Madrid
Ortaçağ sonlarında dönemin Katolik Krallarınca
İspanya ve Portekiz'den sürülen ve büyük çoğunluğu
Osmanlı topraklarına sığınan Sefarad Yahudilerinin Türkiye'ye gelişinin 530.
yıl dönümü olması dolayısıyla İspanya'nın başkenti Madrid'de kültür-sanat
etkinlikleri düzenlendi. Hafta boyunca
devam edecek etkinlikler kapsamında,
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivler Başkanlığı'ndan temin edilen, fotoğraf
sanatçısı İzzet Keribar'ın "Türkiye'de Yahudiler" adlı sergisi, Türkiye'den
gelen Moiz Tiyatro Grubu ile Los Pasharos Sefaradis Müzik Grubu'nun gösterileri ve seminer yer alıyor.
![](/uploads/userFiles/a54ea27f-6036-4f79-88c6-6bc9ba19a35d/New folder (16)%2FAA-27384265.jpg)
Etkinliklerin açılışı dolayısıyla AA muhabirine demeç veren Türkiye'nin
Madrid Büyükelçisi Burak Akçapar, "Türk tarihine baktığınız zaman bu milletin dünyaya bir
mesajı var. Bugün biz
dış politikamızı (gelişimci
insani dış politika) diye tanımlıyoruz. Dünyadaki
en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyoruz. Buradaki
hikaye ise 530 yıl önce başladı. O dönemde Osmanlı'dan buraya gemiler
geldi ve İspanya'da atılan Yahudileri
aldı ve Türkiye'ye götürdü. O gün bugündür Türkiye'de
mutlu bir şekilde yaşıyorlar toplumumuzu, ülkemizi, kültürümüzü zenginleştiriyorlar." dedi."Sefarad Yahudilerinin Osmanlı tarafından
kabul edilmesi bizim dünyaya verdiğimiz mesajlarımızdan
sadece bir tanesi. Baktığınız zaman
Türk tarihi böyle hikayelerle dolu." diyen Akçapar, "Bu sene hikayenin başladığı yerde, İspanya'da bunu anlatmaya başladık. Biz aslında burada sadece 530. yıl dönümü anmıyoruz aynı zamanda Türk milletinin temel bir vasfı olan insancıllığı da öne çıkarıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
![](/uploads/userFiles/a54ea27f-6036-4f79-88c6-6bc9ba19a35d/New folder (16)%2FAA-27384270.jpg)
"Ben, Türkiye'de hiçbir zaman antisemitizm ile ilgili bir şey hissetmedim"Kendisi de Sefarad Yahudilerinden olan
ünlü fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar ise "Türkiye'de doğmuş, Türklerle büyümüş ve yaşamış olmaktan ne
kadar mutlu olduğumu her seferinde dile getiren biriyim. Ben, Türkiye'de hiçbir zaman antisemitizm ile ilgili bir şey hissetmedim. Bana kimse hissettirmedi. Bildiğiniz gibi 3-4 yıl önce Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü, ondan önce de
Kültür Bakanlığı büyük ödülü verildi. Eğer antisemitizm olsa bu ödüller bana verilir miydi?" diye konuştu.Sergideki fotoğraflarının 20 yıllık çalışmalar
olduğunu anlatan Keribar, "Bütün her şeyi mükemmel bir şekilde, en ufak bir detayı kaçırmadan,
benim yapabileceğimin en iyisiyle, disiplinli bilgilerimle, aşkla bu fotoğrafları çektim. Bu sergide mimari fotoğraflarım da olsa, fotoğrafların içine
insan olduğu zaman duygu çok daha
farklı oluyor.
İsrail Cumhurbaşkanının kısa zaman önceki
Türkiye ziyaretinde İstanbul'a gelince balkondan sinagog içindeki bir fotoğrafı çekmiştim. O da bu sergide." ifadelerini kullandı.
![](/uploads/userFiles/a54ea27f-6036-4f79-88c6-6bc9ba19a35d/New folder (16)%2FAA-27384273.jpg)
"Olanları da en iyi şekilde muhafaza etmek de bizim görevimiz. Türkiye birlikteliği, çeşitliliği, insanların barış
içinde yaşamalarını anlatan eserler yaratmalıyız. İzmir'de gördüğüm gibi restorasyona
ihtiyaç olan sinagogları korumalıyız." diyen Keribar, 70 yıldır fotoğraf çektiğini, çok
fazla değişikliğe şahit olduğunu ve geçmiş değerlerin korunmasına önem verdiğini vurguladı."Bize sorduklarında hep (Biz Türküz) deriz"Diğer yandan Osmanlı topraklarına sığınan Sefarad Yahudisi bir aileden gelen
Suat Aluf da şunları söyledi:"7-8 kuşak İstanbul'dayız. Ben doğma
büyüme İstanbulluyum. Babam ve dedem Tahtakale,
Eminönü esnafı. Dolayısıyla biz bu toprağın insanıyız ve böyle gördük, böyle büyüdük. Bize sorduklarında hep (Biz Türküz) deriz. Size bunu bir anımla anlatayım. 2016 senesinin 28 Ekim'i babam hastanede
yoğun bakımda ama kendinde. Yanına ziyarete gittik. Bana (Bugün
ayın kaçı?) dedi. Ben de 28'i dedim. Açtı gözlerini ve (Yarın 29
Ekim bayrağı asmayı sakın unutmayın) dedi. Onun meşhur 1960 senesinde Sümerbank'tan alınma bir bayrağı vardı. O bayrak her bayramda yıkanır, ütülenir ve asılır. Çok önemliydi bizim için. O babasından biz de ondan öğrendik. Bundan da çok gurur duyuyorum."
![](/uploads/userFiles/a54ea27f-6036-4f79-88c6-6bc9ba19a35d/New folder (16)%2FAA-27384275.jpg)
Aluf, "Sirkeci'de her yıl ramazanda
kurulan iftar sofralarına bizler de davet ediliriz.
İki yıl önce 600 kişilik bir iftar sofrasına katıldım. Biz de
yeri geldiği zaman iftar yemeği veriyoruz. Ben kendimi o bayramlarda hep iyi hissediyorum çünkü senin benim bayramım diye bir durum yok. Bu bayramı hepimizin bayramı gibi hissediyoruz çünkü bu toprağın insanıyız. Hem
Ramazan hem de diğer bayramlar çok gururlu bir şey." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com