Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “Etkin bir şekilde sınır güvenliğinin sağlanması amacıyla sınır güvenliği kanun tasarısı biliyorsunuz hazırlandı ve şu anda Başbakanlık’ta bekliyor. Sınır yönetiminin koordinasyonun sağlanması için bir Bakanlar Kurulu’nun yönetmeliği bugün itibari ile imzalanmış ve bundan sonra da yürürlüğe girecektir" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, konuşmasına şehit olan bir teğmen, bir astsubay ve üç uzman çavuşa Allah’tan rahmet dileyerek başladı. Kurtulmuş, “Onların vermiş olduğu bu mücadele inşallah eninde sonunda başarıya ulaşacak ve Türkiye tamamıyla terörden arınmış bir ülke olarak barış ve kardeşliğin sağlandığı bir şekilde yoluna devam edecektir. Bugünkü olaylar sırasında gene 6 kardeşimiz yaralanmıştır. Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. İnşallah en kısa süre içinde kâmil manada sağlıklarına kavuşur ve aramıza yeniden katılırlar. Bir kez daha onlarında ailelerine de geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE 147 BİNİN ÜZERİNDE YASA DIŞI GÖÇMEN YAKALANMIŞTIR KARA SINIRLARINDA, AYRICA DENİZ SINIRLARIMIZDA 91 BİN YASA DIŞI GÖÇMEN YAKALANMIŞTIR"
“Bugün Bakanlar Kurulumuzda 4 başlık ele alınmıştır” diyen Numan Kurtulmuş, “Bunlardan bir tanesi yasa dışı göç konusudur. Sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı ilgilendiren 2015 yılının yaz aylarından itibaren bütün Avrupa Birliği’nin de ana gündem maddelerinden birisi olan yasa dışı göç aynı şekilde Türkiye’yi de meşgul ediyor. Meselenin büyüklüğünü ifade etme bakımından ifade etmek isterim ki geçtiğimiz yıl içerisin de Türkiye’de 147 binin üzerinde yasa dışı göçmen yakalanmıştır kara sınırlarında, ayrıca deniz sınırlarımızda 91 bin yasa dışı göçmen yakalanmıştır. Türkiye zaten biliyorsunuz 2,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 3 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor. Bu insanların Türkiye’de barınması için elinden gelen imkânı ortaya koyuyor. Ama maalesef bir taraftan savaşlar, bir taraftan iç çatışmalar, bir taraftan işgaller, bir taraftan baskılar dünyanın dört bir tarafından Doğu Akdeniz’in önemli göç yolu haline gelmesine neden olduğunu biliyoruz. Afganistan’dan, Myanmar’dan, doğudan gelenler, Afrika’dan gelenler, dünyanın farklı yerinden gelenlerin göç yollarından birisi olarak kullandığı istikameti Doğu Akdeniz rotalarıdır. Bu rotada Türkiye önemli bir bölge olarak bulunuyor ve maalesef Türkiye yasa dışı göç meselesi ile de ciddi şekilde mücadele eden bir ülke oluyor. Bu çerçevede Türkiye yasa dışı göçlerin önlenmesi için 8 ülke ve Avrupa Birliği’nin kurumsal kimliği ile biliyorsunuz yeni kabul anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca 5 ayrı ülke ile yeni kabul anlaşması imzalanmış, henüz yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla Türkiye bu anlaşma ile hem uluslararası hukukun gerekliliklerini yerine getirerek hem de kendisi sahada çok etkin bir çalışmayı ortaya koyarak bu alandaki faaliyetleri sürdürüyor. Yasa dışı göçmenler meselesi tabii Türkiye açısından bir başka önemli ayağı yabancı savaşçılar meselesidir. Türkiye 2015 yılında 3 bin 124 yabancı savaşçıyı sınır dışı etmiştir. Yaklaşık bu anlamda 745 kişiye de Türkiye’ye giriş yasağı koymuştur. Şimdiye kadarki olan süre içerisinde 125 ülkeden yaklaşık 37 bin insana Türkiye’ye giriş yasağı konuldu. Dolayısıyla Türkiye hem yasa dışı göç ile mücadele etmek hem de bu yasa dışı göçün içerisinde son derece tehlikeli yabancı savaşçılarla mücadele etmek mecburiyetindedir” açıklamasında bulundu.
“SINIR YÖNETİMİNİN KOORDİNASYONUN SAĞLANMASI İÇİN BİR BAKANLAR KURULU’NUN YÖNETMELİĞİ BUGÜN İTİBARİ İLE İMZALANMIŞ VE BUNDAN SONRA DA YÜRÜRLÜĞE GİRECEKTİR”
Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Etkin bir şekilde sınır güvenliğinin sağlanması amacıyla sınır güvenliği kanun tasarısı biliyorsunuz hazırlandı ve şu anda Başbakanlık’ta bekliyor. Ancak bu etkin mücadelede vakit kaybına maruz kalmamak için Başbakanlık’ta bekleyen bu kanun tasarısı günü geldiğinde parlamentoya sevk edilmek üzere şu aşamada sınır yönetiminin koordinasyonun sağlanması için bir Bakanlar Kurulu’nun yönetmeliği bugün itibari ile imzalanmış ve bundan sonra da yürürlüğe girecektir. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda ilgili bakanlıklar arasında çok sıkı bir koordinasyon sağlanacak ve bu anlamda da yasa dışı göçmen meselesi her açıdan bütün gücümüzle üzerine gidilecek ve inşallah minimum seviyeye indirilecektir. Bu yasa dışı göçmen meselesini önlenmesi için bugün uzun Bakanlar Kurulu toplantısında uzun uzadıya ele aldığımız bir başka konu da insan kaçakçılığı ile insan kaçakçılığı ile ilgili yasal düzenlemelerin ortaya konulmasıdır. Bununla ilgili bir eylem planı hazırlanması içerisindeyiz, çok teferruatlı olarak tartıştık bu konuyla ilgili tartışmalardan sonra da inşallah bu insan kaçakçılığı eylem planını da kamuoyu ile paylaşacağız. Bu eylem planının içerisinde uygulamada ele alınması gereken konular olacak yani bir kere koordinasyonu sağlamak üzere jandarmanın, sahil güvenliğin, emniyet teşkilatının, ilgili birimlerin, kaymakamlıkların, idari birimlerin, belediyelerin o göçmen kaçakçılığına vesile olan arıcı olunan yerlerde bunların çok ciddi bir şekilde saha da koordinasyonunun sağlanacağı uygulamadan kaynaklanan şartların iyileştirileceği bir takım eylemlerimiz olacak.”
Kapasite artırımı ile ilgili de eylemler olacağını belirten Kurtulmuş, “Bu çerçevede sahil güvenlik birimimiz olmak üzere bir takım kapasite artırımına gidilecek. Ayrıca emniyet teşkilatının içerisinde sadece kaçakçılık biriminin altında değil ayrı bir birim olarak da insan kaçakçılığı biriminin kurulması prensip olarak bugün görüşülmüştür. Ayrıca bununla da ilgili olarak da yasal düzenlemeler yapılacak örneğin insan kaçakçılığının bir terör suçu olarak görülmesi, organize suç kapsamına alınması bu anlamda mesela insan kaçakçılığında kullanılan malzemelerin müsadere edilebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması ve bu suçların hem arttırılması hem de katalog suçlar haline getirilmesi gibi bir takım yasal tedbirler üzerinde durulması prensip olarak kararlaştırılmıştır. Önümüzdeki günlerde Başbakan Müsteşarı başkanlığında bir çalışmayla bir çalışmayla bu insan kaçakçılığıyla ilgili yasal düzenlemeler uygulamaya ilişkin düzenlemeler ve kapasite artırımına ilişkin düzenlemeler son haline verilecek, kamuoyu ile paylaşılacaktır” ifadelerini kullandı.
“KADINLARIN, GENÇLERİN VE ENGELLİLERİN DAHA İYİ İŞ BULABİLMESİNİ SAĞLAYACAK, BU ANLAMDA İSTİHDAMI ARTTIRACAK BİR ÇALIŞMA DÜZENİNİN KURULMASI PLANLANIYOR”
Bakanlar Kurulu’nda gündeme gelen üçüncü konunun ise çalışma hayatında bir reform ve seçim sırasında vaatler kapsamında ele alınması gereken güvenceli esneklik konusunun olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Uzaktan çalışma, evden çalışma gibi çeşitli türlerinin ele alındığı Çalışma Bakanlığımızın ilgili kuruluşlarla, sosyal taraflarla da zannediyorum 7’ye yakın toplantıyla müzakere edilerek olgunlaştırdığı bir teklifle karşı karşıyayız. Kadınların, gençlerin ve engellilerin daha iyi iş bulabilmesini sağlayacak, bu anlamda istihdamı arttıracak bir çalışma düzeninin kurulması planlanıyor. İş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması bu anlamda önemli bir mesele olarak karşımıza geliyor. Ayrıca istihdam artışını sağlayacak bir tedbir, vaat olarak geçici çalışanların korunması kapsamında bu çalışma sürdürülüyor. Bugün bu Sayın Bakan tarafından Bakanlar Kurulu’nda paylaşıldı. Üzerinde son rötuşlar, son tartışmalar yapılarak en kısa zamanda reform adımlarından birisi olarak, vaatlerimizden birisi olarak parlamentoya gönderilecektir. Bu çalışma sırasında birkaç ana hususa dikkat edilmiştir. Bunlardan birisi mevcut çalışanların hiçbir şekilde haklarının geriye gidişi olmaması, ayrıca yeni istihdam yaratma imkanlarının ortaya konulması, ILO ve AB norm ve direktiflerinin esas alınması onların dışına çıkılmaması, bu çerçevede de ilgili sosyal tarafların tamamıyla konuşarak bunu bir mutabakat çerçevesinde ortaya koyabilme gayreti. Çalışma Bakanlığımızın bu çerçevede bu konuyu son detaylarını çalıştıktan sonra son halini verecek ve Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye gönderilecek” şeklinde konuştu.
“AB’NİN DE TÜRKİYE İLE YAKIN İŞBİRLİĞİYLE BU KAÇAK GÖÇMENLER MESELESİNE DE ÇALIŞMALARIMIZ BAŞARIYLA UYGULANACAK”
Her toplantıda olduğu gibi Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın bu toplantıda da AB ile gelinen noktadaki ilişkileri gözden geçirdiğini söyleyen Kurtulmuş, “Açılacak fasıllarla ilgili olarak çalışmaları detaylı bir şekilde aktarmıştır. Özellikle kazak göçün önlenmesi konusunda yapılan faaliyetlerin AB ile olan çalışmalarımıza etkileri üzerinde durmuştur. Özellikle 2015 yılında geçtiğimiz yaz aylarındaki görüntülerden sonra AB’deki hassasiyetler çerçevesinde göçmenler konusuna ciddi bir duyarlılık olmuş ve bu duyarlılığın sonucunda Türkiye ile AB bu konuda da çok yakın bir işbirliği içerisinde hareket etme kararını almıştı. Bu çerçevede Türkiye AB’den vize serbestisini almış, AB ise Türkiye’den geri kabul anlaşmasını imzalamasıyla Türkiye ile ilişkilerinde önemli bir adım atmıştır. Ümit ediyorum sadece Türkiye olarak değil, AB’nin de Türkiye ile yakın işbirliğiyle bu kaçak göçmenler meselesine de çalışmalarımız başarıyla uygulanacak ve çok ciddi şekilde sonuç alacağımızı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
“CUMA GÜNÜ MARDİN’DE YAPILACAK ZİYARET SIRASINDA SAYIN BAŞBAKANIMIZ MASTER PLANINI TEFERRUATLI OLARAK HALKIMIZLA PAYLAŞACAK”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Kurtulmuş, Doğu ve Güneydoğu’daki operasyonlarla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Bölgede terörsüz bir bahar yaşayacağız” ifadesi hatırlatılarak, çekirdek kadroya ulaşıldığı yönünde açıklamalarının ve ’master plan’ çerçevesinde bölgeye ilişkin alınacak yeni güvenlik tedbirlerinin ne olacağı sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Master planı şöyle açalım; bu terörle mücadelenin ekonomik ve sosyal boyutu. Terör örgütü tamamıyla etkisiz hale getirildikten sonra bu bölgede yaşanan bütün olumsuzlukların telafi edilmesi, o bölgede yaşayan kardeşlerimizin maddi ve manevi zararlarının karşılanması ve bölgede yeniden güçlü bir şekilde bir bahar havası içerisinde inşallah el ele, ekonomik, sosyal kalkınmayı sağlayabilecek tedbirlerin alınması. Bu konu bendenizin koordinasyonunda. 6 Ocak tarihli Bakanlar Kurulu’nda Sayın Başbakanımızın görevlendirilmesiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Önce ilgili bakan arkadaşlarımızla iki toplantı yaptık. arkasından ilgili güvenlik birimleriyle onların müsteşarlarıyla bir toplantı yaptık. mesele son noktasına getirilmiştir. İnşallah bu Cuma günü Mardin’de yapılacak ziyaret sırasında Sayın Başbakanımız terörle mücadelenin ekonomik ve sosyal boyutlarını kapsayan bu eylem planını, master planını teferruatlı olarak halkımızla paylaşacak. Çok kısa bir süre içerisinde hem terörü bitireceğiz parantezi kapatacağız, hem de bu süre içerisinde halkımızın karşı karşıya kaldığı zararların inşallah hepsini telafi edecek çok hızlı bir restorasyon sürecini yapacağız. Bunun içerisinde esnaf ve sanatkarımızın karşılaştıklarının telafi edilmesi, insanlarımızın binaların telafi edilmesi, şehirlerin, sivil toplumun, esnafın, çarşının, sanatkarın yeniden güvenlik içerisinde günlük hayatına dönmesini sağlayacak her türlü tedbirlerimizi alacağız. En kısa zamanda bölge bu terör örgütlerinin ortaya çıkarmış olduğu ağır tahribatın faturasını inşallah bir kenara bırakıp yoluna devam edecek."
“BU KİŞİSEL GÖRÜŞLERE KARŞI BİZİM SÖYLEYECEK BİR ŞEYİMİZ YOKTUR”
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın çözüm sürecinden başlayara, yürütülen bazı soruşturmalara ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Kurtulmuş, “Sayın Arınç, tamamen kendi kişisel görüşlerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla bu kişisel görüşlere karşı bizim söyleyecek bir şeyimiz yoktur. Kendi kişisel görüşleridir. Takdir kamuoyunundur” dedi.
“BİZ AB İLE YA DA BİR BAŞKA BİRİSİYLE HİÇBİR ŞEKİLDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE MÜLTECİLER ÜZERİNDEN BİR PAZARLIK YAPMAYIZ”
Başbakan Davutoğlu’nun Almanya ziyaretiyle ilgili Alman basınında yer alan “Türkiye’ye Suriyeliler için verilmesi öngörülen 3 milyar euro yerine Türkiye’nin 5 milyar euro istediği” iddialarının sorulması üzerine Kurtulmuş, “Türkiye Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye gelmesi oradaki vahşetten, savaştan kaçıp buraya sığınması konusunda kimsenin vereceği yardımlara göz dikerek ya da bunlara hesap ederek bu insanlara kapılarını açmadı. Türkiye dost olarak, kardeş olarak, komşu olarak kardeş Suriye halkının karşılaşmış olduğu zorluklara karşı kucağını açtı. Bununla ilgili olarak da bugüne kadar 8 milyar doların üstünde bir maliyetle karşı karşıya kaldı. Türkiye bu işin başından itibaren, yani 2011 yılının Nisan ayından bu yana Suriyeli göçmenlerle ilgili yaptığı hiçbir harcamada hiçbir maliyet hesabı yapmadı. Bu harcamaları yaparken de şunu söyledik, bizden çok daha zengin insanlar, ülkeler var. Bu zengin ülkelerden biz daha zengin olduğumuz için kapımızı açarak, bu insanlara ev sahipliği yapmadık. Gönlümüz zengin olduğu için bunu yaptık. Biz AB ile ya da bir başka birisiyle hiçbir şekilde herhangi bir şekilde mülteciler üzerinden bir pazarlık yapmayız. Bunu şimdiye kadar devam ettirdiğimiz tavrın bir parçası olarak sürdürürüz. Sonuç olarak 8 milyar dolarlık bir maliyet. Her gün artan bir maliyet. Sadece 2,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 3 milyon buradaki mülteci meselesi değil, çok büyük oranlara varmış olan 91 binini denizlerden toplandığınız, 147 binini de kara sınırlarınızı engellemeye çalıştığınız kaçak bir göç olayıyla karşı karşıyasınız. Biz 5 yıldır bağırıyoruz, bütün dünyayı bu işe ortak olmaya davet ediyoruz. dolayısıyla göçmenler meselesinde AB başta olmak üzere çünkü en az bizim kadar AB ‘yi de bu iş ilgileniyor. Bütün ülkelerin, bölgelerin, siyaset çevrelerinin bu işe ortak olması lazım. Bu sorunu çözecek perspektifi de ortaya koymaları lazım. Bu mesele bir insani sorundur. Hiçbir kimse, hiçbir bölge, hiçbir AB ülkesi, AB’nin kurumsal kimliği ya da Avrupa’daki siyaset çevresi bu meseleyi şarkın bir meselesi olarak görmesin. Bu mesele şarkın meselesi Doğu’nun meselesi değil, insanlığın meselesidir. Kimin elinden ne katkı geliyorsa onu ortaya koysun. Bu katkı Türkiye’nin bütçesine yapılacak bir katkı değildir. Bu katkı Türkiye’nin Suriyeli ve bu bölgedeki sığınmacılara karşı verdiği mücadeleye yapılan bir katkıdır” yanıtını verdi.
“MISIR HALKININ ÇEKTİĞİ BU ACILARA SON VERECEK BİR PERSPEKTİFİN ORTAYA KONULMASI TABİ Kİ TÜRKİYE İLE MISIR ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN DÜZELMESİNİN TEMEL KOŞULLARINDAN BİRİSİDİR”
Başbakan Davutoğlu’nun Suudi Arabistan gezisi sonrasında bir gazetede “Türkiye ile Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için Suudi Arabistan’ın devreye girdiği” yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Biz Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri iki halkın kadim dost ve kardeş halkın ülkelerinin yöneticileri olarak görmek durumundayız. Biz Türkiye aziz milletimiz ve Mısır halkı dosttur, kardeştir. Bizim karşı çıktığımız şey, bugüne kadar da karşı durduğumuz ve ilkesel olarak da pozisyonumuzdan vazgeçmediğimiz husus, Mısır’daki darbeye karşı, uzun yıllardan sonra demokrasiyi kurma aşamasına gelmiş, emekleme safhasında dahi değil daha yeni doğmuş bir demokrasi olan Mısır demokrasisine karşı yapılan darbeyi ve darbe sonrasındaki gelişmeleri asla tasvip etmediğimizi her platformda dile getirdik. Ne darbeyi kabul ettik, ne darbenin ürünü olan idamları kabul ettik. Dolayısıyla Türkiye Mısır halkına karşı her zaman dost kardeş ve gerçekten iki müttefik millet olarak her zaman sıcak bakmıştır. Ama Türkiye’nin başından beri karşı çıktığı mevcut Mısır yönetiminin antidemokratik, hukuk dışı ve Mısır halkının geleceğine en ufak bir olumlu katkısı olmayan bu tavrına karşıdır. Bu tavrın değiştirilmesi, demokratik bir tavra dönüştürülmesi ve Mısır halkının çektiği bu acılara son verecek bir perspektifin ortaya konulması tabi ki Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin düzelmesinin temel koşullarından birisidir.”
(İHA)
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, konuşmasına şehit olan bir teğmen, bir astsubay ve üç uzman çavuşa Allah’tan rahmet dileyerek başladı. Kurtulmuş, “Onların vermiş olduğu bu mücadele inşallah eninde sonunda başarıya ulaşacak ve Türkiye tamamıyla terörden arınmış bir ülke olarak barış ve kardeşliğin sağlandığı bir şekilde yoluna devam edecektir. Bugünkü olaylar sırasında gene 6 kardeşimiz yaralanmıştır. Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. İnşallah en kısa süre içinde kâmil manada sağlıklarına kavuşur ve aramıza yeniden katılırlar. Bir kez daha onlarında ailelerine de geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE 147 BİNİN ÜZERİNDE YASA DIŞI GÖÇMEN YAKALANMIŞTIR KARA SINIRLARINDA, AYRICA DENİZ SINIRLARIMIZDA 91 BİN YASA DIŞI GÖÇMEN YAKALANMIŞTIR"
“Bugün Bakanlar Kurulumuzda 4 başlık ele alınmıştır” diyen Numan Kurtulmuş, “Bunlardan bir tanesi yasa dışı göç konusudur. Sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı ilgilendiren 2015 yılının yaz aylarından itibaren bütün Avrupa Birliği’nin de ana gündem maddelerinden birisi olan yasa dışı göç aynı şekilde Türkiye’yi de meşgul ediyor. Meselenin büyüklüğünü ifade etme bakımından ifade etmek isterim ki geçtiğimiz yıl içerisin de Türkiye’de 147 binin üzerinde yasa dışı göçmen yakalanmıştır kara sınırlarında, ayrıca deniz sınırlarımızda 91 bin yasa dışı göçmen yakalanmıştır. Türkiye zaten biliyorsunuz 2,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 3 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor. Bu insanların Türkiye’de barınması için elinden gelen imkânı ortaya koyuyor. Ama maalesef bir taraftan savaşlar, bir taraftan iç çatışmalar, bir taraftan işgaller, bir taraftan baskılar dünyanın dört bir tarafından Doğu Akdeniz’in önemli göç yolu haline gelmesine neden olduğunu biliyoruz. Afganistan’dan, Myanmar’dan, doğudan gelenler, Afrika’dan gelenler, dünyanın farklı yerinden gelenlerin göç yollarından birisi olarak kullandığı istikameti Doğu Akdeniz rotalarıdır. Bu rotada Türkiye önemli bir bölge olarak bulunuyor ve maalesef Türkiye yasa dışı göç meselesi ile de ciddi şekilde mücadele eden bir ülke oluyor. Bu çerçevede Türkiye yasa dışı göçlerin önlenmesi için 8 ülke ve Avrupa Birliği’nin kurumsal kimliği ile biliyorsunuz yeni kabul anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca 5 ayrı ülke ile yeni kabul anlaşması imzalanmış, henüz yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla Türkiye bu anlaşma ile hem uluslararası hukukun gerekliliklerini yerine getirerek hem de kendisi sahada çok etkin bir çalışmayı ortaya koyarak bu alandaki faaliyetleri sürdürüyor. Yasa dışı göçmenler meselesi tabii Türkiye açısından bir başka önemli ayağı yabancı savaşçılar meselesidir. Türkiye 2015 yılında 3 bin 124 yabancı savaşçıyı sınır dışı etmiştir. Yaklaşık bu anlamda 745 kişiye de Türkiye’ye giriş yasağı koymuştur. Şimdiye kadarki olan süre içerisinde 125 ülkeden yaklaşık 37 bin insana Türkiye’ye giriş yasağı konuldu. Dolayısıyla Türkiye hem yasa dışı göç ile mücadele etmek hem de bu yasa dışı göçün içerisinde son derece tehlikeli yabancı savaşçılarla mücadele etmek mecburiyetindedir” açıklamasında bulundu.
“SINIR YÖNETİMİNİN KOORDİNASYONUN SAĞLANMASI İÇİN BİR BAKANLAR KURULU’NUN YÖNETMELİĞİ BUGÜN İTİBARİ İLE İMZALANMIŞ VE BUNDAN SONRA DA YÜRÜRLÜĞE GİRECEKTİR”
Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Etkin bir şekilde sınır güvenliğinin sağlanması amacıyla sınır güvenliği kanun tasarısı biliyorsunuz hazırlandı ve şu anda Başbakanlık’ta bekliyor. Ancak bu etkin mücadelede vakit kaybına maruz kalmamak için Başbakanlık’ta bekleyen bu kanun tasarısı günü geldiğinde parlamentoya sevk edilmek üzere şu aşamada sınır yönetiminin koordinasyonun sağlanması için bir Bakanlar Kurulu’nun yönetmeliği bugün itibari ile imzalanmış ve bundan sonra da yürürlüğe girecektir. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda ilgili bakanlıklar arasında çok sıkı bir koordinasyon sağlanacak ve bu anlamda da yasa dışı göçmen meselesi her açıdan bütün gücümüzle üzerine gidilecek ve inşallah minimum seviyeye indirilecektir. Bu yasa dışı göçmen meselesini önlenmesi için bugün uzun Bakanlar Kurulu toplantısında uzun uzadıya ele aldığımız bir başka konu da insan kaçakçılığı ile insan kaçakçılığı ile ilgili yasal düzenlemelerin ortaya konulmasıdır. Bununla ilgili bir eylem planı hazırlanması içerisindeyiz, çok teferruatlı olarak tartıştık bu konuyla ilgili tartışmalardan sonra da inşallah bu insan kaçakçılığı eylem planını da kamuoyu ile paylaşacağız. Bu eylem planının içerisinde uygulamada ele alınması gereken konular olacak yani bir kere koordinasyonu sağlamak üzere jandarmanın, sahil güvenliğin, emniyet teşkilatının, ilgili birimlerin, kaymakamlıkların, idari birimlerin, belediyelerin o göçmen kaçakçılığına vesile olan arıcı olunan yerlerde bunların çok ciddi bir şekilde saha da koordinasyonunun sağlanacağı uygulamadan kaynaklanan şartların iyileştirileceği bir takım eylemlerimiz olacak.”
Kapasite artırımı ile ilgili de eylemler olacağını belirten Kurtulmuş, “Bu çerçevede sahil güvenlik birimimiz olmak üzere bir takım kapasite artırımına gidilecek. Ayrıca emniyet teşkilatının içerisinde sadece kaçakçılık biriminin altında değil ayrı bir birim olarak da insan kaçakçılığı biriminin kurulması prensip olarak bugün görüşülmüştür. Ayrıca bununla da ilgili olarak da yasal düzenlemeler yapılacak örneğin insan kaçakçılığının bir terör suçu olarak görülmesi, organize suç kapsamına alınması bu anlamda mesela insan kaçakçılığında kullanılan malzemelerin müsadere edilebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması ve bu suçların hem arttırılması hem de katalog suçlar haline getirilmesi gibi bir takım yasal tedbirler üzerinde durulması prensip olarak kararlaştırılmıştır. Önümüzdeki günlerde Başbakan Müsteşarı başkanlığında bir çalışmayla bir çalışmayla bu insan kaçakçılığıyla ilgili yasal düzenlemeler uygulamaya ilişkin düzenlemeler ve kapasite artırımına ilişkin düzenlemeler son haline verilecek, kamuoyu ile paylaşılacaktır” ifadelerini kullandı.
“KADINLARIN, GENÇLERİN VE ENGELLİLERİN DAHA İYİ İŞ BULABİLMESİNİ SAĞLAYACAK, BU ANLAMDA İSTİHDAMI ARTTIRACAK BİR ÇALIŞMA DÜZENİNİN KURULMASI PLANLANIYOR”
Bakanlar Kurulu’nda gündeme gelen üçüncü konunun ise çalışma hayatında bir reform ve seçim sırasında vaatler kapsamında ele alınması gereken güvenceli esneklik konusunun olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Uzaktan çalışma, evden çalışma gibi çeşitli türlerinin ele alındığı Çalışma Bakanlığımızın ilgili kuruluşlarla, sosyal taraflarla da zannediyorum 7’ye yakın toplantıyla müzakere edilerek olgunlaştırdığı bir teklifle karşı karşıyayız. Kadınların, gençlerin ve engellilerin daha iyi iş bulabilmesini sağlayacak, bu anlamda istihdamı arttıracak bir çalışma düzeninin kurulması planlanıyor. İş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması bu anlamda önemli bir mesele olarak karşımıza geliyor. Ayrıca istihdam artışını sağlayacak bir tedbir, vaat olarak geçici çalışanların korunması kapsamında bu çalışma sürdürülüyor. Bugün bu Sayın Bakan tarafından Bakanlar Kurulu’nda paylaşıldı. Üzerinde son rötuşlar, son tartışmalar yapılarak en kısa zamanda reform adımlarından birisi olarak, vaatlerimizden birisi olarak parlamentoya gönderilecektir. Bu çalışma sırasında birkaç ana hususa dikkat edilmiştir. Bunlardan birisi mevcut çalışanların hiçbir şekilde haklarının geriye gidişi olmaması, ayrıca yeni istihdam yaratma imkanlarının ortaya konulması, ILO ve AB norm ve direktiflerinin esas alınması onların dışına çıkılmaması, bu çerçevede de ilgili sosyal tarafların tamamıyla konuşarak bunu bir mutabakat çerçevesinde ortaya koyabilme gayreti. Çalışma Bakanlığımızın bu çerçevede bu konuyu son detaylarını çalıştıktan sonra son halini verecek ve Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye gönderilecek” şeklinde konuştu.
“AB’NİN DE TÜRKİYE İLE YAKIN İŞBİRLİĞİYLE BU KAÇAK GÖÇMENLER MESELESİNE DE ÇALIŞMALARIMIZ BAŞARIYLA UYGULANACAK”
Her toplantıda olduğu gibi Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın bu toplantıda da AB ile gelinen noktadaki ilişkileri gözden geçirdiğini söyleyen Kurtulmuş, “Açılacak fasıllarla ilgili olarak çalışmaları detaylı bir şekilde aktarmıştır. Özellikle kazak göçün önlenmesi konusunda yapılan faaliyetlerin AB ile olan çalışmalarımıza etkileri üzerinde durmuştur. Özellikle 2015 yılında geçtiğimiz yaz aylarındaki görüntülerden sonra AB’deki hassasiyetler çerçevesinde göçmenler konusuna ciddi bir duyarlılık olmuş ve bu duyarlılığın sonucunda Türkiye ile AB bu konuda da çok yakın bir işbirliği içerisinde hareket etme kararını almıştı. Bu çerçevede Türkiye AB’den vize serbestisini almış, AB ise Türkiye’den geri kabul anlaşmasını imzalamasıyla Türkiye ile ilişkilerinde önemli bir adım atmıştır. Ümit ediyorum sadece Türkiye olarak değil, AB’nin de Türkiye ile yakın işbirliğiyle bu kaçak göçmenler meselesine de çalışmalarımız başarıyla uygulanacak ve çok ciddi şekilde sonuç alacağımızı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
“CUMA GÜNÜ MARDİN’DE YAPILACAK ZİYARET SIRASINDA SAYIN BAŞBAKANIMIZ MASTER PLANINI TEFERRUATLI OLARAK HALKIMIZLA PAYLAŞACAK”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Kurtulmuş, Doğu ve Güneydoğu’daki operasyonlarla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Bölgede terörsüz bir bahar yaşayacağız” ifadesi hatırlatılarak, çekirdek kadroya ulaşıldığı yönünde açıklamalarının ve ’master plan’ çerçevesinde bölgeye ilişkin alınacak yeni güvenlik tedbirlerinin ne olacağı sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Master planı şöyle açalım; bu terörle mücadelenin ekonomik ve sosyal boyutu. Terör örgütü tamamıyla etkisiz hale getirildikten sonra bu bölgede yaşanan bütün olumsuzlukların telafi edilmesi, o bölgede yaşayan kardeşlerimizin maddi ve manevi zararlarının karşılanması ve bölgede yeniden güçlü bir şekilde bir bahar havası içerisinde inşallah el ele, ekonomik, sosyal kalkınmayı sağlayabilecek tedbirlerin alınması. Bu konu bendenizin koordinasyonunda. 6 Ocak tarihli Bakanlar Kurulu’nda Sayın Başbakanımızın görevlendirilmesiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Önce ilgili bakan arkadaşlarımızla iki toplantı yaptık. arkasından ilgili güvenlik birimleriyle onların müsteşarlarıyla bir toplantı yaptık. mesele son noktasına getirilmiştir. İnşallah bu Cuma günü Mardin’de yapılacak ziyaret sırasında Sayın Başbakanımız terörle mücadelenin ekonomik ve sosyal boyutlarını kapsayan bu eylem planını, master planını teferruatlı olarak halkımızla paylaşacak. Çok kısa bir süre içerisinde hem terörü bitireceğiz parantezi kapatacağız, hem de bu süre içerisinde halkımızın karşı karşıya kaldığı zararların inşallah hepsini telafi edecek çok hızlı bir restorasyon sürecini yapacağız. Bunun içerisinde esnaf ve sanatkarımızın karşılaştıklarının telafi edilmesi, insanlarımızın binaların telafi edilmesi, şehirlerin, sivil toplumun, esnafın, çarşının, sanatkarın yeniden güvenlik içerisinde günlük hayatına dönmesini sağlayacak her türlü tedbirlerimizi alacağız. En kısa zamanda bölge bu terör örgütlerinin ortaya çıkarmış olduğu ağır tahribatın faturasını inşallah bir kenara bırakıp yoluna devam edecek."
“BU KİŞİSEL GÖRÜŞLERE KARŞI BİZİM SÖYLEYECEK BİR ŞEYİMİZ YOKTUR”
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın çözüm sürecinden başlayara, yürütülen bazı soruşturmalara ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Kurtulmuş, “Sayın Arınç, tamamen kendi kişisel görüşlerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla bu kişisel görüşlere karşı bizim söyleyecek bir şeyimiz yoktur. Kendi kişisel görüşleridir. Takdir kamuoyunundur” dedi.
“BİZ AB İLE YA DA BİR BAŞKA BİRİSİYLE HİÇBİR ŞEKİLDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE MÜLTECİLER ÜZERİNDEN BİR PAZARLIK YAPMAYIZ”
Başbakan Davutoğlu’nun Almanya ziyaretiyle ilgili Alman basınında yer alan “Türkiye’ye Suriyeliler için verilmesi öngörülen 3 milyar euro yerine Türkiye’nin 5 milyar euro istediği” iddialarının sorulması üzerine Kurtulmuş, “Türkiye Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye gelmesi oradaki vahşetten, savaştan kaçıp buraya sığınması konusunda kimsenin vereceği yardımlara göz dikerek ya da bunlara hesap ederek bu insanlara kapılarını açmadı. Türkiye dost olarak, kardeş olarak, komşu olarak kardeş Suriye halkının karşılaşmış olduğu zorluklara karşı kucağını açtı. Bununla ilgili olarak da bugüne kadar 8 milyar doların üstünde bir maliyetle karşı karşıya kaldı. Türkiye bu işin başından itibaren, yani 2011 yılının Nisan ayından bu yana Suriyeli göçmenlerle ilgili yaptığı hiçbir harcamada hiçbir maliyet hesabı yapmadı. Bu harcamaları yaparken de şunu söyledik, bizden çok daha zengin insanlar, ülkeler var. Bu zengin ülkelerden biz daha zengin olduğumuz için kapımızı açarak, bu insanlara ev sahipliği yapmadık. Gönlümüz zengin olduğu için bunu yaptık. Biz AB ile ya da bir başka birisiyle hiçbir şekilde herhangi bir şekilde mülteciler üzerinden bir pazarlık yapmayız. Bunu şimdiye kadar devam ettirdiğimiz tavrın bir parçası olarak sürdürürüz. Sonuç olarak 8 milyar dolarlık bir maliyet. Her gün artan bir maliyet. Sadece 2,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 3 milyon buradaki mülteci meselesi değil, çok büyük oranlara varmış olan 91 binini denizlerden toplandığınız, 147 binini de kara sınırlarınızı engellemeye çalıştığınız kaçak bir göç olayıyla karşı karşıyasınız. Biz 5 yıldır bağırıyoruz, bütün dünyayı bu işe ortak olmaya davet ediyoruz. dolayısıyla göçmenler meselesinde AB başta olmak üzere çünkü en az bizim kadar AB ‘yi de bu iş ilgileniyor. Bütün ülkelerin, bölgelerin, siyaset çevrelerinin bu işe ortak olması lazım. Bu sorunu çözecek perspektifi de ortaya koymaları lazım. Bu mesele bir insani sorundur. Hiçbir kimse, hiçbir bölge, hiçbir AB ülkesi, AB’nin kurumsal kimliği ya da Avrupa’daki siyaset çevresi bu meseleyi şarkın bir meselesi olarak görmesin. Bu mesele şarkın meselesi Doğu’nun meselesi değil, insanlığın meselesidir. Kimin elinden ne katkı geliyorsa onu ortaya koysun. Bu katkı Türkiye’nin bütçesine yapılacak bir katkı değildir. Bu katkı Türkiye’nin Suriyeli ve bu bölgedeki sığınmacılara karşı verdiği mücadeleye yapılan bir katkıdır” yanıtını verdi.
“MISIR HALKININ ÇEKTİĞİ BU ACILARA SON VERECEK BİR PERSPEKTİFİN ORTAYA KONULMASI TABİ Kİ TÜRKİYE İLE MISIR ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN DÜZELMESİNİN TEMEL KOŞULLARINDAN BİRİSİDİR”
Başbakan Davutoğlu’nun Suudi Arabistan gezisi sonrasında bir gazetede “Türkiye ile Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için Suudi Arabistan’ın devreye girdiği” yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Biz Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri iki halkın kadim dost ve kardeş halkın ülkelerinin yöneticileri olarak görmek durumundayız. Biz Türkiye aziz milletimiz ve Mısır halkı dosttur, kardeştir. Bizim karşı çıktığımız şey, bugüne kadar da karşı durduğumuz ve ilkesel olarak da pozisyonumuzdan vazgeçmediğimiz husus, Mısır’daki darbeye karşı, uzun yıllardan sonra demokrasiyi kurma aşamasına gelmiş, emekleme safhasında dahi değil daha yeni doğmuş bir demokrasi olan Mısır demokrasisine karşı yapılan darbeyi ve darbe sonrasındaki gelişmeleri asla tasvip etmediğimizi her platformda dile getirdik. Ne darbeyi kabul ettik, ne darbenin ürünü olan idamları kabul ettik. Dolayısıyla Türkiye Mısır halkına karşı her zaman dost kardeş ve gerçekten iki müttefik millet olarak her zaman sıcak bakmıştır. Ama Türkiye’nin başından beri karşı çıktığı mevcut Mısır yönetiminin antidemokratik, hukuk dışı ve Mısır halkının geleceğine en ufak bir olumlu katkısı olmayan bu tavrına karşıdır. Bu tavrın değiştirilmesi, demokratik bir tavra dönüştürülmesi ve Mısır halkının çektiği bu acılara son verecek bir perspektifin ortaya konulması tabi ki Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin düzelmesinin temel koşullarından birisidir.”
(İHA)