Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma Kömürleri A.Ş.’ye ait Eynez Maden Ocağı’ndaki faciayla ilgili davada müştekilerin dinlenilmesine devam edildi.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen soma davasının 5’inci duruşmanın 7’nci oturumunda müştekiler dinlendi. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ait Eynez maden ocağındaki faciada eşi Emin Kut’u kaybeden 31 yaşındaki bir çocuk annesi Güler Kut, eşini kaybettikten sonra kendisi ve çocuğu için aldıkları her nefesin işkence haline geldiğini söyledi. Babası, annesi ve kardeşlerinin olmadığını dile getiren gözü yaşlı eş Güler Kut, “Eşim benim hane annem, hem babam, hem kardeşimdi. O benim herşeyimdi.” dedi. Eşinin madende söküm ustası olarak çalıştığını belirten gözü yaşlı Güler Kut, "Eşim işten gelince madende yaşadıkları sıkıntıları bana her gün anlatırdı. İsmail Adalı’yı hiç sevmezdi. Faciadan kısa süre önce yine işten geldiğinde anlatmıştı. Bir arkadaşı küçük abdestini yaparken, İsmail Adalı yakalamış. Birden küçük abdestini yapan işçiyi tekme, tokat dövmeye başlamış. Eşim arkadaşını, İsmail Adalı’nın elinden zor almış. Eğer yalan söylüyorsam Allah buradan çıkmayı nasip etmesin" dedi."FARE GÖRÜLMESİ YAŞAM KAYNAĞIYMIŞ"
Madende hayatını kaybeden eşi Emin Kurt’un üretim baskısından şikayet ettiğini sözlerine ekleyen Güler Kurt, "Benim eşim 7 yıldır orada çalışıyordu. İsmail Adalı ve birkaç kişiden daha çok nefret ediyordu. Maden ocağında fare görülmesi yaşam kaynağıymış. Son 15-20 gündür madende fare görülmüyormuş. Bunu üstlerine defalarca söylemişler ama onlar hep ‘Siz işinize bakın.’ diyorlarmış" dedi."VİCDAN AZABI ÇEKİYORUM"
Eşinin son günlerde başı ağrıdığı için sürekli ağrı kesici kullanmak zorunda kaldığını belirten Güler Kut, "O öldükten sonrada şimdi biz ağrı kesicilerle duruyoruz. Benim annem, babam, kardeşim yok. Eşim benim herşeyimdi. O benim annem, babam, kardeşimdi. Eşim öldüğünde çocuğumuz 10 aylıktı. Şimdi 1,5 yaşında. Eşim çok zor şartlarda çalışıyordu. Çalışacak gücü kalmamıştı. Bana ‘Şu en son kömürü de alalım, ondan sonra işi bırakacağım’ diyordu. ‘Anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi.’ diyordu. Ben eşimi yeraltında çalıştırdığım için vicdan azabı çekiyorum. Şirketin patronu Can Gürkan kendisini nasıl suçsuz görüyor ve vicdan azabı çekmiyor anlamıyorum. Eşim olmadığı için benim ve çocuğum aldığı her nefes bizim için işkence. Ben bu işin içinde siyasetin de olduğunu düşünüyorum. Biz çok acı yaşadık. Bize bu acıyı yaşatanlara Allah’ta acı yaşansın" dedi."OĞLUM YOLDAN GEÇENLERE ’BABA GEL’ DİYOR AMA KİMSE GELMİYOR"
Müşteki Güler Kurt’un ardından faciada eşi Şinasi Tokmak’ı kaybeden üç çocuk annesi 25 yaşındaki Tuğba Tokmak dinlendi. Eşinin madende uyak ustası olarak çalıştığını hatırlatan gözü yaşlı eş Tuğba Tokmak, "Madene girdiğinde eşime üç gün eğitim vermişler. Üçüncü gün işe başlamış. Benim eşim koyun çobanlığından gelip madende işe başladı. Pantolonunu yamayıp da işe gönderiyorum. Çünkü yılda iki defa elbise veriyorlardı. Biri kışlık, biri yazlık oluyordu" dedi. Eşinin hayatını kaybettiği gün büyük kızının okulda yılsonu programı olduğu için işe gitmemesini söylediğini ancak buna rağmen gittiğini anlatan Tokmak, “Gitme dedim ama gitti. Üç yetim bakmak çok zor. O zaman küçük oğlum 3,5 aylıktı. Oğlum şimdi 1,5 yaşında. Her gün balkona çıkıp yoldan geçenlere ‘baba gel diyor.’ Ama kimse gelmiyor. Evladı olanların vicdanı olur ama şirketin sahibinin vicdanı yokmuş. Biz buraya 301 kişinin adaletini aramak için geldik. Başımızda bir ışığımız vardı. Bizim ışığımızı söndürdüler. Yolumuzda el yordamıyla gidiyoruz. Çocuklarım, amcaları bizim eve geldiğinde ayaklarına sarılıp ‘Sen bizim babamız ol’ diyorlar. Faciaya neden olan herkesten şikayetçiyim. Bu dünyada üç yetimime, öbür dünyada eşime hesap verecekler. Şikayetçiyim sonuna kadar, üç yetimim için şikayetçiyim" diye konuştu."MASKESİ AÇILMADI"
Eşinin maskesini evde 15 dakikada ancak açabildiğini dile getiren Tokmak, "Faciada eşim maskesini açamamış. Eve geldiğinde ben uzun uğraş sonucunda ancak 15 dakikada açabildim. O kadar sağlam yapmışlar ki açılmadı. Açtığımda da maskenin içerisinde küf vardı ve küf kokusu geliyordu" diye konuştu.Tokmak’ın ardından Sema Alp, Marziye Arslan, Feraye Kılıç, Necati Şentürk, Sami Ergün ve İbrahim Duran müşteki sıfatıyla dinlendi.
Yaklaşık 10 sat süren dava ara karar verilmek üzere 25 Aralık Cuma gününe ertelendi. Olayla ilgili soruşturma sonucunda açılan davada tutuklu 8 sanık, "olası kastla öldürme" suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan da 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanıyor. Tutuksuz 38 sanık hakkında ise "taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis isteniyor. Bunlardan 25’i hakkında da bu suçları "bilinçli taksirle" işledikleri gerekçesiyle aynı aralıktaki ceza süresinin, üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep ediliyor.