Anadolu'dan Avrupa'ya henüz işçi göçü başlamamışken, 61 yıl önce Almanya'ya gelen Şefik Karagüzel, çocukluğundan beri var olan uçma hayalini, Almanya'da kendi yaptığı uçaklarla gerçekleştirdi.
Trabzon'un Tonya ilçesinden 1958'de henüz 23 yaşındayken Almanya'ya gelen ve "Uçan Karadenizli" lakabıyla da tanınan Karagüzel, AA muhabirine, yarım asrı aşan göç hikayesini ve uçma tutkusunu anlattı.
Türkiye'de devlete ait bir firmada çalışırken eğitim görmek amacıyla Almanya'ya geldiğini belirten 84 yaşındaki Karagüzel, "Benim zamanımdaki motorlar çatlıyor ve su kaçırıyordu. Bunları biz o dönem Türkiye'de kaynatamıyorduk. Münih'te bunları kaynatabilen bir usta vardı. Ben 1958 yılında motor kaynağı öğrenmek için onun yanına geldim ve 8 ay kaldım." dedi.
Karagüzel, eğitim sonrası Türkiye'ye döndükten sonra Münih'te tanıştığı Ford fabrikası personel müdürü sayesinde iki yıl sonra tekrar Almanya'ya gittiğini söyledi.
Köln'deki fabrikada çalışmaya başladığını aktaran Karagüzel, "Türkiye'den henüz misafir işçiler gelmemişti. Beni özel kursa tabi tutarak Türkiye'den gelecek işçilerin burada yerleşmesini organize ettim. Onlara kılavuzluk ve tercümanlık yaptım." diye konuştu.
Karagüzel, o dönem kendileri için en büyük zorluğun lisan olduğunu kaydederek, "Hepimiz bir gün mutlaka geri döneceğimizi düşündüğümüz için vatanımızla bağlarımızı hiçbir zaman koparmadık. Bonn'da sadece bir Türk temsilciliği vardı ve yetersizlikten büyük sıkışıklık oluyordu. Bir de yemek sorunumuz vardı. Burada aldığımız malzemeden korktuğumuz için illa Türk yemekleri yiyelim veya domuz eti yemeyelim diye büyük bir gayret vardı." ifadelerini kullandı.
Küçüklüğünden beri uçmaya, uçak ve helikopter yapımına meraklı olduğunu vurgulayan Karagüzel, Almanya'da çok hafif uçakların tutulması ve yapılması için büyük gayret gösterdiğini anlattı.
Karagüzel, "Benim yaptığım 5 uçak var, halen Almanya'da uçuyor ve hiçbiri kaza geçirmedi. Şimdi yaşım ve tansiyonumdan dolayı tek başıma uçma iznim yok ancak bazen hafta sonları arkadaşlarımla gidip sağa sola ufak tefek uçuyorum." dedi.
İlk yaptığı uçakla uzun süre uçtuğunu dile getiren Karagüzel, şöyle devam etti:
"O zamanlar Almanya'da istediğimiz yere inip kalkabiliyorduk, mesela bir çayıra, sorun yoktu. Sonradan Almanlar bu işe de belge getirdiler, uçuş iznin olmadan uçamazsın dediler. Benim ilk uçağın bu izinleri yoktu. O yüzden ikincisini yapmak zorunda kaldım. Onunla buradan Türkiye'ye gitmek için bir projem vardı ve Alman WDR televizyonu beni takip edecekti. O zaman parçalanmamış olan Yugoslavya'dan yakıt alma amacıyla iniş izni alamadık. İtalya'dan Yunanistan'a geçsen, yük sınırından dolayı yeterince benzin alınca denize düşünce barınacak teşkilatı alamıyorsun, teşkilatı alırsan ise yeterli benzin alamıyorsun. O engelden dolayı o uçuş mümkün olmadı."
İkinci uçağıyla yaşadığı ölümcül kazaYaptığı ikinci uçağı ile 1970'li yıllarda ölümcül bir kaza geçiren Karagüzel, "Allah korudu ölmedik. Belki de bunları size anlatmam gerekiyordu, o yüzden ölmemişizdir." dedi.
Karagüzel, başından geçen kazayı şöyle anlattı:
"Bir kış günü Köln'den uçmak için yola Olpe'ye doğru yola çıktım. Uçuş planı yapmadım. Karadenizli zekasıyla kafamda planladığım güneye doğru bir saat uçtum ama Ren Nehri yok. Tabii ben rüzgarı hesap etmiyorum. Telsizle yol istemekten de arkadaşlarım duyar ve benimle 'yolunu mu kaybettin' diye dalga geçer diye çekiniyorum. Neticede bir yer bulup inmek istedim. Bana başta iniş hakkı verdiler, yan taraftan biri daha inmeye çalışıyor. Derken kuleden beni yandakinin uçağı arızalı o insin sen inme diye inme hakkımı kaldırdılar. Biraz da acemilik ürktüm ve kaçtım. Flaplarım 30 derece açık, depolarım yüklü, o heyecanla uçağı ormana düşürdüm ve uçağım tamamen parçalandı."
Attan düşenle karıştırdılarKaza sonrası olay yerinden helikopterle alınıp hastaneye kaldırıldığını belirten Karagüzel, "Uyandığımda beni bir tahtanın üzerine bağlamışlar, her yerim sarılı. 'Ben iyiyim bırakın kalkayım' dedim ama hastanenin başhekimi tüm kemiklerimin kırık olduğunu söyledi. Attan düşen ve ayağı üzengiye takılı kaldığı için tüm kemikleri kırılan bir hastayla aynı odadayım. İkimizin de röntgen sonuçları gelmiş. Hasta bakıcılar uçaktan düşen adam sağlam, attan düşenin tüm kemikleri kırılmış, bu olamaz demişler. Bu olsa olsa uçaktan düzen hastaya ait diyerek, attan düşüp her yeri kırılan adamın röntgenini benimkiyle değiştirmişler. Ben sağlam olmama rağmen tahtaya bağlayıp, kemikleri kırık adamı da normal istasyona almışlar. Sonra yerimizi değiştirerek bu hatayı düzelttiler." diye konuştu.
Köln Katedrali’nde bayram namazıTürkiye'den Almanya'ya işçi göçünün ilk yıllarında Almanya'da cami olmadığını hatırlatan Karagüzel, 3 Şubat 1965'te Başpiskopos Frings'in izniyle, tarihi Köln Katedrali'nde kıldıkları bayram namazını hala dün gibi hatırladığını söyledi.
Karagüzel, "Köln Katedrali Meydanı'nda, 1965 yılında bir bayram namazı kıldık. Burada kıldığımız bayram namazını o zamanki cemiyetimizin idaresinde Sümer Akat ile o dönem Milliyet gazetesi muhabiri Hikmet Uygun organize etti." ifadelerini kullandı.
Gençlere çok çalışmaları, yaşadıkları ülkenin dilini iyi öğrenmelerini, meslek edinip üniversiteye gitmelerini ve en önemlisi ise din ve kültürlerini unutup asimile olmamalarını tavsiye eden Karagüzel, "Almanların politikasının içinde bizi entegre etmek değil, asimile etmek var. Bilinçli şekilde asimilasyona tabi tutuyorlar ki bunun önüne geçmekte çok zor." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com