Dünya

Soykırımdan yükselişe Ruanda

Dünyanın gözleri önünde 20'nci yüzyılın en korkunç soykırımlarından birine sahne olan Ruanda, bugün başarılı yönetimi, huzuru ve büyüyen ekonomisiyle öne çıkıyor.

15-05-2017 14:27

KİGALİ  

Ruanda, 1994'te Tutsilere karşı başlatılan ve yaklaşık 1 milyon kişinin yaşamını yitirdiği soykırımın ardından son yıllardaki başarılı yönetimi, huzuru ve büyüyen ekonomisiyle dünyanın ilgisini çekiyor.

Afrika kıtasında denize kıyısı bulunmayan ülkelerden Ruanda'nın doğusunda Tanzanya, kuzeyinde Uganda, güneyinde Burundi ve batısında Kongo Demokratik Cumhuriyeti yer alıyor.

Son dönemde ekonomideki istikrarlı büyümesi ve Doğu Afrika'da "bölgesel ticaret merkezi" olma hedefinden dolayı Ruanda için uluslararası arenada "Afrika'nın Singapur'u" deniliyor.

Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu ülke

Nüfusun 11 milyon 610 bine ulaştığı Ruanda'da, halkın yüzde 85'i Hutu, yüzde 14'ü Tutsi ve yüzde 1'i Twalardan (Pigmeler) oluşuyor.

Kilometrekareye düşen 440 kişiyle Ruanda, Afrika kıtasının nüfus yoğunluğu en fazla olan ülkesi konumunda. Başkent Kigali'de yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi yaşıyor.

Sömürgecilik döneminin başkenti, ilim ve kültür merkezi Butare, Kivu Gölü civarındaki sayfiye şehirleri Giseyni, Kibuye ve Cyangugu da ülkenin diğer önemli şehirleri arasında yer alıyor.

Sömürge öncesi dönemde merkezi bir krallık tarafından yönetilen Ruanda'nın geçmişinin 10'uncu yüzyıla kadar dayandığı tahmin ediliyor.

Avrupa devletlerinin 19'uncu yüzyılda Afrika'yı kasıp kavuran sömürgecilik hareketlerinden Ruanda da nasibini aldı ve 1885'te Almanların istilasına uğradığı.

Alman sömürgesi olan Ruanda'da kiliseler de toplumsal hayatta etkin hale geldi. Toplumun büyük kısmı Hristiyanlığın Katolik mezhebine tabi oldu. Almanya, Birinci Dünya Savaşı'nı kaybedince, Ruanda 1922'den itibaren Belçika'nın sömürgesi haline geldi.

Belçika'ya karşı bağımsızlığını 1 Temmuz 1962'de kazanan, engebeli yapısı nedeniyle "bin tepeli ülke olarak" da bilinen Ruanda, önceleri "Afrika'nın İsviçresi" olarak adlandırılıyordu.

Soykırımda 1 milyona yakın Tutsi katledildi

İlk kez Belçikalılar tarafından 1931'de kimliklere "Tutsi" ve "Hutu" ibareleri eklendi ve bağımsızlığın kazanıldığı 1962'ye kadar ülke yönetiminde Tutsiler ön plana çıkarıldı. 1963'te yönetime Hutuların geçmesiyle ülkede etnik çatışmalar başladı. Yüz binlerce Tutsi komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldı.

Sömürgeciliğin Ruanda'ya getirdiği ırk ayrımcılığı ve yeni sosyal sınıflar ülkedeki dengeleri de değiştirdi. 6 Nisan 1994'te dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Hutular, olaydan Tutsileri sorumlu tuttu ve kazanın ardından 7 Nisan 1994'te başlayan ve 100 gün süren katliamda Ruanda hükümetinin verilerine göre yaklaşık 1 milyon, Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre ise 800 bin Tutsi yaşamını yitirdi. Tutsilere sempatiyle bakan ılımlı Hutular da soykırımın kurbanı oldu.

Soykırım, çoğunluğu Tutsilerden oluşan Ruanda Yurtsever Cephesinin (FPR) 18 Temmuz 1994'te başkent Kigali'ye girip kontrolü sağlamasıyla sona erdi.

İslamiyet Ruanda'da en hızlı yayılan din

Tarihi kaynaklara göre, dönemin müftüsünün fetvasıyla Ruandalı Müslümanlar soykırımdan kaçan Tutsilere evlerini ve camileri açtı. Müslümanlar, mahallelerini kapatarak Tutsileri korumaya aldı ve katliamları önlemek için çaba gösterdi.

Bu tavırlarından dolayı Hristiyan halkın sempatisini kazanan Müslümanların sayısı da soykırım öncesine göre en az 3 kat arttı.

Ruanda Müftülüğüne göre, Müslümanlar ülke nüfusunun yüzde 10'dan fazlasını oluşturuyor. Ruanda'da 1,5 milyon Müslüman'ın yaşadığı tahmin ediliyor. Müslümanlar 500'den fazla camide ibadetlerini yerine getirebiliyor.

Ruanda'nın resmi dil sayısı dört oldu

Ruanda'da daha önce Kinyarwanda'nın (ana dil) yanı sıra sömürge döneminden miras kalan Fransızca ve İngilizce de resmi dil olarak kabul ediliyordu ancak geçen şubatta parlamentodan geçen yasayla Svahilice de bu dillere eklendi. Böylelikle ülkedeki resmi dil sayısı dörde çıktı.

Ülkede nüfusun yüzde 5'inden azı Svahilice konuşuyor. İlgili karar, komşu ülkeler Kenya, Uganda ve Tanzanya ile entegrasyonun sağlanması için alındı.

Yeni neslin neredeyse tamamının İngilizce konuştuğu Ruanda'da, özellikle Fransa'nın 1994'teki soykırımdaki rolünden dolayı halk Fransızca konuşmayı tercih etmiyor.

Kahve çay ülkenin belkemiği

Devlet Başkanı Paul Kagame'nin 2000 yılında göreve başlamasıyla bugün Afrika'nın en hızlı gelişen ülkelerinden biri haline gelen Ruanda'nın ekonomisi tarım, hayvancılık, madencilik ve turizme dayanıyor.

Ruanda Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre, ülkenin 2016'da ekonomik büyümesi yüzde 5,9 olurken gayrisafi yurt içi hasılası da 9 milyar dolara yaklaştı.

Toplam ticaret hacmi 2016'da 603,44 milyon dolara ulaşan ülkenin ithalatı 439,30 milyon dolar, ihracatı ise 164,14 milyon dolar oldu. Türkiye de Ruanda'nın toplam ticaret hacminden yüzde 10'luk paya sahip.

Bu dönemde ihracat kalemlerinin en önemlisini Ruanda kahvesi ve çayı oluştururken altın ihracatı da üçüncü sırada yer aldı.

Ülke son 15 yılda gerçekleştirdiği ticari reformlarla tüm dünyanın ilgisini çekiyor ve Dünya Bankası ile diğer uluslararası kuruluşların da övgüsünü alıyor.

Başkent Kigali'de Türk inşaat firması Summa Group tarafından 1 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanan ve yaklaşık 300 milyon dolara mal olan Kigali Kongre Merkezi (Kigali Convention Centre) ve otel kompleksi ülkenin sembolü olarak kabul ediliyor.

Dağ gorillerinin ülkesi Ruanda

Ruanda'da Akagera Milli Parkı, Nyungwe Yağmur Ormanları Milli Parkı ve Volkanlar Milli Parkı olmak üzere dünyaca ünlü üç ulusal park bulunuyor.

Volkanlar Milli Parkı, ev sahipliği yaptığı dağ gorilleriyle öne çıkıyor ve Afrika'nın en önemli parklarından biri olarak kabul ediliyor. Kigali Soykırım Anıtı, Kivu gölü kenarındaki turistik tesisler ve çeşitli sanat galerileri de turistlerin ilgisini çekiyor.

Nehirler ve göller bakımından zengin olan Ruanda'da özellikle Kagera, Akanyaru, Ruzizi ve Nyewarongo nehirleri öne çıkıyor.

Doğu Afrika'nın Büyük Göller Bölgesi'nde yer alan Ruanda'da irili ufaklı 23 göl bulunuyor.

Soykırımın izleri silinmeye çalışılıyor

Ruanda 5 idari yönetim bölgesinden oluşuyor. Devlet başkanlığı seçimleri 7 yılda bir yapılıyor ve devlet başkanı, başbakan ve kabinenin diğer üyelerini atıyor.

İlk defa 2000 yılında Ruanda Parlamentosu tarafından Devlet Başkanı seçilen Kagame, 2003 ve 2010'da yapılan seçimlerden de galip ayrıldı.

Kagame'nin, 17 yıllık iktidarı döneminde birçok reforma imza attığı ülkede soykırımın izlerinin silinmesi için ülke bayrağı, milli marş ve yönetim yapısında köklü değişikliklere gidildi.

Kimlik kartlarındaki "Hutu" ve "Tutsi" ibareleri kaldırılarak yerine "Ruandalı" ibaresi eklendi.

Ruanda devleti ve halkı, 23 yıl önce yaşanan korkunç soykırımın ardından toplumsal barışı sağlarken sömürgeciliğin ülkeye soktuğu etnik ayrımcılığı bir kenara bırakarak Afrika'nın Singapur'u olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER