İSTANBUL - AYŞE BÜŞRA ERKEÇ
Tiyatro sanatçısı Zihni Göktay, seyirciye saygının önemine dikkati çekerek, "Seyirci, insanı alır yüksellere çıkarır, bir kuş-kartal gibi havalandırır ve seni öyle bir bırakır ki toz dumana katılır, parçan bulunmaz. Seyirciye olan saygımı hiçbir zaman yitirmeden 54 sene muhafaza ettim, muhafaza etmeye de devam ediyorum." dedi.
Tuluat tiyatrosunun son temsilcilerinden Göktay, bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında sahneye çıkmaya devam ederken, bir yandan da dizi ve sinema filmlerinde rol alıyor.
Adı "Lüküs Hayat" oyunuyla özdeşleşen 72 yaşındaki sanatçı, Yeşilçam filmlerinde birçok oyuncunun sesi olarak da seyircinin karşısına çıkıyor.
Göktay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sanatçıların, seyircisiyle karşılıklı saygıyı muhafaza etmesi gerektiğini söyledi.
Sevmek ve saygı görmenin önemine değinen Göktay, "İnsanın cebine açıktan şu kadar parayı zarf içinde bıraksalar, para harcanır biter ama manevi haz, lezzet ve gurur, herkes tarafından sevilmek, herkesin teveccühünü kazanmak her kula nasip olmuyor." diye konuştu.
"83 oyunda oynadım"Göktay, şöhretin hazım isteyen bir vasıf olduğunu aktararak, söyle devam etti:
"Bir formikanın üzerine mürekkep damlatırsan kayar gider ama bir papua kağıdına mürekkep damlatırsan mürekkebi emer. Biz şöhreti emdik. Çünkü kolay gelmedik bu aşamaya. Bunu muhafaza etmek lazım, kolay kazanılacak bir şey değil ama zor kazandığın zaman da bunu muhafaza etmek çok önemlidir. Seyirci, insanı alır yükseklere çıkarır, bir kuş gibi havalandırır ve seni öyle bir bırakır ki toz dumana katılır, parçan bulunmaz. Seyirciye olan saygımı hiçbir zaman yitirmeden 54 sene muhafaza ettim, muhafaza etmeye de devam ediyorum."
Müşfik Kenter'in "Rol yapmadan önce insan ol. Sonra rolü üstüne giyinirsin" sözlerini hatırlatan oyuncu, "Şöhret elbise gibi değildir, giyip çıkarılamaz. 83 tane oyunda oynadım. Çeşitli karakterlerin ve mesleklerin 'insan' hallerine girer, o karakterlere can veririz. Bu noktada tevazu, seyirci ve insanla olan ilişkilerimizde her zaman çok önemlidir." değerlendirmesinde bulundu.
Göktay, mutluluğun belli başlı kriterleri olduğunu anlatarak, "Eşini ve işini seçtikten sonra da sadakatli olmak çok önemlidir. Mesleğine, eşine aşık olacaksın. Bir insan işini ve eşini seçemezse bu ülkede hiç yaşamasın. İnsan çok beğendiği, beynine ve gönlüne yattığı biriyle, birinin mani olduğundan dolayı evlenemezse veya çok sevdiği işe sahip olamazsa mutsuz olur." ifadelerini kullandı.
"Kuş, yuvada gördüğünü yapar"İşine aşık olduğunun altını çizen sanatçı, şunları söyledi:
"Hastalandım rapor almadım. İğneler vurundum ateşim düştü, kuliste ambulans bekledi ama ben, sahnenin önüne çıkıp da, 'Zihni Göktay hastalanmıştır, yataklara düşmüştür' dedirtmedim. Zaten bu kadar ağır hasta olsam oyun iptal olurdu. Ufak tefek şeyler için rapor alıp da oynamayanlar işine aşık değildir. Annemin vefat ettiği gün, sahneye çıktım oyun oynadım. Orası benim tütüncü dükkanım değildi, bu sahneyi kapatamazdım. Çünkü devletten aldığım parada saçı bitmemiş yetimin hakkı vardı. Onun için acımı içime gömdüm, kulise çıktım ağladım, sahneye çıktım 'Lüküs Hayat'ı oynadım."
Göktay, çocuklara ve gençlere sadakat duygusunun öğretilmesi gerektiğini belirterek, "Bir evde anne-baba birbirine sadık değilse, o çocuk büyüdüğü zaman hiçbir şeye sadık kalamaz, işine de sadakat göstermez. Eğer çocuk evde, işyerine bahaneler uydurarak gitmeyen babasını görerek büyüyorsa, sadakatsiz olur. Bazı eğitimler dizinin dibine oturtarak, alfabeyi öğretir gibi öğretilmez, kuş yuvada gördüğünü yapar." şeklinde konuştu.
"Batı taklitçiliği olan gençlerden hoşlanmıyorum"Günümüzde, gençlerin internet tutkusu yüzünden hayattan soyutlandığını söyleyen Göktay, şunları kaydetti:
"Bazı gençlerin zıpçıktı, züppe, aşırı teknoloji düşkünü, anne babadan, büyüklerinden ayrı, soyutlanmış olarak, atasözleri ve deyimlerinden bihaber yaşadıklarını görüyorum. Batı taklitçiliği olan gençlerden hoşlanmıyorum. Tutucu bir insan değilim, demokrat görüşe sahibim fakat istiyorum ki gençler kafalarını yani kendilerini test ve imtihanlarından kaldırıp, aile arasında, anne babanın hatta mümkünse anneannenin, dedenin yanında yetişsinler. Onlarla sohbet ederek örf, adet ve geleneklerimizi öğrenmelerini diliyorum. Bunlar da bir miktar anne-babanın görevi olmalıdır. 'Saldım çayıra, mevlam kayıra' atasözünde denildiği gibi olmamalıdır."
Göktay, bazı gençlerde dövmeleri gördüğü zaman üzüldüğünü aktararak, "Cenabı Hak bizi dünyaya öyle getirmedi. Beş metre beze sarılıp, en sonunda Allah'a gideceğiz, geldiğimiz gibi saf, sade gitmemiz gerektiğine inanıyorum. Bunun gericilikle ilgisi yok. Ben inançlı bir kimseyim, bazı manevi değerlere çok önem veriyorum. Anneanneli-dedeli bir evde büyüdüm, hacı torunuyum ama aynı zamanda da Cumhuriyet çocuğuyum." dedi.
"Lüküs Hayat"ı 28 sene oynadım"Oynamayı çok istediği "Lüküs Hayat"ta 28 sene rol aldığını ifade eden Göktay, "Severek, kısık ateşte altını yakmadan, 28 sene tazeliğini muhafaza ettim. Oyunu doğaçlamalarımla zenginleştirdim." sözlerini kullandı.
Zihni Göktay, Türkiye'deki tiyatroseverlere son olarak şu mesajları iletti:
"Türkiye'de, Misak-ı Milli hudutları içinde, sanata ve sanatçıya önem verilmesi gerektiğine inanıyorum. 80 milyonluk bu nüfusta 780 bin kilometre karelik bu vatan toprağında, daha çok tiyatro salonları açılsın, insanlar tiyatroya daha çok gelsinler istiyorum. Çünkü tiyatro bir 'mekteb-i edep'tir, hayatın aynasıdır, yalansız illüzyonsuz, montajsız ve birebir hayatın sahnedeki görüntüsüdür. Bunun ve seyircilerimizin artmasını diliyorum. 81 vilayetimizde her gece bir perdenin ipinin çekilmesini ve bir oyunun sahnelenmesini diliyorum."