Riyad yönetimi, Yemen'deki Arap koalisyonu ve "Arap NATO"su gibi fonksiyonunu kaybeden ve ölü doğan anlaşmaların ardından son olarak 6 Ocak'ta yeni bir oluşuma öncülük etti.
"Kızıldeniz ve Aden Körfezi Kıyısındaki Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi"nin kuruluş sözleşmesi, Suudi Arabistan, Sudan, Cibuti, Somali, Eritre, Mısır, Yemen ve Ürdün Dışişleri Bakanları tarafından Riyad'da imzalandı.
Aslında Yemen'deki iç savaşla beraber Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Umman Denizi'ni birbirine bağlayan Babu'l Mendeb'e yönelik artan tehditler nedeniyle 2017'nin sonundan itibaren bu ittifak için hazırlık yapılıyordu.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, yeni ittifak için askeri bir güç oluşturulduğuna ilişkin algıların yanlış olacağını belirtirken, her ülkenin savunma gücüne ve ikili koordinasyona sahip olduğunu, bunun kolektif çalışmaya dönüşebileceğini ifade etti.
Suudi Bakan, yeni koalisyonun, bölgede artan zorlukların gölgesinde güvenlik ve istikrarı korumak, karşılaşılan tehlikelerle mücadele için hayati öneme sahip su yolu konusunda istişare ve koordinasyonu hedeflediğini aktardı.
Yemen'deki Arap koalisyonu erozyona uğradıSuudi Arabistan, Mart 2015'te Husilere karşı Yemen hükümetine destek vermek üzere kurulan Arap koalisyonunun da başını çekiyor.
Ancak 5 yıldır devam eden bu savaş Yemen'de durumların daha da kötüleşmesine neden oldu. Halkın çoğunluğu insani yardıma muhtaç hale geldi ve çatışmalar milyonlarca insanı açlığın eşiğine sürükledi.
Arap koalisyonu başlangıçta birçok Arap ülkesinden oluşuyordu. Ancak giderek bu ittifak erozyona uğradı ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile sınırlı kaldı. Son aylarda BAE'nin de koalisyondan çekileceği yönünde çıkan söylentiler Abu Dabi yönetimi tarafından yalanlandı.
Askıya alınan ittifakTerörizmle Mücadele İslam Askeri Koalisyonu'nun kuruluşu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Prens Muhammed bin Selman'ın ikinci veliaht olduğu dönemde, 14 Aralık 2015'te duyuruldu.
Koalisyonun ilk toplantısı 2017'de üye 41 ülkenin savunma bakanlarının katılımıyla başkent Riyad'da gerçekleştirildi.
Bunun ardından Suudi Arabistan, medya tarafından takip edilen birtakım sempozyum ve faaliyetleri dışında terörle mücadele yetkisi kapsamında uluslararası belirleyici bir eylem duyurusunda bulunmadı.
Arap NATO'su ölü doğduDonald Trump başkanlığındaki ABD yönetimi, 2018'de Körfez İşbirliği Konseyi üyesi 6 ülke ile Mısır ve Ürdün'ün de dahil olacağı ve Orta Doğu Stratejik İttifakı ismini taşıyacak Arap NATO'su kurulması fikrini gündeme getirdi.
Suudi Arabistan Nisan 2019'da ittifaka hazırlık çerçevesinde ABD, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar ve Ürdün'ün katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Davet edilenler arasında olmasına rağmen Mısır toplantıya katılmadı.
Körfez krizinin Arap ve Körfez ülkeleri arasında bölünmeye yol açtığı ve muhtemel üye ülkeler arasında anlaşmazlık yaşanan atmosferde Arap NATO'su "ölü doğan" bir girişim olarak nitelendiriliyor.
Abluka ülkeleri Katar'a dayatmalarında başarılı olmadıSuudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır, Haziran 2017'de başlayan Körfez krizi kapsamında teröre destek suçlamasıyla Katar'la tüm diplomatik ilişkilerini kesmiş ve ekonomik abluka uygulamaya başlamıştı. Ancak bu ülkeler, Katar'a istedikleri şartları dayatamadı. Aksine son dönemde Katar ile Suudi Arabistan arasında uzlaşı sinyalleri görülmeye başladı.
Körfez krizi, Körfez İşbirliği Konseyinin kurulduğu 1981'den bu yana, üye ülkeler arasındaki en kötü durum olarak nitelendiriliyor.
Yeni koalisyon İran konusunda gerginlik hakimken kurulduSekiz ülkenin kuruluş sözleşmesine imza attığı "Kızıldeniz ve Aden Körfezi Kıyısındaki Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi"ne ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan uzmanlar, son 5 yılda yapılan ittifaklar ve bu son koalisyonda eksik olan şeyin, oluşumların etkinliğini sağlayacak "ortak amaç ve öncelikler" olduğunu belirtti.
Iraklı Siyaset Bilimi Profesörü Müsenna el-Ubeydi, Suudi Arabistan'ın öncülük ettiği yeni koalisyonun, son yıllarda izlediği politika ve diplomasinin bir parçası olduğunu söyledi.
Bu koalisyonunun zamanlamasıyla İran'ın taraf olduğu gerilimin tırmanması arasında bir ilişki bulunduğunu ifade eden Ubeydi, İranlı General Kasım Süleymani'nin 3 Ocak'ta öldürüldüğünü, Kızıldeniz ve Aden Körfezi Kıyısındaki Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi'nin ise 6 Ocak'ta kurulduğunu hatırlattı.
Öte yandan bu koalisyonların Riyad'a maddi külfet oluşturduğuna ve ekonomisine zarar verdiğine dikkati çeken yansıdığını Ubeydi, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın Arap ve İslam ülkelerine liderlik etme hedefleri önünde de engel oluşturduğunu vurguladı.
Bazı Körfez ülkelerinin "Suudi Arabistan'ın İran karşısında mağlup olmasının çıkarlarına olmayacağını" bildiği halde yine de Suudi Arabistan koalisyonları konusunda tarafsız bir tutum edindiğini belirten Ubeydi, bu tutumun koalisyonların başarısını olumsuz etkilediğini ifade etti.
Ulusal Güvenlik ve İran Araştırmaları konusunda uzman Firas İlyas da İran ve Husilerin bölgede "endişe verici" faaliyetleriyle Arap koalisyonlarının oluşum zamanlaması arasında bağlantı olduğunu ifade etti.
Bu koalisyonların, İran nüfuzunun etkisini kırma ve Yemen'deki Husilerin hareketini kısıtlama gibi hedefleri bulunduğunu aktaran İlyas, yeni koalisyonun başarılı olma ihtimali hakkında konuşmak için henüz erken olduğunu dile getirdi.
Katar, Kuveyt ve Umman'ı tarafsız kalmayı başardığını kaydeden İlyas, bu ülkelerin İran'la ilişkilerinin, Körfezde güvenlik entegrasyonu önünde engel teşkil ettiğini belirtti.
İlyas, "Ancak yine de Körfez bölgesi ABD'nin ulusal güvenliğinin bir parçası olduğu müddetçe güvenlik girişimleri başarısız olsa dahi Suudi Arabistan'ın kurduğu koalisyonların başarısız olduğu yönünde hüküm vermek mümkün olmayacaktır." diye konuştu.
"İsrail'i bir kenara bırakıp sadece İran'a karşı bir koalisyon oluşturmak yanlış"Uluslararası İlişkiler ve Orta Doğu uzmanı Mısırlı araştırmacı Tarık Diyab, yeni koalisyonun çelişkilerle dolu olduğunu, ortak hedefi, yönelimleri ve öncelikleri bulunmadığını söyledi.
Koalisyon için ortak kuvvetler olmamasının etkinliğini azalttığını, İran'ı caydırmak için kurulan siyasi bir oluşum izlenimi verdiğini aktaran Diyab, Kızıldeniz'de sadece İran değil, İsrail tehdidi de bulunduğunu vurguladı.
"İsrail'i bir kenara bırakıp sadece İran'a karşı bir koalisyon oluşturmak, güvenlik, strateji ve ahlak açısından yanlış olur." diyen Diyab, ABD-İran gerilimi tırmandıktan sonra koalisyonun kurulmasının "manidar" olarak yorumladı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com