Ankara
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi'nin (SESRIC) yeni Genel Direktörü Nebil Dabur, kurumdaki mevcut yapıyı güçlendirmek istediğini belirterek, aktivite odaklı bir yaklaşım yerine sonuç odaklı yeni bir yaklaşımı benimsemeleri gerektiğini söyledi.
İİT bünyesinde 1996'dan beri görev yapan ve 27 Mart'ta SESRIC'in yeni Genel Direktörü olan Dabur, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Dabur, SESRIC'teki serüveninin 1996'nın Mart ayında araştırmacı olarak başladığını ve tam 23 yıl sonra bu kurumda Genel Direktör olmaktan onur duyduğunu ifade etti.
Lisans eğitimini Ramallah'ta tamamlayan Dabur, daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) yüksek lisans eğitimi aldığını anlattı.
SESRIC'in kuruluşundan bu yana görev yapan bütün genel direktörler ile çalıştığını belirten Dabur, onlardan çok şey öğrendiğini ve kurumdaki bu uzun tecrübesinden faydalanarak, var olan yapının daha da ileriye götürülmesi için katkı sağlamak istediğini söyledi.
Dabur, "Ben SESRIC'te işin mutfağından geliyorum. Yıllarca burada araştırmacı olarak çalıştım. Buradaki tecrübeme binaen halihazırda var olan yapıyı güçlendirmeyi hedefliyorum. Bu kurumun 40 yılda elde edilen pozitif trendini koruyarak açıkta kalan bazı boşluklara ve problemlere işaret edeceğim." diye konuştu.
Radikal değişimlerden ziyade, gerçek sorun ve ihtiyaçları belirleyip hareket etmek istediğini kaydeden Dabur, seçici davranarak kurumun kalitesinin geliştirilmesine odaklanacağını kaydetti.
Dabur, bu kapsamda İslam ülkelerinin karşı karşıya olduğu sorunlarda öncelikleri belirlemenin önemine işaret ederek, "Aktivite odaklı bir yaklaşım yerine sonuç odaklı yeni bir yaklaşımı benimsemeliyiz." dedi.
Bunların yanı sıra, yeni teknolojileri kullanarak internet üzerinden eğitimlere öncelik verileceğini dile getiren Dabur, ayrıca örnek teşkil etmesi için ülke bazlı raporlara odaklanılacağını da sözlerine ekledi.
"İİT, Müslümanların haklarını korumada daha aktif olabilir"
"İİT, Birleşmiş Milletler'den (BM) sonra en büyük ikinci uluslararası örgüt." diyen Dabur, 57 üyeye sahip İİT'nin, İslam dünyasının sesi olduğunu belirtti.
Dabur, İİT'nin 1969'da Mescid-i Aksa'ya gerçekleştirilen saldırının ardından kurulduğunu hatırlatarak, "İİT aslında başta Filistin davası olmak üzere tüm Müslümanların haklarını savunmak için siyasi bir forum olarak kuruldu." ifadesini kullandı.
Zamanla, İİT'nin gündeminin siyasetin yanı sıra farklı alanları da kapsayacak şekilde geliştiğine işaret eden Dabur, teşkilatın bünyesinde artık ekonomi, sosyal ve kültürel meselelerin de ele alındığını kaydetti.
Dabur, bu yıl İİT'nin kuruluşunun 50. yılının kutlanacağını belirterek, "İnanıyorum ki İİT, dünya genelindeki Müslümanların haklarını korumak için daha aktif bir role sahip olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, İİT'nin Filistin meselesi, ekonomi gibi birçok zorlukla karşı karşıya olduğunu kaydeden Dabur, bunların başında terörizm ve İslamofobinin geldiğini söyledi.
SESRIC İslam ülkeleri için "veri bankası"
Dabur, İİT bünyesinde yaklaşık 32 alt kurumun bulunduğunu belirterek, SESRIC'in 1978'de kurulduğunu hatırlattı.
SESRIC Merkezi'nin Türkiye'de bulunmasından memnuniyet duyduklarını dile getiren Dabur, "İstatistik, ekonomik ve sosyal araştırmalar, eğitim ve teknik iş birliği olmak üzere 3 ana alanda çalışan teknik bir kurumuz," dedi.
Dabur, SESRIC'in İslam ülkeleri için istatistik alanında bir "veri bankası" haline geldiğine dikkati çekerek, nüfus, ekonomi, ticaret, turizm, tarım gibi birçok alanda veri ürettiklerini ve bu verileri sürekli güncellediklerini aktardı.
Böylece üye ülkelere kapasiteleri ve ihtiyaçları hakkında veriler sunduklarını anlatan Dabur, bu sayede İslam ülkelerinin gerekli alanlarda iş birliği yapmalarına olanak sağladıklarından bahsetti.
Dabur, BM tarafından 21 İİT ülkesinin "gelişmemiş ülkeler" kategorisinde yer aldığına dikkati çekerek, SESRIC'in bu ülkeler hakkında veri üreterek gelişmelerine katkı sağlamayı hedeflediğini söyledi.
Dabur, İİT'nin heterojen bir yapı olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:
"AB gibi homojen bir örgüt değiliz. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri de, en fakir ülkelerinden biri de bizim üye ülkemiz.
Bu hem bir avantaj hem de dezavantaj. Dezavantaj çünkü birçok alanda farklı seviyelerde olan ülkeleri bir araya getirmek zor. Ancak farklı iki seviyedeki ülkelerin tecrübe, deneyim ve ihtiyaçlarını eşleştirmek açısından da bir avantaj."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com