında) Büyük gerilimler olacak aralarında ama bunları koparmayacaklar"

Kurtulmuş, Avrupa'da yükselen aşırı sağın Türkiye açısından da zor bir tablo ortaya çıkaracağına işaret etti.

Avrupa'ya Türklerin hızlı bir şekilde entegre olmasına rağmen orada Türkleri de istemeyen faşistlerin bulunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Hakikaten 'bizi tam üye olarak alın' meselesi, sadece bizim açımızdan önemli bir kart değil, aslında Avrupa için de rahatlatıcı bir fonksiyon. Bunu, aklı başında olanların değerlendireceklerini ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, Avrupa ile ABD arasında köklü fikir ayrılıkları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Anglosakson ittifakının da büyük oranda burada zedelendiğini görüyoruz. Bu da yeni başlamadı, aslında İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması öyle sadece İngiliz halkının, 'Artık bu yükü taşımayalım' diye kenara koyduğu bir şey değil. Yani temel noktalarda birtakım fikir ayrılıklarının ortaya çıktığı Ukrayna meselesi. Almanya aslında Amerika'yla olan ittifakları konusunda ters bir noktada ama bunu sürdürebilecek bir gücü yok, potansiyeli yok. Açıkçası AB, Ukrayna'nın Kırım'ı ilhak ettiği anda oyun kurucu olma vasfını kaybetti. Eğer o zaman Avrupa Birliği müdahale edebilecek gücü olsaydı veya Merkel'in dışında birileri çıkıp çok kuvvetli bir şeyler söyleyebilmiş olsaydı, sonuç değişir değişmez ayrı bir şey ama Avrupa'nın en azından Kırım'ın ilhakına sessiz kalmadığı ortaya konulurdu ve başka bir siyaset gelişirdi. Gerilim olacağı açık, nerede duracağını açıkçası onların da bildiğini zannetmiyorum ama dengeli bir şekilde götürecekler. Şu teze de katılmam. Amerika'yla, Avrupa bütün bağları koparacaklar, irtibatsız olacaklar noktasında olduğunu zannetmiyorum. Büyük gerilimler olacak aralarında ama bunları koparmayacaklar."

"400'ün üstünde Meclis'ten geçeceğini düşünüyorum"

Amerikan üniversitelerinde tekrar Filistin lehine hareketlerin başladığının anımsatılması üzerine Kurtulmuş, "Bu devam edecek, yani burada bir ateş yandı orada üniversiteler de devam edecek, üniversite hocaları arasında devam edecek, yani nihayetinde bu baskı karşı şeyini de doğuracak, yani orada da yanlış yapıyorlar. Amerika'nın bu kadar çok İsrail'in peşine takılmaması lazımdı. Yani Amerika'nın entelektüel çevrelerini de kaybediyorlar, bu devam eder." dedi.

Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmaları konusunda sorulan bir soru üzerine, partilerin değil milletlerin anayasası olacağını söyledi.

Anayasa tartışmasının topluma yayılması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu nihayetinde bir siyasi iklim meselesidir. Siyasi iklim oluşursa insanlar farklı fikirlerde olmakla birlikte aynı masanın etrafına gelirse, bu siyasi iklimin ben olumlu tartışmaları gündeme getireceğini ve nihayetinde de bir matematik işi, 400'ün üstünde bir oyla da Meclis'ten geçeceğini düşünüyorum. Yani ben bugüne kadar hiç anayasanın içeriğiyle ilgili konuşmadım pozisyonum dolayısıyla benim de hayatım boyunca anayasayla ilgili birikimim, çalışmalarımız var, partide yaptığımız çalışmalar var.

Türkiye'nin burada yani bir kere çoğulcu, kapsayıcı, demokrat, sivil, toplumun bütün kesimlerinin kendisini işin içerisinde gördüğü, güçler ayrımı prensibini tam manasıyla benimsemiş ve bu anlamda da hukukun üstünlüğü prensibini gerçekten yerleştirmiş kapsamlı bir anayasaya ihtiyacı var."

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER