İSTANBUL
Klasik Türk musikisinin dehalarından biri olan ve yaylı tanburu icat eden Tanburi Cemil Bey, vefatının 101. yılında anılıyor.
Adile Sultan'ın saraylısı Zihniyar Hanım ile Sadrazam Hüsrev Paşa'nın kethüdarlığını yapan Mustafa Reşid Efendi'nin oğlu Cemil Bey, 1873'te Fatih'in Molla Gürani Mahallesi'nde dünyaya geldi.
Usta sanatçı, babasını 3 yaşında kaybettikten sonra amcası Refik Bey'in himayesinde büyüdü.
Çalışkan, terbiyeli, sessiz bir çocuk olan ve küçük yaşlarda musikiye merak salan Tanburi Cemil, okuldaki dersleri dışında özel hocalardan ders aldı.
Cemil Bey, ilk müzik bilgilerini ortaokul sıralarında ağabeyi Ahmet Bey'den aldı. Müzik aleti çalmaya karşı ilgisi on yaşlarında keman ve kanun ile başlayan usta isim, daha sonra başladığı ve ismiyle bütünleşen tanbur sazıyla ustalık derecesine ulaştı.
Oğlu Mesut Cemil'in dünyaya gelişi...
Gençlik yıllarında "tanburi" olarak ününe ün katan başarılı sanatçı, hatırlı kişiler tarafından musiki toplantılarına davet edilmeye başlandı.
Tanburi Cemil, 1901'de annesinin isteğiyle, Adile Sultan Sarayı'ndan arkadaşı Eflaknur Hanım'ın kızı Şerife Saide ile dünya evine girdi. Eşinin aşırı sevgisi, kıskançlığı ve musiki davetlerine gitmek istememesi nedeniyle zor günler yaşamaya başlayan sanatçının oğlu Mesut Cemil, bir yıl sonra 1902'de dünyaya geldi.
Türk müziği saz icrasına yeni ve modern bir tarz getirdi
Müzikteki yeteneğiyle bir döneme damgasını vuran Cemil Bey, tanburun yanı sıra klasik kemençe, lavta ve viyolonseli de aynı ustalıkla icra ederek bir ekol sahibi oldu. Tanburi Cemil, eserleriyle Türk müziği saz icrasına yeni ve modern bir tarz ile değişik bir yorum getirerek icracılığın mükemmelleşmesinde en büyük rolü oynadı.
Yaşadığı dönemde ses sanatına ait her unsurdan yararlanan Cemil Bey, bunları musikinin gelenekleri içinde yoğurdu. Usta sanatçının özellikle, taş plaklara yaptığı taksim kayıtları, makam, üslup ve tavır açısından büyük önem taşıyor. Türk musikisine yeni bir üslup getiren sanatçı, tek başına halka açık konser veren ilk Türk musikisi sanatkarı olarak da tarihe adını yazdırdı.
Cemil Bey, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından askere çağrıldı. Askerlik muayenesi esnasında verem olduğunu öğrenen sanatçı, yakın dostu doktor Hamid Hüsnü Bey'in sanatoryumda tedavi teklifini reddederek, yakınlarının tedavi için İsviçre'ye gitmesi konusundaki ısrar ve isteklerini de geri çevirdi.
Sözlü eserlerin yanında birçok saz eseri de besteleyen Cemil Bey, ömrünün son yıllarında evinin bahçesinde bulunan ve "uzletgah" dediği ayrı bir evde yaşamaya başladı. Sanatçı, 9 Temmuz 1916'da 43 yaşındayken hayata veda etti. İstanbul'da yaşamını yitiren Cemil Bey'in cenazesi, az kişinin katılımıyla Merkezefendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Güzel yazı yazmasıyla da tanınan usta ismin, 1901'de Arap harfleriyle ve batı notasıyla yazdığı "Rehberi Musiki" kitabı, daha sonra Türk alfabesiyle yeniden okuyucuyla buluşturuldu. Kitap, Türk musikisi için Batı müziğiyle karşılaştırmalı olarak kaleme alınan ilk nazariyat kitabıdır. Usta sanatçının bir de yarım kalmış "Kemençe metodu" isimli bir çalışması olduğu biliniyor.
Tanburi Cemil Bey'in hayatına ilişkin bilgiler, oğlu Mesud Cemil'in "Tanburi Cemil'in Hayatı" kitabı, yazar Lütfiye Aydın'ın "Dehanın Sesi" isimli kitabıyla günümüze kadar ulaştı.