Politika

"Sayın Davutoğlu’nun hakkını savunmak..."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu’nun hakkını savunmak, kadere bakın ki bize düştü" dedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdğan’ın,...

"Sayın Davutoğlu’nun hakkını savunmak..."
10-05-2016 18:38
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu’nun hakkını savunmak, kadere bakın ki bize düştü" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdğan’ın, 15 Ağustos 2015 tarihinde yaptığı bir konuşmaya değinen Kılıçdaroğlu, "’İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir’ diyor. Bunlar sivil görünümlü bir darbenin ön ayak sesleriydi. Arkasından seçimler oldu. Sayın Davutoğlu Başbakan oldu. Ama işler iyi gitmedi. 4 Mayıs günü davet ettiler. ’Saraya geleceksin’ dediler. Saraya gitti ve çıkışta ’ben istifa ediyorum’ dedi. Kullandığı şu cümle çok önemliydi: ’Benim tercihim değildir, bir zaruretin neticesidir’ dedi. 23 milyon oy alan bir Başbakan, 23 milyon seçmenin değil de bir kişinin dudağından çıkan sözlere kendisini esir ettiriyor, o sözlerin tutsağı oluyorsa onun gereği olarak Başbakanlıktan istifa ediyorsa onun demokrasi kültürü yoktur. Biz düşük profilli, kula kulluk, saraya uşaklık yapan bir kişiyi aramızda barındırmayız. Şimdi herkes düşük profilli Başbakan adayı benim diye ortalarda geziyor. Herkes bıyık bırakmaya başladı. ’Ben en düşük profilliyim, ben en yeteneksiz adamım’ diyor. Böyle bir şey hiçbir darbe döneminde yaşanmadı. Böyle bir ahlaksızlık hiçbir dönemde olmadı. Siz ülkeye Başbakan mı arıyorsunuz saraya uşak mı arıyorsunuz? Saraya uşak aranıyor. Böyle bir rezalete biz evet mi diyeceğiz? Düşük profil ne demek? Hırsızlığa hiç itiraz etmeyecek, millete hesap vermeyecek, yolsuzluk hep beraber yapacağız. Böyle bir anlayış ile başbakan aranıyor" diye konuştu.

"SAYIN DAVUTOĞLU’NUN HAKKINI SAVUNMAK KADERE BAKIN Kİ BİZE DÜŞTÜ"
"Sayın Davutoğlu’nun hakkını savunmak kadere bakın ki bize düştü" diyerek sözlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"İstifasını açıkladığı gün, gençlik kollarına seslenirken şunu söyledi: ’Gücün yozlaşmasına karşı mücadele edin.’ Başkanlık sistemi ile sultanlığı getirmek istiyorlar. Demokrasiyi bir kişinin iki dudağına hapsetmek istiyorlar. Yolsuzluk mu; reis yapabilir. Arkadan hançerlemek mi? Kime kardeşim dediyse arkadan hançerledi. Bir ara gitti Kaddafi’ye kardeşim dedi. Kaddafi’yi arkadan hançerlediler. Esad’a kardeşim dedi. Esad’ı da arkadan hançerlediler. Davutoğlu’nu da arkadan hançerlediler. Arkadan hançerleme geleneği var bunlarda. Bu darbe yol arkadaşım dediği kişilerin arkadan hançerlendiği bir saray darbesidir. 4 Mayıs saray darbesinin özelliği budur. Sultanlığı getirecekler. Herkes sultanı bekliyor. Başkanlık bölücülüktür. Eski koltuklarını bırakmama hastalığı var. Belediye Başkanlığı yaptın, hala Belediye Başkanı. Başbakanlık yaptın, hala Başbakan. Cumhurbaşkanlığı yaptın. Şimdi muhtarlık da yapıyorsun. Bırak kardeşim herkes görevini yapsın. Onun derdi Başkanlık. Kardeşim sen, TBMM’de tek bir CHP’li bile olsa Başkan olamayacaksın. Türkiye’yi ben yöneteceğim diyor."

ürkiye’nin demokrasi standartlarının gittikçe düşen bir ülke konumuna hızla gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bütün vatandaşlarımın siyasi görüşü ne olursa olsun demokrasi standartlarının yükselmesi açısından ortak çaba harcaması gerekiyor. Demokrasi sadece benim ve sizin sorun değil. Demokrasi bu ülkenin ortak sorunudur. Demokrasi mücadelemizi veriyoruz ve bu mücadelemizi güçlendirerek sürdüreceğiz” diye konuştu.
Seçimlerde taşeron işçilere kadro verilecek diye açık ve net bir program ortaya koyduklarına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Hiçbir siyasi parti bu taşeron işçilerin sorunu ile ilgilenmezken bu çağdaş kölelik sistemini biz kaldıracağız, herkese kadro vereceğiz diye açık ve net bir söylemde bulunduk. Bizim bu söylememiz diğer siyasi partiler tarafından kopya edildi. Türkiye genelinde bütün bilboardlar süslendi. Taşeron işçilere kadro verirken hiçbir ayrım yapmayacağız dedik. Siyasi görüşü ne olursa olsun her taşeron işçisine kadro vereceğiz. Hiç kimsenin ekmeği ile oynamayız. Birisinin ekmeği ile oynamak dünyanın en ahlaksız işidir."
ASKİ’den geçen gün bir gurup güvenlikçi geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim işlerimize son veriyorlar ve bizimle ilgilenin dediler. Söz veriyorum Sayın Başbakana mektup yazacağım dedim. Bu mektubu yazdım gönderdim. Ocak ayında Ankara Büyükşehir’de 400 işçinin işine son verildi. Toplam bin 722 işçinin işine son verildi. Bir umut bekliyorlardı. Türkiye’deki bir milyonu aşkın taşeron işçisine sesleniyorum: Senin derdini bilen CHP’dir. Görüşün ne olursa olsun sana kadro sözü vermek benim sözüm ise, onu gerçekleştirmek benim boynumun borcudur. Ama senden sadece bir isteğim var: Benim bu taahhüdümü yerine getirmem için bana iktidar yolunu açmak zorundasın. Yaklaşık iki milyon taşeron işçisi var. Aileleri ile birlikte 5 milyon. 5 milyon oyunu istiyorum. Sana kadro sözü veriyorum. Her sözümüzün arkasında durduk. Asgari ücret bin 500 lira olacak dedik. CHP’li belediyelerde asgari ücret net bin 500 TL’dir.”
Soma’da yaşanan maden faciasına da değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“301 işçimiz hayatını kaybetti. Uzun süre mücadele edildi sonunda bu arkadaşlarımızın maaşları dışarı çıkartıldı. Dünyanın sözü verildi bunlara. Meraklanmayın denildi. 301 maden işçimiz kömür çıkartmak için mücadele ederek yola çıkmışlardı. Bu işçilerimizin haklarını sonuna kadar aramak namus borcumuzdur demiştim. Bugün aynı noktadayız ve o ailelerin haklarını sonuna kadar arayacağız. Onlara söz verdiler. Size karşılaştığınız bütün sorunları çözeceğiz dediler. Hakkını yememek lazım bazı sözleri yerine getirdiler. Ama bazı temel sorunların gereğini yapmadılar. Devlet tarafından denetim yapılana ve rapor tamamlanana kadar kimse madene inmeye zorlanmayacak ve çıkış verilmeyecek denildi. Ama 1 Aralık 2014 günü 2 bin 831 işçinin işine son verildi. Bu ahlak mıdır? Sen devletsin, devleti yönetiyorsun. Kimsenin işine son vermeyeceğim diyorsun."

AHLAKTA CİDDİ YOZLAŞMA VAR
Ahlakta ciddi yozlaşma olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Tepede yozlaşma varsa aşağı doğru o yozlaşma devam ediyor. Ölen işçilerin bütün tazminatlarını ödeyeceğiz dediler. Uzun süre yerine getirmediler. Tazminat hakları olarak 24’te birini yatırdılar. 7 Haziran’dan bu yana 5’ini ödediler. Ölüm peşin bedeli taksitle. Böyle bir şey olabilir mi? Bu ailelere para taksit taksit ödeniyor. Kazadan 36 gün sonra şirket kendi mal varlığına tedbir koydurdu. Bunun takibi olmadı. CHP takip ediyor bunları. Her aşama sonuna kadar takip ediliyor. İş kazalarında ölümlerin olmaması en güzeli. İş kazalarında biz Avrupa’da birinci, dünya da 3’üncüyüz. 2016’nın ilk 4 ayında iş kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı 586’dır.”
Can Dündar’a yapılan saldırı ile ilgili ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Doğru haber yaptı diye mahkum olan gazetecilerimiz var. Silahlar gönderildi mi? O da doğru. Doğru haber dolayısıyla bir gazeteci nasıl hapse atılıyor. Kral’ın çıplak olduğunu herkes biliyor. Nasıl Kral Çıplak hikayesinde genç bir çocuk Kral çıplak dediği zaman bütün millet gerçekten kral çıplakmış cesaretini gösterdiyse, Can Dündar ve Erdem Gül’de Kral Çıplak dedi ve bütün Türkiye’nin önüne tabloyu koydular. Ama sizden bunun intikamını alacağım diyor. Hesap soracaksan senin kabinen de Bakanlık yapan adam var. Tuğrul Türkeş çıktı televizyonlara zaten bunu anlattı. Burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum diyor Tuğrul Türkeş. Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu diyor. Yargılayacaksan onu yargıla. Dokunulmazlığı kaldıracaksan onun dokunulmazlığını kaldır. Neden gazeteciler? Çünkü gücü onlara yetiyor. Senin gücün onlara da yetmeyecek.”
Üniversitelerin bilgi ürettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Üniversite bilgi üretiyorsa bütün dünyada Türkiye tanınır. Dünyadaki üniversitelerin özelliği budur. Biz 81 ilde üniversitelerimizi açtık. Kimse karşı çıkmadı. Üniversiteleri kurduktan sonra genç akademisyenler alındı ve YÖK Kanunundaki hükme göre diğer üniversitelerde doktoralarını tamamlamak için gönderildiler. Şimdi 10 bine yakın öğretim üyesine diyorlar ki; doktoranı bırak ve eski üniversitene dön. Bu yasaya aykırı. Yazık günah değil mi bu öğretim üyelerine. Tepedeki zat istediği için yapıyoruz diyorlar. Üniversiteler aydınlanmanın kaynağıdır. Eğer bir zatın iki dudağına üniversite teslim olmuşsa, oraya üniversite denemez. Bütün üniversite rektörlerine açık çağrı yapıyorum: Üniversite iseniz adam gibi üniversite olun. Hiç kimsenin boyunduruğuna kendinizi tabi kılmayın.”

KİLİS’TE YAŞANANLAR
Kilis’e en çok heyet gönderen partinin CHP olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Bir ara yeni bıyık bırakan birisi, düşük profilli birisi de gitti Kilis’e. Birkaç füze atılınca apar topar nefesi Ankara’da aldı. Niye ilgilenmiyorsunuz. Bu ülkede vallahi hükümet yok. Hükümet olsa böyle bir şey olmaz. Kilis süratle Suriyelileşiyor. Suriyelilerin nüfusu Kilislilerden fazla. Kilis’te yaşayan vatandaşlarımızın yüzde 20-25’i göç etmek zorunda kaldı. Esnaf perişan vaziyette. Yeni ekonomik paket bekliyor Kilisli esnaf. Boşuna bekliyorlar. Bunlar can derdine düşmüş. Düşük profilli her şeye evet diyen adam arıyorlar. Onların derdi Kilis değil ki. Kilis yerle bir olsa bunların kılı kıpırdamayacak. Kilis’te 4 aydır okullar kapalı. Bu anneler çocuklarımız güzel bir eğitim alsın demiyorlar mı? Kilisliler diyor ki; biz ensar değiliz, biz de mülteci konumundayız. Hiç meraklanmayın. Sorununuzu biliyoruz. Bunlar Kilis’i feda etti. Senin sorunu çözecek olan biziz" dedi.
Dokunulmazlıklar konusuna değinen CHP lideri, "Parlamentoda 300 milletvekili olsa dokunulmazlığın kaldırılması ile ilgili sadece 151 oy verilse dokunulmazlık kalkıyor. Niye Anayasa değişikliği. Hangi gerekçeyle. Bakanları koruyorsun, hırsızları koruyorsun, yolsuzluk yapanları koruyorsun, TBMM’de tiyatro oynatıyorsun adına dokunulmazlık diyorsun, kimin dokunulmazlığını kaldırmak istiyorsan getir kardeşim hep beraber kaldıralım diyoruz kaçıyorsun. Milleti kandırmayacaksın, yalan söylemeyeceksin. İslamilik endeksine göre, İslami ilkelere en bağlı olan ülke Yeni Zelanda, ikincisi Lüksemburg, üçüncüsü de İrlanda. Türkiye ise 103. sırada yer alıyor” ifadelerini kullandı.

“BİZ DÜŞÜK PROFİLLİ, KULA KULLUK, SARAYA UŞAKLIK YAPAN BİR KİŞİYİ ARAMIZDA BARINDIRMAYIZ”
Egemenlik tanımı yaparak sözlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, “Türk milleti egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle, hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa egemenlik bırakılamaz diyor. Peki, bu halktan yüzde 91.37 destek almış bu söylem" dedi. İnsanların egemenliği kolay elde etmediğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Şehitler, gaziler, acılar, gözyaşları, umutlar, bayrağımız var onun arkasında. Halkın iradesine bunun için inanıyoruz ve güveniyoruz. Davutoğlu’nu savunuyorsak halkın iradesine duyduğumuz saygıdan ötürü savunuyoruz. Ama Türkiye 2010’dan itibaren farklı bir sürecin içerisine adım adım götürülmek isteniyor. 17 Aralık 2012; Yasama ve Yargı benim için ayak bağıdır dedi Erdoğan. Yani ben Anayasa’nın 6. maddesini tanımıyorum diyor. 21 Mart 2015; Parlamenter sistem artık bekleme odasına girmiş bulunmaktadır diyor. Yani ben TBMM’yi tanımıyorum diyor. TBMM Başkanı, Ey Sayın Cumhurbaşkanı sen TBMM için nasıl bunları söylersin diyebildi mi? Diyemedi. O da aklını oraya kiralamış çünkü. 15 Ağustos 2015; ister kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir diyor. Bunlar sivil görünümlü bir darbenin ön ayak sesleriydi. Arkasından seçim oldu. Sayın Davutoğlu Başbakan oldu. Ama işler iyi gitmedi. 4 Mayıs günü davet ettiler. Saraya geleceksin dediler. Saraya gitti ve çıkışta ben istifa ediyorum dedi. Kullandığı şu cümle çok önemliydi: ’Benim tercihim değildir, bir zaruretin neticesidir’ dedi."

"HERKES BIYIK BIRAKMAYA BAŞLADI"
Davutoğlu’nun 23 milyon oy alan bir Başbakan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"23 milyon seçmenin değil de bir kişinin dudağından çıkan sözlere kendisini esir ettiriyor, o sözlerin tutsağı oluyorsa onun gereği olarak Başbakanlıktan istifa ediyorsa onun demokrasi kültürü yoktur. Biz düşük profilli, kula kulluk, saraya uşaklık yapan bir kişiyi aramızda barındırmayız. Şimdi herkes düşük profilli Başbakan adayı benim diye ortalarda geziyor. Herkes bıyık bırakmaya başladı. Ben en düşük profilliyim, ben en yeteneksiz adamım diyor. Böyle bir şey hiçbir darbe döneminde yaşanmadı. Böyle bir ahlaksızlık hiçbir dönemde olmadı. Siz ülkeye Başbakan mı arıyorsunuz saraya uşak mı arıyorsunuz. Saraya uşak aranıyor. Böyle bir rezalete biz evet mi diyeceğiz. Düşük profil ne demek? Hırsızlığa hiç itiraz etmeyecek, millete hesap vermeyecek, yolsuzluğu hep beraber yapacağız. Böyle bir anlayış ile Başbakan aranıyor.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER