Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörle mücadeleyi ülkemize ve milletimize yöneltilmiş son silahlar susturuluncaya kadar, son terörist imha edilene, son tehdit ortadan kaldırılana kadar buna devam edeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen Kızılay Genel Kurulu’nda salonda bulunan vatandaşların, "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratları eşliğinde kürsüye geldi. "4. Nükleer Güvenlik Zirvesi" dolayısıyla ABD’ye bir seyahat gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, bu vesileyle çeşitli görüşmeler ve katıldığı programlar olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz oraya çok önemli bir uluslararası toplantıda ülkemizi temsil etmek üzere gittik. Buradaki bazı çevreler ise bizim orada yaptığımız her görüşmenin, attığımız her adımın başarısızlığa uğraması için adeta kendilerini yırttılar. Bunun için bölücü terör örgütünün, Ermeni çetecilerin, paralel ihanet çetesinin ortak gösterilerine destek vermekten kalp krizi yalanına kadar sergilemedik çirkinlik bırakmadılar" dedi.
"Yapılanları, yazılanları, söylenenleri gördükten sonra inanın bana ’Allah Türkiye’yi ve milletimizi bunlardan korusun’ demekten kendimi alamadım" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dimdik ayaktayım, kalp krizi geçirdiğimi söylüyorlar. Böyle garip garip şeyler. Bir toplantıdan bir toplantıya koşuyoruz, ’kalp krizi geçirdi’ diyorlar. Bakıyorsunuz başka bir yerde kendi ülkesine ve kendi milletine karşı böyle büyük nefret duyan, böylesine büyük bir kinle saldıran başka bir kesim var mıdır bilemiyorum. Zaman zaman bu hastalıklı ruh halini anlamaya çalışıyorum ama yaptıklarını koyacak bir yer, izah edecek bir kelime bulamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki 79 milyon insanıyla birlikte batsa bunlar bayram edecekler. Milletimiz tek bir ferdi kalmayacak şekilde bu vatanda tard edilse, sürgün edilse bunlar inanın zil takıp oynayacaklar. İşte böyle bir görüntü, böyle bir hava içindeler. Halbuki kendileri de aynı ülkede yaşıyorlar, aynı toplumun bir parçası durumundalar. Hani o meşhur örnek vardır ya ’içinde bulunduğu gemiyi delmek’ diye, bunların yaptığı tam da bu. Bu ülkenin ve milletin imkanlarıyla oldukça üst standartlarda bir hayat sürüyorlar ama ülkeye ve millete düşmanlıkta da en önde yürüyorlar."
"AVRUPALI BİR PİYANİST ÜLKEMİZDE KENDİLERİNE ’SANATÇI’ DİYEN BİR KESİMİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA DÖKMÜŞ"
Fransız piyanist ve besteci Stephane Blet’in medyada yer alan ifadelerine dikkat çeken Erdoğan, "Dün medyada bir haber gördüm, İstanbul’da yaşamaya karar veren Avrupalı bir piyanist ülkemizde kendilerine ’sanatçı’ diyen bir kesimin gerçek yüzünü ortaya dökmüş. Biz söyleyince farklı yorumlanıyor ama herhalde Avrupalı bir piyanistin kendi ülkelerini kötüleyerek ün ve para kazanmaya çalışan sanatçıların sözüne itibar ederler diye düşünüyorum" diye konuştu.
Basın veya internet yoluyla işlenen hakaret, tehdit, terörü ve terör örgütlerini övme gibi suçların Avrupa’da veya başka ülkelerde düşünce ve ifade hürriyetiyle ilgili görülmediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tüm dünyada bu suçlar tamamen adil bir vaka olarak değerlendirilir ve ona göre cezası verilir. Konu Türkiye olunca bir anda ölçüler değişiyor, bakıyorsunuz şahıs terör örgütü mensubu asker vurmuş, polis vurmuş, soygun yapmış, bomba atmış, yakmış yıkmış velhasıl terör örgütü kendisine ne emretmişse onu yapmış. Ama bu eylemleri yaparken cebinde de güya bir gazetenin, derginin, televizyonun tanıtım kartı var. Sarı basın kartı değil dikkat edin tanıtım kartı. Yakalandığında ’ben gazeteciyim’ diyor. İyi de sen gazetecilikten yakalanmıyorsun ki sen terör örgütü üyeliğinden, terör örgütü adına eylem yapmaktan yakalanıyorsun. Avrupa ülkelerinde veya Amerika’da aynı suçu işleyen birine kimse gazeteci demiyor, anında terörist damgasını vurup cezasını kesiyor. Veya gerçekten gazeteci dahi olsa yargılandığı konu casusluk, terör örgütünü ve terör eylemlerini övme gibi somut tanımı ve karşılığı olan suçlar. Bunun takdirini yapacak olan da yargı. Ülkemizde ise hemen bir yaygaradır başlıyor, hatta Anayasa Mahkememiz bile bunun etkisinde kalarak kendi varlığına adeta ihanet edercesine Anayasa’ya aykırı karar verebiliyor. Değerli arkadaşlar böyle olmaz. Türkiye şuanda dünyada terörle ve terör örgütleriyle en yoğun mücadeleyi veren ülkedir."
"BİR TARAFTA BUNLAR, BİR TARAFTA DA İŞTE O AZERİ KIZIMIZ"
ABD’de Türk-Amerikan Medeniyet Merkezi’nin açılışını yaptığını hatırlatan Erdoğan, muhteşem bir eser inşa edildiğini ifade etti. Açılış öncesi alana girerken bir Azeri kadın gazetecinin önümü kestiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"O gün sabah da Azerbaycan’la Ermenistan sınırında çatışmalar ve bu çatışmalar esnasında 12 Azeri kardeşimiz şehit olmuş, karşı tarafta da farklı rakamlarla öldürülen Ermeniler var ve o kızımız bana soruyu sorarken baktım gözleri yaşardı ve ağlamaya başladı. ’Azeri gardaşlarımız şehit oldu, ne dersiniz Cumhurbaşkanım?’ dedi, ben de düşüncelerimi kendisine anlattım. Anlattıkça duygulandı, ağladı. Yanımda Diyanet İşleri Başkanı, eşim vesaire onlar da duygunlandılar. Şimdi bir Azeri gazeteci kızımıza bakıyorsun, bir de bizimkilere bakıyorsun, fark bu. Bizimkiler, çok enteresan Brooking Enstitüsü’nde konferans vereceğim, oraya girerken karşıda 50-100 kişilik bir grup var, o grubun içerisinde de yine bir tane bayan var; PKK’lı var, Asala var, Ermeni terör örgütü, bunun yanında paralel devlet yapılanmasından var. Hepsi bir araya gelmişler, oradan kendilerine göre bağırıp çağırıyorlar. Bir tarafta bunlar, bir tarafta da işte o Azeri kızımız."
"ONLARIN KEYFİ İÇİN TÜRKİYE KENDİ BEKASINI TEHLİKEYE ATMAZ, ATMAYACAKTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunların dikkate alınarak atılan her adımda, yapılan her operasyonda hukuk devleti ilkesine azami derecede riayet edildiğini, temel hak ve hürriyetlere azami derecede hassasiyet gösterildiğini vurguladı. Türkiye’de terör olaylarının yüzde birine muhatap olan diğer demokratik ülkelerin verdikleri tepkilere, aldıkları tedbirlere dikkat çeken Erdoğan, "Amerika’da Sayın Obama’ya hakaret, Facebook’tan, Twitter’dan vesaire. Daha geçenlerde 3 yıla mahkum oldu. Aynı şekilde Almanya’da Merkel’le ilgili hakaret 2 yıla mahkum oldu ve buyrun, bu kadar açık net, ispatları da ortada. Bu açık gerçeklere rağmen ülkemizin üzerine bu kadar gelinmesinin demokratik hassasiyetle, hak ve özgürlüklerin savunulmasıyla bir ilgisinin olmadığına artık iyice kanaat getirdim. Mesele Türkiye’nin savunma reflekslerini zayıflatmak, gardını düşürmek, Türkiye’yi hedeflerinden projelerinden vazgeçirmektir. Hiç kimse kusura bakmasın, onların keyfi için Türkiye kendi bekasını tehlikeye atmaz, atmayacaktır" ifadelerini kullandı.
"BİZE DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI DERSİ VERMEYE KALKANLAR ÖNCE KENDİ AYIPLARINI BİR ÖRTSÜNLER"
"Biz bugüne kadar demokrasiyi de temel hak ve hürriyetleri de kalkınma hamlelerimizi de birileri istediği, birileri dayattığı için değil milletimiz bunlara layık olduğu için savunduk ve hayata geçirdik" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bundan sonra da yine milletimiz layık olduğu için demokrasiyi de hak ve hürriyetleri de savunmaya, yaşatmaya, geliştirmeye devam edeceğiz. Bize demokrasi, insan hakları dersi vermeye kalkanlar önce kendi ayıplarını bir örtsünler. Şöyle birkaç yüzyıl geriye dönüp baktığımızda kimlerin insan haklarından söz etmeye hakkı olduğunu, kimlerin de bu kavramı ağzına dahi almaya hakkı bulunmadığını görüyoruz. Aynı şekilde bugün biz Türkiye olarak mağdur duruma düşmüş 3 milyon insana kucağımızı açmışken, bu mazlumları kendilerinden uzak tutmak için çırpınanların kimler olduğu ortada, milli gelirleri bizimle mukayese edilmeyecek derecede fazla olan ülkelerin, ülkelerine aldıkları mülteci sayısı ortada. Şimdi ne yapıyorlar, ’Siz alın’ diyorlar. Biz zaten sen söylesen de söylemesen de almaya başladık. Biz sizlerle bunu görüşerek, bu mülteci kardeşlerimizi ülkemize almadık."
"EGE DENİZİ’NDEN TOPLADIĞIMIZ İNSAN SAYISI 100 BİN"
Mülteciler için şuana kadar 10 milyar doları aşan harcama yapıldığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"STK’larımızın, belediyelerimizin yaptığı harcamaları söylemiyorum. Bu kadar harcamayı biz yaptık. Niye? Bizim dünyamızda merhamet var, bizim dünyamızda şefkat var, bizim dünyamızda ’Veren el alan elden hayırlıdır’ anlayışı var ve bizim dünyamızda ensar, muhacir anlayışının ensar yaklaşımı var. Biz Suriye’den gelen kardeşlerimizi geri çevirdik mi? Çevirmedik. Ama onlar o jilet telleri koymak suretiyle ülkelerine bu insanları sokmadılar. Ege Denizi’nde ölenler belli ama bizim Ege Denizi’nde topladığımız insan sayısı 100 bin. Sahil Güvenlik Botlarımızla bunları topladık. Hala toplamaya devam ediyoruz. Ne dediler, ’İşte siz alın, gerçekten yaptığınız iş takdire şayan.’ Takdire şayan da hadi siz de bir yerinden tutun, hayır. Hepsi şu hesabı yapıyor; bin tane, iki bin tane, beş bin tane de biz alırız. Biz milyonları konuşuyoruz, bunlar bunları konuşuyor. Ondan sonra bir de şunu söylüyorlar, ’İşte biz size şu kadar para vereceğiz, alın.’ Biz sizden lütuf beklemiyoruz ki bugüne kadar yaptığımız harcamayı sizden bir şey gelecek diye yapmadık ki bu millet kendi yüreğinden gelenle bu adımları attı. Biz sarsılmadık, evelallah dimdik ayaktayız. Niye? Çünkü biz biliyoruz ki bunların hepsi bereketiyle geliyor ve geldi. Bundan sonra da gelecek, biz buna da inanıyoruz."
"SON TEHDİT ORTADAN KALDIRILANA KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugün her alanda büyük bir mücadele içinde olduğunu, dünyadaki neredeyse tüm terör örgütlerinin Türkiye’yi hedef aldığını vurguladı. Türkiye’nin yanı başında yakın tarihin en büyük insanlık krizinin yaşandığına dikkat çeken Erdoğan, terörle mücadele konusunda şu mesajları paylaştı:
"Ülkemizin Güneydoğusu’ndaki kimi ilçelerde, mahallelerde terör örgütü en aşağılık, en insanlık dışı yöntem olan sivilleri kendine kalkan yapmak suretiyle eylemler yürütüyor. Güvenlik güçlerimiz sırf sivillerin zarar görmemesi için kendi canlarını ortaya koyarak terör örgütünün, ona ve destek verenlerin saldırılarına karşı mücadele ediyor. Eğer biz bu mücadeleyi bizi eleştirenleri benzer bir saldırıya maruz kalmaları halinde başvuracakları yöntemlerle yürütmeye kalksak inanın bana birkaç günde operasyonlar biter. Ama biz onlar gibi değiliz, biz tek bir masum insanın burnunun dahi kanamasına gönlü razı olmayacak bir inanca, kültüre, ahlaka sahibiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı olarak terörle mücadele konusundaki çizgilerimizi bir kez daha sizlerle, tüm vatandaşlarımla, özellikle güvenlik güçlerimizle paylaşmak istiyorum. Terörle mücadeleyi ülkemize ve milletimize yöneltilmiş son silahlar susturuluncaya kadar, son terörist imha edilene, son tehdit ortadan kaldırılana kadar buna devam edeceğiz. Bu konuda en küçük bir müsamahamız, en küçük bir tereddütümüz, en küçük geri adımımız yoktur."
"ÇAYDANLIK İÇERİSİNDE BOMBA HAZIRLAYANLARI GÖRÜYORSUNUZ DEĞİL Mİ?"
Dün İstanbul Fatih’te araçla giderken yolunu kesen vatandaşların kendisine, "Sayın Cumhurbaşkanım ne olur ara vermeyin. Ne olur buna devam edin" mesajı verdiklerini belirten Erdoğan, "Nasıl ara vereceğiz. Bakın bodrumda çaydanlık içerisinde bomba hazırlayanları görüyorsunuz değil mi? Kahkahalar da atıyorlar mı? Atıyorlar. Ve kahraman güvenlik güçlerimiz onları orada yakalamasalar, onları orada yok etmeseler kim bilir o çaydanlıklar nerelerde, nasıl, ne kadar güvenlik veya sivil insanımızın şehit olmasına vesile olacaktı. Onun için duramayız, ara veremeyiz" dedi.
"YA TESLİM OLACAKLAR YA DA KISTIRILDIKLARI DELİKLERDE BİRER BİRER ETKİSİZ HALE GETİRİLECEKLER"
"Biz çözüm süreci dedik, bunlar aldattılar ve her numarayı yaptılar. Bunların hiçbir sözüne inanılmaz. Artık geçti, şimdi işi bitireceğiz, her şeyi bağlayacağız ve Allah’ın izniyle ondan sonra da huzur ve refah ülkesi bir Güneydoğu’yu ortaya koyacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şuanda hükümetimiz bölgede kentsel dönüşüm, değişim altında çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalarla birlikte İnşallah bölge çok daha farklı bir şekilde bir değişime tabi olacak. Terör örgütü yöneticileri ve onların güdümünde hareket edenler zaman zaman müzakere, görüşme, çözüm gibi laflar ediyorlar. Ortada müzakere edilecek de görüşülecek de bir konu yoktur, bunun böyle bilinmesi lazım. Silahlarıyla roketleriyle el yapımı bombalarıyla canlı bombalarıyla bombalı araçlarıyla güvenlik güçlerimizi ve vatandaşlarımızı hedef alan teröristlerin önünde iki yol var: Ya teslim olup adaletin haklarında verecekleri karara razı olacaklar ya da kıstırıldıkları deliklerde birer birer etkisiz hale getirilecekler. Başka bir çareleri yok. Türkiye’nin önünde artık üçüncü bir yol kalmamıştır. Çünkü biz diğer yolları geçmişte hep denedik. ’Demokratik açılım’ dedik olmadı, ’Milli, Birlik, Kardeşlik’ dedik olmadı, ’Çözüm süreci’ dedik gene olmadı. Daha neyi deneyeceğiz? Tüm samimiyetimizle tüm iyi niyetimizle her türlü riski, eleştiriyi göze alarak diğer alternatifleri hayata geçirmeye çalıştık, olmadı. Karşılığında mahalleleri, sokakları, binaları tuzaklanmış şehirler, 79 milyonun tamamını hedef alan bombalı araçlar bulduk. Yavrularımız katlettiler, şehit ettiler. Dolayısıyla terör örgütünün, onun güdümündeki yapıların söyledikleri hiçbir sözün geçerliliği, güvenilirliği yoktur. Bizim de milletimizin de devletimizin de nezdinde en küçük bir itibarı, en küçük bir karşılığı kalmamıştır. Bölge insanı terör örgütünün o sırtlan yüzünü gördükçe devletine daha da sahip çıkmaktadır. Bundan sonra terör örgütü ve yandaşları, yalanlarıyla riyalarıyla evrensel kavramların arkasına saklamaya çalıştıkları kanlı elleriyle ne bölge halkını ne de dünyayı kandıramayacaklardır."
(İHA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen Kızılay Genel Kurulu’nda salonda bulunan vatandaşların, "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratları eşliğinde kürsüye geldi. "4. Nükleer Güvenlik Zirvesi" dolayısıyla ABD’ye bir seyahat gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, bu vesileyle çeşitli görüşmeler ve katıldığı programlar olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz oraya çok önemli bir uluslararası toplantıda ülkemizi temsil etmek üzere gittik. Buradaki bazı çevreler ise bizim orada yaptığımız her görüşmenin, attığımız her adımın başarısızlığa uğraması için adeta kendilerini yırttılar. Bunun için bölücü terör örgütünün, Ermeni çetecilerin, paralel ihanet çetesinin ortak gösterilerine destek vermekten kalp krizi yalanına kadar sergilemedik çirkinlik bırakmadılar" dedi.
"Yapılanları, yazılanları, söylenenleri gördükten sonra inanın bana ’Allah Türkiye’yi ve milletimizi bunlardan korusun’ demekten kendimi alamadım" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dimdik ayaktayım, kalp krizi geçirdiğimi söylüyorlar. Böyle garip garip şeyler. Bir toplantıdan bir toplantıya koşuyoruz, ’kalp krizi geçirdi’ diyorlar. Bakıyorsunuz başka bir yerde kendi ülkesine ve kendi milletine karşı böyle büyük nefret duyan, böylesine büyük bir kinle saldıran başka bir kesim var mıdır bilemiyorum. Zaman zaman bu hastalıklı ruh halini anlamaya çalışıyorum ama yaptıklarını koyacak bir yer, izah edecek bir kelime bulamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki 79 milyon insanıyla birlikte batsa bunlar bayram edecekler. Milletimiz tek bir ferdi kalmayacak şekilde bu vatanda tard edilse, sürgün edilse bunlar inanın zil takıp oynayacaklar. İşte böyle bir görüntü, böyle bir hava içindeler. Halbuki kendileri de aynı ülkede yaşıyorlar, aynı toplumun bir parçası durumundalar. Hani o meşhur örnek vardır ya ’içinde bulunduğu gemiyi delmek’ diye, bunların yaptığı tam da bu. Bu ülkenin ve milletin imkanlarıyla oldukça üst standartlarda bir hayat sürüyorlar ama ülkeye ve millete düşmanlıkta da en önde yürüyorlar."
"AVRUPALI BİR PİYANİST ÜLKEMİZDE KENDİLERİNE ’SANATÇI’ DİYEN BİR KESİMİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA DÖKMÜŞ"
Fransız piyanist ve besteci Stephane Blet’in medyada yer alan ifadelerine dikkat çeken Erdoğan, "Dün medyada bir haber gördüm, İstanbul’da yaşamaya karar veren Avrupalı bir piyanist ülkemizde kendilerine ’sanatçı’ diyen bir kesimin gerçek yüzünü ortaya dökmüş. Biz söyleyince farklı yorumlanıyor ama herhalde Avrupalı bir piyanistin kendi ülkelerini kötüleyerek ün ve para kazanmaya çalışan sanatçıların sözüne itibar ederler diye düşünüyorum" diye konuştu.
Basın veya internet yoluyla işlenen hakaret, tehdit, terörü ve terör örgütlerini övme gibi suçların Avrupa’da veya başka ülkelerde düşünce ve ifade hürriyetiyle ilgili görülmediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tüm dünyada bu suçlar tamamen adil bir vaka olarak değerlendirilir ve ona göre cezası verilir. Konu Türkiye olunca bir anda ölçüler değişiyor, bakıyorsunuz şahıs terör örgütü mensubu asker vurmuş, polis vurmuş, soygun yapmış, bomba atmış, yakmış yıkmış velhasıl terör örgütü kendisine ne emretmişse onu yapmış. Ama bu eylemleri yaparken cebinde de güya bir gazetenin, derginin, televizyonun tanıtım kartı var. Sarı basın kartı değil dikkat edin tanıtım kartı. Yakalandığında ’ben gazeteciyim’ diyor. İyi de sen gazetecilikten yakalanmıyorsun ki sen terör örgütü üyeliğinden, terör örgütü adına eylem yapmaktan yakalanıyorsun. Avrupa ülkelerinde veya Amerika’da aynı suçu işleyen birine kimse gazeteci demiyor, anında terörist damgasını vurup cezasını kesiyor. Veya gerçekten gazeteci dahi olsa yargılandığı konu casusluk, terör örgütünü ve terör eylemlerini övme gibi somut tanımı ve karşılığı olan suçlar. Bunun takdirini yapacak olan da yargı. Ülkemizde ise hemen bir yaygaradır başlıyor, hatta Anayasa Mahkememiz bile bunun etkisinde kalarak kendi varlığına adeta ihanet edercesine Anayasa’ya aykırı karar verebiliyor. Değerli arkadaşlar böyle olmaz. Türkiye şuanda dünyada terörle ve terör örgütleriyle en yoğun mücadeleyi veren ülkedir."
"BİR TARAFTA BUNLAR, BİR TARAFTA DA İŞTE O AZERİ KIZIMIZ"
ABD’de Türk-Amerikan Medeniyet Merkezi’nin açılışını yaptığını hatırlatan Erdoğan, muhteşem bir eser inşa edildiğini ifade etti. Açılış öncesi alana girerken bir Azeri kadın gazetecinin önümü kestiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"O gün sabah da Azerbaycan’la Ermenistan sınırında çatışmalar ve bu çatışmalar esnasında 12 Azeri kardeşimiz şehit olmuş, karşı tarafta da farklı rakamlarla öldürülen Ermeniler var ve o kızımız bana soruyu sorarken baktım gözleri yaşardı ve ağlamaya başladı. ’Azeri gardaşlarımız şehit oldu, ne dersiniz Cumhurbaşkanım?’ dedi, ben de düşüncelerimi kendisine anlattım. Anlattıkça duygulandı, ağladı. Yanımda Diyanet İşleri Başkanı, eşim vesaire onlar da duygunlandılar. Şimdi bir Azeri gazeteci kızımıza bakıyorsun, bir de bizimkilere bakıyorsun, fark bu. Bizimkiler, çok enteresan Brooking Enstitüsü’nde konferans vereceğim, oraya girerken karşıda 50-100 kişilik bir grup var, o grubun içerisinde de yine bir tane bayan var; PKK’lı var, Asala var, Ermeni terör örgütü, bunun yanında paralel devlet yapılanmasından var. Hepsi bir araya gelmişler, oradan kendilerine göre bağırıp çağırıyorlar. Bir tarafta bunlar, bir tarafta da işte o Azeri kızımız."
"ONLARIN KEYFİ İÇİN TÜRKİYE KENDİ BEKASINI TEHLİKEYE ATMAZ, ATMAYACAKTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunların dikkate alınarak atılan her adımda, yapılan her operasyonda hukuk devleti ilkesine azami derecede riayet edildiğini, temel hak ve hürriyetlere azami derecede hassasiyet gösterildiğini vurguladı. Türkiye’de terör olaylarının yüzde birine muhatap olan diğer demokratik ülkelerin verdikleri tepkilere, aldıkları tedbirlere dikkat çeken Erdoğan, "Amerika’da Sayın Obama’ya hakaret, Facebook’tan, Twitter’dan vesaire. Daha geçenlerde 3 yıla mahkum oldu. Aynı şekilde Almanya’da Merkel’le ilgili hakaret 2 yıla mahkum oldu ve buyrun, bu kadar açık net, ispatları da ortada. Bu açık gerçeklere rağmen ülkemizin üzerine bu kadar gelinmesinin demokratik hassasiyetle, hak ve özgürlüklerin savunulmasıyla bir ilgisinin olmadığına artık iyice kanaat getirdim. Mesele Türkiye’nin savunma reflekslerini zayıflatmak, gardını düşürmek, Türkiye’yi hedeflerinden projelerinden vazgeçirmektir. Hiç kimse kusura bakmasın, onların keyfi için Türkiye kendi bekasını tehlikeye atmaz, atmayacaktır" ifadelerini kullandı.
"BİZE DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI DERSİ VERMEYE KALKANLAR ÖNCE KENDİ AYIPLARINI BİR ÖRTSÜNLER"
"Biz bugüne kadar demokrasiyi de temel hak ve hürriyetleri de kalkınma hamlelerimizi de birileri istediği, birileri dayattığı için değil milletimiz bunlara layık olduğu için savunduk ve hayata geçirdik" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bundan sonra da yine milletimiz layık olduğu için demokrasiyi de hak ve hürriyetleri de savunmaya, yaşatmaya, geliştirmeye devam edeceğiz. Bize demokrasi, insan hakları dersi vermeye kalkanlar önce kendi ayıplarını bir örtsünler. Şöyle birkaç yüzyıl geriye dönüp baktığımızda kimlerin insan haklarından söz etmeye hakkı olduğunu, kimlerin de bu kavramı ağzına dahi almaya hakkı bulunmadığını görüyoruz. Aynı şekilde bugün biz Türkiye olarak mağdur duruma düşmüş 3 milyon insana kucağımızı açmışken, bu mazlumları kendilerinden uzak tutmak için çırpınanların kimler olduğu ortada, milli gelirleri bizimle mukayese edilmeyecek derecede fazla olan ülkelerin, ülkelerine aldıkları mülteci sayısı ortada. Şimdi ne yapıyorlar, ’Siz alın’ diyorlar. Biz zaten sen söylesen de söylemesen de almaya başladık. Biz sizlerle bunu görüşerek, bu mülteci kardeşlerimizi ülkemize almadık."
"EGE DENİZİ’NDEN TOPLADIĞIMIZ İNSAN SAYISI 100 BİN"
Mülteciler için şuana kadar 10 milyar doları aşan harcama yapıldığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"STK’larımızın, belediyelerimizin yaptığı harcamaları söylemiyorum. Bu kadar harcamayı biz yaptık. Niye? Bizim dünyamızda merhamet var, bizim dünyamızda şefkat var, bizim dünyamızda ’Veren el alan elden hayırlıdır’ anlayışı var ve bizim dünyamızda ensar, muhacir anlayışının ensar yaklaşımı var. Biz Suriye’den gelen kardeşlerimizi geri çevirdik mi? Çevirmedik. Ama onlar o jilet telleri koymak suretiyle ülkelerine bu insanları sokmadılar. Ege Denizi’nde ölenler belli ama bizim Ege Denizi’nde topladığımız insan sayısı 100 bin. Sahil Güvenlik Botlarımızla bunları topladık. Hala toplamaya devam ediyoruz. Ne dediler, ’İşte siz alın, gerçekten yaptığınız iş takdire şayan.’ Takdire şayan da hadi siz de bir yerinden tutun, hayır. Hepsi şu hesabı yapıyor; bin tane, iki bin tane, beş bin tane de biz alırız. Biz milyonları konuşuyoruz, bunlar bunları konuşuyor. Ondan sonra bir de şunu söylüyorlar, ’İşte biz size şu kadar para vereceğiz, alın.’ Biz sizden lütuf beklemiyoruz ki bugüne kadar yaptığımız harcamayı sizden bir şey gelecek diye yapmadık ki bu millet kendi yüreğinden gelenle bu adımları attı. Biz sarsılmadık, evelallah dimdik ayaktayız. Niye? Çünkü biz biliyoruz ki bunların hepsi bereketiyle geliyor ve geldi. Bundan sonra da gelecek, biz buna da inanıyoruz."
"SON TEHDİT ORTADAN KALDIRILANA KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugün her alanda büyük bir mücadele içinde olduğunu, dünyadaki neredeyse tüm terör örgütlerinin Türkiye’yi hedef aldığını vurguladı. Türkiye’nin yanı başında yakın tarihin en büyük insanlık krizinin yaşandığına dikkat çeken Erdoğan, terörle mücadele konusunda şu mesajları paylaştı:
"Ülkemizin Güneydoğusu’ndaki kimi ilçelerde, mahallelerde terör örgütü en aşağılık, en insanlık dışı yöntem olan sivilleri kendine kalkan yapmak suretiyle eylemler yürütüyor. Güvenlik güçlerimiz sırf sivillerin zarar görmemesi için kendi canlarını ortaya koyarak terör örgütünün, ona ve destek verenlerin saldırılarına karşı mücadele ediyor. Eğer biz bu mücadeleyi bizi eleştirenleri benzer bir saldırıya maruz kalmaları halinde başvuracakları yöntemlerle yürütmeye kalksak inanın bana birkaç günde operasyonlar biter. Ama biz onlar gibi değiliz, biz tek bir masum insanın burnunun dahi kanamasına gönlü razı olmayacak bir inanca, kültüre, ahlaka sahibiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı olarak terörle mücadele konusundaki çizgilerimizi bir kez daha sizlerle, tüm vatandaşlarımla, özellikle güvenlik güçlerimizle paylaşmak istiyorum. Terörle mücadeleyi ülkemize ve milletimize yöneltilmiş son silahlar susturuluncaya kadar, son terörist imha edilene, son tehdit ortadan kaldırılana kadar buna devam edeceğiz. Bu konuda en küçük bir müsamahamız, en küçük bir tereddütümüz, en küçük geri adımımız yoktur."
"ÇAYDANLIK İÇERİSİNDE BOMBA HAZIRLAYANLARI GÖRÜYORSUNUZ DEĞİL Mİ?"
Dün İstanbul Fatih’te araçla giderken yolunu kesen vatandaşların kendisine, "Sayın Cumhurbaşkanım ne olur ara vermeyin. Ne olur buna devam edin" mesajı verdiklerini belirten Erdoğan, "Nasıl ara vereceğiz. Bakın bodrumda çaydanlık içerisinde bomba hazırlayanları görüyorsunuz değil mi? Kahkahalar da atıyorlar mı? Atıyorlar. Ve kahraman güvenlik güçlerimiz onları orada yakalamasalar, onları orada yok etmeseler kim bilir o çaydanlıklar nerelerde, nasıl, ne kadar güvenlik veya sivil insanımızın şehit olmasına vesile olacaktı. Onun için duramayız, ara veremeyiz" dedi.
"YA TESLİM OLACAKLAR YA DA KISTIRILDIKLARI DELİKLERDE BİRER BİRER ETKİSİZ HALE GETİRİLECEKLER"
"Biz çözüm süreci dedik, bunlar aldattılar ve her numarayı yaptılar. Bunların hiçbir sözüne inanılmaz. Artık geçti, şimdi işi bitireceğiz, her şeyi bağlayacağız ve Allah’ın izniyle ondan sonra da huzur ve refah ülkesi bir Güneydoğu’yu ortaya koyacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şuanda hükümetimiz bölgede kentsel dönüşüm, değişim altında çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalarla birlikte İnşallah bölge çok daha farklı bir şekilde bir değişime tabi olacak. Terör örgütü yöneticileri ve onların güdümünde hareket edenler zaman zaman müzakere, görüşme, çözüm gibi laflar ediyorlar. Ortada müzakere edilecek de görüşülecek de bir konu yoktur, bunun böyle bilinmesi lazım. Silahlarıyla roketleriyle el yapımı bombalarıyla canlı bombalarıyla bombalı araçlarıyla güvenlik güçlerimizi ve vatandaşlarımızı hedef alan teröristlerin önünde iki yol var: Ya teslim olup adaletin haklarında verecekleri karara razı olacaklar ya da kıstırıldıkları deliklerde birer birer etkisiz hale getirilecekler. Başka bir çareleri yok. Türkiye’nin önünde artık üçüncü bir yol kalmamıştır. Çünkü biz diğer yolları geçmişte hep denedik. ’Demokratik açılım’ dedik olmadı, ’Milli, Birlik, Kardeşlik’ dedik olmadı, ’Çözüm süreci’ dedik gene olmadı. Daha neyi deneyeceğiz? Tüm samimiyetimizle tüm iyi niyetimizle her türlü riski, eleştiriyi göze alarak diğer alternatifleri hayata geçirmeye çalıştık, olmadı. Karşılığında mahalleleri, sokakları, binaları tuzaklanmış şehirler, 79 milyonun tamamını hedef alan bombalı araçlar bulduk. Yavrularımız katlettiler, şehit ettiler. Dolayısıyla terör örgütünün, onun güdümündeki yapıların söyledikleri hiçbir sözün geçerliliği, güvenilirliği yoktur. Bizim de milletimizin de devletimizin de nezdinde en küçük bir itibarı, en küçük bir karşılığı kalmamıştır. Bölge insanı terör örgütünün o sırtlan yüzünü gördükçe devletine daha da sahip çıkmaktadır. Bundan sonra terör örgütü ve yandaşları, yalanlarıyla riyalarıyla evrensel kavramların arkasına saklamaya çalıştıkları kanlı elleriyle ne bölge halkını ne de dünyayı kandıramayacaklardır."
(İHA)