Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye Araplarını DEAŞ’ın eline bırakmadığımız gibi, Suriye Kürtlerini de PKK-PYD’nin zulmüne terk etmeyeceğiz” dedi.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Engelli Vatandaşların ve Devlet Korumasından Yararlanmış Gençlerin Kamu Kurumlarına Yerleştirilmesi’ töreni, engelli gençlerin işaret dili ile İstiklal Marşı’na eşlik etmeleri ile başladı. Saray Engelsiz Yaşam Merkezi Mehteran Takımı mini bir konser verdiği törende elektrik çarpması sonucu ellerini kaybeden milli yüzücü ve ressam Yusuf Akgün, program boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın portresini yapmak üzere sahnede yerini aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahnede konser veren engelli gençlerin söylediği “Beraber yürüdük biz yollarda” şarkısına eşlik etti.
“BİZ ENGELLİLERİ CENNET ÇOCUKLARI OLARAK GÖRÜYORUZ”
Kura ile ataması yapılan 2 bin 504 engelli, 3 bin 274 devlet korumasından yararlanmış gence görev yerlerinin hayırlı olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Toplam 5 bin 778 kardeşimiz yeni bir hayata başlamış oluyorlar. Bugünkü atama ile birlikte engelli kamu görevlisi sayımız 56 bini aştı. Sadece kamuya atamakla kalmadık, özel durumlarını göz önünde bulundurarak iller arasında kolayca yer değiştirebilmelerini de sağladık. Engelli raporları konusundaki sorunları da çözdük. Kamuya ve özel sektöre ait merkezlerde 23 bin engelli bireye yatılı bakım hizmeti sunuluyor. Biz engellileri cennet çocukları olarak görüyoruz. Engellerin evlatlarımızın zihinlerinde veya uzuvlarında değil, onları eksik gören kalplerde olduğuna inanıyoruz. 122 bin ailemize engelli çocuklarımıza evde bakmaları için 826 lira ödüyoruz. Bu ülkede sahipsiz kalmış her çocuğun annesi de babası da devlettir. Yetimine, garibine, mağduruna, mazlumuna sahip çıkmayan devlet, bizim gözümüzde devlet değildir” açıklamasında bulunarak, engelliler için yapılan hizmetleri anlattı.
“ÜLKEMİZİN GELDİĞİ REFAH SEVİYESİNİ KENDİLERİNE ÖRNEK ALMIŞLARDIR”
Türkiye’nin geçen 16 yıldaki başarı hikayesinin sadece milletin kazanım hanesine yazılmakla kalmadığını, aynı zamanda bölgede ve dünyada yüzlerce milyon insan için bir umut olduğunu kaydeden Erdoğan, “Yokluk, yoksulluk içinde kıvranan garipler ülkemizin geldiği refah seviyesini kendilerine örnek almışlardır. Özgürlük kavgası veren nice toplumlar Türkiye’nin yedi düvele karşı yürüttüğü mücadeleden aldıkları feyiz ile cesaretlerini katlamışlardır. Medeniyetleri ve kültürleri sürekli örselenen nice halklar, milletimizin kendi özünü koruyarak küresel düzeyde kendi gösterebilme kabiliyetini görerek rahatlamışlardır. Türkiye’nin ‘dünya 5’ten büyüktür’ itirazı uluslararası platformlarda oluşan statü karşısında kendisini çaresiz hisseden ülkelere özgüven aşılamıştır. Tüm alanlarda attığımız her yeni adım ile kendimiz ile dostlarımızın ve kardeşlerimizin sorumluluğunu üzerimizde taşıdığımıza inanıyoruz. Bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmenin birinci şartı kim olduğumuzu unutmamak. İkinci şartı da birlik ve beraberliğimize sıkı sıkıya sarılmaktır” diye konuştu.
“BİZ SURİYE’DE ARAP KARDEŞLERİMİZİN, KÜRT KARDEŞLERİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KENDİLERİNE İADE İÇİN VARIZ”
Moğol İmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagü’nün ele geçirdiği Bağdat’ta genç bir medrese hocası olan Kadıhan ile aralarında geçen sohbete ilişkin hikayeyi anlatan Erdoğan, hikayenin sonunda, “Birbirimizle uğraşmayı bırakacağız ve birbirimizi Allah için seveceğiz. Eğer biz sahip olduğumuz nimetleri kıymetini bilemez, nankörlük yoluna saparsak akıbetimiz eninde sonunda böyle olur. Şükrümüzü eksik etmez, çok çalışır, birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkarsak inanın dünyanın en güçlü ordularını getirseler de bizim karşımızda duramaz. Maalesef bugün İslam dünyasına baktığımızda nerede bir acı, gözyaşı, zulüm varsa gerisinde toplumların kendi eksikleri, yanlışları, dağınıklıkları var. Zalimler güçlerini ellerindeki silahlardan, paralardan değil, asıl karşılarındaki işte bu manzaradan alıyor. Türkiye bölgesinde ve dünyada hep Hakk’ın, haklının, adaletin peşinde giderek başarıya ulaşıyor. Bugün Suriye’de yaşanan zulmün tek sebebi, Suriye halkının kimi yerde Sünni, Şii, Kürt, Arap, Türkmen diyerek paramparça edilmiş olmasıdır. Aynı durum Irak için, Yemen için geçerlidir, benzer parçalanmışlıklar Libya, Somali için, diğer kan ağlayan coğrafyalar için geçerlidir. Esaretin de sefaletin de sebebini kendi içimizde aramadıkça bu manzarayı değiştiremeyiz. İşte bunun için Suriye’deki Arapların güvenliği ve huzurunu kendi meselemiz olarak görüyoruz. Kürtlerin sorununu kendi meselemiz olarak görüyoruz. Şuanda biz Suriye’de niye varız? Oradaki Arap kardeşlerimizin özgürlüğünü kendilerine iade için, Kürt kardeşlerimizin özgürlüğünü kendilerine iade için, yoksa terör örgütleri için değil, onun için oradayız. Türkmenler zaten öz kardeşlerimiz, elbette onların güvenliği ve huzuru bizim meselemizdir. Suriye Araplarını DEAŞ’ın eline bırakmadığımız gibi, Suriye Kürtlerini de PKK-PYD’nin zulmüne terk etmeyeceğiz. Aynı şekilde Arap kardeşlerimizi PKK-PYD’nin eline terk etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Suriye’de meselenin Arap, Kürt, Türkmen meselesi olmadığını, meselenin özgürlük, Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesi olduğunu söyleyen Erdoğan, Türkiye’de yaşayan 4 milyon Suriyeliden 300 bininin Türkiye’nin temizlediği bölgelere geri döndüğünü kaydetti. Erdoğan, “Zeytinlik dediğimiz bölgeye gitti, Cerablus, Nereye? Afrin’e. Buraları biz güvenli hale getirdik. Sincar, aynı şekilde güvenli hale gelecek. Odaya da gerekenler yapılıyor” ifadelerini kullandı.
31 Mart Yerel Seçimlerini ne kadar önemsediği anlatan Erdoğan, “Siyasi hayatımız boyunca hep milletin tercihlerini, milli iradeyi, yani demokrasiyi önde tuttuk. Milletimizin beklentilerini, hayallerini, taleplerini emir telakki ettik. Siyaseti milletim hakimi değil, hadimi olmak gayesiyle yaptık. Üstlendiğimiz tüm görevleri bu anlayışla yürüttük” açıklamasında bulundu.
Kaynak: İHA
dikGAZETE.com