Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yapılan, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise sayılı sulama tünellerinden Suruç Tüneli, bölgede kentten köye tersine göçü başlattı. Projeyle kapsamında ovadaki 562 bin 950 dekar arazi suya kavuştu.
Suruç Ovası'ndaki köylerde yaşayan çok sayıda vatandaş, yaklaşık 30 yıl önce yer altı su seviyesinin çekilmesi ve işsizliğin artması gibi gerekçelerle kent merkezine ve çevre illere göç etti.
İş bulmak amacıyla başka illere göç eden yüzlerce çiftçi, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise en büyük 5'inci sulama tüneli konumundaki Suruç Tüneli aracılığıyla ovaya 5 yıl önce su verilmeye başlanmasıyla yeniden baba ocaklarına dönmeye başladı.
Uzun yıllar suya hasret kalan ve bu nedenle çeşitli sıkıntılar yaşayan Suruçlu çiftçiler, GAP sayesinde rahat bir nefes aldı. Projeyle ovadaki 562 bin 950 dekar arazi suya kavuşurken, binlerce kişiye ise iş kapısı oldu.
İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Murat Yahlizade, AA muhabirine, bölgede yıllar önce yer altı sularının aşırı kullanılması nedeniyle suların tükendiğini söyledi.
Bölgeye 2012'den itibaren GAP sulama projesinin hayat vermesiyle sulu tarıma geçildiğini anımsatan Yahlizade, şunları kaydetti:
"Devletimizin ve hükümetimizin tarımsal destekleri ön plana çıkarmasıyla birlikte teşvik oluştu. Bu teşvikle beraber öncelikle belirlenen ekonomik getirisi yüksek olan ürünler ön plana çıkmaya başladı.
Pamuk gibi endüstri bitkisi yoğun bir şekilde üretilmeye başlandı. Getirisi ve desteklemesi de yüksek olunca geçmişte kuraklık dolayısıyla ilçe dışına göç eden vatandaşlarımız yavaş yavaş tarımsal üretimin değişmesiyle kendi bölgelerine gelmeye başladı.
Köyde tarlası olan önce geçici olarak geldi, şimdi ise kalıcı olarak yerleşti. Şu anda suyun gelmesiyle birlikte köylerde nüfus artışı oldu. Vatandaşlarımız birinci derecede pamuk, sebzegilleri ekmeye başladı. Sebzeden dar alanda yüksek verim almaya başlandı. Bu da vatandaşlar için iyi bir girdi kaynağı oldu."
"Üretim alanı 10 kattan fazla arttı"
Yahlizade, eskiden susuzluk ve imkansızlık nedeniyle ortaklaşa ekilen arazileri artık tarla sahiplerinin kendilerinin ekmeye başladığını dile getirdi.
İlçedeki pamuk ekili arazilerin katlanarak arttığını vurgulayan Yahlizade, "Su gelmeden önce ilçede 2008'de 25 bin metrekare alanda pamuk üretimi yapılırken, 2018'de bu 237 bin 242 metrekareye çıktı.
Bunun yanında ikinci ürün olarak mısır üretimi yapılıyor. Arazisi az olanlar da ağırlıklı olarak sebze ekiyor. Özellikle patlıcan ve biber üretimi yapılıyor. Burası eskiden tarımın merkeziydi şimdi de yine eski ihtişamına kavuşmaya doğru gidiyor.
Suyla birlikte vatandaşlarımız için istihdam ortamı oluştu, işsizlere bir alan oluşturuldu. Zincirin bir halkası gibi herkes buradan yararlanmaya başladı." şeklinde konuştu.
"Su ovayı tamamen değiştirdi"
Ziraat mühendisi Fahri Yağmur da ovaya suyun gelmesiyle ilçenin çehresinin değiştiğini söyledi.
"Su hayattır" diyen Yağmur, "Suruç'a suyun gelmesiyle her şey değişti. Daha önce bir köyde yüzde 10'luk bir kesim çiftçilik yapabilirken şimdi ise yüzde 100'lük bir kesim çiftçilik yapıyor. Su tamamen ovayı değiştirdi.
Şehir dışında daha önce çalışmak zorunda kalan vatandaşların yaklaşık yüzde 80'i arazilerine döndü. Şimdi kendi topraklarında çalışıyor." dedi.
Suyla beraber yüzlerce kişiye iş kapısı açıldığına dikkat çeken Yağmur, "Suyun gelmesiyle bütün köylerde nüfus arttı hatta Suruç'ta trafik sorunu bile oldu. Çok kalabalıklaştı. Çiftçimiz daha güzel şeylere layıktır. İnşallah ürünlerden daha fazla verim alır. Herkes mutlu, umutlu ve herkesin beklentisi güzel." şeklinde konuştu.
"Sudan önce köyü beğenmiyorlardı"
Yağmur, "İlçemiz daha önce sürekli göç veriyordu ama son 4 yıldır sürekli göç almaya başladı. Geçen yıla göre Çaykara köyümüzde yaklaşık yüzde 20 nüfus artmıştır. Sudan önce köyü beğenmiyorlardı. Su gelmez diyorlardı. Şimdi su geldi herkes tarlasına geldi." ifadelerini kullandı.
Bilge köyünde çiftçilik yapan Mahmut Caymaz da sulama projesinden önce Şanlıurfa merkezde yaşadığını aktararak, suyun gelmesiyle köye dönüş yaptıklarını ve pamuk ektiklerini söyledi.
Arazilerini değerlendirmek için köye göçtüklerini belirten Caymaz, "Su gelmeden önce buğday ekiyorduk. Allah'ın rahmetine kalmıştı. Kuyusu olan tarlalarına farklı ürün ekiyordu. Kuyusu olmayan ise buğday, mercimek, arpa ekiyordu. Köy ile şehirdeki yaşam arasında çok fark var. Köyde işin, aşın olsa şehirden kat kat güzeldir. Kentteki yaşam artık çok zor. Her yönüyle köy daha rahattır. Havasıyla suyuyla çok farklıdır." diye konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com