Hrant Dink’in öldürülmesi davasında dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, cinayetle ilgili kendisine bir istihbarat gelmediğini söyleyerek, "Hrant Dink gibi bir insanın öldürülmesi ülke menfaati için son derece olumsuz bir durum” dedi.
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, iddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Duruşmada ilk olarak ilk kez savunma yapan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü tutuksuz sanık Reşat Altay ifade verdi. Altay, meslek hayatı boyunca legal veya illegal hiçbir kurumla ilgisi bulunmadığını belirterek, “Dink davasında sanık olarak yargılanmaktan dolayı üzüntü duyuyorum. Kırklareli’de görev yaparken 2006 mayıs ayı kararnamesi ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandım. Benden önce görev yapan Ramazan Akyürek İstihbarat Daire Başkanlığı görevine başlamıştı. Ramazan Akyürek tarafından Trabzon’daki genel asayiş, güvenlik durumu ve devam eden operasyonlar hakkında bana yazılı ve sözlü bir bilgi verilmedi” dedi.
Trabzon’un o dönem bir takım sansasyonel olaylar nedeniyle güvenlik ve asayiş yönünden çok yönlü bir konuma sahip olduğunu kaydeden Altay, “Hatırlatmam gerekirse Rahip Santoro’nun öldürülmesi, Trabzonsporlu futbolcuların iş yeri ve arabalarının kurşunlanması gibi. Trabzon’da neler oluyor noktasında kamuoyunda bir hassasiyet oluşmuştu. Bu nedenle göreve başladığımın ertesi günü başta istihbarat şube olmak üzere sırayla bütün birimlerden bilgi alarak mevcut durumu öğrenmeye ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğini tespit etmeye çalıştım” ifadelerini kullandı.
“TUNCEL SÜREKLİ PARA TALEP EDİYORMUŞ”
Birimlerle yaptığı tüm görüşmelerden Dink’e yönelik suikast girişiminde bulunulacağına ilişkin istihbarat alındığına dair tarafına hiçbir bilgi verilmediğini savunan Altay, “Göreve başladıktan bir müddet sonra istihbarat şube müdürü makamıma gelerek bir yardımcı istihbarat elemanının sorunlu olduğunu ve bilgi vermediğini, sürekli para talep ettiğini söyledi. Bu agresif yapısıyla istemediğimiz bir olaya karışabileceğini beyan etmesi üzerine bu elemanın hangi konularda bilgi getirdiğini sordum. Bana bu elemanın Karadeniz Bölgesi’ndeki radikal dini gruplara ilişkin haber alma faaliyetleri yürüttüğünü söyledi” diye konuştu.
“SORUNLU BİR İSTİHBARAT ELEMANINI DUYMUŞTUM”
“İstihbarat elemanının motivasyonunun sağlanması için eğer benim görüşmemin bir yararı olacaksa ben de görüşeyim dedim” diyen Altay, “Engin Dinç bana ‘Siz zahmet etmeyin ben görüşürüm’ dedi. Ancak Dinç, yardımcı istihbarat elemanının (Erhan Tuncel) Yasin Hayal grubunun Dink’e yönelik bir eylem tasarladıkları hakkında bilgi getirdiği konusunda bana hiçbir bilgi vermedi. Trabzon’dan tayin olup gidinceye kadar da ne yardımcı istihbarat elemanı ne de Dink’e yönelik yapılması düşünülen eylemler hakkında bir daha benimle konuşmadı” şeklinde konuştu.
“FARUK SARI BANA SUİKAST İLE İLGİLİ HİÇ BİLGİ VERMEDİ”
Faruk Sarı’nın İstihbarat Şube Müdürü olarak 2006 yılı Temmuz ayında göreve başladığını kaydeden Altay, “Göreve başlamasından cinayetini işlendiği tarihe kadar suikastla ilgili olarak Faruk Sarı bana hiçbir bilgi vermemiştir. 2006 Kasım ayında Faruk Sarı, yardımcı istihbarat elamanı olarak çalışan Mehmet Kurt kod adlı kişinin (Erhan Tuncel) agresif olduğunu, buluşmalara gelmediğini, herhangi bir bilgi vermediğini, başka istihbarat kurumlarıyla da ilgisinin olduğunu söyleyerek istihbarat elemanlığından çıkarılması gerektiğini anlattı. Daha önce Engin Dinç’in de bahsettiği elemanın aynı kişi olduğunu anladım. Mehmet Kurt’un yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarılması için üst yazısını hazırlayarak İstihbarat Daire Başkanlığı’na gönderdim. İstihbarat Daire Başkanlığı elemanın çıkarılmasına karar verdi” dedi.
“YASİN HAYAL VE ÇEVRESİNDE KİM VARSA GÖZALTINA ALINMALARI TALİMATINI VERDİM”
Cinayetin ertesi günü bir şahsın karakola başvurarak televizyonda gördüğü beyaz bereli kişinin kendi oğlu olduğunu bildirdiği yönünde bilgi aldığını belirten Altay, “Bunun üzerine bu şahısla görüşme yaptım. Bütün birim amirlerini makama çağırdım. Kısa bir mülakat sonucu televizyonda resmi gösterilen kişinin oğlu Ogün Samast olduğunu, birkaç gün önce İstanbul’a gittiğini söyledi. Ogün Samast’ın Yasın Hayal ile ilişkisi olduğunu ve iyi görüştüklerini söyledi. Yasin Hayal’in restorana bomba koyan kişi olduğunu daha sonradan öğrendim. Samast’ın İstanbul’da kalabileceği yerlerin bilgisini aldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı aradım. Yasin Hayal ve çevresinde kim varsa gözaltına alınmaları talimatını verdim” diye konuştu.
“ERHAN TUNCEL’İN İSTİHBARAT ELEMANI OLDUĞUNU CERRAH’TAN ÖĞRENDİM”
Cerrah‘ın daha sonra kendisini aradığını ve Erhan Tuncel’in sorgusunda Trabzon’da yardımcı istihbarat elemanı olduğunu söylediğini kaydeden Altay, “Cerrah bana Tuncel’in ifadesi esnasında, Dink cinayetine yönelik Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerine bilgi verdiğini açıkladığını söyledi. Cerrah’ın söylediği ana kadar Erhan Tuncel’in Mehmet Kurt kod adlı yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink’e yönelik bilgi getirdiği hususunu bilmiyordum. Erhan Tuncel’in Dink cinayeti ile ilgili olarak emniyet teşkilatına yardımcı istihbarat elamanı olduğunu İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’tan aldığım bilgi dahilinde öğrendim. Cerrah ile görüşme yaptığım sırada İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in de yanında olduğunu öğrenerek onunla görüşmek istedim. Akyürek’e cinayetin Yasin Hayal grubu ile ilgili olduğunu söylememe rağmen bu konuda bana hiçbir bilgi vermediği gibi İstanbul Emniyet Müdürüne de hiçbir bilgi vermediğini öğrendim” dedi.
“BERAATİMİ İSTİYORUM”
Görevde kaldığı 7 aylık süre boyunca Mehmet Kurt kod adlı yardımcı istihbarat elemanı ile ilgili olarak iki tane F3 buluşma raporuna imza attığını belirten Reşat Altay, “İddianamenin birçok yerinde Reşat Altay tarafından hazırlanan F3 raporu ifadesi geçiyor. Ancak F3 raporu yardımcı istihbarat elemanı ile buluşan kişi tarafından hazırlanır. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum” ifadelerini kullandı.
“DİNK’İN ÖLDÜRÜLMESİ ÜLKE MENFAATİ İÇİN SON DERECE OLUMSUZ BİR DURUM”
Duruşmada daha sonra üye hakim, Altay’a Dink cinayetine ilişkin bilgilerin kendisinden gizlenmesinin özel bir amacı olup olmadığını sordu. Altay, “Hrant Dink gibi bir insanın öldürülmesi ülke menfaati için son derece olumsuz bir durum. Allah’tan cinayetin faali ertesi gün yakalandı. Eğer yakalanmasaydı devlet töhmet altında kalırdı. O dönem belli bir cemaate mensup insanların emniyet teşkilatında bulunduklarına ve söz sahibi olduklarına dair yaygın bir görüş vardı. Ben de bu görüşe katılıyorum. Dink cinayetini gerçekleştirmek isteyenler, Türkiye’de nasıl bir sonuç yaratmayı amaç edinmişlerse o sonucu arzu edenlerin bu konuyu da belirleme noktasında görev yapanların gizleme gayretinin sonucudur” dedi.
Duruşma, verilen aranın ardından Altay’ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.
(İHA)
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, iddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Duruşmada ilk olarak ilk kez savunma yapan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü tutuksuz sanık Reşat Altay ifade verdi. Altay, meslek hayatı boyunca legal veya illegal hiçbir kurumla ilgisi bulunmadığını belirterek, “Dink davasında sanık olarak yargılanmaktan dolayı üzüntü duyuyorum. Kırklareli’de görev yaparken 2006 mayıs ayı kararnamesi ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandım. Benden önce görev yapan Ramazan Akyürek İstihbarat Daire Başkanlığı görevine başlamıştı. Ramazan Akyürek tarafından Trabzon’daki genel asayiş, güvenlik durumu ve devam eden operasyonlar hakkında bana yazılı ve sözlü bir bilgi verilmedi” dedi.
Trabzon’un o dönem bir takım sansasyonel olaylar nedeniyle güvenlik ve asayiş yönünden çok yönlü bir konuma sahip olduğunu kaydeden Altay, “Hatırlatmam gerekirse Rahip Santoro’nun öldürülmesi, Trabzonsporlu futbolcuların iş yeri ve arabalarının kurşunlanması gibi. Trabzon’da neler oluyor noktasında kamuoyunda bir hassasiyet oluşmuştu. Bu nedenle göreve başladığımın ertesi günü başta istihbarat şube olmak üzere sırayla bütün birimlerden bilgi alarak mevcut durumu öğrenmeye ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğini tespit etmeye çalıştım” ifadelerini kullandı.
“TUNCEL SÜREKLİ PARA TALEP EDİYORMUŞ”
Birimlerle yaptığı tüm görüşmelerden Dink’e yönelik suikast girişiminde bulunulacağına ilişkin istihbarat alındığına dair tarafına hiçbir bilgi verilmediğini savunan Altay, “Göreve başladıktan bir müddet sonra istihbarat şube müdürü makamıma gelerek bir yardımcı istihbarat elemanının sorunlu olduğunu ve bilgi vermediğini, sürekli para talep ettiğini söyledi. Bu agresif yapısıyla istemediğimiz bir olaya karışabileceğini beyan etmesi üzerine bu elemanın hangi konularda bilgi getirdiğini sordum. Bana bu elemanın Karadeniz Bölgesi’ndeki radikal dini gruplara ilişkin haber alma faaliyetleri yürüttüğünü söyledi” diye konuştu.
“SORUNLU BİR İSTİHBARAT ELEMANINI DUYMUŞTUM”
“İstihbarat elemanının motivasyonunun sağlanması için eğer benim görüşmemin bir yararı olacaksa ben de görüşeyim dedim” diyen Altay, “Engin Dinç bana ‘Siz zahmet etmeyin ben görüşürüm’ dedi. Ancak Dinç, yardımcı istihbarat elemanının (Erhan Tuncel) Yasin Hayal grubunun Dink’e yönelik bir eylem tasarladıkları hakkında bilgi getirdiği konusunda bana hiçbir bilgi vermedi. Trabzon’dan tayin olup gidinceye kadar da ne yardımcı istihbarat elemanı ne de Dink’e yönelik yapılması düşünülen eylemler hakkında bir daha benimle konuşmadı” şeklinde konuştu.
“FARUK SARI BANA SUİKAST İLE İLGİLİ HİÇ BİLGİ VERMEDİ”
Faruk Sarı’nın İstihbarat Şube Müdürü olarak 2006 yılı Temmuz ayında göreve başladığını kaydeden Altay, “Göreve başlamasından cinayetini işlendiği tarihe kadar suikastla ilgili olarak Faruk Sarı bana hiçbir bilgi vermemiştir. 2006 Kasım ayında Faruk Sarı, yardımcı istihbarat elamanı olarak çalışan Mehmet Kurt kod adlı kişinin (Erhan Tuncel) agresif olduğunu, buluşmalara gelmediğini, herhangi bir bilgi vermediğini, başka istihbarat kurumlarıyla da ilgisinin olduğunu söyleyerek istihbarat elemanlığından çıkarılması gerektiğini anlattı. Daha önce Engin Dinç’in de bahsettiği elemanın aynı kişi olduğunu anladım. Mehmet Kurt’un yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarılması için üst yazısını hazırlayarak İstihbarat Daire Başkanlığı’na gönderdim. İstihbarat Daire Başkanlığı elemanın çıkarılmasına karar verdi” dedi.
“YASİN HAYAL VE ÇEVRESİNDE KİM VARSA GÖZALTINA ALINMALARI TALİMATINI VERDİM”
Cinayetin ertesi günü bir şahsın karakola başvurarak televizyonda gördüğü beyaz bereli kişinin kendi oğlu olduğunu bildirdiği yönünde bilgi aldığını belirten Altay, “Bunun üzerine bu şahısla görüşme yaptım. Bütün birim amirlerini makama çağırdım. Kısa bir mülakat sonucu televizyonda resmi gösterilen kişinin oğlu Ogün Samast olduğunu, birkaç gün önce İstanbul’a gittiğini söyledi. Ogün Samast’ın Yasın Hayal ile ilişkisi olduğunu ve iyi görüştüklerini söyledi. Yasin Hayal’in restorana bomba koyan kişi olduğunu daha sonradan öğrendim. Samast’ın İstanbul’da kalabileceği yerlerin bilgisini aldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı aradım. Yasin Hayal ve çevresinde kim varsa gözaltına alınmaları talimatını verdim” diye konuştu.
“ERHAN TUNCEL’İN İSTİHBARAT ELEMANI OLDUĞUNU CERRAH’TAN ÖĞRENDİM”
Cerrah‘ın daha sonra kendisini aradığını ve Erhan Tuncel’in sorgusunda Trabzon’da yardımcı istihbarat elemanı olduğunu söylediğini kaydeden Altay, “Cerrah bana Tuncel’in ifadesi esnasında, Dink cinayetine yönelik Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerine bilgi verdiğini açıkladığını söyledi. Cerrah’ın söylediği ana kadar Erhan Tuncel’in Mehmet Kurt kod adlı yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink’e yönelik bilgi getirdiği hususunu bilmiyordum. Erhan Tuncel’in Dink cinayeti ile ilgili olarak emniyet teşkilatına yardımcı istihbarat elamanı olduğunu İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’tan aldığım bilgi dahilinde öğrendim. Cerrah ile görüşme yaptığım sırada İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in de yanında olduğunu öğrenerek onunla görüşmek istedim. Akyürek’e cinayetin Yasin Hayal grubu ile ilgili olduğunu söylememe rağmen bu konuda bana hiçbir bilgi vermediği gibi İstanbul Emniyet Müdürüne de hiçbir bilgi vermediğini öğrendim” dedi.
“BERAATİMİ İSTİYORUM”
Görevde kaldığı 7 aylık süre boyunca Mehmet Kurt kod adlı yardımcı istihbarat elemanı ile ilgili olarak iki tane F3 buluşma raporuna imza attığını belirten Reşat Altay, “İddianamenin birçok yerinde Reşat Altay tarafından hazırlanan F3 raporu ifadesi geçiyor. Ancak F3 raporu yardımcı istihbarat elemanı ile buluşan kişi tarafından hazırlanır. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum” ifadelerini kullandı.
“DİNK’İN ÖLDÜRÜLMESİ ÜLKE MENFAATİ İÇİN SON DERECE OLUMSUZ BİR DURUM”
Duruşmada daha sonra üye hakim, Altay’a Dink cinayetine ilişkin bilgilerin kendisinden gizlenmesinin özel bir amacı olup olmadığını sordu. Altay, “Hrant Dink gibi bir insanın öldürülmesi ülke menfaati için son derece olumsuz bir durum. Allah’tan cinayetin faali ertesi gün yakalandı. Eğer yakalanmasaydı devlet töhmet altında kalırdı. O dönem belli bir cemaate mensup insanların emniyet teşkilatında bulunduklarına ve söz sahibi olduklarına dair yaygın bir görüş vardı. Ben de bu görüşe katılıyorum. Dink cinayetini gerçekleştirmek isteyenler, Türkiye’de nasıl bir sonuç yaratmayı amaç edinmişlerse o sonucu arzu edenlerin bu konuyu da belirleme noktasında görev yapanların gizleme gayretinin sonucudur” dedi.
Duruşma, verilen aranın ardından Altay’ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.
(İHA)