İzmir’de, yetiştirme yurtlarında büyüyen ve 15 yaşında karıştığı sokak kavgasından dolayı cezaevine giren engelli genç Erkan Üzmen’in (29) cezaevinden çıktığında dünyası yıkıldı.
İzmir’de yaşayan 29 yaşındaki engelli Erkan Üzmen küçük yaşta babasını kaybetti ve yetiştirme yurtlarında yaşamaya başladı. Babasız kalmasıyla birlikte yaşam mücadelesi vermeye başlayan Üzmen, 20 yaşındayken arkadaşlarıyla gittiği piknik dönüşünde trafik kazası geçirdi. Kazanın ardından felç kalan Üzmen, yüzde 80 engelli olarak yaşamını sürdürmeye başladı. Buca Huzurevi’nde yaşamaya başlayan Üzmen, 15 yaşında karıştığı arkadaş kavgasından dolayı yıllar sonra kesinleşmiş cezası gelince cezaevine girdi. 5 ay 10 gün cezaevinde yatan ve 7 gün önce cezaevinden çıkan genç, çıktığında karşılaştığı manzara karşısında adeta yıkıldı. Kaldığı yurdun çıkışını verdiği için sokakta kalan 29 yaşındaki Üzmen, ilgili mercilere başvurduysa da bir sonuç alamadı. 4-5 günlüğüne bir yere yerleştirilen Üzmen, yetkililerden yardım istedi.
“SOKAKTA KALDIM, GİDECEK YERİM YOK”
2010 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu herşeyin bir anda değiştiğini belirten Erkan Üzmen, “Ben küçük yaşlardan beri yetiştirme yurtlarında büyüyen bir insanım. 14-15 yaşlarımda bir kavgaya karışmıştım, ondan dolayı yıllar sonra bana ceza kesilmiş. Şu halimle ben cezaevine düştüm. Yürüyemiyorum, yaralarım bir sürü sağlık sorunlarım var. Devletin himayesi altında huzurevlerinde kalıyordum. 5 ay 10 gün cezaevinde kaldım. Cezaevine girince, bakım evinden çıkışımı vermişler. Sokakta kaldım. Kimse beni kabul etmiyor. Babamın emekli maaşını bağlattırdım. Bir ev tutarım bir şeyler yaparım diye, ama şu an daha yeni cezaevinden çıktım. Sokakta kaldım gidecek yerim yok” dedi.
“CAMİDE KALDIM”
Çalmadık kapı bırakmadığını ancak hiçbir sonuç alamadığını öne süren engelli genç Üzmen, şöyle konuştu: “Ne yapabilirim. Her yere başvurdum. Nereye gitsem ‘Biz sana yardımcı olamayız. Otele git’ diyorlar. Cezaevinden çıktıktan sonra bakanlığın ilgili mercilerine gittim, hepsine koşturdum. Bana ‘Maaşın var, git. Başının çaresine bakarsın sen. Hafif engellisin’ dediler. Beni az çok sepetlemeye çalıştılar. Ben anlayamadım. Yüzde 80 ağır özürlüyüm. Yatak yaralarım var, sağlık sorunlarım var. Çıktıktan sonra 1-2 gün arkadaşın evinde kaldım, ancak bir haftadır dışarıdayım. Camide bile kaldım. Herkese açık oranın kapısı. Bir Allah kapatmadı kapısını. Ne yapabilirim, nereye gidebilirim?“
“SOSYAL HİZMETLERİN AMACI NE?”
Kendisine gittiği yardım kuruluşlarının ev tutmasını söyleyerek başından savdığını iddia eden Erkan Üzmen, şunları söyledi: “Ev bulduk diyelim ki, ben gitsem evde nasıl yatacağım. Bana bakacak insan lazım. Onu nereden bulacağım. Bir de aldığın 700-800 TL maaş diyorlar. Onunla ev kirası mı vereyim, elektirik su mu vereyim? Kendi karnımı mı doyurayım, bakıcıya mı vereyim? Ne yapayım, nasıl evreyim? Çok da büyük bir para değil ki. Bir de ‘Ev bul, kendine bir şeyler yap’ diyorlar. Bunları çok basit bir şeymiş gibi anlatıyorlar. ‘Siz bulun bana yardımcı olun’ diyorum. Madem sosyal hizmetler ki bizim gibi insanlara yardım etmek için kurulmuş bir bünye. Ama ‘başının çaresine bakacaksın’ diyorlar. Bu sosyal hizmetlerin amacı ne, kurulma amacı ne? ‘ Otele git’ diyorlar bana. Otele gitsem ne olacak? Farz edelim ‘gecelik 100 TL’ dedi otel. Ben gittim verdim. Bu sandalyede oturduktan sonra ne anlamı kalıyor ki? Ha otelde kalmışım ha sokakta. Bana bakacak kimse olmadıktan sonra niye boşu boşuna otel parası vereceğim. Ben yatağa bakacağım, yatak bana bakacak. Ben yatağa atlayamayacağım, yatamayacağım.”
Kendisine yardım edilmesini isteyen Üzmen, “Ben cumhurbaşkanıma, başbakanıma, benim sesimi duyacak insanlara sesleniyorum. Bana yardım edin” diye seslendi.
“HAYALLERİM VAR, YAŞIM DAHA ÇOK GENÇ”
Yaşının henüz çok genç olduğunu ve hayallerinin olduğunu aktaran Erkan Üzmen, sözlerini şöyle tamamladı: “Ben de sizin gibiydim. Kaza geçirdim şu an engelliyim. Doğru düzgün iyi bir insan istiyorum. İyi kalpli, bana yanlış yapmayacak bir insan olursa bir yuva kurmak istiyorum. Hayallerimiz var, yaşım da daha genç. Kötülük yapmasın bana yeter. O bana bakar bende ona bakarım. Bir yuva kurarız. Maaşım da var, ona da maaş bağlanır.”
(İHA)