Istanbul
"Denizler yolculuğa çağırır durur da beni/ Gitmem, düşünerek geri döneceğim günü./ Ben büyük rüzgarları severim; büyük olsun / Aşkım da özlemim de hepsi, her şey ve mahzun." dizelerinin de aralarında bulunduğu, unutulmaz esere imza atan Ahmet Muhip Dıranas, vefatının 40. yılında anılıyor.
Cumhuriyet dönemi şairlerinden biri olan Dıranas, Galip Efendi ile Seniha Hanım'ın oğlu olarak 1909'da dünyaya geldi. Doğum yeri konusunda belirsizlik bulunan Dıranas, kimi kaynaklara göre İstanbul'da, kimi kaynaklara göre ise babası gibi, Sinop'un Salı Köyü'nde doğdu.
I. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Çanakkale'de görev yapan Galip Bey, Balkan Savaşı'na katıldı, 7 yıl boyunca Kafkaslar ve Arap çöllerinde savaştı. Savaşın ilerleyen günlerinde Seniha Hanım, Çanakkale'de dünyaya gelen Fehime ile Ahmet'i yanına alarak İstanbul'a döndü.
Savaşın ardından İstanbul yerine Sinop'taki köyüne dönerek ikinci evliliğini yapan Galip Bey'in peşinden giden Seniha Hanım, çocuklarıyla Sinop'a yerleşti. Dokuz yaşındaki Ahmet Muhip Dıranas, gecikmiş olarak ilkokula başladı.
Yazları köye giderek çobanlık yapan ve doğa sevgisini kazanan usta şair, 40 yaşındayken Zafer gazetesinde kaleme aldığı bir yazıda, o günleri şöyle ifade etmişti:
"Ben her köylü çocuğu gibi sığırtmaçlık etmiş, yalın ayak gezmiş tozmuş, sonra yaşı biraz geç de olsa ilkokula gitmiş bir köylüyüm. On yaşından sonraki çocukluk, ilk gençlik, gençlik... Beni ihtiyarlığa doğru götüren bütün yıllar ve yıllar boyunca hülyalarımda küçüklüğümün ormanlarını kurdum."
İlk şiiri "Bir Kadına" 1926'da yayımlandı
Dıranas, babasının yeniden askere alınması üzerine, ailesiyle İnebolu üzerinden Ankara'ya gitti. Gençliğinin büyük bölümünü Ankara'da geçiren şair, ortaokul ve liseyi, o yıllarda "Taş Mektep" olarak anılan Ankara Erkek Lisesi'nde okudu.
Dıranas'ın, "Bir Kadına" adlı ilk şiiri, 1926′da "Muhip Atalay" imzasıyla Milli Mecmua'da yayımlandı. Lisede, usta edebiyatçılar Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın öğrencisi oldu.
Tanpınar'ın, "Bunu okuyacaksın" diyerek eline tutuşturduğu Baudelaire'in "Les Fleurs du Mal" (Kötülük Çiçekleri) adlı eser sayesinde Fransız şair Baudelaire ile tanışan Dıranas, kitabı okuyabilmek için Fransızca öğrendi ve etkisinde kaldı.
Ahmet Muhip Dıranas, liseyi 1931'de bitirdi. Arkadaşlarıyla kurduğu, "Genç Türk Edebiyat Birliği" adlı dernekte, Behçet Kemal Çağlar, Hamit Macit Selekler, sonradan Ordu senatörü olacak Zeki Kumrulu, 1962'de İçişleri Bakanlığı yapan Hıfzı Oğuz Bekata, 1960'lı yıllarda yargıtay üyesi olan Rüştü Atilla ve Sıtkı Korkmaz ile İbrahim Saffet Omay gibi isimler yer aldı. Topluluk ayrıca "Hep Gençlik" adıyla bir dergi çıkardı.
Dıranas, 1930-1932 yılları arasında Hakimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki eğitimi yarım bırakarak 2 senenin sonunda okuldan ayrılan şair, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü de bitirmedi.
Esas edebiyat hayatının İstanbul'da başladığını söyleyen Dıranas, bir yandan edebiyat fakültesine devam ederken Güzel Sanatlar Akademisi'nde kütüphane müdürlüğü ile Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi'nde müdür yardımcılığı yaptı.
Usta şair, İstanbul'da Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Baki Süha Edipoğlu ve Şevket Rado gibi dönemin genç şair ve yazarlardan oluşan bir edebi çevre içinde yer aldı. Bu dönemde Fransızcasını ilerleten şair, Fransız ve Rus edebiyatını yakından izledi.
"Fahriye Abla" eserini 1935'te yayımlandı
İlk kez 1935'te Varlık dergisinde yayımlanan "Fahriye Abla" şiiri, Dıranas'ın en sevilen şiirlerinden biri olarak edebiyat tarihinde yer edindi.
Resim koleksiyoncusu olan ve kendisi de resim yapan Dıranas, bir röportajında şu bilgileri vermişti:
"Ben sanatta muhafazakarlığa inanmış bir adamım. Bence sanatta yenilik, kendi kendini inkar eden, birtakım değişmelerle yapılan bir şey değildir. Bir sanatın yeniliği, bulunan bir küçük tohumun yeşertilebilmesi, büyütülebilmesi ve bir ağaç haline getirebilmesi için sanatçının gösterdiği çabada gizlidir. Yani bir sanatçı, hangi alanda olursa olsun, eserine kendi kişiliğinin damgasını vurabilme sevdasında olmalıdır.
Değişiklik, kendi ana temasının çevresinde olur ancak. Yani deyim yerindeyse, bir rengin kendine özgülüğünü arayıp bulma savaşıdır yenilik."
Dıranas'ın, Adolphe Basler’den Cahit Sıtkı Tarancı ile birlikte çevirisini yaptığı "Fransa'da Müstakil Resim" başlıklı iki ciltlik kitap, 1937'de Güzel Sanatlar Akademisi yayını olarak basıldı.
Ankara'ya döndüğü 1938'den itibaren 4 yıl boyunca Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nın yönetmenliği yapan yazar, 1940'ta Münire Ülker ile evlendi. Dıranas, 1942'de konusunu Milli Mücadele'den alan ve Fransızcadan adapte edilen "Üç Kahraman" adlı tek perdelik bir piyes yayımladı.
Şair Dıranas, 1942-1944 arasında Ağrı Doğubeyazıt'ın Sürbehan köyünde askerlik görevini yaparken, "Ağrı" şiirini ve 1946'da İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelen "Gölgeler" adlı oyunu yazdı. Usta şair, "O Böyle İstemezdi" adlı oyununu ise 1947'de kaleme aldı.
Döndükten sonra Çocuk Esirgeme Kurumunda çalışmaya başlayan Dıranas'ın, oyun ve roman çevirileri, 1940-1962 yılları arasında yayımlandı.
Ahmet Muhip Dıranas, bir dönem Türkiye İş Bankası ve Anadolu Ajansında Yönetim Kurulu Üyesi, Devlet Tiyatrosu Edebi Kurulu'nda da başkan sıfatıyla görev üstlendi. Politikaya atılarak 1950 ve 1958 seçimlerinde Demokrat Parti'den milletvekili adayı olduysa da seçilemeyen Dıranas, titiz giyimi ve etkileyici ses tonuyla anılmasının yanı sıra bir dönem radyoda şiir ve edebiyat konuşmaları yaptı.
Aşkı, hüznü ve umutsuzluğu şiirlerinde işledi
Dıranas, şiirlerinde insanın iç dünyası, tarih, metafizik, doğa, güzellik, aşk, yaşama sevinci, umut ve umutsuzluk gibi konuları işledi ve bu konuları mecazlı, sembollü, destansı bir anlatımla okuyucusuna sundu.
Şiirde biçime önem veren bir şair olduğunu her fırsatta dile getiren Dıranas, TRT'de katıldığı bir programda şunları söylemişti:
"Zaman zaman biçime bu kadar tutkulu olmamdan ötürü eleştirilmişimdir. Aslında bu eleştiri haklı mı haksız mı bilinemiyor. En son şiir cereyanlarında, serbest, özgür nazımdan yeniden kafiyeli hatta sone biçimi şiirlere dönen tanınmış şairlerimiz var.
Ben biçimi hiçbir zaman kendi sanat kadromun dışında bırakmadım. Biçimle özü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Biçim bir disiplindir. Kelimeler bazen sel gibi akar. Bunun önüne baraj çeken şeyin, bilhassa söz sanatında, şiirde biçim olması gerekir. Ben öyle düşündüm. Aslında şiirin malzemesi kelimelerdir. Shakespeare, 'Kelimeler, kelimeler, kelimeler.' der.
Bir kelimelerden müteşekkil bir yapıtın şiir olabilmesi için bu üç kelimeden iki kelimesini atıp, bir kelimeye indirgenmesi gerekir. Çok kelime üretmek bizi şiirde yanlışa götürür. Kelimeden ekonomi, şiirin esas gizlerinden biridir. özsüz kelimeler tabii aslında hiçbir işe yaramaz. Bu bakımdan biçimi, şiirden ayrılmaz bir unsur olarak kabul ederim."
Cumhuriyet'in ilk yıllarında yetişen Ahmet Muhip, devrin hakim ideolojilerine iltifat etmediği gibi herhangi bir edebi akım ve topluluğa da katılmayarak, her zaman saf sanat anlayışının peşinden gitti.
Şiiri, "kelimelerle dördüncü bir boyut yaratma çabası" olarak tanımlayan Ahmet Muhip Dıranas, eserlerinde üslup olarak aynı zamanda sembolizm, romantizm ve empresyonizmden beslenmiştir.
Dıranas'ın çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974'te "Şiirler" adıyla İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Tevfik Fikret'in "Rübab-ı Şikeste" eserini Türkçeleştirdiği "Kırık Saz" adlı çalışması da yine aynı yayın tarafından okuyucuyla buluştu.
Ahmet Muhip Dıranas, Zafer gazetesinde kaleme aldığı köşe yazılarının yanında ayrıca tiyatro eserleri, tercüme ve adapteler, inceleme ve makalelere de imza attı. "Gölgeler", "Çıkmaz", "O Böyle İstemezdi", "Oyunlar", "Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı", "Büyük Olsun", "Atlıkarınca", "Olvido" ve "Kar" oyunlarını da kaleme alan Dıranas, Charles Baudelaire'in "Çalar Saat" şiirini de çevirdi. "Fahriye Abla" adlı eseri, 1984'te Yavuz Turgul tarafından sinemaya uyarlandı.
Ankara'da, 21 Haziran 1980'de hayatını kaybeden Dıranas, vasiyeti üzerine Sinop'a defnedildi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com