Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, AA’nın Global İletişim Ortağı olduğu 4. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nde yaptığı konuşmada, TSPB’nin, sektörün her açıdan gelişmesini temel amacı olarak kabul ettiğini ve üstlendiği görevleri büyük bir özveriyle yerine getirdiğini söyledi.
Bu sorumluluğun bir parçası olarak bu kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen tüm paydaşlara teşekkürlerini ileten Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
“Yüksek ve sürdürülebilir bir refah seviyesini yakalayabilmek için reel ekonominin uzun vadeli bir şekilde fonlanması, sermayenin tabana yayılması, uluslararası sermayenin yurt içine çekilmesi ve güçlü bir finansal mimariye sahip olunması gerekmektedir. Bu hedeflere ulaşabilmek ise büyük oranda sermaye piyasaları yoluyla olacaktır. Bu yüzden sermaye piyasalarının geliştirilmesi, ekonominin tüm paydaşlarının ortak amaçları arasında yer almalıdır. Bu konuya verilen önem, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 yıllık hedeflerine ışık tutan ve en temel ekonomi politika belgesi olan Yeni Ekonomi Programı’nda da net bir şekilde görülmektedir. Program kapsamında, finansal sistemin sermaye piyasası ayağını güçlendirecek adımların atılması hedeflenmektedir.”
Taşkesenlioğlu, bu amaçla tasarrufları artırarak sermaye piyasaları için kaynak oluşturulması, halen üzerinde çalışılan kanun değişikliği yoluyla sermaye piyasalarının gelişmesi için gerekli mevzuat ve kurumsal altyapının güçlendirilmesi ve sermaye piyasalarının etkinliğinin artırılarak yatırımcıların menfaatinin daha etkin korunduğu, daha güvenilir bir platform oluşturulması için çabalarının devam ettiğini söyledi.
Bunların yanı sıra sermaye piyasalarında pazar ve ürün çeşitliliğini artıracak, yerli ve yabancı tüm paydaşların sermaye piyasalarına erişimini kolaylaştıracak çeşitli adımlar atıldığını aktaran Taşkesenlioğlu, “Pay senedi piyasasında payların gruplandırılarak yatırımcıların kolay pay senedi seçiminin sağlanmasına yönelik düzenlemeler, uluslararası yatırımcılara Borsa İstanbul’da omnibus hesaplar üzerinden işlem yapma imkanı tanınması ve Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranı'na (TLREF) dayalı tahvil ihraçlarına başlanması Yeni Ekonomi Programı kapsamında son dönemde hayata geçirdiğimiz önemli yeniliklerden birkaçıdır.” diye konuştu.
Taşkesenlioğlu, bununla birlikte, kamu-özel iş birliği projelerinin finansmanında, sermaye piyasalarının da araç olarak kullanılması, mevcut tahkim mekanizmasının daha işlevsel hale getirilmesi ve yurt dışındaki girişim sermayesi fonlarının Türkiye’de lisans alarak faaliyet göstermelerini kolaylaştırıcı mevzuat düzenlemelerinin yapılması gibi hedeflerin ön plana çıktığını kaydetti.
Ortaya konulan bu hedeflerin, sektör açısından kritik öneme sahip meselelerin kamu tarafından en üst seviyede takip edildiğini gösterdiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, “SPK olarak bize düşen görevleri yerine getirmek hususunda oldukça hassas olduğumuzu belirtmek isterim. Sermaye piyasalarımızın daha da güvenilir, şeffaf, etkin ve istikrarlı bir finansman kanalı olması için gereken tüm uygulamaları ilgili paydaşlarla birlikte hayata geçirmek için çalışmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.
“(BES) Tasarrufların artırılması hedeflenmektedir”Ali Fuat Taşkesenlioğlu, söz konusu hedeflerin gerçekleşebilmesi için sermaye piyasalarının talep yönünün güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bunun için öncelikli olarak yerli yatırımcının talebinin oluşması gerektiğinin farkındayız. Sermaye piyasalarında güçlü bir talep oluşturulabilmesi için Türkiye’deki mevcut tasarruf düzeyinin artırılması gerektiği açıktır.” dedi.
Yeni Ekonomi Programı’nın önemli önceliklerinden birisinin de tasarruf oranları olduğuna işaret eden Taşkesenlioğlu, “Buna göre 2018 yılında yüzde 26,2 olan yurt içi tasarruf oranının, kamu ve özel kesim tarafından birlikte artırılarak 2022 yılında yüzde 30,6’ya yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bu hedeflere ulaşabilmek için Bireysel Emeklilik Sistemi'ne (BES) özel bir önem verilmektedir. Gerek emeklilik yatırım fonlarının Türkiye Elektronik Fon Alım Satım Platformu'nda işlem görmesinin sağlanması gerekse de tamamlayıcı emeklilik sisteminin hayata geçirilmesi yoluyla sistemdeki tasarrufların artırılması hedeflenmektedir.” diye konuştu.
Bunun yanında sermaye piyasalarının mevcut kompozisyonunda, kurumsal yatırımcıların oldukça önemli bir yer tuttuğunu ve özellikle yatırım fonlarına olan ilginin her geçen gün arttığını belirten Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
“2018 sonu itibarıyla menkul kıymet yatırım fonları tarafından yönetilen varlık miktarı 48 milyar TL iken, 2019 ekim ayı itibarıyla bu rakam yüzde 100’ü aşarak 98 milyar TL seviyesine gelmiştir. Bu artan ilgiye, BES’in potansiyeli de eklendiğinde, tasarruf düzeyimizin istenilen seviyelere gelebilmesi için kurumsal yatırımcılarımızın görünürlüğünün daha fazla artması gerektiği açıktır. Türkiye’nin yüksek ve kalıcı bir tasarruf düzeyine sahip olabilmesi ve uluslararası tasarrufların da ülkemize çekilebilmesi için sermaye piyasalarının rekabetçi bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Sektörümüzün ve özellikle kongremizin önemli bir gündem maddesi olan İstanbul Finans Merkezi projesi, bu dönüşüm ihtiyacının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Taşkesenlioğlu, İstanbul Finans Merkezi’nin, sadece bir fiziksel kümelenme projesi olarak değil, finansal mimariyi şekillendiren çok yönlü bir süreç olarak düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, yasal düzenlemelerin şeffaf ve anlaşılabilir, yaptırımların öngörülebilir olmasının bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Diğer taraftan gözetim ve denetim fonksiyonu arasındaki doğru dengenin sağlanmasının sanıldığı kadar kolay olmadığını belirten Taşkesenlioğlu, “Son dönemde öne çıkan eğilim; daha az düzenleme, daha çok gözetim olmasına rağmen gelişmekte olan ülkelerde daha detaylı düzenlemelere doğru yönelim gözlenmektedir. Belki de doğrusu, yasal düzenlemelerin daha iyi düzenleme ve piyasa odaklı kalkınma amaçlı gözetim şeklinde kurgulanmasıdır. Ayrıca, yaptırımların etkinliğini artırmak ve uyuşmazlıkların çözümü adına basit ve hızlı tahkim mekanizmaları gibi yeni mecraların oluşturulması da Finans Merkezi açısından önem arz etmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yerli piyasaları gidişata uyumlu hale getirmek mecburiyet haline geldi”SPK Başkanı Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarının arz tarafına bakıldığında, 2010 yılından sonraki dönemde halka arzların görece önemlerini kaybettiği, düşük faiz ortamında küresel anlamda borçlanmanın daha çok öne çıktığı ve tahsisli satış, risk sermayesi ve benzeri özel fonlama yöntemlerinin daha çok öne çıktığının görüldüğünü söyledi.
2018 yılında, küresel ölçekte birincil ve ikincil halka arzlardan elde edilen toplam fon tutarının 685,4 milyar dolar olduğunu bildiren Taşkesenlioğlu, bu rakamın; geçen 10 yıl boyunca belli bir ortalama etrafında dalgalandığını, hatta 2010 yılındaki 941,1 milyar dolar seviyesini daha sonraki süreçte hiçbir yılda tekrar yakalayamadığını söyledi.
Taşkesenlioğlu, halka arz gibi kamusal fonlama imkanlarının yanında girişim sermayesi, risk sermayesi, kripto paralar ve kitle fonlaması gibi özel fonlama opsiyonlarının arttığını, kullanım alanlarının genişlediğini aktardı.
Son dönemde yapılan araştırmaların, yatırımcıların, özellikle Y kuşağının, alternatif yatırım araçlarına yöneldiğini ortaya koyduğunu ifade eden Taşkesenlioğlu, “Y kuşağının bugün itibarıyla servetinin yüzde 52’sini nakit olarak tuttuğu düşünülmektedir. Bu kişilerin 2023 itibarıyla 300 milyar dolarlık bir nakit varlığa sahip olacağı ve bunun 55 milyar dolarını kitle fonlaması ve benzeri alternatif yatırım kanallarına aktaracağı düşünülmektedir.” diye konuştu.
Küresel sermaye piyasalarının hızlı bir şekilde değişim geçirdiği bu süreçte, yerli piyasaları gidişata uyumlu hale getirmenin, bir vizyon meselesinden ziyade bir mecburiyet meselesi haline geldiğini vurgulayan Taşkesenlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kurul olarak, yeni ihtiyaçları yakından takip etmekte ve gerekli altyapıyı oluşturmak için çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bu kapsamda, küresel finansal mimarideki dönüşümün anahtar kelimeleri olan blockchain teknolojileri, dijital paralar ve fintek gibi kavramları gündemimize almış ve gelişimlerini yakından takip etmekte olduğumuzu belirtmek isterim. Özellikle yıllık ortalama yüzde 15 civarında büyüdüğü tahmin edilen yerli fintek ekosistemi, Türkiye’nin global ölçekte ön plana çıkabileceği alanların başında gelmektedir. Ön ödemeli kartlar, cüzdan uygulamaları, indirim ve sadakat kartları, bütçe yönetimi, tahsilat, POS yönetimi, bankacılık yazılımları ve kredi skorlama gibi alanlarda yoğunlaştığı görülen sektörün, uluslararası trendlere kolaylıkla uyum sağlayabilecek bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu kapasitenin, sermaye piyasalarımız açısından katma değere dönüşmesi ve yeni finansal mimaride önemli bir paya sahip olabilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
"Piyasalarımızın geleceğinin birçok açıdan uzun vadeli yatırımlara bağlı olduğu açık"Ali Fuat Taşkesenlioğlu, değişen sermaye piyasaları konusunda önemli konularından bir tanesinin ise kitle fonlaması olduğuna işaret ederek, “Kitle fonlaması yönteminin küresel ölçekteki yerini çarpıcı bir istatistik ile ortaya koymak isterim. 2017 yılında küresel ölçekte birincil halk arz yoluyla sağlanan fon tutarı 209 milyar dolar olurken, aynı dönemde kitle fonlaması yöntemi ile 110 milyar dolar fon sağlanmıştır. Birincil ve ikincil düzenlemelerini tamamladığımız paya dayalı kitle fonlaması yönteminin yakın zamanda sermaye piyasalarımızın önemli bir gündem maddesi olmasını beklemekteyiz.” diye konuştu.
Türkiye’nin, benzerlerine göre girişimci özelliğiyle ön plana çıkan bir ülke konumunda olduğunu vurgulayan Taşkesenlioğlu, “Bu yöntem, birçok girişimin önünü açabilecek ve şirketlerimizi erken aşamada sermaye piyasalarına yakınlaştırabilecektir. Şirketlerin erken aşamada kitle fonlaması ile tanışmaları, ilerleyen aşamalarda çok daha kolay halka arz yapabilmelerine de imkan sağlayacaktır.” dedi.
Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarında istenilen dönüşümü gerçekleştirebilmeleri için SPK tarafından sermaye piyasası suçlarının ve piyasa bozucu eylemlerin önlenmesi, gözetimi ve denetimi hususlarında gerekli yaptırımların etkin bir şekilde uygulanması yoluyla sermaye piyasalarının yatırımcılar için daha güvenli bir platform haline gelmesinin yanında birliğin üyelerine, özellikle de yatırım kuruluşlarına oldukça önemli görevler düştüğünü anlattı.
Bu görevlerin başında ise yatırımcıların yatırım davranışlarına yapacakları katkının geldiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
“Yatırım kuruluşlarımızın, tasarruf sahiplerinin yatırım kararlarında yönlendirici bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Piyasalarımızın geleceğinin ise birçok açıdan uzun vadeli yatırımlara bağlı olduğu açıktır. Bu nedenle tasarruf sahiplerinin uzun vadeli bir projeksiyona sahip olabilmeleri hususunda sizlere önemli görevler düşmektedir. Bu konuda, İstanbul Finans Merkezi vizyonuyla, sorumluluk sahibi bir şekilde hareket edilmesi, uzun vadede sürdürülebilir sermaye piyasalarımıza olumlu katkılar sunacaktır.”
Kaynak: AA
dikGAZETE.com