Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, ’sarin gazı’ haberleriyle ilgili basına yansıyan haberlerdeki iddiaların ilgili dosya içeriğinde yer almadığını açıkladı.
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, bazı basın ve yayın organlarında soruşturması tarafından yapılmış ve bir kısım şüpheliler hakkında kamu davası açılmış olan soruşturma evrakı ile ilgili olarak gerçek dışı, dosya içeriğine uymayan iddialar bulunduğunu belirtti. Arıkan, açıklamasında soruşturma evrakının içeriği ile ilgili şu bilgileri verdi:
"İstihbarat birimleri tarafından Adana İl Emniyet Müdürlüğü’ne 15/05/2013 tarihli ve 2103/214 sayılı yazı ile, El Kaide terör örgütü ile bağlantılı olduğu düşünülen yabancı uyruklu bir şahsın, Hatay iline gelip bazı şahıslarla görüşerek bir kısım kimyasal maddeleri temin etmeye çalıştığı yönünde ihbarda bulunulması üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından 16/05/2013 tarihinde soruşturmaya başlanmıştır. Yapılan teknik takip ve iletişimin tespiti çalışmalarında; ihbar yazısında da belirtildiği gibi yabancı uyruklu şüphelinin, diğer şüpheliler ile irtibata geçerek temin etmeye çalıştığı 6 çeşit kimyasal maddeden alınıp satılması yasak olan (yasal izne bağlı olan) 2 çeşit kimyasal maddenin piyasadan temin edilebilmesi mümkün olmadığından, bu maddelerin İstanbul ilinde faaliyet gösteren ve hakkında kamu davası açılan şahıstan gayrimeşru yollardan temin edilmeye çalışıldığı anlaşılmıştır. Şüpheliler tarafından bu maddelerin temini ile ilgili fikri sorulan ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen Çukurova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan şahsın, bu 6 çeşit kimyasal maddelerin uygun bir ortamda ve şekilde bir araya getirilmesinden kimyasal silah oluşturulabileceği, bu maddeleri arayan yabancı uyruklu kişinin kötü niyetli olabileceği yönünde uyarılarına rağmen, haklarında kamu davası açılan şahıslar tarafından sadece para kazanmak amacıyla araştırmaya devam edildiği tespit edilmiştir."
ŞÜPHELİLERDEN 5’İ TUTUKLANDI
Bu kapsamda 28/05/2013 tarihinde yapılan operasyon sırasında gözaltına alınan 13 şüpheliden 7’sinin serbest bırakıldığını, tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen 6 şüpheliden 5’inin tutuklandığını, 1 şüphelinin ise adli kontrol kararı ile serbest bırakıldığını hatırlatan Arıkan, daha sonra toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda, yabancı uyruklu şüpheli dışındaki diğer şüphelilerin mahkemece tahliyelerine karar verildiğinin anlaşıldığını kaydetti. İddianamenin düzenlendiği 22/07/2013 tarihinde sadece yabancı uyruklu şüpheli tutuklu olarak kaldığını ve davanın tutuklu olarak açıldığını vurgulayan Arıkan şöyle devam etti:
"Soruşturma sırasında şüphelilerin, temin etmeye çalıştığı kimyasal maddelerden herhangi birinin numunesini dahi temin edemedikleri anlaşılmış, yapılan aramalarda da el ile çizilmiş bazı düzenek ve krokiler, az miktarda antifriz ve belgeler dışında herhangi bir kimyasal madde ele geçirilememiştir. Buna rağmen şüpheliler arasındaki telefon görüşmeleri ve aramalarda ele geçirilen kısıtlı sayıdaki delillerin, kamu davasının açılması için yeterli olduğu düşünülerek yabancı uyruklu şüpheli hakkında ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ ve ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma’ suçlarından, diğer 5 şüpheli hakkında ise ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ suçundan 22/07/2013 tarihinde kamu davası açılmıştır. Açılan kamu davasının yargılaması halen Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/29 esas sayılı dosyasında devam ettiği, duruşmasının 29/12/2015 tarihine ertelendiği yapılan incelemeden anlaşılmıştır."
İRTİBAT YOK
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, bu açıklamalar ışığında iddialara konu haberlere dayanak teşkil eden Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/351 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgili şunları kaydetti:
"Hiçbir şekilde şüpheliler ile herhangi bir kamu kurumu veya kamu görevlilerinin irtibatlı olduklarına dair herhangi bir bilgi ve delilin bulunmadığı, bu bağlamda MKE gibi bir kurumun bu işlere aracılık ettiği ve ticareti ve bulundurulması yasal izne bağlı olan bu kimyasal maddelerin bu kurumdan temin edildiği iddialarının tamamen gerçek dışı olduğu, aksine şüphelilerin temin etmeye çalıştıkları kimyasal maddelerin MKE’nin bilgisi ve izni dışında İstanbul ilinden alınmaya çalışıldığı ve şüpheliler arasında yakalandıkları taktirde başlarının belaya gireceğine dair konuşmaların geçtiği ancak bu konuşmaların çarpıtılarak ilgili kurumun bu konuda bilgisi varmış gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı olarak, ‘söz konusu haberlerde dönemin Adalet Bakanı olduğu’ iddia edilen Sayın Bekir Bozdağ ile herhangi bir görüşmem olmamıştır. O dönemde Adalet Bakanı da olmayan Sayın Bekir Bozdağ ile herhangi bir ortamda karşılaşmadım, tanışmadım ve telefon görüşmesi dahi yapmadım. O tarihte Sayın Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olmadığı basit bir araştırma ile anlaşılabilecekken, bu bile yapılmadan, soruşturmayı yürüten şahsımı Ankara’ya çağırarak soruşturmanın kapatılması ve İslami motifli terör örgütlerine operasyon yapmadan önce bilgi vermem gerektiğine ilişkin talimat verdiği iddiaları tamamen gerçek dışı ve maksatlıdır. Soruşturma ile davanın kapatıldığı ve olayın örtbas edildiği iddialarının aksine, soruşturmanın titizlikle yapılarak kimyasal silah elde edilme ihtimali bulunduğu belirtilen maddelerden herhangi birinin numunesi dahi elde edilmemesine rağmen, şüphelilerin telefon görüşmeleri, kimyasal maddeleri temin etme konusundaki çalışmaları ve elde edilen diğer bilgi ve belgeler gereğince hazırlık hareketleri olarak da değerlendirilebilecek olaylar işin hassasiyeti nedeniyle teşebbüs olarak değerlendirilip taktir mahkemeye bırakılarak şüpheliler hakkında ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ suçundan kamu davası açılmıştır. Bu kamu davası halen Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/29 Esas sayılı dosyasında devam etmektedir. Soruşturma sonucunda şüpheliler tarafından temin edilmeye çalışılan ve soruşturma içeriğine göre kimyasal gaz yapımında kullanılabileceği düşünülen maddelerden hiç birinin numunesinin dahi ele geçirilememesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sarin gazı üreterek terör örgütlerine verdiği, sarin gazı üretilmesi için gereken kimyasal maddelerin Türkiye’den temin edildiği ya da yurt dışından getirilen kimyasal maddelerin Türkiye üzerinden geçirildiği iddialarının, ülke olarak kritik süreçlerden geçtiğimiz bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve onun saygın kurumlarını uluslararası kamuoyunda zor durumda bırakma ve insanlık suçu işlemiş gibi bir algı oluşturma kötü niyetlerini ortaya koyduğu şüphesizdir. Soruşturma evrakını incelemeyen, iddianameyi okuma zahmetinde bile bulunmayan ve hatta iddianamenin kaç sayfa olduğunu dahi bilmeyen şahısların ön yargılı olarak yazılı ve görsel basında değerlendirmelerde bulunmalarının ve iddianame içeriğinde olmayan olayları varmış gibi göstermelerinin iyi niyetle izahı mümkün değildir. Bu soruşturmadaki olaylar ile ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumları arasında bir kavga olduğu ve yargı organının işleyişinin yürütme organı tarafından engellendiği veya yönlendirildiği algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunun aksine, olayın meydana çıkarılmasında ve sonuçlandırılmasında istihbarat birimleri, kolluk kuvvetleri ve yargı organları uyumlu ve birlikte bir çalışma yürütmüşlerdir. Soruşturma evrakı tarafımıza verilmesinden itibaren soruşturma evrakının safahatı, yapılan işlemler ve düzenlenen iddianame dikkatlice incelendiğinde, bu dosyanın bir utanç vesilesi değil aksine bir yüz akı olarak değerlendirileceği kuşkusuzdur."
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, açıklamasının sonunda şu ifadelere yer verdi:
"Bu soruşturma göstermektedir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hangi tür terör örgütü olursa olsun hiçbir terör örgütüne yardım etmediği gibi, kendi toprakları ve adı kullanılarak terör örgütlerine yardım edilmesine, kim olursa olsun yine kendi toprakları üzerinde ve kendi imkanları kullanılarak büyük bir insanlık suçu ve ayıbı olan kimyasal silah üretilmesine müsaade etmeyecek, bırakın kimyasal silah üretilmesini, kimyasal silah üretilebilecek maddelerin temin edilmesi hususundaki düşünce ve dedikodulara dahi müsaade etmeyerek üzerine düşen "büyük ve önder devlet olma" görevini yerine getirecektir."
(İHA)
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, bazı basın ve yayın organlarında soruşturması tarafından yapılmış ve bir kısım şüpheliler hakkında kamu davası açılmış olan soruşturma evrakı ile ilgili olarak gerçek dışı, dosya içeriğine uymayan iddialar bulunduğunu belirtti. Arıkan, açıklamasında soruşturma evrakının içeriği ile ilgili şu bilgileri verdi:
"İstihbarat birimleri tarafından Adana İl Emniyet Müdürlüğü’ne 15/05/2013 tarihli ve 2103/214 sayılı yazı ile, El Kaide terör örgütü ile bağlantılı olduğu düşünülen yabancı uyruklu bir şahsın, Hatay iline gelip bazı şahıslarla görüşerek bir kısım kimyasal maddeleri temin etmeye çalıştığı yönünde ihbarda bulunulması üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından 16/05/2013 tarihinde soruşturmaya başlanmıştır. Yapılan teknik takip ve iletişimin tespiti çalışmalarında; ihbar yazısında da belirtildiği gibi yabancı uyruklu şüphelinin, diğer şüpheliler ile irtibata geçerek temin etmeye çalıştığı 6 çeşit kimyasal maddeden alınıp satılması yasak olan (yasal izne bağlı olan) 2 çeşit kimyasal maddenin piyasadan temin edilebilmesi mümkün olmadığından, bu maddelerin İstanbul ilinde faaliyet gösteren ve hakkında kamu davası açılan şahıstan gayrimeşru yollardan temin edilmeye çalışıldığı anlaşılmıştır. Şüpheliler tarafından bu maddelerin temini ile ilgili fikri sorulan ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen Çukurova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan şahsın, bu 6 çeşit kimyasal maddelerin uygun bir ortamda ve şekilde bir araya getirilmesinden kimyasal silah oluşturulabileceği, bu maddeleri arayan yabancı uyruklu kişinin kötü niyetli olabileceği yönünde uyarılarına rağmen, haklarında kamu davası açılan şahıslar tarafından sadece para kazanmak amacıyla araştırmaya devam edildiği tespit edilmiştir."
ŞÜPHELİLERDEN 5’İ TUTUKLANDI
Bu kapsamda 28/05/2013 tarihinde yapılan operasyon sırasında gözaltına alınan 13 şüpheliden 7’sinin serbest bırakıldığını, tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen 6 şüpheliden 5’inin tutuklandığını, 1 şüphelinin ise adli kontrol kararı ile serbest bırakıldığını hatırlatan Arıkan, daha sonra toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda, yabancı uyruklu şüpheli dışındaki diğer şüphelilerin mahkemece tahliyelerine karar verildiğinin anlaşıldığını kaydetti. İddianamenin düzenlendiği 22/07/2013 tarihinde sadece yabancı uyruklu şüpheli tutuklu olarak kaldığını ve davanın tutuklu olarak açıldığını vurgulayan Arıkan şöyle devam etti:
"Soruşturma sırasında şüphelilerin, temin etmeye çalıştığı kimyasal maddelerden herhangi birinin numunesini dahi temin edemedikleri anlaşılmış, yapılan aramalarda da el ile çizilmiş bazı düzenek ve krokiler, az miktarda antifriz ve belgeler dışında herhangi bir kimyasal madde ele geçirilememiştir. Buna rağmen şüpheliler arasındaki telefon görüşmeleri ve aramalarda ele geçirilen kısıtlı sayıdaki delillerin, kamu davasının açılması için yeterli olduğu düşünülerek yabancı uyruklu şüpheli hakkında ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ ve ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma’ suçlarından, diğer 5 şüpheli hakkında ise ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ suçundan 22/07/2013 tarihinde kamu davası açılmıştır. Açılan kamu davasının yargılaması halen Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/29 esas sayılı dosyasında devam ettiği, duruşmasının 29/12/2015 tarihine ertelendiği yapılan incelemeden anlaşılmıştır."
İRTİBAT YOK
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, bu açıklamalar ışığında iddialara konu haberlere dayanak teşkil eden Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/351 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgili şunları kaydetti:
"Hiçbir şekilde şüpheliler ile herhangi bir kamu kurumu veya kamu görevlilerinin irtibatlı olduklarına dair herhangi bir bilgi ve delilin bulunmadığı, bu bağlamda MKE gibi bir kurumun bu işlere aracılık ettiği ve ticareti ve bulundurulması yasal izne bağlı olan bu kimyasal maddelerin bu kurumdan temin edildiği iddialarının tamamen gerçek dışı olduğu, aksine şüphelilerin temin etmeye çalıştıkları kimyasal maddelerin MKE’nin bilgisi ve izni dışında İstanbul ilinden alınmaya çalışıldığı ve şüpheliler arasında yakalandıkları taktirde başlarının belaya gireceğine dair konuşmaların geçtiği ancak bu konuşmaların çarpıtılarak ilgili kurumun bu konuda bilgisi varmış gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı olarak, ‘söz konusu haberlerde dönemin Adalet Bakanı olduğu’ iddia edilen Sayın Bekir Bozdağ ile herhangi bir görüşmem olmamıştır. O dönemde Adalet Bakanı da olmayan Sayın Bekir Bozdağ ile herhangi bir ortamda karşılaşmadım, tanışmadım ve telefon görüşmesi dahi yapmadım. O tarihte Sayın Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olmadığı basit bir araştırma ile anlaşılabilecekken, bu bile yapılmadan, soruşturmayı yürüten şahsımı Ankara’ya çağırarak soruşturmanın kapatılması ve İslami motifli terör örgütlerine operasyon yapmadan önce bilgi vermem gerektiğine ilişkin talimat verdiği iddiaları tamamen gerçek dışı ve maksatlıdır. Soruşturma ile davanın kapatıldığı ve olayın örtbas edildiği iddialarının aksine, soruşturmanın titizlikle yapılarak kimyasal silah elde edilme ihtimali bulunduğu belirtilen maddelerden herhangi birinin numunesi dahi elde edilmemesine rağmen, şüphelilerin telefon görüşmeleri, kimyasal maddeleri temin etme konusundaki çalışmaları ve elde edilen diğer bilgi ve belgeler gereğince hazırlık hareketleri olarak da değerlendirilebilecek olaylar işin hassasiyeti nedeniyle teşebbüs olarak değerlendirilip taktir mahkemeye bırakılarak şüpheliler hakkında ‘Silahlı Terör Örgütlerine Silah Sağlamaya Teşebbüs’ suçundan kamu davası açılmıştır. Bu kamu davası halen Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/29 Esas sayılı dosyasında devam etmektedir. Soruşturma sonucunda şüpheliler tarafından temin edilmeye çalışılan ve soruşturma içeriğine göre kimyasal gaz yapımında kullanılabileceği düşünülen maddelerden hiç birinin numunesinin dahi ele geçirilememesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sarin gazı üreterek terör örgütlerine verdiği, sarin gazı üretilmesi için gereken kimyasal maddelerin Türkiye’den temin edildiği ya da yurt dışından getirilen kimyasal maddelerin Türkiye üzerinden geçirildiği iddialarının, ülke olarak kritik süreçlerden geçtiğimiz bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve onun saygın kurumlarını uluslararası kamuoyunda zor durumda bırakma ve insanlık suçu işlemiş gibi bir algı oluşturma kötü niyetlerini ortaya koyduğu şüphesizdir. Soruşturma evrakını incelemeyen, iddianameyi okuma zahmetinde bile bulunmayan ve hatta iddianamenin kaç sayfa olduğunu dahi bilmeyen şahısların ön yargılı olarak yazılı ve görsel basında değerlendirmelerde bulunmalarının ve iddianame içeriğinde olmayan olayları varmış gibi göstermelerinin iyi niyetle izahı mümkün değildir. Bu soruşturmadaki olaylar ile ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumları arasında bir kavga olduğu ve yargı organının işleyişinin yürütme organı tarafından engellendiği veya yönlendirildiği algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunun aksine, olayın meydana çıkarılmasında ve sonuçlandırılmasında istihbarat birimleri, kolluk kuvvetleri ve yargı organları uyumlu ve birlikte bir çalışma yürütmüşlerdir. Soruşturma evrakı tarafımıza verilmesinden itibaren soruşturma evrakının safahatı, yapılan işlemler ve düzenlenen iddianame dikkatlice incelendiğinde, bu dosyanın bir utanç vesilesi değil aksine bir yüz akı olarak değerlendirileceği kuşkusuzdur."
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Arıkan, açıklamasının sonunda şu ifadelere yer verdi:
"Bu soruşturma göstermektedir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hangi tür terör örgütü olursa olsun hiçbir terör örgütüne yardım etmediği gibi, kendi toprakları ve adı kullanılarak terör örgütlerine yardım edilmesine, kim olursa olsun yine kendi toprakları üzerinde ve kendi imkanları kullanılarak büyük bir insanlık suçu ve ayıbı olan kimyasal silah üretilmesine müsaade etmeyecek, bırakın kimyasal silah üretilmesini, kimyasal silah üretilebilecek maddelerin temin edilmesi hususundaki düşünce ve dedikodulara dahi müsaade etmeyerek üzerine düşen "büyük ve önder devlet olma" görevini yerine getirecektir."
(İHA)